Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?

türkçe ibadet türkçe namaz (1 Kullanıcı)

mehmet2020

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ağu 2008
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
bizler namaz kılan kimseleriz ancak kıldıgımız namazda sureleri ve duaları arapça okuyoruz ve büyük çoğunlugumuz anlamını bılmıyoruz.Türkçe olarak namaz kılınabilirmi ben kılınacak olduguna ınanaıyorum
 

YEGAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
78
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
KARDEŞİM senin bu açtığın konu aklıma geçmişte de ezanı türkçe okutmuşlar bunu hatırlattı:)
benim düşünceme göre kuran arapça inmiş ilk ikra (oku) denildiğinde peygamberimize kuran arapçaysa bizede ona göre uygulamak düşer diye düşünüyorum herşeyin adabı vardır
ama sende haklısın anlayarak kendi özdilinle ibadet etmeyi istiyorsun ama dediğim gibi..
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
arapça öğreniniz kardeşim.gayret ve çaba sarfediniz inşaALLAH.bir bakalım hafızamıza içersinde dünyaya ait neler var.teker teker sayalım,bakalım farzlarımıza ait,ebedi dünyamızdaki kurtuluşumuz için neler var bakalım.sayalım ve ayıklayalım hangisi kaçta kaçını kaplamış,doldurmuş.

öğrenelim,çabalayalım,çırpınalım,gayret edelim.mücadele ve halis niyette olalım inşaALLAH.

Kur`an Arap dili üzere nazil olmuştur.Bu ilahi kitap ancak nazil olduğu dil vasıtasıyla anlaşılabilir. Onun için de bu dilin lafızlarına, mefhumlarına ve üslûbuna vâkıf olmak gerekir.

Arapçanın elbette kendine göre özellikleri vardır; binaenaleyh bu lisan başka lisanların kavram ve özellikleri yoluyla tam anlaşılamaz. O halde İslâm dininin usul ve furûu hakkında söz söylemek isteyen kimsenin Arabçayı hakkıyla bilmesi gereklidir.

selametle kalınız kardeşim.bu konu hakkında hayırlı ve güzel haberlerinizi ALLAH celle celalühu izni ile bekliyoruz.
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
45
Konum
Gebze
bizler namaz kılan kimseleriz ancak kıldıgımız namazda sureleri ve duaları arapça okuyoruz ve büyük çoğunlugumuz anlamını bılmıyoruz.Türkçe olarak namaz kılınabilirmi ben kılınacak olduguna ınanaıyorum

sen yanlış inanıyorsun

namazın rükn' larından(farzlarından) biride kıraattir.. ve kıraat demek kur'an okumak demektir.. kur'an okumak demek ise kur'anın kendisinden okumak demektir.. çevirisinden meal'inden değil bizzat orjinal sözlerinde okumaktır,

kıraat budur...
el hamdü lil lahi rabbil alemin...(tabi ki bunun da harfleri ve mahreçleri arapça lacak)

alemlerin rabbi olan allah'a hamd olsun.. bu kıraat değildir.. bu şekilde namaz kılan boşuna uğraşmasın, yesin içsin yatsın. boşuna kılmasın,, bu şekilde namaz kişiye sevap değil belki günahtır.. fitne çıkarmak açısından..

birde şu var aklî delil olarak...
mesela almanyadasınız orada namaz kılıyorsunuz.. birisi imam olmuş almanca bi şeyler okuyor.. ne anladın.."HİÇ" komut mahiyetinde ki tekbirlerden dahi anlamzsınız..
veya çinde çinli biri bi şeyler söylüyor..
sen onunda müslüman olduğunu.. ve sana selamün aleyküm demek istediğini nereden anlarsın

dünyanın neresine giderseniz gidin.. birisi allah derse.. onun müslüman olduğunu anlarsın... yabancı bir ülkede kalabalık bir topluluğa "selamün aleyküm" diye selam verin.. sana ancak msülümanlar aleyküm selam der... yani bu bakımdan arapça islamın dilidir... uluslar arasıdır...
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
türkçe ibadet türkçe namaz

TÜRKÇE İBADET , ANA DİLDE NAMAZ ŞARTTIR.
AYETLERLE DELİLLER

Hiçbir kimse Kuran ı kendi anladığı şekilde yorumlamasın.Sizin anladığınız değil, Allah ın kasdettiği önemlidir.Kuran en açık şekilde açıklanmıştır.Artık onda başka bir şey aramanıza gerek yoktur.

Biz onu ,Akıl erdiresiniz diye Arapça lisanda bir Kuran olarak indirdik.
(Yusuf-2)
Allah kitabını Arapça bir kuran olarak indirmesinin sebebini bu ayette açıklıyor. Arap kavminin, anlayıp akıl erdirebilmeleri için kuran ı Arapça bir lisanda indirdiğini bildirmektedir.Bu Ayetin hükmünün ana vurgusu kur an dır. “Biz onu”, derken Allah kuran ı kast etmektedir ve o Kuran ın içindeki hükümleri ,bilgileri kast etmektedir. Lisanının ise önemli olmadığını ancak anlayabilmeleri ve akledebilmeleri için Arapça bir kuran olarak indirdiğini bildirir.
Eger biz onu başka bir dilde bir kuran yapsaydık onlar mutlaka, “onun ayetleri genişçe açıklanmalı değimliydi? Başka dilde bir kitap; Arap peygamber öyle mi” derlerdi. (fussilet-44)
Allah bu ayette; Kur an-ı Arap kavmine başka bir lisanda indirmiş olsaydık Onlar mutlaka biz bundan bir şey anlamıyoruz, onun ayetleri genişçe açıklanmalı bize iyice bildirilmeli değimliydi diyeceklerini ,bildirmektedir.
Başka lisanda bir kitap ve Arap peygamber öylemi? Böyle olur mu? biz o zaman nasıl anlayacağız diyeceklerdi. Bu ayetlerde de Kuran ın Arapça bir lisanla inmesinin maksadını açıklamaktadır.O dönemde ki inkar edenler, Allah ın ayetleriyle uğraşanlar dediler ki “Eğer bu kuran Allah tan sa ,o zaman ayetler başka bir lisanla (Allah ın kendi lisanıyla veya başka bir lisanla) gelmeli değilmiydi” dediler. Allah da onlara karşı bu ayetleri indirmiştir.Bu ayetlerde de her şey açıktır, önemli olanın lisan olmadığı Arapça bir kuran olarak indirilmesinin sebebini anlamaları için olduğu hükmü çıkmaktadır.Sizler de kendi lisanınız da okumanız için açık işaretleri görmelisiniz.
Böylece biz sana Arapça lisanda bir Kuran vahyettik ki , şehirlerin anası olan Mekke de ve çevresinde bulunanları uyarasın. (şura-7)
“Böylece biz sana Arapça bir kuran vahyettik ki” İfadesini incelerseniz Arapça kelimesi kuran ı niteleyen bir sıfat görevindedir.Arapçayı çok iyi bilenler bunu doğrulayacaklardır.Gerçek vahyedilenin Kuran yani ondaki bilgiler ve hükümler olduğu ve Yöntem ve tercih edilen iletişim aracını Arapça olmasının da Şehirleri anası olan Mekke de ve çevresinde bulunan Arapları uyarması içindir. Çünkü onlar Arapça lisan konuşuyorlar dı, ve din de ancak böyle yayılabilirdi.Bu sebeple dir ki günümüz dünyasının her lisanı Kuran ı kendi lisanıyla okumalıdır. O Allah ,kitabını mükemmel indirmiştir. Görüyorsunuz ya tüm zamanlara hükmediyor.
Apaçık kitaba andolsun ki , iyice anlayasınız diye biz, onu (o kitabı) Arapça bir kuran yaptık.
(Zuhruf 2-3)
Allah, Kitabı üzerine yemin ediyor.(Apaçık kitaba andolsun ki) Arapların iyice anlamaları için Arapça bir kuran yaptı. Yemin ediyorum onu başka bir lisanlada yapardı , ancak nasıl anlayıp akıl erdireceklerdi.
Kuran daki anlamların ve o mükemmel manaların , müthiş anlatımların iyice anlamaları için Araplara, Arapça bir kuran olarak indirdi.O Araplardan da bu dini bütün insanlara anlatmaları ve yaymaları , cihad etmeleri istendi. Ancak bu kitabın tüm insanlara gelmesiyle onu kendi lisanınızda okumalısınız hükmü yukardaki ayetlerin delilleriyle kesinlikle çıkartılır.
Bu ,bilecek bir toplum için Arapça bir Kuran olarak ayetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır. (fusıllet-3)
Bu kitap Arapların bilebilmeleri için Arapça bir kuran olarak ayetleri genişçe ve iyice açıklanmış ,bir kitaptır.Maksadın kitap (Kuran ın hükümleri) olduğu bu ayetlerde belirtilmektedir. ‘Arapça bir Kuran’ ifadesinde ;Arapça lisanla bir Kuran olduğunu ifade etmektedir. Bunun nedeni de o Arapların bilmeleri içindir.
Biz her peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara, (Allah ın emirlerini) iyice Açıklasın. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 14/4
Allah seçmiş olduğu bütün peygamberleri kendi ülkeleri, kavimleri hangi lisanda konuşuyorlarsa ; emirlerini ,hükümlerini, öğütlerini ; anlamaları ve açıkça beyan etmeleri için o lisanda göndermiştir.Bu Allah ın adetidir.Allah en uygun usulü kullanır.Böylece dilediğini doğru yola iletir.
Kitabı bilmek ,anlamak, akletmek en önemli vurgudur. Allah sürekli bunu vurgulamıştır.”Şüphesiz ki kuran gerçek ve kesin bir bilgidir ve o Allah a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.” Buna göre öğüt alamayan bir toplum bitmiştir.Yer yüzündeki kurtarıcı tek yol olan Kuran ı bilemeyen ülkeler de bitmiştir.Ve onlar kendi içlerinde debelenip duracaklardır.
“Andolsun ki Biz onların ‘Kuran ı ona bir insan öğretiyor’ dediklerini biliriz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kuran ise gayet açık Arapçadır.”
Bu Ayet konumuzla tam ilişkili olmamakla beraber insanlarımızın bu ayette takılmamaları için açıklanmıştır.Çünkü şeytan ve din düşmanları bu ayetle üzerinize gelebilirler. Müşrikler Kuran ın Allah tarafından indirilmiş olduğunu inkar ediyor ve okuma yazma bilmeyen Peygamberin de, Böyle yüksek edebi yapıya sahip Kuran ı yazmış olacağına da ihtimal vermiyorlar. Olsa olsa, onu Arap olmayan birinden öğrenmiş olabileceğini iddia ediyorlardı. Bu ayette de onlara karşı Allah cevap vermektedir. İma ettikleri kişinin lisanı yabancıdır derken Allah ın kimi kast ettiği tam olarak bilinememekle beraber, pek çok tefsir kitaplarında çelişkili ifadeler vardır. Bu kimse;her kim ise, lisanının yabancı olduğu bildiriliyor. Nasıl olurda lisanı yabancı olan bir insandan bu bilgileri alabilir.Bu Kuran ise gayet açık Arapça dır. Allah tarafından’ Peyganberin kalbine indirilen ve benim de size, kendi lisanınız da söylediğim , açık Arapça hükümlerdir.’diyor Allah ımız.Onu(O Kuran ı)
Yabancı lisanda bir insanın ,öğretmediği bildiriliyor. Müşrikler o zamanda çok yaygara çıkartıyor , Bu dinin yayılmasını engellemek için böyle pek çok uydurma sözleri etrafa yayıyorlardı.
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Şu ayetler de sizlere delillerdir.

“Ve ondan evvel de ,Musa nın bir rehber ve bir rahmet olan kitabı var idi. Ve işte bu da bir kitaptır.Tastik edicidir. Arapça bir lisan ile gönderilmiştir.Zulm edenleri korkutmak için, Muhsin olanlara da bir müjdedir.” 46/12
“Bir eğriliği olmayan, Arapça lisanda bir kuran ki, belki sakınırlar.” 39/28
“Muhakkak ki biz onu Arapça lisanda bir Kuran kıldık, umulur ki siz düşünürsünüz.” 43/03
“İşte böylece bu Kuran ı Arapça lisanda bir kitap olarak indirdik ve onda uyarı ve tehditlerimizi farklı üsluplarla anlattık. Ta ki insanlar, Allah a karşı gelmekten korunsunlar ve ta ki o , kendilerine bir ibret ve uyanış versin.” 20/113
Bu ayetlerin hepsinde şu yargı çıkıyor. Arap peygamberin ve Arapça lisan konuşan Arap halkının anlamaları ve bilebilmeleri için bu kitap Arapça lisanda inmiştir.Gerçekte önemli olan kitaptır ve onun içinde ki hükümlerdir.Doğru olan kesinlikle budur.

İniş nedenleri farklı olan dolaylı deliller.


Göklerde ve yerdeki her şey Allah ı tesbih etmektedir.
(Hadid-1),(Haşr-1),(saff-1),(Cum a-1),(teğabun-1)
Yeryüzündeki , gökyüzündeki bütün hayvanlar, bitkiler,melekler ve bütün varlıklar Allah ı tesbih ederler. İnsan ve cinlerden iman edenler ve bütün yaratılmışlar Allah a teşekkür etmektedirler.Hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Bütün bunların hepsi farklı lisanda Allah ı tesbih etmektedir.Çünkü hepsi farklı lisanda konuşmaktadır. Kendi lisanınızda Allah ı tesbih ettiğinizde Allah ın bilmeyeceğini mi zannettiniz. .Allah her lisanı bilir.Sizleri lisanlarınızdan dolayı hesaba çekmez. Lisanlarınızın , şekillerinizin ,renklerinizin farklılığı onun delillerindendir.Bunlar onun çok büyük ve üstün olduğunu gösteriyor.
Yoksa bu (kendi lisanımızda okumamız ve namazımızı kendi lisanımızda kılmamız)uygun değildir diye şeytanla beraber mi düşündüler. O Şeytan sizi Aldatır.Onu size güzel göstererek Allah ı tesbih etmenizi engellemek ister.Allah dilerse hakkı batılın üzerine koyarda, o batılı ,deviriverir.Gerçekten siz o kitabı anlayamıyorsunuz.Size de büyük bir engeldir. Size ne oluyor da ,Allah ı uygun bir yolla ,tesbih etmiyorsunuz. Halbuki kendi lisanınızda tesbih etmekten daha uygun ve daha güzel bir yol yoktur.
"Ey iman edenler ,Siz ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar , sarhoşken namaza yaklaşmayın." (Nisa-43)
Bu ayet içki ile ilgilidir.Ancak bu ayette bizi ilgilendiren bir yargı,bir amaç vardır.İçki yasaklanmadan önce inen ayettir. Daha sonraki ayetlerde içki yasaklanmıştır.Bu ayet iman eden müminlere, içkili iken ne söylediğini bilemeyen, bilinçsizce ve şuursuzca söylediklerinden dolayı inmiştir. Allah içkili iken ne söyleyeceklerini bilinceye kadar namaza yaklaşmamalarını emretmektedir. Bu ayetlerde ne söyleyeceğinizi bilerek ibadet etmeniz yargısı çıkmaktadır.Sizler ise ibadetlerinizde ne söylediğinizi biliyor musunuz.Sizin durumunuzda içkili bir insanın ne söylediğini bilmemesi gibidir.Ne söylediğinizi bilerek namaz kılın.
"Vay haline o namaz kılanların ki, onlar namazlarından gafildirler.(ne yaptıklarından habersizler)
Bu ayetin iniş nedeni ve iniş amacı konumuzla doğrudan ilişkili olmasa da, dolaylı olarak ilişkilidir. Sizler de bu ayette ki belirtilen kimseler gibi namazlarınızda ne söylediklerinizden ve ne yaptıklarınızdan habersizsiniz. Allah namazlarından gafil olanlara, habersiz olanlara uyarı veriyor. Onlara “vay haline” diyor.Dikkat edin.!!!
Ne zannediyorsunuz ki. O Kitap hepinize geldi.O hoca zannettiğiniz kimselere mi geldi. Dini sadece onlar mı bilecekler? Bazıları da der ki namazı kıldıracak bir hoca olsunda bu bize yeter der.Ne kötü karar veriyorsunuz. Her insan dinini bilmelidir. Tek tek hesaba çekileceksiniz. Onlar namazlarında bilerek ve anlayarak mı namaz kıldırıyorlar. İçlerinden kimileri biliyor.Ama çoğu ne söylediğini bilmeden namaz kıldırıyorlar.Bir kere bilmekle onu bildiklerini zannedip ,ondan sora Arapça okumalarıyla şeytan onları kandırmıştır.Bir kere bilmekle değil ,Her seferinde her namazda bilerek ve anlayarak O ayetleri okumalısınız.Doğru olan da budur.Bu da ancak kendi lisanınızda olur.
Bazıları da bilinçsizce korkuya düşüyorlar.İmam hatip Liseleri ve İlahiyat fakülteleri ziyan olacak diye Din sadece bu okullara gidenlere değil, bütün insanlarımıza geldi.Hepsi bu ayetlerden haberdar olmalılar. Onlar o okullarda Arapça yı öğrenmek için büyük zamanını harcıyorlar. Bunlara ne gerek var. Direk kuran ı anlamaya ve o ayetlerin derinliklerine inerek gerçek ilimlerle meşgul olsunlar.Onlara, iman, daha sağlam yerleşir. Hem herkes kendi lisanında okudu mu insanların çoğu ayetlerden haberdar olacak böylece imam hatipliler ve ilahiyatçıların asıl görevleri olan onları ayetlerden haberdar etme çabası kökten hallolmuş olmuyor mu. Hayır siz bunu düşünemiyorsunuz belki de sırf bunlardan dolayı doğruyu reddediyorsunuz. Allah her şeye bir kolaylık vermiştir. Onlar belki de kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar.Allah ın dinine hizmet doğrultusunda hareket etselerdi onlar için daha güzel olur du. Onların bu durumlardan dolayı korkuları yersizdir.
Zamanla bizim lisanımız değişti.O zamanlar karanlık günlerdi ,Cumhuriyet döneminde pek çok ayaklanmalar ve isyanlarda vardı ,Onların çoğunluğu hatalıydı, bir kısmı da dinlerinin önünün kapatılmaması için mücadele veriyordu. Karışık günler geçmişte kaldı.
İki seçeneğiniz vardır.Ya lisanınız Arapça olmalıdır, ya da kendi lisanınızda uygulamalısınız.Arapça lisana geçmek mümkün değildir. Zaten bunu da isteyici değilimdir.Kendi lisanınızda okumalısınız.Namazı da kendi lisanınızda kılmalısınız.
Sizler Allah ın yardımını görmediniz mi . Allah ın Çanakkale deki desteğini ve O savaş zamanlarında daha bilmediğiniz nice yardımları vardı. Aralarından bazı gaziler o gerçeklere şahit oldular.O ölmek üzere olan şehitler de ölmek üzereyken gördüklerini sizlere anlatamadılar. Allah bir kavme yardım etmeyi diledi mi , hiç kimse onun önüne geçemez. Allah sizleri böyle bilinçsizce yaşayasınız ve zevk ve sefa edesiniz diye mi yardım etti.Allah ın işleri hikmetlerle doludur.


Müminler muhakkak felah bulmuş(umduklarına ermişler) dur. Ki onlar namazlarında huşu içinde (Kalbi ve bedeniyle tam teslimiyet halinde ) olanlardır. (Müminun:/1-2)
Bu ayette müminlerin bir vasfı anlatılmaktadır.O vasıf da namazların da huşu içinde olmalarıdır.Namazda huşu içinde olmak da ancak kendi lisanınızla anlayarak,bilerek ve kalbinizle tam bir teslimiyet haliyle olacak bir iştir.Huşu’nun kalbe yerleşmesi için ,Kuran ı çok defa okumalı, anlamalı, düşünmelidir.Ve böylece iman güçlenir.Kalbe yerleşen imanla beraber huşu oluşur.
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Diğer dolaylı deliller.

"Ona hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlamazsınız.” 17/44
"Namazı dosdoğru kıl. çünkü namaz hayasızlıktan ve kötü şeylerden alıkor. Allah ın zikri (olan namaz) ne güzel bir ibadettir.” 29/45
"O halde ona, O’nun dininde ihlaslı (gönülden bağlı ve samimi) olarak ibadet (kulluk ) et.” 39 /2
“Onlar ki iman etmişler ve kalpleri Allah ı anmakla huzura kavuşmuştur.”13/28
“ Nitekim kendi aranızdan, size Ayetlerimizi okuyan, Sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten , ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. “ 2/151
“ Öyleyse yalnız beni anın ki Ben de sizi anayım.Bana şükredin ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” 2/152

“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki kalpler ,ancak Allah ı anmakla huzur bulur.” 13/28
“Sabrederek ve namaz kılarak Allah tan yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.” 2/45
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” 39/9
“İnsanlar imtihandan geçirilmeden, sadece ‘iman ettik’ demeleriyle bırakılı vereceklerini mi sandılar.” 29/2
“Bu (Kur an) insanlar için bir açıklama , Allah a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.” 3/138

İnsanlarımız açıklamayı anladılar mı ve öğüt aldılar mı.O kitabı Arapça okuyun diyorlar. Söyleyin siz.. Allah verdiğiniz karardan dolayı bakın nasıl hesaba çekiyor. Başkalarının da anlamasını ve iman etmelerini bilinçsizce engelliyorlar. Hesap günü ALLAH a ne diyeceklerdir.



HADİSLERLE DELİLLER

"Kul için , kıldığı namaz sebebiyle ancak, şuuruna erebildiklerinin sevabı vardır." (hadis)
Şuur bir bakıma fark ediştir.yaptıklarını ve ettiklerini bilmek demektir.Aklından geçirdiklerini ve düşündüklerini bilinçle beraber yapma işidir.Onlar namazlarında ne söylediklerini bilmediklerinden hiçbir sevap alamaya caklardır. Ayrıca Allah a ne dediğini bilmeyenlerin kalplerinde, iman da iyice sağlamlaşmayacaktır.
“Her kul Allah la görüşecektir.Aralarında hiçbir perde ve tercüman olmaksızın.” (hadis)
Her kişi Allah la birebir görüşecek ve Allah insanları tek tek hesaba çekecektir.Bu sorgulamayı da aralarında hiçbir perde birbirlerini görecek engel olmayacaktır. Allah hiçbir tercümana ihtiyaç duymadan her lisanı bildiği için konuşacaktır.Ve kimseyi kendi lisanında ibadet etti diye hesaba çekmez.
“Her müminin kılmış olduğu namazın ecri ve sevabı kendi derecesine göredir” (hadis)
Kendi durumunuza ,ilminize, Allah hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunuza imanınızın derecesine bir bakın.elbette ki bilenlerle bilmeyenler hiç ,bir olur mu.? Gerçekten Alimin uykusu cahilin ibadetinden efdaldir. Size ancak doğru bir yolu tavsiye ediyorum o ayetleri bilmenizi.Kendi lisanınızda okumanızı. Doğru olan budur.

“Ey Ümmet; Sizin bilmediklerinizden korkmam. Bakınız; bildiklerinizi nasıl yapıyorsunuz” (buna dikkat edin)
( Hz. Ebu Hüreyre r.a)

“İman ,kalp ile bilmek.lisan ile söylemek ve erkan ile amel etmektir.” ( Hz. Ali r.a)

“ Bir taife ürüyecek ve Allah ın kitabını dillerinin uçunda okuyacaklar ve okun cesedden çıkması gibi boş olarak dinden çıkacaklar.Ben onlara yetişseydim kendilerini, semudu katleder gibi katlederdim
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
“Kur an ı hüzün ile okuyun.Nazil olurken de öyle oldu.”
(hz.İbni Büreyde r.a.)

“Şu üç sebepten dolayı Arap ı sevin. Ben Arabım, Kur an Arapça dır Ve Cennet ehlinin lisanı da Arapçadır.”
(Hz. İbni Abbas r.a)

“Allah , yumuşaklık ihtiva eden bir emri, Mukarrebin olan meleklere vahyetmek murat ettiğinde ,onu Farsça vahyeder. Şiddet ihtiva eden bir emri vahyetmek murat ettiğinde ise onu açık bir Arapça ile bildirir.”
(Hz. Ebu Umame r.a)
(Allah dilerse her lisanda konuşur. Konuşamaz diyen küfre düşer. Melekler çok fazla lisan bilirler.Onlar her ırktan ve farklı lisandan mümin insana gelirler.Onlara iyilikler önerirler, böylece de sizlerin amel etmesini sağlarlar. Melekler kısım kısım , grup grup farklı lisanlıdırlar. Kendi içlerinde kendi lisanlarını devamlı kullanırlar.)

“Ümmetimden bir taife şediddir. Kuran üzerine dilleri fasihtir.Fakat bu dillerinden aşağı gitmez.Ve imandan okun atıldığı gibi çıkarlar.Onları gördüğünüz yerde öldürünüz.” ( Hz. Ebu bekre r.a )

“ Namazı kılanlar arasında öyle adamlar var ki namazı (huzurla) tam kılar.Onlardan namazı tam kılan, yarım kılan,çeyrek kılan ,beşde bir, altıda bir, yedide bir,sekizde bir onda bir kılan da vardır.”
( Hz. Ammar r.a)

“Altı hal vardır ki onlar vaki olduğunda ölümü temenni edebilirsiniz.Sefihlerin beyliği, Hükmün para ile satılması, Kanın istiffah edilmesi, Zaptiyenin çoğalması, Akrabalığın kesilmesi, Kuran ı kerim in eğlence yapanların çoğalması ve onun musiki gibi dinlenilmesi. Öyle ki adamı mihraba , nağme dinlemek için geçirirler. Halbuki o adamın fıkıhtan haberi bile yoktur.İşte bu durumlarda ölümü istemekte haklı olursunuz.”
(Hz. Abis El Gıfari r.a)

“İyi bilin ki her kim Kuran ı öğrenir, Onu öğretir ve onda olanı anlarsa, Ben onun cennete sevk edicisi ve delili olurum.” ( Hz. Enes r.a)

“ Ümmetime yakında bir zaman gelir ki, Kuran okuyucu çok, Fakihler az olur.İlim kabz olunur.Kargaşalık çoğalır. Ondan sonra bir zaman gelir ki, Ümmetimden birtakım adamlar Kuran ı okurlar ama bu gırtlaklarını geçmez. Bundan sonra yine öyle bir zaman gelir ki müşrik müminle aynı mevzuda söylediğinin mislinde mücadele eder.”
(Hz. Ebu Hüreyye r.a)

“Ümmetim için en korktuğum şeyler; Alimin hatası, Münafığın kuranla mücadelesi,maneviyatınızı mahveden dünya.” ( Hz. İbni Ömer r.a)

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki , Camilerde halka halka oturacaklar, Ancak dünya üzerine muhabbet edecekler.Onlara katılmayın.Zira Allah ın o kimselerle alakası yoktur.”
( Hz. İbni Mesut r.a)

“ sizlerden biri namaza durduğunda rabbi ile hususi konuşuyor demektir.Binaen kendisi ile kıble arasında rabbi vardır.Sakın ha kıbleye karşı tükürmeyin.”
(Hz. Enes r.a)

“ İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki Kur an ın merasimi ve Müslümanlığın da ismi kalacak. Onlar Müslüman ismi alırlar.Halbuki kendileri Müslümanlıkta insanların en uzağıdır.Camileri süslü olur. Hidayet bakımından ise viran olur. O zamanın alimleri , gök kubbesi altındaki alimlerin en şerlisi olup, fitne onlardan başlar yine onlara döner.”
( Hz Muaz r.a)

“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki , Camilerde onlardan binden fazla adam namaz kılacak da içlerinde haza mü min bulunmayacak.”
( Hz. İbni Ömer R.a)

“Kulun kıyamet gününde ilk sorulacağı şey , namazına bakılmasıdır.Eğer namazı Salih ise o, muhakkak felah bulmuştur.Eğer namazı bozuksa hüsranda kalır.”
(Hz. Enes r.a)

“Ahir zamanda bir kavim çıkacak . yaşları genç, akılları hafif olacak Sözleri ise halkın en iyi sözlüsü olacak . Kuran okuyacak, lakin hançerlerinden aşağı geçmeyecek. Ve onlar islamiyetten okun yaydan çıkması gibi, bir iz kalmamacasına çıkacaklar. Kendilerine rastladığınızda onları öldürün.Zira kıyamet gününde Allah indinde , onları öldüren için nice ecir vardır.”
( Hz. Ali r.a)

“ Haberiniz olsun ki , islamın direği şiddetlere maruz kalacaktır.Denildi ki; ‘Ya resulallah ne yapalım ’Buyurdu ki;Hadislerimi kitaba arzedin.Ona uygun olan bendendir.Ve ben onu söylemişimdir.”
(Hz. Sevban r.a)
“Yakında ümmetimin içinde bazı kimseler olacak ki, Çeşitli yemekler yiyecekler, çeşitli içkiler içecekler ve renk renk elbiseler giyecekler ve sözü de dilini döndürüp konuşacaklar.İşte bunlar ümmetimin şerlileridir.”
( Hz. Ebu Umame r.a)

“ Araplardan ilk cennete girecek benim.Faristen ilk cennete girecek Selman dır.Rumlardan ilk cennete girecek Suheyl dir. Habeşten ilk cennete girecek kimse ise Bilal dir.”
(Hz. Ebu Umame r.a)

“Benden sonra yakında , ümmetimden bir taife zuhur eder ki , Kuran ı okurlar ama boğazlarını geçmez. Dinde de okun yaydan çıktığı gibi çıkarlar ve avdette etmezler. Onlar , halkın ve mahlukatın en şerlisidirler. Alametleri de yüzünü ve gözünü traş etmeleridir.”
( Hz. Ebu Zer r.a)
“Allah a iman dil ile ikrar,Kalp ile tasdik, aza ile amel etmektir.”
(Hz Aişe r.a)

“Kur an ı Arap şivesi ve Arap makamı ile okuyun.Ehli fıskın ve Nasara veya Yahudi şivesinden de sakının. Benden sonra bir kavim gazel gibi, Ruhbanların mersiyeleri gibi okuyacaklardır.Onların okudukları kuran hançereleri geçmeyecek,Onların kalpleri ve onları beğenenlerin kalpleri de fitneye uğramış olacaktır.”
(Hz. Huzeyfe r.a.)

“Ahmak ahmaklığı sebebiyle,fasıkın fıskından daha büyük bir derde düşer.İnsanlar Allah a akılları nispetinde yakınlaşır.”
( Hz.Enes r.a)

“Adam cennet ehlinin amelini yapar görünür, halbuki cehennemliktir.Bir kimsede görünüşte cehennem ehlinin amelini yapar.Halbuki o cennetliktir.
(Hz. Sehl İbni Saad)

“ ahir zamanda ümmetimin üzerine şiddetli bir bela zuhur eder.Bundan ancak iki sınıf kurtulur;Biri Allah ın dinini tanır ve onun için lisanı ve kalbi ile mücadele eder.İkincisi ise dinini anlamış ve tastik etmiştir.
(Hz Ömer r.a)

“Kuran ı okuyun ve ağlayın . veya ağlar gibi yapın. Kuran ı kendi edası ile okumayan bizden değildir.”
(Hz. Saad İbni Ebi Vakkas r.a)

“ Kuran okuma bakımından, insanların en güzeli, Okuduğu zaman Allah dan Haşyet ettiğini gördüğün kimsedir.” (Hz. Halid İbni Fadale r.a)

“Ümmetim içinde birtakım kavimler olacak ki , Fakihleri , ince ve karışık meseleleri ele alacaklar.İşte onlar ümmetimin şerlileridir.” (Hz Seyban r.a)



“Adamın layıkıyla Müslüman olması için dili kalbiyle, Kalbi diliyle bir olmalı, ameliyle sözü aynı olmalı. Komşusu da onun şer ve gailesinden emin olmalıdır.
(Hz. Enes r.a)

“Adam oruç tutar,namaz kılar,haç ve umre yapar. Mükafatını kıyamette aklı kadar alır.”
(Hz. İbni Ömer r.a)

“İleride kuran ı dünya için öğrenecekler gelmeden önce , Siz kur an ı okuyun, ve o sebeple cenneti taleb edin. Bilin ki Kuran ı şu üç kişi öğrenir.Kuran ı öğrenmek için öğrenen, Kuran ı geçim kaynağı yapan, ve bir de Allah için okuyan.”
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
LİSAN ARAÇTIR

Anlam bilimciler ve dil bilimcileri her şeyin anlamlardan ibaret olduğunu ve lisanın da bunu ortaya koyan araç olduğunu belirtirler.Anlamın tek, araçların çok olduğunu bildirirler. Aynı anlam ,pek çok araçla ifade edilebilir.Amaçlanan, seçilen anlamın, ifade edilmesidir. İnsanlar dimağındaki anlam ve manaları dili ile anlatırlar.Anlatılmada kullanılan araç lisandır.Bazen insan bir anlamı karşılayan iki ,üç kelime bile kullanabilir.
Anlama soyut ,anlatma somut kavramlardır. Konuşmamızı sağlayan kelimeler önce mana olarak zihnimizde belirir, sonra harika bir tarzda ağzımızdan dökülerek hayat bulurlar.Biz konuşurken düşüncelerimizi madde kıvamına kelimelerle döküyoruz. Kelimeler suret giymiş, diğer bir ifadeyle cisimleşmiş manalardır.
Konuşma çift yönlüdür. Biri konuşurken diğeri bunu işitip anlamalıdır.Sadece konuşma olup anlama olmasaydı lisan olmazdı .İnsanlar hayvanlar gibi garip sesler çıkartırdı.lisan insanın anladığı ve bildiği duygu ve düşünceleri dışarıya anlatmada kullandığı bir araçtır.
İnsanda önemli olan anlam ve manadır.
İnsana konuşma imkanını sağlayan düşünme kudretidir. Bir başka ifadeyle düşünme, konuşmayı doğuran amildir.
GÜNÜMÜZ DE DURUM

Her insan gibi Anadan ve Babadan aldığım dini eğitimle ve kulaktan duyma şeylerle Allah a taklidi iman ediyordum.(böyle imandan korkulur)Ancak, yıllar önce yaşadığım bir olay sonucunda Allah a gerçek iman etmeye başladım.Bu bana şunu gösterdi; "Allah ın izni olmadan kimse Allah a iman edemez." ve "halbuki onlar iman ettiğini zannederler, gerçekte ise iman etmiş değillerdir." sonra Namaza başladım.Camiye gidiyordum.Namazdan bir zevk alamıyordum.Allah a kesin inanıyordum.İnancımdan dolayı kendimde bir değişiklik olmuyordu.İmanımı daha da kuvvetlendirmek ve gerçek deliller arıyordum.Bende mi bir hata var diyordum. Yaşlıların bulunduğu camide, Yaşlı amcaların namaz kılışları dikkatimi çekti. Namaz kılıyorlardı ama ne yaptıklarını , ne söylediklerini ve neden yaptıklarını dahi bilmiyorlardı. Bir şeye inanmışlar ama neye inandıklarını bilmiyorlardı. Çabukça hareketler ediyorlar , Secde de ve Rüku de çabukça üç defa söyleyip kalkıyorlardı. Dinimizi bunlardan ibaret sanıyorlardı.Ne söylediklerini ve anlamlarını da bilmiyorlardı. Onların hali beni üzdü.Ülkede bu insanlar gibi milyonlarca insan var.Şunu iyi biliyorum ki, Allah onları, yaptıklarından dolayı hesaba çekecektir.
Bu ülkede insanların çoğu, Kur-an nın bir anlamının olduğunu dahi bilmiyorlar. Kandillerde, O Kuran ı, bir ses ritmi olarak dinliyorlar. Sonrasında "Oh azına sağlık ne güzel okudu " diyorlar. Namazınızın en güzel tarafı , namaz bittikten sonra ettiğiniz dualar değil midir?. Çünkü Allah a ne söylediğinizi biliyorsunuz. Bundan daha büyük sapıklık var mı.? O Kur an nın bir anlamı yani manası var. Siz onu bilmedikçe tam iman edemezsiniz.İman Kuran ı okumakla , anlamakla ve bilmekle oluşur. Başka bir şeyle değil.
Kuran Allah ın insanlara indirttiği kitaptır. Allah bu kitabı ,sizin okuyup anlamanız sonra düşünüp akıl etmeniz ve sizleri doğru bir yola sevk etmek için göndermiştir.Sizler onu anlamadıkça bilmedikçe, düşünüp uygulamadıkça asla doğru bir yola giremezsiniz. Yeryüzünde ki, tek doğru Kuran dır. Başka yok. Kur an sizlere gelmiştir. Onu anlayacağınız bir lisanda yani Türkçe bir lisanda okuyun.Gerçekte de lisan sadece bir araçtır.Önemli olansa anlam ve manadır.
Kur an ın lisanının yani Arapça lisanın, bir ilahiliği yoktur.Kuran ın her sözü Allah ın sözüdür.Ancak Peygamberin Arap olması ve kavminin de Arap olmasıyla bu lisanla inmiştir.Bu konu ilerde Ayetlerle ve hadislerle açıklanacaktır. Allah ın dininin, insanlara gelmesi için öncelikle bir peygamber , sonra kavmi seçildi. Allah durum bakımından en uygun şartları belirler. O kavme daha önce hiçbir peygamber gelmemiştir. Kitabını da elbetteki o peygamberinin ve kavminin lisanında seçecekti. Yoksa nasıl anlayıp , inanacaklardı.
Elbette ki önce o kavim iman edecekti, sonra Mekke ve çevresi, diğer ülkeler, tüm dünya ve tüm zamanlar. Böylece kıyamete kadar devam edecekti.Bu Allah ın adeti, usülüdür.Bundan daha doğru ve gerçek ne var.
Onlar övülecek ve şerefli kimselerdir. Allah ın dinini yayıp bugüne kadar getirdiler.Arapça lisan, bence en üstün iletişim aracıdır. Arapça lisan, kendi lisanımdan üstündür. Ben öyle kabul ettim. Zamanla bizim lisanımız değişti. Cumhuriyet dönemiyle lisanımız Türkçe oldu. Biz yeni gelen nesil bunun (kuran ın ve namazın) anlamından uzaklaştık. Eskiden neden Allah ın veli kulları vardı?. Her Belde de çok sayıda türbeler ve evliyaların olması , Onların Allah a, namazlarında ne dediklerini bilmeleriydi. Kuran ı da anlayarak okuyorlardı. Namazı ne güzel kılıyorlardı. (Pek çok kimse Allah ın veli kulu olabilir.)
Namaz bir anlamda Allah la buluşmak, ona dua ve ibadet etmek, onu zikretmek onunla konuşmak demektir.Sizler namazlarınızda Allah a ne dediğinizi bilmiyorsunuz. Ne dediğinizi bilmiyorsanız yanlış yoldasınız.Gerçek, Sizlerin bu ayetleri bilmeniz ve kalbinize yerleştirmenizdir. Allah kalplere bakar şekillerinize suretlerinize ve lisanlarınıza bakmaz.Her namazda ,Allah a her dediğinizi, mutlaka anlayarak ve bilerek söylemelisiniz. Bu olmazsa, namaz olmaz.
Bugün topluma bakın ;boşanmalar, kapkaçlar, hırsızlıklar, içki, kumar, kardeşlik bilincinin yoksunluğu, karşı cinsi , cinsel bir obje olarak görmek , bencillikler, çıkarcılık ,başkaların eksikliklerini anlatmak, insanların hatalarını açığa çıkarmak ve daha niceleri ……….
Sizin gerçekten o kitabı okuyup anlamadığınız içindir. Hanginiz Kuran ı anlayarak okudu ve bitirdi. Aranızda çok az kimse çıkacaktır.Onu anlamayarak seslerden okuyanı kast etmiyorum.Anlamını bilerek okuyanlardan bahsediyorum.Çok az çıkar.
İnsanlarımızın çoğu; neden zekat verdiğini , neden oruç tuttuğunu ve neden namaz kıldığını bilmiyorlar. Çünkü onların anlamalarına engel vardır.Anlamadan ve nedeni bilinmeden ve niye yaptığını bilmeyen insan ahmaktır .
Allah ın pek çok sözlerinde; Aklet miyorlar mı?, Düşünüp ibret almayacaklar mı?. Düşünmüyorlar mı gibi birçok hitapları vardır. Sizler anlamadan nasıl düşüneceksiniz. Nasıl akıl erdireceksiniz.

Aranızda hala dinimizi bir ses ritminden ibaret olduğunu sananlar var. Onlar dini ,Arapça nın okunuş şeklinden ve okunuş tarzından ibaret sanıyorlar. Onlar , harflerin birleşmiş halini okuyorlar. Bu durum İngilizce’nin okunuşu gibidir.
Diğer tüm dinlerde de namaz ,oruç , zekat gibi ibadetler vardı.Hepsi de kendi lisanlarında dini görevlerini yerine getirdiler. Arkalarından gelen nesiller bu ibadetlerden uzaklaşmışlar ve sapıtmışlardır. Şu anda bizlerinde ibadetlerimizde ne yaptığımızı bilmeyişimiz gibidir.
Namaz ibadeti , tüm dinlerde ortak olarak bilinen bir kavramdır.Bu bir tür, Allah a yalvarma ve yakarış demektir.Salat yani namaz sözcüğü, İslam ın ortaya koyduğu yeni bir kavram değildir. İslam dan öncede Araplar namaz anlamındaki salat sözcüğünü “dua ve istiğfar” anlamında kullanıyorlardı. Salat sözcüğü aslında “es sılatü” sözcüğünden türemiştir.Bu da ulamak ,eklemek,ulaştırmak birleştirmek anlamındadır. Namaz ibadeti de mümini, rabbi olan Allah a bağladığından ona ulaştığından dolayı, Allah la birleşmesi buluşması nedeniyle bu manada salat denmiştir.
Namaza başlarken hem ruhun hem bedenin namaza hazır hale getirilmesi,namazda fatiha süresinin bize telkin ettiği duygular,namazdaki ruku nun manası, secdelerin anlamı ve namaz bitiminde okunan Tahiyyat ın telkin ettiği duygular çok mükemmeldir.
İftitah tekbiriyle namaza başlayan bir kimse kimi hak mezheplere göre şu duayı okur.”Kuşkusuz ben yüzümü Allah a birleyici, tam bir Müslüman olarak , gökleri ve yeri yaratan Allah a çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Benim namazım da, ibadetlerimde ,hayatımda, ölümümde Alemlerin Rabbi Allah içindir. Onun benzeri ve ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum.” Der. Ancak bunu anlayamadığı Arapça lisanla okumuşsa ona hiç birşey kazandırmamıştır. Çünki o duayı anlayarak okuyamamış ve psikolojik olarak Namaza kendini hazırlayamamıştır. Hatta onun verdiği anlamsızlık o kimseyi boşluğa sürüklemiştir.
Namazdan önceki gamet, psikolojik olarak namaza hazırlanmaktır.Sonra tekbir getirerek, ellerinizi kulak hizasında, Allah ı karşınızda bilerek ve onu görüyormuşçasına Allahın varlığına ve birliğine inandım diyerek namaza başlıyorsunuz. Sübhanekeyi okuyorsunuz .Onun anlamı çok güzeldir. O her gün okuduğunuz süphanekedir. Fatiha süresinde Allah a ne dediğinize bir bakın. “Bağışlayan ve koruyan Allah a sığınırım.Bütün teşekkürler Alemlerin Rabbi Allah içindir,o merhamet edendir bağışlayandır,hesap gününün sahibidir, Rabbimiz sadece sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz,bizleri dosdoğru yola hidayet eyle, o kendilerine nimet vermiş olduklarının yoluna gazaba uğramış olanların ve dalalete düşmüş olanların yoluna değil. Kabul eyle “
Gördünüz mü Allah la ne güzel konuşuyorsunuz. Bu anlamları taşımayarak namaz kılıyorsanız her namazınız önünüze atılacaktır. İlk hesap , namazdan sorulacaktır.
Dikkat edin.!. Namazda ne yaptığını bilmeyenlersiniz. O kelimelerin ve hareketlerin, ne anlama geldiğini bilmeyerek yaptığınız işler ancak size bir eziyettir. Siz ancak spor veya birtakım hareketler yapıyorsunuz. Doğru yolda değilsiniz.


Rüküü de ise Allah ı bir hükümdar gibi görüp, önünde saygıyla, hürmetle, tazimle ve muhtaçlığınızla, üstünlüğün sadece ona ait olduğunu bilerek eğilmenizdir.
“Müminler muhakkak felah bulmuş(umduklarına ermişler) dur. Ki onlar namazlarında huşu içinde (Kalbi ve bedeniyle tam teslimiyet halinde ) olanlardır.”
Hanginiz bu duyguları taşıyarak rükü ediyor. Çok nadir kişiler çıkar.Bir Cuma topluluğunda belki bir, belki iki, fazla çıkmaz. Diğerleri ise hiçbir şey yapmıyorlar.Onlar ibadet etmiyorlar, onlar boş, birtakım hareketler yapıyorlar.
Anlamak ve bilmek her şeydir.Sizin servetinizdir. Onlarla yaşarsınız.Ve sizleri uyanık, şuurlu ve iyi bir hale getirir. Ölünce de kefenle gitmezsiniz. Sizinle beraber yaptıklarınız ve edindiğiniz bilgileriniz gider.
"Namazı dosdoğru kıl. Çünkü namaz hayasızlıktan ve kötü şeylerden alıkor. Allah ın zikri (namaz) ne güzel bir ibadettir.”
Peygamberimiz vefatında dahi, yatağında “namaza dikkat edin! namaza dikkat edin!” diyordu. Çünkü insanların sapıtacaklarını ve saptırılacaklarını çok iyi biliyordu. Şeytanda sizlerin, Allah ı tesbih etmenizi engellemek ister.
Siz gerçekten iman edip ibadetlerinizi doğru mu yapıyorsunuz, yoksa iman ettiğinizi zannedip ibadetleriniz eksik ve yanlış mı. Namaz da ,Allah ın huzurunda olduğunu bilmemek yanlışlıktır. Nasıl bir zikir içinde olduğunu bilmemek büyük yanlışlıktır.
Bilmediğiniz için, anlayarak okuyamadığınız için namazda boşluğa düşüyorsunuz. O boşlukta şeytan var.Sizin aklınıza yaşadığınız pek çok şey getirir.Artık namaz da onunla berabersiniz. Allah ı unutursunuz..
Namaz insanı rahatlatır.Allah a bağlar. Kötülüklerden sakındırır. Günahları temizler. En mükemmel ibadet şeklidir. Sizler bunları tadamıyorsanız Kendinize bakın.En büyük engel lisanınızdır.Kendi lisanınızda namazı kılın. Aranızdan Alimler çıkar.Bunlar sizin öz çocuklarınız ve öz kardeşleriniz olur.
Dini, iyi bildiğini zannedenlere, bilerek okuyun dediğimde ‘ tabiki anlamını bilerek okumak daha çok sevaptır.’diyorlar.Halbuki anlamını bilmeden kılıyorsanız, size hiçbir şey yok.Hatta sorguya çekilecekler.
Namazda , Örneğin ; Hz Ali, bir gün sırtından ok yer. ve çıkartamazlar.Ali de ; “ben namaza durduğumda çekin çıkartın” der.Ali namazda iken çekerek çıkartırlar.Namazı biten Ali; “ne yaptınız çıkardınız mı” diye sorar.Hz Ali nin bu hali Akıl, idrak, Şuurluluk, dikkat, bütünüyle kendini verme işidir.Bu durum , televizyon seyrederken bir konuya çok ilgi duyduğumuzda, tüm dikkatimizi vermemizle Çevremizdeki sesleri duymamamız ve annemizin gelip “oğlum sana söylüyorum niye bakmıyorsun” demesi gibidir.
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
LİSAN ARAÇTIR

Anlam bilimciler ve dil bilimcileri her şeyin anlamlardan ibaret olduğunu ve lisanın da bunu ortaya koyan araç olduğunu belirtirler.Anlamın tek, araçların çok olduğunu bildirirler. Aynı anlam ,pek çok araçla ifade edilebilir.Amaçlanan, seçilen anlamın, ifade edilmesidir. İnsanlar dimağındaki anlam ve manaları dili ile anlatırlar.Anlatılmada kullanılan araç lisandır.Bazen insan bir anlamı karşılayan iki ,üç kelime bile kullanabilir.
Anlama soyut ,anlatma somut kavramlardır. Konuşmamızı sağlayan kelimeler önce mana olarak zihnimizde belirir, sonra harika bir tarzda ağzımızdan dökülerek hayat bulurlar.Biz konuşurken düşüncelerimizi madde kıvamına kelimelerle döküyoruz. Kelimeler suret giymiş, diğer bir ifadeyle cisimleşmiş manalardır.
Konuşma çift yönlüdür. Biri konuşurken diğeri bunu işitip anlamalıdır.Sadece konuşma olup anlama olmasaydı lisan olmazdı .İnsanlar hayvanlar gibi garip sesler çıkartırdı.lisan insanın anladığı ve bildiği duygu ve düşünceleri dışarıya anlatmada kullandığı bir araçtır.
İnsanda önemli olan anlam ve manadır.
İnsana konuşma imkanını sağlayan düşünme kudretidir. Bir başka ifadeyle düşünme, konuşmayı doğuran amildir.
GÜNÜMÜZ DE DURUM

Her insan gibi Anadan ve Babadan aldığım dini eğitimle ve kulaktan duyma şeylerle Allah a taklidi iman ediyordum.(böyle imandan korkulur)Ancak, yıllar önce yaşadığım bir olay sonucunda Allah a gerçek iman etmeye başladım.Bu bana şunu gösterdi; "Allah ın izni olmadan kimse Allah a iman edemez." ve "halbuki onlar iman ettiğini zannederler, gerçekte ise iman etmiş değillerdir." sonra Namaza başladım.Camiye gidiyordum.Namazdan bir zevk alamıyordum.Allah a kesin inanıyordum.İnancımdan dolayı kendimde bir değişiklik olmuyordu.İmanımı daha da kuvvetlendirmek ve gerçek deliller arıyordum.Bende mi bir hata var diyordum. Yaşlıların bulunduğu camide, Yaşlı amcaların namaz kılışları dikkatimi çekti. Namaz kılıyorlardı ama ne yaptıklarını , ne söylediklerini ve neden yaptıklarını dahi bilmiyorlardı. Bir şeye inanmışlar ama neye inandıklarını bilmiyorlardı. Çabukça hareketler ediyorlar , Secde de ve Rüku de çabukça üç defa söyleyip kalkıyorlardı. Dinimizi bunlardan ibaret sanıyorlardı.Ne söylediklerini ve anlamlarını da bilmiyorlardı. Onların hali beni üzdü.Ülkede bu insanlar gibi milyonlarca insan var.Şunu iyi biliyorum ki, Allah onları, yaptıklarından dolayı hesaba çekecektir.
Bu ülkede insanların çoğu, Kur-an nın bir anlamının olduğunu dahi bilmiyorlar. Kandillerde, O Kuran ı, bir ses ritmi olarak dinliyorlar. Sonrasında "Oh azına sağlık ne güzel okudu " diyorlar. Namazınızın en güzel tarafı , namaz bittikten sonra ettiğiniz dualar değil midir?. Çünkü Allah a ne söylediğinizi biliyorsunuz. Bundan daha büyük sapıklık var mı.? O Kur an nın bir anlamı yani manası var. Siz onu bilmedikçe tam iman edemezsiniz.İman Kuran ı okumakla , anlamakla ve bilmekle oluşur. Başka bir şeyle değil.
Kuran Allah ın insanlara indirttiği kitaptır. Allah bu kitabı ,sizin okuyup anlamanız sonra düşünüp akıl etmeniz ve sizleri doğru bir yola sevk etmek için göndermiştir.Sizler onu anlamadıkça bilmedikçe, düşünüp uygulamadıkça asla doğru bir yola giremezsiniz. Yeryüzünde ki, tek doğru Kuran dır. Başka yok. Kur an sizlere gelmiştir. Onu anlayacağınız bir lisanda yani Türkçe bir lisanda okuyun.Gerçekte de lisan sadece bir araçtır.Önemli olansa anlam ve manadır.
Kur an ın lisanının yani Arapça lisanın, bir ilahiliği yoktur.Kuran ın her sözü Allah ın sözüdür.Ancak Peygamberin Arap olması ve kavminin de Arap olmasıyla bu lisanla inmiştir.Bu konu ilerde Ayetlerle ve hadislerle açıklanacaktır. Allah ın dininin, insanlara gelmesi için öncelikle bir peygamber , sonra kavmi seçildi. Allah durum bakımından en uygun şartları belirler. O kavme daha önce hiçbir peygamber gelmemiştir. Kitabını da elbetteki o peygamberinin ve kavminin lisanında seçecekti. Yoksa nasıl anlayıp , inanacaklardı.
Elbette ki önce o kavim iman edecekti, sonra Mekke ve çevresi, diğer ülkeler, tüm dünya ve tüm zamanlar. Böylece kıyamete kadar devam edecekti.Bu Allah ın adeti, usülüdür.Bundan daha doğru ve gerçek ne var.
Onlar övülecek ve şerefli kimselerdir. Allah ın dinini yayıp bugüne kadar getirdiler.Arapça lisan, bence en üstün iletişim aracıdır. Arapça lisan, kendi lisanımdan üstündür. Ben öyle kabul ettim. Zamanla bizim lisanımız değişti. Cumhuriyet dönemiyle lisanımız Türkçe oldu. Biz yeni gelen nesil bunun (kuran ın ve namazın) anlamından uzaklaştık. Eskiden neden Allah ın veli kulları vardı?. Her Belde de çok sayıda türbeler ve evliyaların olması , Onların Allah a, namazlarında ne dediklerini bilmeleriydi. Kuran ı da anlayarak okuyorlardı. Namazı ne güzel kılıyorlardı. (Pek çok kimse Allah ın veli kulu olabilir.)
Namaz bir anlamda Allah la buluşmak, ona dua ve ibadet etmek, onu zikretmek onunla konuşmak demektir.Sizler namazlarınızda Allah a ne dediğinizi bilmiyorsunuz. Ne dediğinizi bilmiyorsanız yanlış yoldasınız.Gerçek, Sizlerin bu ayetleri bilmeniz ve kalbinize yerleştirmenizdir. Allah kalplere bakar şekillerinize suretlerinize ve lisanlarınıza bakmaz.Her namazda ,Allah a her dediğinizi, mutlaka anlayarak ve bilerek söylemelisiniz. Bu olmazsa, namaz olmaz.
Bugün topluma bakın ;boşanmalar, kapkaçlar, hırsızlıklar, içki, kumar, kardeşlik bilincinin yoksunluğu, karşı cinsi , cinsel bir obje olarak görmek , bencillikler, çıkarcılık ,başkaların eksikliklerini anlatmak, insanların hatalarını açığa çıkarmak ve daha niceleri ……….
Sizin gerçekten o kitabı okuyup anlamadığınız içindir. Hanginiz Kuran ı anlayarak okudu ve bitirdi. Aranızda çok az kimse çıkacaktır.Onu anlamayarak seslerden okuyanı kast etmiyorum.Anlamını bilerek okuyanlardan bahsediyorum.Çok az çıkar.
İnsanlarımızın çoğu; neden zekat verdiğini , neden oruç tuttuğunu ve neden namaz kıldığını bilmiyorlar. Çünkü onların anlamalarına engel vardır.Anlamadan ve nedeni bilinmeden ve niye yaptığını bilmeyen insan ahmaktır .
Allah ın pek çok sözlerinde; Aklet miyorlar mı?, Düşünüp ibret almayacaklar mı?. Düşünmüyorlar mı gibi birçok hitapları vardır. Sizler anlamadan nasıl düşüneceksiniz. Nasıl akıl erdireceksiniz.

Aranızda hala dinimizi bir ses ritminden ibaret olduğunu sananlar var. Onlar dini ,Arapça nın okunuş şeklinden ve okunuş tarzından ibaret sanıyorlar. Onlar , harflerin birleşmiş halini okuyorlar. Bu durum İngilizce’nin okunuşu gibidir.
Diğer tüm dinlerde de namaz ,oruç , zekat gibi ibadetler vardı.Hepsi de kendi lisanlarında dini görevlerini yerine getirdiler. Arkalarından gelen nesiller bu ibadetlerden uzaklaşmışlar ve sapıtmışlardır. Şu anda bizlerinde ibadetlerimizde ne yaptığımızı bilmeyişimiz gibidir.
Namaz ibadeti , tüm dinlerde ortak olarak bilinen bir kavramdır.Bu bir tür, Allah a yalvarma ve yakarış demektir.Salat yani namaz sözcüğü, İslam ın ortaya koyduğu yeni bir kavram değildir. İslam dan öncede Araplar namaz anlamındaki salat sözcüğünü “dua ve istiğfar” anlamında kullanıyorlardı. Salat sözcüğü aslında “es sılatü” sözcüğünden türemiştir.Bu da ulamak ,eklemek,ulaştırmak birleştirmek anlamındadır. Namaz ibadeti de mümini, rabbi olan Allah a bağladığından ona ulaştığından dolayı, Allah la birleşmesi buluşması nedeniyle bu manada salat denmiştir.
Namaza başlarken hem ruhun hem bedenin namaza hazır hale getirilmesi,namazda fatiha süresinin bize telkin ettiği duygular,namazdaki ruku nun manası, secdelerin anlamı ve namaz bitiminde okunan Tahiyyat ın telkin ettiği duygular çok mükemmeldir.
İftitah tekbiriyle namaza başlayan bir kimse kimi hak mezheplere göre şu duayı okur.”Kuşkusuz ben yüzümü Allah a birleyici, tam bir Müslüman olarak , gökleri ve yeri yaratan Allah a çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Benim namazım da, ibadetlerimde ,hayatımda, ölümümde Alemlerin Rabbi Allah içindir. Onun benzeri ve ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum.” Der. Ancak bunu anlayamadığı Arapça lisanla okumuşsa ona hiç birşey kazandırmamıştır. Çünki o duayı anlayarak okuyamamış ve psikolojik olarak Namaza kendini hazırlayamamıştır. Hatta onun verdiği anlamsızlık o kimseyi boşluğa sürüklemiştir.
Namazdan önceki gamet, psikolojik olarak namaza hazırlanmaktır.Sonra tekbir getirerek, ellerinizi kulak hizasında, Allah ı karşınızda bilerek ve onu görüyormuşçasına Allahın varlığına ve birliğine inandım diyerek namaza başlıyorsunuz. Sübhanekeyi okuyorsunuz .Onun anlamı çok güzeldir. O her gün okuduğunuz süphanekedir. Fatiha süresinde Allah a ne dediğinize bir bakın. “Bağışlayan ve koruyan Allah a sığınırım.Bütün teşekkürler Alemlerin Rabbi Allah içindir,o merhamet edendir bağışlayandır,hesap gününün sahibidir, Rabbimiz sadece sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz,bizleri dosdoğru yola hidayet eyle, o kendilerine nimet vermiş olduklarının yoluna gazaba uğramış olanların ve dalalete düşmüş olanların yoluna değil. Kabul eyle “
Gördünüz mü Allah la ne güzel konuşuyorsunuz. Bu anlamları taşımayarak namaz kılıyorsanız her namazınız önünüze atılacaktır. İlk hesap , namazdan sorulacaktır.
Dikkat edin.!. Namazda ne yaptığını bilmeyenlersiniz. O kelimelerin ve hareketlerin, ne anlama geldiğini bilmeyerek yaptığınız işler ancak size bir eziyettir. Siz ancak spor veya birtakım hareketler yapıyorsunuz. Doğru yolda değilsiniz.


Rüküü de ise Allah ı bir hükümdar gibi görüp, önünde saygıyla, hürmetle, tazimle ve muhtaçlığınızla, üstünlüğün sadece ona ait olduğunu bilerek eğilmenizdir.
“Müminler muhakkak felah bulmuş(umduklarına ermişler) dur. Ki onlar namazlarında huşu içinde (Kalbi ve bedeniyle tam teslimiyet halinde ) olanlardır.”
Hanginiz bu duyguları taşıyarak rükü ediyor. Çok nadir kişiler çıkar.Bir Cuma topluluğunda belki bir, belki iki, fazla çıkmaz. Diğerleri ise hiçbir şey yapmıyorlar.Onlar ibadet etmiyorlar, onlar boş, birtakım hareketler yapıyorlar.
Anlamak ve bilmek her şeydir.Sizin servetinizdir. Onlarla yaşarsınız.Ve sizleri uyanık, şuurlu ve iyi bir hale getirir. Ölünce de kefenle gitmezsiniz. Sizinle beraber yaptıklarınız ve edindiğiniz bilgileriniz gider.
"Namazı dosdoğru kıl. Çünkü namaz hayasızlıktan ve kötü şeylerden alıkor. Allah ın zikri (namaz) ne güzel bir ibadettir.”
Peygamberimiz vefatında dahi, yatağında “namaza dikkat edin! namaza dikkat edin!” diyordu. Çünkü insanların sapıtacaklarını ve saptırılacaklarını çok iyi biliyordu. Şeytanda sizlerin, Allah ı tesbih etmenizi engellemek ister.
Siz gerçekten iman edip ibadetlerinizi doğru mu yapıyorsunuz, yoksa iman ettiğinizi zannedip ibadetleriniz eksik ve yanlış mı. Namaz da ,Allah ın huzurunda olduğunu bilmemek yanlışlıktır. Nasıl bir zikir içinde olduğunu bilmemek büyük yanlışlıktır.
Bilmediğiniz için, anlayarak okuyamadığınız için namazda boşluğa düşüyorsunuz. O boşlukta şeytan var.Sizin aklınıza yaşadığınız pek çok şey getirir.Artık namaz da onunla berabersiniz. Allah ı unutursunuz..
Namaz insanı rahatlatır.Allah a bağlar. Kötülüklerden sakındırır. Günahları temizler. En mükemmel ibadet şeklidir. Sizler bunları tadamıyorsanız Kendinize bakın.En büyük engel lisanınızdır.Kendi lisanınızda namazı kılın. Aranızdan Alimler çıkar.Bunlar sizin öz çocuklarınız ve öz kardeşleriniz olur.
Dini, iyi bildiğini zannedenlere, bilerek okuyun dediğimde ‘ tabiki anlamını bilerek okumak daha çok sevaptır.’diyorlar.Halbuki anlamını bilmeden kılıyorsanız, size hiçbir şey yok.Hatta sorguya çekilecekler.
Namazda , Örneğin ; Hz Ali, bir gün sırtından ok yer. ve çıkartamazlar.Ali de ; “ben namaza durduğumda çekin çıkartın” der.Ali namazda iken çekerek çıkartırlar.Namazı biten Ali; “ne yaptınız çıkardınız mı” diye sorar.Hz Ali nin bu hali Akıl, idrak, Şuurluluk, dikkat, bütünüyle kendini verme işidir.Bu durum , televizyon seyrederken bir konuya çok ilgi duyduğumuzda, tüm dikkatimizi vermemizle Çevremizdeki sesleri duymamamız ve annemizin gelip “oğlum sana söylüyorum niye bakmıyorsun” demesi gibidir.
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
ARAPÇA LİSANIN BİR İLAHİLİĞİ YOKTUR


Bir rivayete göre yüz yirmi dört bin peygamber gelmiştir.Hepsinin lisanı ve kitabı Arapça mıdır.Dinlerini Arapça lisanla mı anlattılar.Hayır.Açın okuyun ,Kuran ayetlerini.Ve diğer bilgileneceğiniz kitapları.
Her peygamber kendi lisanında gelmiştir.Dini, kendi lisanında tebliğ etmiştir.Tevrat , Zebur , İncil hangi lisanda inmiştir bir bakın. İncil i, her Hiristiyan ülke ,Pazar günü kiliselerinde tek bir lisanda mı okuyor yoksa her ülke kendi lisanında mı okuyor.
Her peygamber kendi kavmi hangi lisandaysa, Allah ın emirlerini ve hükümlerini o lisanda anlatmıştır. Allah onlara kendi içlerinden seçtiği kullarını gönderdi.İmamı rabbani, Buda ya inananların bizim dinimize benzer çok özel bilgilerin onlara eskiden bir peygamberin geldiğini anımsatmıştır.Onların lisanları hiç değişmemiştir..Türkler de tek Allah a inanırlardı.İslam a ait çok özel bilgilerin, özellikle yaratılış gibi bilgilerin benzerliği, bir peygamberin geldiğini göstermektedir. Onların lisanı eskidir.Hiç değişmemiştir. Siz biliyorsunuz. Sapıtmamış bir kısım Türkler, kendi isteğiyle Allah ın dinine girmişlerdir.
Allah kelimesini, Araplar önceden de bu özel kelimeyi bildiklerini söylediler.Onlar bazı putlarına rahman diyorlardı. Putlarından çoğuna Allah ın bazı isimlerini kullanıyorlardı.Onlar da dua, kurban gibi ibadetlerde vardı.Biz, tek bir Allah a inanıyoruz. Ondan hiç şüphe yoktur. Ayetlerin, anlamlarını ve hükümlerini bilmelisiniz.
Peygamberimiz bugün dünyaya gelip Allah ın dinini Rusya da tebliğ etseydi.Kuran kesinlikle Rusça olarak inecekti.Çünkü onlar ancak böyle anlayacaktı ve diğer kavimlere , gelecek nesillere ve tüm zamana da böyle yayılacaktı. Gerçekte ise Rusça ve Arapça veya başka bir lisanda olması önemli değildir.Sizler dininizi ve Allah ın hükümlerini bilemiyorsunuz. Lisan sadece bir araçtır . Gerçek olansa anlam ve manadır, o Ayetlerin hükümleridir.
Kur an , diğer peygamberlerin getirdiği sahifeler ve kitaplar gibi sadece bir kavme getirilmemiştir. Bütün kavimlere, kısaca insanlara ve tüm zamanlara gönderilmiştir. Bu yüzden kendi lisanınızda okuyup bilmek zorundasınız.
Arapça çok eski lisandır.Araplar İslam la şereflenince dinlerini yaymaya başladılar . Hem savaşlarla, hem de kendi istekleriyle onların dinine girenler oluyordu. Öyle bir zaman geldi ki Arapça lisan, yeryüzünün bir kısmında kullanılan hakim bir lisan olmuştu. Bugünümüzün İngilizce si gibi. Yeryüzünde her dönem farklı lisanlar hakimiyet sağlamıştır. Artık zamanımızda Arapça nın hakimliği kalktı. İnsanlar da Arapça ya yönelip uzun zaman harcamayacaklar. Gelecek nesillerinizde öyle. Günümüz insanlarına bakın, görmüyor musunuz.? O insanlar mutlaka Allah ın Ayetlerinden haberdar olmalılar. Haberdar olmaları için ortam sağlamalısınız.
Ben Arapça lisana karşı değilim. Ancak insanların bilmeleri, anlamaları ,akletmeleri için kendi lisanlarında okumalılar. Gerçek olan da budur.Bizim iki seçeneğimiz vardır. Ya ülkenizin lisanını Arapça yapacaksınız, Ya da Kuran ı ve namazı kendi lisanınızda uygulayacaksınız. Artık ülkenizin lisanının Arapça olması mümkün değildir. Bunu da isteyici değilim. Kuran ı kendi lisanınızda okuyun ve namazı da kendi lisanınızda kılmamız mecburidir. Böyle yaparsanız kalbinize iman ve kesin inanç yerleşir. Şeytan da sizin Allah ı tesbih etmenizi engellemek ister.
Arapça lisanı kendi lisanımdan üstün tutarım. Allah hükümlerini anlatırken o lisanı kullanmıştır. Din o lisanla yayılmıştır. İnsanlar o lisanla dinimizi tebliğ etmiştir. Bu sebeple benim gözümde Arapça üstün bir lisandır . İnsanlarımızın anlaması ve bilmesi için kendi lisanımızda uygulamalıyız. Allah ın dinini yaşamamız ve gelecek nesile taşımamız için bu şarttır.
Kur an Arapça lisan ile bütün zamanlara, Bütün kavimlere kıyamete kadar geldi diye Arapça lisan ile okunacaktır hükmünü kim veriyor. Sizler insanların Allah ın sözlerini duymasını engelliyorsunuz. Belki de bilinçsizce..İman sa sadece Allah ın sözlerini okumakla oluşur. Aslında tam tersi olması lazım değilmiydi. Yani tüm zamanlara gelmesi ,onun sadece Arapça lisanda okunması düşüncesini yıkar, devirir. Bu hükümleri Allah mı verdi, yoksa siz mi uydurdunuz.Allah insanların önüne engel koymak istemez.
Arapça Allah ın lisanı değildir.Allah bundan münezzeh tir.Her lisan Allah ın lisanıdır.Çünkü bütün lisanları O taktir etti. Eğer Arapça Allah ın lisanı olsaydı, Her kitap ve her peygamber Arapça bir lisan ile inerdi. Kitabında buna ait kesin bir hüküm olurdu. Allah ın ve Elçisinin sözlerinde Kesinlikle Kuran ı ve namazı Arapça lisan ile yapacaksınız diye hüküm yoktur. Tam tersi hitaplar bulunmaktadır. Allah ve elçisi ırkçı bir zihniyetle bir lisanda sabit kalmak gibi asla bir tutumları olmaz. Onlar bunlardan münezzehtir.Allah her lisanı bilir ve sizlerin aracılığıyla her lisanı O , oluşturmuştur.
Eğer Allah dileseydi hepinizin lisanını bir tek lisan yapardı. Ancak onun işleri hikmetlerle doludur.Ve o her kişinin niyetini bilendir. Allah sizlere bir zorluk çıkartmak istemez. O dinini en kolay ve en güzel şekilde kıldı. Göklerin ve yerin yaratılması, Lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olması da onun varlığının delillerindendir.

Arapça sadece bir lisandır, iletişim aracıdır.Akıllarda oluşan mana ve düşüncelerin nefes verme ,gırlak, damak, dil ve dudaklarla kullanılan bir yöntemdir.Her lisan böyledir.Allah kesinlikle kalplerinize ve niyetlerinize bakar. Amelleriniz de niyetlerinize göredir.Eğer hala Kur an ı anlamayarak Arap ça lisanla okumaya devam ederseniz, yaptıklarınızdan dolayı Allah sizleri hesaba çekecektir. Sizlerin bu hali ne dediğini kendisi dahi bilmeyen papağanlara benzer.

KURAN I OKUYUN.

Bir insana, Kuran ı okumasını söylediğim zaman. O kimse hemen ‘elif, be’ yi açıp okumaya çalışıyor.Böyle olmaz. Çünkü siz sadece onun harflerini öğrenmeye çalışıyorsunuz.Bu aynı İngilizce nin ‘i ,bi ,si’ gibi harflerinden ibarettir.Bu harfleri öğrenmek en az Altı ayınızı alacaktır.Çoğu kimsede bundan bir şey anlamadıkları için tam öğrenmeden bırakacaktır. Çoğu hep böyle yapıyor.Okuyup öğrenenler ise bunun sadece okunuşunu öğrenmiştir.Bunu da sürekli tekrar etmezse bunu da unutacaktır. Bir şey anlamadığından ve kendisinde bir değişiklik olmadığından onu da mutlaka bırakacaktır. Yada sürekli okuyup hayatının sonuna kadar okuyacaktır. Peki bu insan ne yaptı.Hiçbir şey bilmeden ve gerçekleri anlayamadan kulaktan duydukları ile öldü. O insana yazık oldu.Bilmeden gitti.Onun yaptıklarını şeytan ona güzel gösterdi.İbadet budur, dedi.
O Kuran ın anlamı vardır .Anlamını bilmeden olmaz.Her Sürenin, her Ayet in Anlamını bilmek öğrenmek çok uzun zamanınızı alacaktır. Tek tek kelimeleri, Ayetleri, Sureleri öğrenmek ,anlamlarını bilmek yıllarınızı alır.Yapamazsınız.Kuran bir bütünlük taşır.Onun tamamını okumadıkça asla Allah a tam iman edemeyeceksiniz.Kuran ın başında ortasında sonunda ve her tarafında imanı toplayan ayetler vardır. Eksik iman ise çok kötüdür.Her an inkara ve küfre düşürür.
Yani Kuran ın tamamını okuyup anlamalısınız.Kaç kişi Yıllarını verip okuyacak ve anlayacak. Sadece birkaç kişi çıkacaktır.O kimselerde ya büyük bir sıkıntı içerisindedir, yada Allah ona bir delilini göstermiştir.
Siz anlattıklarımı duydunuz. Ve yapmayı düşünüyorsunuz. Aileniz , komşularınız , toplumunuz , sizin soyunuz , ya gelecek nesilleriniz .Peki ya lisanı Arapça olmayan diğer müslüman ülkeler ve milletler. Asla bencil olmayın. Siz veya onlar birsiniz. Her insan bir can taşır. Siz nasıl acı çekmeyi istemezseniz, onlar için de istemeyin.Onların hepsi ziyana düşeçektir. Arapça lisan sizlere çok büyük engeldir. Allah size dinde bir zorluk çıkarmak istemez.
Ayetlerin tam karşılığı olan mealini okuyacaksınız. Zamanında terçümanlar ve eski alimler tercüme etmişler. Mealini yazmışlardır. Ayetlerin ne zaman ve ne sebeple indiğini de belirtmişlerdir.Aynı zamanda Allah ; Peygamberiyle de o Kuranı açıklamıştır. Allah size ayetlerini açıklanmış olarak vermiştir.Onlar apaçık ayetlerdir. Dünyanın her yerinde hangi lisanda olursa olsun onun meali aynıdır. Ancak tefsiri (yorumu) farklıdır.Öyleyse sizler de Türkçe mealini okuyun.Diğer ülkeler ve milletler de kendi lisanında okusunlar.Ancak o ayetleri bilince kalbinize iman yerleşir.Okuyup bilmedikçe iman ,kalbinize asla yerleşemez.Peygamberimizin Ashab ı bir ayet inince " bu hanginizin imanını artırdı " diye sorarlardı.


SORULAR VE CEVAPLAR

Soru : İnsanlar Kuran nın mealini okusunlar anlamını öğrensinler de, öğle namaz kılsınlar. Neden Türkçe kılınacak ki?
Cevap: Böyle bir durumda, bu günkü düştüğümüz duruma yine düşmüş oluyoruz. Bir defa okuyup anlamını iyice bildikten sonra, her namazda Allah la konuşurken bir kere bildim bu bana yeter demekle şeytan sizi kandırmış oluyor.. Ve yine bugünkü duruma düşersiniz.Çocuklarınız ve gelecek nesilleriniz de daha kötü duruma düşecektir.Her namazda Allah la ne konuşuyorsanız bilmeniz ve anlamını mutlaka taşımanız lazımdır.
Soru: Kuran ı Arapça okurken ve namazı Arapça kılarken sürekli olarak anlamını da aklımdan geçirsem olmaz mı?
Cevap: Bir insan iki işi aynı anda yapamaz.Bunu yapabilmeniz için Arapçayı ana diliniz gibi bilmek zorundasınız.Bu da yıllarınızı alır.Siz yıllarınızı verseniz ,insanlar ve kardeşleriniz ve çocuklarınız yıllarını veremez.
Böyle bir durumda ancak namazdaki bazı süreleri öğreneceksinizdir.Mesela Fatiha, Nas, Felak, Tahiyyat, Salli ve Barik bu asla yetmez. Ayrıca Kuran ın da tamamını okumayacaksınız ve Hadislerden de habersiz olacaksınız.Kuran ın tamamını okumadan iman olmaz. Ben namaz da , Fatihadan sonra Bakara süresinden otuz, dilersem Aliİmran dan beş ve dilersem Zilzal ı okurum.Ve ben yıllardır namazımı Türkçe kılarım.
Ayrıca namazı ve Kuran ı Arapça okurken anlamlarını da aklınızdan Türkçe geçirmiş oluyorsunuz. Bu durumda Namazı hem Arapça hem de Türkçe kılmış oluyorsunuz. Hani Türkçe kılınmazdı ve Türkçe Kuran okunmazdı. Anlamların oluştuğu şekillenme aklınızda Türkçe olarak oluşmuyor mu.Gerçekten Arapça lisan size büyük engeldir.
Cuma hutbelerinde ayetlerin Türkçe karşılığını okuyorlar. Onlar da mı olmaz.?
Soru: Allah ın Ayetlerini kimse değiştiremez. Ayrıca Allah ayetlerini korumaktadır. Öyle değil mi?
Cevap: Tabi ki öyle.Aslında biz kendi lisanımızda okumakla Ayetleri değiştirmiş olmuyoruz.O Ayetler in tam anlamlarının Türkçe karşılığını okuyoruz.Böylece ayetlerin anlamında hiçbir değişiklik olmayacaktır.Zaten Allah ; Ayetlerimi kimse değiştiremez, bozamaz derken anlamlarını kastetmiştir. O zamanlar müşrikler ve Yahudiler Allah ın ayetleriyle çok uğraşıyorlardı.Farklı yorumlar yapıp değişik anlamlar çıkartıyorlar dı.
Ayrıca Allah Ayetlerini yine koruyacaktır.Kendi lisanınızda namaz kılıp kuran okumaya başladığınız da o zaman ki inanmayanlar ve Yahudiler gibi bu zamanda da uğraşacaklardır.Ancak Allah nasıl ki bu zamana kadar kitabını Salih kullarıyla korudu ise yine bu zamanda da Salih kullar çıkartıp koruyacaktır.Zaten kendi lisanınızda okumakla beraber kesin inanıcılar çıkarlar ,Allah onlara hem Ayetleri korumakla hem de doğruları yaymakla, tebliğ etmeleriyle ve ıslah edici olmalarıyla da çok sevap ihsan eder.Ayrıca çoğunluk doğru yolda gider ve başınızda diyanet de var ve gerçekte de bütün bunların üzerine hakim Allah tır.
Soru: Kuran ın bir harfi değişirse anlamı değişir ve farklı anlamlar çıkar.Buna ne diyeceksiniz.
Cevap: Kuran da bir harfin değişmesiyle anlamının değişmesi doğrudur.Ancak bu Arapça lisanın sorunudur. Her lisanda bu sorun vardır.Bizim Türkçemiz de de ,kelimede bir harfin değişmesiyle farklı bir anlam oluşur.
Zamanında tercümanlar ve Alimler Kuran ın tam anlamını çıkarmışlar.Günümüze kadar tam anlamıyla gelmiştir.Allah kitabını korumuş ve size iyice açıklamıştır. Herhangi bir anlam değişikliğine uğramamıştır. Pek çok Alimlerde açıklamışlar ve tefsirler de yazmışlardır.
Soru: Allah tan ve Elçisin den kendi lisanımızda yapmamıza dair ayet ve hadisler var mıdır.
Cevap : Ayetlerle deliller ve hadislerle deliller bölümünü okuyun.Allah ve Elçisi asla sizin önünüze engel koymaz.
Kendi lisanınızda okumanıza dair çok yakın ayetler ve hadisler vardır.Ancak Namazı ve Kuran ı mutlaka Arapça bir lisanda yapacaksınız diye asla bir ayet ve hadis yoktur.İnsanlarımız bazı hadisleri tam anlayamadıkları için böyle çekimser kalmaktadırlar.Bu da onların kendi hatasıdır.Böylece de insanların dine girmesine anlamalarına, bilmelerine ve kitabı okumalarına engel oluyorlar.Bilinçsizce ne kötü fiil yapıyorlar.
Soru: Okuduğumuz kuran ı ve namazımızı Allah biliyor ya!! Ne gerek var kendi lisanımızda okumaya?
Cevap: Allah kendi bildiği için mi bu kitabı size indirdi. O zaten biliyor du .O bu kitabı sizin bilmeniz için indirdi. Yoksa siz nasıl bilecektiniz. İman ancak o kitabı
okumakla oluşur.Böylece de kalbinize yerleşir.Kalbiniz de bir iman oluşmadan bu ayetleri söylemenizde hiçbir fayda yoktur.Tam tersi Allah sizi yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekecektir.
Soru: İnsanların bir kısmı özelliklede yaşlılar diyecekler ki bizim namazımız ne oldu.Yani biz hep yanlış mı yaptık.Yoksa biz mahfolanlardan mı olduk.
Cevap: “Artık hak ortaya çıkmış, onların yaptıkları ise yok olup gitmişti.” 07/118
Allah pek çok Ayetlerinde ‘Ancak tövbe edip doğru yola girenler müstesna’ der.Allah bununla hata yaptığını anlayan insanın hatasını anlayıp doğrusunu tercih ettiğinden ve yeniyi yaptığından dolayı eski sayfaları kapatır.O doğru tercihi yapmasıyla eskiyi siler.Bu Allah ın hem merhameti hem de adetidir.O doğruyu kabul edip kendi lisanında namazı kılan ve etrafına bunu öğütleyen ve buna çalışan kimselere de Allah ın ikramı gelecek nesillerdeki insanların kıldıkları doğru namazdan milyonlarcasıdır.O, sadece kendisi yanlış yapmıştır.Ama arkadan gelen insanların milyonlarcasının ömürleri boyunca kıldığı namazı kılacaktır.Çünkü O, doğruyu kabul edip arkalarındaki için çalışmıştır. Aralarından, böyle kendi lisanımızda olmaz deyip direten yaşlılar da çıkar.İşte Allah o kimselerin gözlerine,kalplerine ve kulaklarına set çekmiştir. Onlar artık anlayamazlar.Allah kimseye azap etmez.O kimselerin niyetleri bozuktur. Dünyayı isterler.Zevkleri onların ilahıdır.Allah ve elçisi gibi güzel kimseleri istemezler.Şimdi ilk insanla ikinci insanı bir mi tutarsınız.
Soru: Allah ın kitabında;”elif lam mim”,”elif lam ra” gibi ayetler vardır.Bu ayetler Arapça okunmasına bir delil teşkil etmez mi ?
Cevap: Hayır.Bu ayetler başka bir maksada yöneliktir. Bu ayetlerin tam olarak neyi ifade ettiği Araplar tarafından da bilinmemektedir.Bu ayetleri Allah ve elçisi daha iyi bilir.Hiçbir kimse bu ayetlerin neyi ifade ettiğini bilmiyor. Ancak çeşitli yorumlar yapılmıştır.Mesela “elif lam mim” ayeti için İbni Abbas ‘ben Alim olan Allah ım’ yorumunu yapmış.Peygamberimiz de; İbni Abbas a ‘güzel söyledin’ diye, tebrik etmiştir.Pek çok alime göre Bu ayetlerin ‘kuran ın Allah ın sözleri’ olduğunu gösterir ayetler olduğunu belirtmişlerdir.Ben de onlara katılıyorum.Sizlerde O Ayetlerden nasıl yorum çıkartılmış sa öylece mealini alın.Sizler halbuki diğer ayetleride gördünüz. Allah ın sözleri birbiriyle çelişmez.
Soru: Peygamberimizin Kuran ın Arapça okunuşuyla ilgili pek çok hadisi vardır.Buna ne diyeceksiniz.
Cevap: Doğru söylüyorsunuz. Peygamberimizin Kuran ı Arapça lisan haricinde bir lisanla okumayın diye hiçbir emri yoktur.Hatta bazı hadislerinde okunabilir yorumu çıkmaktadır. Hadisleri hep Arapça lisanla ilgilidir. Peygamberimiz Arap şivesiyle ,Arap vurgusuyla ve okunuş güzelliğiyle okumasını devamlı öğütlemiştir.
Onların lisanında kendine has okunuş güzellikleri vardır.Bu her lisanda vardır.Bu durum Arap lisanında daha güçlüdür.Bu bir bakıma bizim İstiklal Marşının okunuş şekli gibidir.Genellikle hadisleri, okunuş şekli ile ilgilidir
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
ARAPÇA LİSANIN BİR İLAHİLİĞİ YOKTUR


Bir rivayete göre yüz yirmi dört bin peygamber gelmiştir.Hepsinin lisanı ve kitabı Arapça mıdır.Dinlerini Arapça lisanla mı anlattılar.Hayır.Açın okuyun ,Kuran ayetlerini.Ve diğer bilgileneceğiniz kitapları.
Her peygamber kendi lisanında gelmiştir.Dini, kendi lisanında tebliğ etmiştir.Tevrat , Zebur , İncil hangi lisanda inmiştir bir bakın. İncil i, her Hiristiyan ülke ,Pazar günü kiliselerinde tek bir lisanda mı okuyor yoksa her ülke kendi lisanında mı okuyor.
Her peygamber kendi kavmi hangi lisandaysa, Allah ın emirlerini ve hükümlerini o lisanda anlatmıştır. Allah onlara kendi içlerinden seçtiği kullarını gönderdi.İmamı rabbani, Buda ya inananların bizim dinimize benzer çok özel bilgilerin onlara eskiden bir peygamberin geldiğini anımsatmıştır.Onların lisanları hiç değişmemiştir..Türkler de tek Allah a inanırlardı.İslam a ait çok özel bilgilerin, özellikle yaratılış gibi bilgilerin benzerliği, bir peygamberin geldiğini göstermektedir. Onların lisanı eskidir.Hiç değişmemiştir. Siz biliyorsunuz. Sapıtmamış bir kısım Türkler, kendi isteğiyle Allah ın dinine girmişlerdir.
Allah kelimesini, Araplar önceden de bu özel kelimeyi bildiklerini söylediler.Onlar bazı putlarına rahman diyorlardı. Putlarından çoğuna Allah ın bazı isimlerini kullanıyorlardı.Onlar da dua, kurban gibi ibadetlerde vardı.Biz, tek bir Allah a inanıyoruz. Ondan hiç şüphe yoktur. Ayetlerin, anlamlarını ve hükümlerini bilmelisiniz.
Peygamberimiz bugün dünyaya gelip Allah ın dinini Rusya da tebliğ etseydi.Kuran kesinlikle Rusça olarak inecekti.Çünkü onlar ancak böyle anlayacaktı ve diğer kavimlere , gelecek nesillere ve tüm zamana da böyle yayılacaktı. Gerçekte ise Rusça ve Arapça veya başka bir lisanda olması önemli değildir.Sizler dininizi ve Allah ın hükümlerini bilemiyorsunuz. Lisan sadece bir araçtır . Gerçek olansa anlam ve manadır, o Ayetlerin hükümleridir.
Kur an , diğer peygamberlerin getirdiği sahifeler ve kitaplar gibi sadece bir kavme getirilmemiştir. Bütün kavimlere, kısaca insanlara ve tüm zamanlara gönderilmiştir. Bu yüzden kendi lisanınızda okuyup bilmek zorundasınız.
Arapça çok eski lisandır.Araplar İslam la şereflenince dinlerini yaymaya başladılar . Hem savaşlarla, hem de kendi istekleriyle onların dinine girenler oluyordu. Öyle bir zaman geldi ki Arapça lisan, yeryüzünün bir kısmında kullanılan hakim bir lisan olmuştu. Bugünümüzün İngilizce si gibi. Yeryüzünde her dönem farklı lisanlar hakimiyet sağlamıştır. Artık zamanımızda Arapça nın hakimliği kalktı. İnsanlar da Arapça ya yönelip uzun zaman harcamayacaklar. Gelecek nesillerinizde öyle. Günümüz insanlarına bakın, görmüyor musunuz.? O insanlar mutlaka Allah ın Ayetlerinden haberdar olmalılar. Haberdar olmaları için ortam sağlamalısınız.
Ben Arapça lisana karşı değilim. Ancak insanların bilmeleri, anlamaları ,akletmeleri için kendi lisanlarında okumalılar. Gerçek olan da budur.Bizim iki seçeneğimiz vardır. Ya ülkenizin lisanını Arapça yapacaksınız, Ya da Kuran ı ve namazı kendi lisanınızda uygulayacaksınız. Artık ülkenizin lisanının Arapça olması mümkün değildir. Bunu da isteyici değilim. Kuran ı kendi lisanınızda okuyun ve namazı da kendi lisanınızda kılmamız mecburidir. Böyle yaparsanız kalbinize iman ve kesin inanç yerleşir. Şeytan da sizin Allah ı tesbih etmenizi engellemek ister.
Arapça lisanı kendi lisanımdan üstün tutarım. Allah hükümlerini anlatırken o lisanı kullanmıştır. Din o lisanla yayılmıştır. İnsanlar o lisanla dinimizi tebliğ etmiştir. Bu sebeple benim gözümde Arapça üstün bir lisandır . İnsanlarımızın anlaması ve bilmesi için kendi lisanımızda uygulamalıyız. Allah ın dinini yaşamamız ve gelecek nesile taşımamız için bu şarttır.
Kur an Arapça lisan ile bütün zamanlara, Bütün kavimlere kıyamete kadar geldi diye Arapça lisan ile okunacaktır hükmünü kim veriyor. Sizler insanların Allah ın sözlerini duymasını engelliyorsunuz. Belki de bilinçsizce..İman sa sadece Allah ın sözlerini okumakla oluşur. Aslında tam tersi olması lazım değilmiydi. Yani tüm zamanlara gelmesi ,onun sadece Arapça lisanda okunması düşüncesini yıkar, devirir. Bu hükümleri Allah mı verdi, yoksa siz mi uydurdunuz.Allah insanların önüne engel koymak istemez.
Arapça Allah ın lisanı değildir.Allah bundan münezzeh tir.Her lisan Allah ın lisanıdır.Çünkü bütün lisanları O taktir etti. Eğer Arapça Allah ın lisanı olsaydı, Her kitap ve her peygamber Arapça bir lisan ile inerdi. Kitabında buna ait kesin bir hüküm olurdu. Allah ın ve Elçisinin sözlerinde Kesinlikle Kuran ı ve namazı Arapça lisan ile yapacaksınız diye hüküm yoktur. Tam tersi hitaplar bulunmaktadır. Allah ve elçisi ırkçı bir zihniyetle bir lisanda sabit kalmak gibi asla bir tutumları olmaz. Onlar bunlardan münezzehtir.Allah her lisanı bilir ve sizlerin aracılığıyla her lisanı O , oluşturmuştur.
Eğer Allah dileseydi hepinizin lisanını bir tek lisan yapardı. Ancak onun işleri hikmetlerle doludur.Ve o her kişinin niyetini bilendir. Allah sizlere bir zorluk çıkartmak istemez. O dinini en kolay ve en güzel şekilde kıldı. Göklerin ve yerin yaratılması, Lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olması da onun varlığının delillerindendir.

Arapça sadece bir lisandır, iletişim aracıdır.Akıllarda oluşan mana ve düşüncelerin nefes verme ,gırlak, damak, dil ve dudaklarla kullanılan bir yöntemdir.Her lisan böyledir.Allah kesinlikle kalplerinize ve niyetlerinize bakar. Amelleriniz de niyetlerinize göredir.Eğer hala Kur an ı anlamayarak Arap ça lisanla okumaya devam ederseniz, yaptıklarınızdan dolayı Allah sizleri hesaba çekecektir. Sizlerin bu hali ne dediğini kendisi dahi bilmeyen papağanlara benzer.

KURAN I OKUYUN.

Bir insana, Kuran ı okumasını söylediğim zaman. O kimse hemen ‘elif, be’ yi açıp okumaya çalışıyor.Böyle olmaz. Çünkü siz sadece onun harflerini öğrenmeye çalışıyorsunuz.Bu aynı İngilizce nin ‘i ,bi ,si’ gibi harflerinden ibarettir.Bu harfleri öğrenmek en az Altı ayınızı alacaktır.Çoğu kimsede bundan bir şey anlamadıkları için tam öğrenmeden bırakacaktır. Çoğu hep böyle yapıyor.Okuyup öğrenenler ise bunun sadece okunuşunu öğrenmiştir.Bunu da sürekli tekrar etmezse bunu da unutacaktır. Bir şey anlamadığından ve kendisinde bir değişiklik olmadığından onu da mutlaka bırakacaktır. Yada sürekli okuyup hayatının sonuna kadar okuyacaktır. Peki bu insan ne yaptı.Hiçbir şey bilmeden ve gerçekleri anlayamadan kulaktan duydukları ile öldü. O insana yazık oldu.Bilmeden gitti.Onun yaptıklarını şeytan ona güzel gösterdi.İbadet budur, dedi.
O Kuran ın anlamı vardır .Anlamını bilmeden olmaz.Her Sürenin, her Ayet in Anlamını bilmek öğrenmek çok uzun zamanınızı alacaktır. Tek tek kelimeleri, Ayetleri, Sureleri öğrenmek ,anlamlarını bilmek yıllarınızı alır.Yapamazsınız.Kuran bir bütünlük taşır.Onun tamamını okumadıkça asla Allah a tam iman edemeyeceksiniz.Kuran ın başında ortasında sonunda ve her tarafında imanı toplayan ayetler vardır. Eksik iman ise çok kötüdür.Her an inkara ve küfre düşürür.
Yani Kuran ın tamamını okuyup anlamalısınız.Kaç kişi Yıllarını verip okuyacak ve anlayacak. Sadece birkaç kişi çıkacaktır.O kimselerde ya büyük bir sıkıntı içerisindedir, yada Allah ona bir delilini göstermiştir.
Siz anlattıklarımı duydunuz. Ve yapmayı düşünüyorsunuz. Aileniz , komşularınız , toplumunuz , sizin soyunuz , ya gelecek nesilleriniz .Peki ya lisanı Arapça olmayan diğer müslüman ülkeler ve milletler. Asla bencil olmayın. Siz veya onlar birsiniz. Her insan bir can taşır. Siz nasıl acı çekmeyi istemezseniz, onlar için de istemeyin.Onların hepsi ziyana düşeçektir. Arapça lisan sizlere çok büyük engeldir. Allah size dinde bir zorluk çıkarmak istemez.
Ayetlerin tam karşılığı olan mealini okuyacaksınız. Zamanında terçümanlar ve eski alimler tercüme etmişler. Mealini yazmışlardır. Ayetlerin ne zaman ve ne sebeple indiğini de belirtmişlerdir.Aynı zamanda Allah ; Peygamberiyle de o Kuranı açıklamıştır. Allah size ayetlerini açıklanmış olarak vermiştir.Onlar apaçık ayetlerdir. Dünyanın her yerinde hangi lisanda olursa olsun onun meali aynıdır. Ancak tefsiri (yorumu) farklıdır.Öyleyse sizler de Türkçe mealini okuyun.Diğer ülkeler ve milletler de kendi lisanında okusunlar.Ancak o ayetleri bilince kalbinize iman yerleşir.Okuyup bilmedikçe iman ,kalbinize asla yerleşemez.Peygamberimizin Ashab ı bir ayet inince " bu hanginizin imanını artırdı " diye sorarlardı.


SORULAR VE CEVAPLAR

Soru : İnsanlar Kuran nın mealini okusunlar anlamını öğrensinler de, öğle namaz kılsınlar. Neden Türkçe kılınacak ki?
Cevap: Böyle bir durumda, bu günkü düştüğümüz duruma yine düşmüş oluyoruz. Bir defa okuyup anlamını iyice bildikten sonra, her namazda Allah la konuşurken bir kere bildim bu bana yeter demekle şeytan sizi kandırmış oluyor.. Ve yine bugünkü duruma düşersiniz.Çocuklarınız ve gelecek nesilleriniz de daha kötü duruma düşecektir.Her namazda Allah la ne konuşuyorsanız bilmeniz ve anlamını mutlaka taşımanız lazımdır.
Soru: Kuran ı Arapça okurken ve namazı Arapça kılarken sürekli olarak anlamını da aklımdan geçirsem olmaz mı?
Cevap: Bir insan iki işi aynı anda yapamaz.Bunu yapabilmeniz için Arapçayı ana diliniz gibi bilmek zorundasınız.Bu da yıllarınızı alır.Siz yıllarınızı verseniz ,insanlar ve kardeşleriniz ve çocuklarınız yıllarını veremez.
Böyle bir durumda ancak namazdaki bazı süreleri öğreneceksinizdir.Mesela Fatiha, Nas, Felak, Tahiyyat, Salli ve Barik bu asla yetmez. Ayrıca Kuran ın da tamamını okumayacaksınız ve Hadislerden de habersiz olacaksınız.Kuran ın tamamını okumadan iman olmaz. Ben namaz da , Fatihadan sonra Bakara süresinden otuz, dilersem Aliİmran dan beş ve dilersem Zilzal ı okurum.Ve ben yıllardır namazımı Türkçe kılarım.
Ayrıca namazı ve Kuran ı Arapça okurken anlamlarını da aklınızdan Türkçe geçirmiş oluyorsunuz. Bu durumda Namazı hem Arapça hem de Türkçe kılmış oluyorsunuz. Hani Türkçe kılınmazdı ve Türkçe Kuran okunmazdı. Anlamların oluştuğu şekillenme aklınızda Türkçe olarak oluşmuyor mu.Gerçekten Arapça lisan size büyük engeldir.
Cuma hutbelerinde ayetlerin Türkçe karşılığını okuyorlar. Onlar da mı olmaz.?
Soru: Allah ın Ayetlerini kimse değiştiremez. Ayrıca Allah ayetlerini korumaktadır. Öyle değil mi?
Cevap: Tabi ki öyle.Aslında biz kendi lisanımızda okumakla Ayetleri değiştirmiş olmuyoruz.O Ayetler in tam anlamlarının Türkçe karşılığını okuyoruz.Böylece ayetlerin anlamında hiçbir değişiklik olmayacaktır.Zaten Allah ; Ayetlerimi kimse değiştiremez, bozamaz derken anlamlarını kastetmiştir. O zamanlar müşrikler ve Yahudiler Allah ın ayetleriyle çok uğraşıyorlardı.Farklı yorumlar yapıp değişik anlamlar çıkartıyorlar dı.
Ayrıca Allah Ayetlerini yine koruyacaktır.Kendi lisanınızda namaz kılıp kuran okumaya başladığınız da o zaman ki inanmayanlar ve Yahudiler gibi bu zamanda da uğraşacaklardır.Ancak Allah nasıl ki bu zamana kadar kitabını Salih kullarıyla korudu ise yine bu zamanda da Salih kullar çıkartıp koruyacaktır.Zaten kendi lisanınızda okumakla beraber kesin inanıcılar çıkarlar ,Allah onlara hem Ayetleri korumakla hem de doğruları yaymakla, tebliğ etmeleriyle ve ıslah edici olmalarıyla da çok sevap ihsan eder.Ayrıca çoğunluk doğru yolda gider ve başınızda diyanet de var ve gerçekte de bütün bunların üzerine hakim Allah tır.
Soru: Kuran ın bir harfi değişirse anlamı değişir ve farklı anlamlar çıkar.Buna ne diyeceksiniz.
Cevap: Kuran da bir harfin değişmesiyle anlamının değişmesi doğrudur.Ancak bu Arapça lisanın sorunudur. Her lisanda bu sorun vardır.Bizim Türkçemiz de de ,kelimede bir harfin değişmesiyle farklı bir anlam oluşur.
Zamanında tercümanlar ve Alimler Kuran ın tam anlamını çıkarmışlar.Günümüze kadar tam anlamıyla gelmiştir.Allah kitabını korumuş ve size iyice açıklamıştır. Herhangi bir anlam değişikliğine uğramamıştır. Pek çok Alimlerde açıklamışlar ve tefsirler de yazmışlardır.
Soru: Allah tan ve Elçisin den kendi lisanımızda yapmamıza dair ayet ve hadisler var mıdır.
Cevap : Ayetlerle deliller ve hadislerle deliller bölümünü okuyun.Allah ve Elçisi asla sizin önünüze engel koymaz.
Kendi lisanınızda okumanıza dair çok yakın ayetler ve hadisler vardır.Ancak Namazı ve Kuran ı mutlaka Arapça bir lisanda yapacaksınız diye asla bir ayet ve hadis yoktur.İnsanlarımız bazı hadisleri tam anlayamadıkları için böyle çekimser kalmaktadırlar.Bu da onların kendi hatasıdır.Böylece de insanların dine girmesine anlamalarına, bilmelerine ve kitabı okumalarına engel oluyorlar.Bilinçsizce ne kötü fiil yapıyorlar.
Soru: Okuduğumuz kuran ı ve namazımızı Allah biliyor ya!! Ne gerek var kendi lisanımızda okumaya?
Cevap: Allah kendi bildiği için mi bu kitabı size indirdi. O zaten biliyor du .O bu kitabı sizin bilmeniz için indirdi. Yoksa siz nasıl bilecektiniz. İman ancak o kitabı
okumakla oluşur.Böylece de kalbinize yerleşir.Kalbiniz de bir iman oluşmadan bu ayetleri söylemenizde hiçbir fayda yoktur.Tam tersi Allah sizi yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekecektir.
Soru: İnsanların bir kısmı özelliklede yaşlılar diyecekler ki bizim namazımız ne oldu.Yani biz hep yanlış mı yaptık.Yoksa biz mahfolanlardan mı olduk.
Cevap: “Artık hak ortaya çıkmış, onların yaptıkları ise yok olup gitmişti.” 07/118
Allah pek çok Ayetlerinde ‘Ancak tövbe edip doğru yola girenler müstesna’ der.Allah bununla hata yaptığını anlayan insanın hatasını anlayıp doğrusunu tercih ettiğinden ve yeniyi yaptığından dolayı eski sayfaları kapatır.O doğru tercihi yapmasıyla eskiyi siler.Bu Allah ın hem merhameti hem de adetidir.O doğruyu kabul edip kendi lisanında namazı kılan ve etrafına bunu öğütleyen ve buna çalışan kimselere de Allah ın ikramı gelecek nesillerdeki insanların kıldıkları doğru namazdan milyonlarcasıdır.O, sadece kendisi yanlış yapmıştır.Ama arkadan gelen insanların milyonlarcasının ömürleri boyunca kıldığı namazı kılacaktır.Çünkü O, doğruyu kabul edip arkalarındaki için çalışmıştır. Aralarından, böyle kendi lisanımızda olmaz deyip direten yaşlılar da çıkar.İşte Allah o kimselerin gözlerine,kalplerine ve kulaklarına set çekmiştir. Onlar artık anlayamazlar.Allah kimseye azap etmez.O kimselerin niyetleri bozuktur. Dünyayı isterler.Zevkleri onların ilahıdır.Allah ve elçisi gibi güzel kimseleri istemezler.Şimdi ilk insanla ikinci insanı bir mi tutarsınız.
Soru: Allah ın kitabında;”elif lam mim”,”elif lam ra” gibi ayetler vardır.Bu ayetler Arapça okunmasına bir delil teşkil etmez mi ?
Cevap: Hayır.Bu ayetler başka bir maksada yöneliktir. Bu ayetlerin tam olarak neyi ifade ettiği Araplar tarafından da bilinmemektedir.Bu ayetleri Allah ve elçisi daha iyi bilir.Hiçbir kimse bu ayetlerin neyi ifade ettiğini bilmiyor. Ancak çeşitli yorumlar yapılmıştır.Mesela “elif lam mim” ayeti için İbni Abbas ‘ben Alim olan Allah ım’ yorumunu yapmış.Peygamberimiz de; İbni Abbas a ‘güzel söyledin’ diye, tebrik etmiştir.Pek çok alime göre Bu ayetlerin ‘kuran ın Allah ın sözleri’ olduğunu gösterir ayetler olduğunu belirtmişlerdir.Ben de onlara katılıyorum.Sizlerde O Ayetlerden nasıl yorum çıkartılmış sa öylece mealini alın.Sizler halbuki diğer ayetleride gördünüz. Allah ın sözleri birbiriyle çelişmez.
Soru: Peygamberimizin Kuran ın Arapça okunuşuyla ilgili pek çok hadisi vardır.Buna ne diyeceksiniz.
Cevap: Doğru söylüyorsunuz. Peygamberimizin Kuran ı Arapça lisan haricinde bir lisanla okumayın diye hiçbir emri yoktur.Hatta bazı hadislerinde okunabilir yorumu çıkmaktadır. Hadisleri hep Arapça lisanla ilgilidir. Peygamberimiz Arap şivesiyle ,Arap vurgusuyla ve okunuş güzelliğiyle okumasını devamlı öğütlemiştir.
Onların lisanında kendine has okunuş güzellikleri vardır.Bu her lisanda vardır.Bu durum Arap lisanında daha güçlüdür.Bu bir bakıma bizim İstiklal Marşının okunuş şekli gibidir.Genellikle hadisleri, okunuş şekli ile ilgilidir
 

KEŞF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Haz 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Soru: Kendi lisanımızda ibadet etmekle , dinde birlik bozulmuyor mu?
Cevap: Bu soruyu isterseniz bir başlık altında cevaplayayım.

DİNDE BİRLİK DÜŞÜNCESİ

Tek neden olarak gösterilen, Dinde birlik bozulur düşüncesiyle kendi lisanımızda ibadet etmeniz engelleniyor.Bu gerçekten doğru bir karar değildir.
Peygamberimizin birlik konusunda ve birliği bozanlar konusunda pek çok hadisleri vardır.Gerçekten de peygamberimizin dediği gibi birlik bozulmuştur. Dediklerinin hepsi aynen çıkmıştır.Bilmiyorsanız okumadığınızdandır.Bilenlere sorun.hadisleri okuyun.O birliği bozanlara Allah lanet etsin.
Yeryüzüne bir bakın.İslam dininde bir birlik görüyor musunuz. Bu birliği elinde tutacak bir güçlü lider ve bir güçlü ülke var mı.? Her ülke kendi içinde dinde parçalanmış da parçalanmış ve küçük küçük guruplar dahi oluşmuş.Dinde birlik sadece Arapça lisanda olur mu sandınız.
Din de birlik herkesin Arapça lisanla Kuran ı okuması ve namazı kılmasıyla olmaz. Şu anda yeryüzü dini Arapça lisanla yaşıyor. Birlik içinde misiniz.
Yeryüzünün her tarafında namazı Arapça lisanla kılmakla ve Kuran ı Arapça lisanla okumakla birlik sağlanamaz. Birlik ancak insanların aynı duygu ve düşünceleri paylaşmasıyla sağlanır. Sizler Arapça lisanla Kuran ı anlayamadığınız için, birlik içinde değilsiniz.
Her millet kendi lisanında Kuran okumalı ve kendi lisanında namazı kılmalıdır. Böylece hepiniz aynı Kuran kültürünü yaşar ve aynı düşünceleri paylaşırsınız. Hepinizin kalbine de iman yerleşir. Bir tehlike de de, mutlaka birleşirsiniz. Dini kendi lisanınızla yaşamanız, birliğe yönelik bir harekettir.Birlik ancak böyle sağlanabilir. İçinizden ancak akıl sahipleri anlar.İyice düşünürseniz doğruyu görürsünüz.

GERÇEKTE, KİTAP ÖNEMLİDİR

Allah devamlı kitabı vurgulamıştır.O kitaptabın vurguları, hükümleri, size bildirdikleri önemlidir. Hangi lisanda olursanız olunuz o kitabı okumalısınız. Allah kuran dan kitap diye bahsetmiştir.

“Apaçık bildiren kitaba and olsun ki.” 43/02
“Apaçık bildiren kitaba yemin olsun ki.” 44/02
“Ve ondan evvel de ,Musa nın bir rehber ve bir rahmet olan kitabı var idi. Ve işte bu da bir kitaptır.Tastik edicidir. Arapça bir lisan ile gönderilmiştir.Zulm edenleri korkutmak için, Muhsin olanlara da bir müjdedir.” 46/12
“İşte böylece bu Kuran ı Arapça lisanda bir kitap olarak indirdik ve onda uyarı ve tehditlerimizi farklı üsluplarla anlattık. Ta ki insanlar, Allah a karşı gelmekten korunsunlar ve ta ki o , kendilerine bir ibret ve uyanış versin.” 20/113
“O yüce Allah, senin üzerine kitabı, kendisinden evvel ki kitapları tastik edici olarak hakkıyla indirdi, Tevrat ve İncil i de indirmişti.” 03/03
“şüphesiz ki biz sana kitabı hak olarak indirdik ki, İnsanlar arasında Allah Tealanın sana bildirdiği sekilde hükmedesin ve hainler için müdafacı olma.” 04/105
“Bir eğriliği olmayan, Arapça lisanda bir kuran ki, belki sakınırlar.” 39/28
“Elif, Lam, Ra. Bu kitaptır ki, bunu sana indirdik. İnsanları rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, o her şeye galip övgüye layık olanın yoluna çıkarasın.” 14/01
“Allah Tealadan başka hakem istermiyim, ki : O size kitabı ayrıntılı olarak indirmiş olan zattır.” 06/114
“Ve bu bir kitaptır ki, Bunu biz indirdik, mübarektir. Artık ona tabi olunuz. Ve sakınınız taki rahmete eresidiniz.”
06/155
“Bu bir kitaptır ki, bununla korkutasın diye ve müminlere bir öğüt olarak sana indirilmiştir.Bundan dolayı sakın kalbinde bir sıkıntı olmasın.” 07/02
“Şüphe yok ki , benim koruyucum, o kitabı indirmiş olan Allah Teala dır.Ve o bütün Salih kullarını gözetir.” 7/196
“ Elif, Lam, Ra. İşte onlar, hikmetli olan kitabın ayetleridir.” 10/01
“Elif, Ram, Ra. Bir kitap tır ki,Ayetleri hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan cenabı hak tarafından sağlamlaştırılmış ve sonra açıklanmıştır.” 11/01
“ Elif, Ram, Ra. İşte bu Apaçık kitabın ayetleridir.”
12/01
“ Elif, Lam, Mim, Ra.İşte bunlar kuran ın ayetleridir.Ve sana rabbinden indirilmiş olan haktır. Fakat insanların çoğu iman etmezler.” 13/01
“Elif, Ram, Ra. Bunlar kitabın ve apaçık Kuran ın ayetleridir.” 15/01
“Ve sana bu kitabı indirmedik, ancak onlara kendisinden ihtilaf ettikleri şeyi açıkça bildirmen için ve iman eden bir kavim için bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere indirdik.” 16/64
“Ve o gün her ümmet için de, üzerlerine kendilerinden birer şahit göndereceğiz. Seni de bunların üzerine bir şahit olarak getirdik, ve sana kitabı her şey için bir apaçık beyan ve hidayet ve rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olmak üzere indirdik.” 16/89
“Bu gayet açıkça bildiren kitabın ayetleridir.” 26/02
“Ta, Sin. Bu sana Kuran ın ve pek açıkça beyan eden bir kitabın ayetleridir.” 27/01
“Bunlar apaçık kitabın ayetleridir.” 28/02
“Onlara kafi gelmedi mi ki,Biz senin üzerine kitabı indirdik. Onlara karşı okunmaktadır. Muhakkak ki onda iman eden bir kavim için elbette bir rahmet ve bir nasihat vardır.” 29/51
“Ve işte sana böylece kitabı indirdik. Artık kendilerine kitap vermiş olduklarımız ona iman ederler. Şunlardan da ona iman edecek olanlar vardır.Ve bizim ayetlerimizi kafirlerden başkası inkar etmez.” 29/47

KİTAP NE İÇİN İNDİ.

Öyle boş boş bir şeyler söylemekle kendinizi iman mı etmiş sayıyorsunuz .Kendi lisanınızla okumadan o kitabı anlamazsınız, düşünemezsiniz, akledemezsiniz. Siz zaten şu anda ne yaptığınızı bilmiyorsunuz.. Aşağıdaki ayetlere dikkat edin. Allah sürekli neleri söylemiştir. Anlamanın, düşünmenin, akletmenin , bilmenin mutlak şart olduğunu bildirmektedir.
Allah ın pek çok sözlerinde; Aklet miyorlar mı?, Düşünüp ibret almayacaklar mı?. Düşünmüyorlar mı gibi birçok hitapları vardır. Sizler anlamadan nasıl düşüneceksiniz. Nasıl akıl erdireceksiniz.bu da ancak kendi lisanınız da ana dilinizle mümkün olur.

Düşünmek ve ögüt almak

“ Bu Kuran insanlara bir tebliğ dir, insanlar onunla uyarılmaktadır.Ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler. Ve aklını kullananlar bunu düşünsünler.”14/52

“Muhakkak ki biz onu bir Arapça lisanda bir Kuran kıldık, umulur ki siz düşünürsünüz.” 43/03
“Bu bir kitaptır ki, Onu sana indirdik, mübarektir. Ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsınlar diye.” 38/29
“Ve biz ona şiiri öğretmedik ve onun için layık da olmaz. O, başka değil, bir öğüttür, Ve apaçık bir kuran dır.” 36/69
“Kuran başka değil, bütün alemler için bir öğüttür.”
38/87
“Kuran ı düşünmeye çalışmazlar mı?..yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var.” 47/24
“Kuran ı düşünmezler mi.Ve eğer Allah Teala dan başkası tarafından olsa idi, elbette bir çok ihtilaf bulurlardı.” 04/82
“O o zattır ki: Kulunun üzerine açık açık ayetler indirir. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için ve şüphe yok ki, Allah sizin için elbette pek şefkatlidir, çok merhametlidir.” 57/09
“And olsun ki, biz kuran da bu uyarıyı güzelce düşünsünler diye çeşitli şekilde beyan ettik. Halbuki bu onlar için nefretten başka bir şey arttırmıyor.” 17/41
“Müminler için hidayettir ve bir müjdedir.” 27/02
“Ve bu Rabbinin dosdoğru olan yoludur.Muhakkak ki biz, ayetleri düşünen bir kavim için ayrıntılı olarak beyan etmişizdir.” 06/126
“And olsun ki,insanlar için , bu Kuran da misalin her türlüsünden zikrettik. Gerek ki onlar iyi düşünsünler.”
39/27
Anlamak, Akletmek

“ İşte Allah Teala ayetlerini böyle beyan buyuruyor, ta ki düşünüp, anlayasınız.” 2/242
“Şüphe yok ayetleri size apaçık beyan ettik, eğer düşünüp anlıyorsanız.” 3/118
“Şüphesiz yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü , Akıllarını kullanmayan (gerçegi göremeyen ) (onlar) sağırlar, (onlar) dilsizlerdir.” 8/22
“O aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir.”6/100
“ Ve onlara Allah ın indirdiğine uyun, denildiği zaman, dediler ki : hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.Ataları bir şeye akıl erdirememiş, doğru bir yola gitmemiş oldukları halde mi ,? Onlara uyacaklar.”
02/170
“Ve namaza çağırdığın zaman onu bir eylence ve bir oyuncak edindiler. Bu da şüphe yok ki onların akıllıca düşünmez bir kavim olmalarındandır.” 5/58
“De ki: murdar ile temiz eşit olmaz. İsterse murdarın çokluğu hoşuna gitsin. Artık ey güzel akıl sahipleri!.. Allah Teala dan korkunuz ki kurtuluş bulabilesiniz.” 5/100
“Ve dünya hayatı bir oyun ve eylenceden oyalanmadan başka bir şey değildir.Ve elbette Ahiret yurdu takva sahipleri için hayırlıdır. Buna akıl erdiremez misiniz.” 6/32
“Artık sizin için onların iman edip, inanacaklarını ümit edermisiniz.? Onlardan muhakkak bir gurup vardır ki, Allah ın kelamını işitirler de onu akılları ile anladıktan sonra değiştirmeye kalkışırlar.Halbuki onlar bilirler.”
02/75
“Ve kafirlerin durumu, o hayvanların durumu gibidir ki, çağırmadan ve bağırmadan başka bir şey işitmeksizin haykırır durur. Sağırdırlar, dilsizlerdir, kördürler artık onlar düşünemezler.” 2/171
“Şüphesiz Allah Teala katında canlıların en kötüsü sagırlar ve dilsizlerdir ki, akıl erdiremezler.” 8/22
“Hiçbir şahıs için, Allah Tealanın izni olmaksızın iman etmek mümkün degildir.Ve murdarlığı akıllıca düşünmez kimselerin üzerine kılar.” 10/100
“ Yoksa zannedermisin ki, onların ekserisi işitirler ve akıllıca düşünürler.?. Onlar başka degil hayvanlar gibidirler, belki onlar yolca daha sapıklardır.” 25/44
“ Ve şu misalleri ki,onları insanlar için getiriyoruz. Maamafif onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.”
 

Gülfidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2008
Mesajlar
679
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Namazda kuran okuyoruz.

Kuran da orjinalinden okunur!!!

yani dualar arapca.

orjinale saygı.

tabi birde şu var bizim millet ne dediğini bilmeden okuyor!

ne dediğini bilmek cok önemli

Dediklerimizden sorguya cekilecez

Allah " ben size ne dedim " dediği vakit

cevaben; arapcaydı biz ne dediğimizi bilmedik mi diyecez ???

böyle de olmaz.

Hem arapca hem türkce manasıyla birlikte götürmek şart.
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Hem arapca hem türkce manasıyla birlikte götürmek şart.

Selamun aleykum kardeşim
Bu alıntı yaptığım yeri açarmısın demek hem arapça hem türkçe manasıyla götürmek şart ?

Bu arada Kıraat namazın rukunlarındandır.. Ve Allahın kelamı okunmalıdır.Allah'ın kelamından değilde beşerin kelamıyla okunan namaz geçersizdir.Bu konu kuran sünnet ve icma ile sabittir aksini söyleyen ya münafıktır yada cahil.
 

Gülfidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2008
Mesajlar
679
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
kuran dualarını orjinalinden her millet okuyacak

ama ne dediğini de bilecek.

Arapcasıyla manasını bir arada götürmek demekte bu demek.

"Elhamdülillahirabbilalemin...." diyecek kisi ama bunun ne demek olduğunu da bilecek.

Bilincli ibadet yapacak.

Allah kuranı anlamamız icin insanların okuyup konuştuğu dilde indirdi.

anlamadan okumamızı isteseydi Meleklerin konuştuğu dilde indirirdi.

bizde bilmeden telafuz ederdik.

mesela tevrat Hz musanın kavminin dilinde indirildi.

kuran da Hz Muhammedin kavminin dilinde indirildi.

insanlar anlamayacaksa

okuduklarıyla nasıl amel edecek ?
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI
(Türkçe İbadet)

KARAR TARİHİ : 04.12.1997

Son günlerde Türkçe ibadet ve özellikle Kur'an-ı Kerim'in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına dair tartışmaların yoğunluk kazanması üzerine konu Kurulumuzda görüşüldü. Yapılan inceleme ve müzakere sonunda:

Bütün ilahi kitaplar, onları insanlığa tebliğ ile görevlendirilen Peygamberlerin konuştukları dille indirilmişlerdir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.) Arabistan'da Araplar arasında yetiştiği ve Arapça konuştuğu için, O'nun tebliğ ettiği Kur'an-ı Kerim de Arapça olarak indirilmiştir.

Ancak Yüce Rabbımızın bütün insanlığa son kitabı ve ebedi hitabı olan Kur'an-ı Kerim, sadece Araplar ve Arapça'yı bilenler için değil, bütün insanları sapıklıklardan korumak, onlara Hakkı ve hakikati öğretmek, hidayet ve gerçek saadet yolunu göstermek için indirilmiştir. Bunun gerçekleşebilmesi için de, Kur'an-ı Kerim'in bildirdiği ilahi gerçek ve öğütlerin herkese, bütün insanlığa tebliğ edilmesi, herkes tarafından öğrenilmesi, anlaşılması, üzerinde düşünülmesi, kavranması ve kalplere yerleşmesi gerekir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

'Bu Kur'an, bütün insanlara bir açıklama, sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür.' (Al-i İmran, 3/138)

'Ey Peygamber, Rabbından sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun...' (Maide 5/67)

'Kendilerine, indirileni insanlara açıklayasın diye sana Kur'an'ı indirdik.' (Nahl, 16/44)

'Bu Kur'an, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, tam akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz feyz kaynağı bir kitaptır.' (Sad, 38/29)buyurulmuştur.

İfade edildiği üzere Kur'an-ı Kerim Arapçadır. Cenab-ı Hakk'ın yüce kelamı kutsal kitabımızın dilinin her müslüman tarafından bilinmesi ve anlaşılması, arzu edilen bir durum ise de, âdeten mümkün değildir. O halde Kur'an-ı Kerim'in Arapça bilmeyenlere tebliğ edilebilmesi ve onların da bu Yüce Kitapta bildirilen ilahî gerçek ve öğütleri anlayıp üzerinde düşünebilmeleri ve O'nun hidayetinden yararlanabilmeleri için, başka dillere tercüme edilmesine, kısa ve uzun açıklamalarının yapılmasına kesin ihtiyaç hatta zaruret vardır. Nitekim, İslamın ilk dönemlerinden itibaren buna ihtiyaç duyulmuştur. Ashabın ileri gelenlerinden Selman-ı Farisî'nin İranlı hemşehrilerinin isteği üzerine Fatiha Sûresini Farsçaya çevirip onlara gönderdiği bazı kaynaklarda (bk. Serahsi, el-Mebsut, I, 37, Beyrut, 1398/1978) yer almıştır. Günümüzde Kur'an-ı Kerim, dünyadaki belli başlı hemen bütün dillere çevrilmiş durumdadır. Dilimizde de yüzün üzerinde meal, terceme ve tefsiri bulunmaktadır.

Kur'an-ı Kerim'in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına gelince:

Kur'an-ı Kerim'de 'Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun' (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a) de bütün namazlarda Kur'an-ı Kerim okumuş ve namaz kılmayı iyi bilmeyen bir sahabiye namaz kılmayı tarif ederken '... sonra Kur'an'dan hafızanda bulunanlardan kolayına geleni oku.' (Müslim, Salat, 45) buyurmuştur. Bu itibarla namazda kıraat yani Kur'an okumak, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır.

Bilindiği üzere Kur'an, Cenab-ı Hakk'ın Hz.Muhammed (s.a,)'e Cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel'in) ismidir. Sadece mana olarak değil, Resülüllah (s.a.)'in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen mana Kur'an değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, hatta Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hakk'ın kelamı değil, mütercimin ondan anladığı yorumdur. Oysa Kur'an kavramının içeriğinde, sadece mana değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Nitekim:

'Şüphesiz O, alemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu'l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi.' (Şuara 26/192-195)

'Böylece biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.' (Ta-Ha 20/113)

'Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur'an indirdik.' (Zümer, 39/28)

'Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça bir Kur'an olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.' (Fussilet, 41/3)

gibi tam on ayrı yerde (Yusuf, 12/2; Ra'd, 13/37; Nahl, 16/103; Şura, 42/7; Zuhruf, 43/3; Ahkaf, 46/12) nazm-ı münzel'in Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, elfazının da Kur'an kavramının içeriğine dahil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, tercemesine Kur'an denilemeyeceği ve tercemesinin Kur'an hükmünde olmadığı konusunda İslam bilginleri görüş birliği içindedir.

Bilindiği üzere terceme, bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle aynen ifade etmek demektir. Oysa her dilin, başka dillerde bulunmayan (kendine ait) ifade, üslup ve anlatım özellikleri vardır. Bu yüzden, edebî ve hissî yönü bulunmayan bazı kuru ifadeler dışında, hiçbir terceme aslının yerini tutamaz ve hiçbir terceme de her bakımdan aslına tam bir uygunluk sağlanamaz. O halde, Kur'an-ı Kerim gibi, ilahî belağat ve i'cazı haiz bir kitabın aslı ile tercemesi arasındaki fark, yaratan ile yaratılan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü biri Yaratan Yüce Allah'ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun aciz beyanı. Hiç böylesi bir tercemenin, Allah kelamının yerine konulması ve aynı hükümde tutulması mümkün olur mu?

Kaldı ki, İslam dini evrensel bir dindir. Değişik dilleri konuşan bütün müslümanların ibadette ortak bir dili kullanmaları onun evrensel oluşunun bir gereğidir.

Herkesin konuştuğu dil ile ibadet yapmaya kalkışması, Peygamberimizin öğrettiği ve bugüne kadar uygulana gelen şekle ters düşeceği gibi içinden çıkılmaz bir takım tartışmalara da yol açacağı muhakkaktır. Konuya ülkemiz açısından baktığımızda ise böyle bir uygulamanın dışarıda Türkiye aleyhinde, içerde ise Devlet aleyhinde bir malzeme olarak kullanılacağı, vatandaşların birlik ve beraberliğini zedeleyeceği, sonuç olarak bir takım huzursuzluklara sebebiyet vereceği dikkatten uzak tutulmamalıdır.

Diğer taraftan, yüzleri aşan terceme ve meal arasından din ve vicdan hürriyetini zedelemeden, üzerinde birlik sağlanacak birisinin namazda okunmak üzere seçilmesi ve buna herkesin benimsemesi mümkün görülmemektedir.

Türkçe namaz ile Türkçe dua birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü dua kulun Allah'tan istekte bulunmasıdır. Bunun ise herkesin konuştuğu dil ile yapılmasından daha tabii bir şey olamaz ve zaten genelde de ülkemizde Türkçe dua yapılmaktadır.

Diğer taraftan, Kur'an-ı Kerim'in en önemli özelliklerinden biri de i'cazdır. Bir benzerinin ortaya konulması konusunda, Kur'an bütün insanlığa meydan okumuştur. Bu i'cazın sadece anlamda olduğu söylenemez. Aksine, 'onun Allah katından indirildiğinde şüpheniz varsa, haydi bir benzerini ortaya koyun' anlamındaki tehaddi (meydan okuma) ayetlerinden (Bakara 2/23-24; Yunus, 10/37-38; Hud, 11/13; İsra, 17/88; Tur, 52/33-34) bu özelliğin daha çok lafızla ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca bir benzerini ortaya koymak için, insanlar ve cinler bir araya toplanıp birbirlerine destek olsalar bile bunu başaramayacaklarını ifade eden ayet-i kerime (İsra, 17/88) den de, Kur'an'ın bir benzerinin yapılamayacağı ve bu itibarla tercemesinin Kelamullah sayılamayacağı, o hükümde tutulamayacağı ve dolayısıyle namazda tercemesinin okunamayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim, 1926 yılında İstanbul Göztepe Camii İmam-Hatibi Cemal Efendi'nin Cuma namazında Kur'an-ı Kerim'in Türkçe tercemesini okumasıyla ilgili olarak İstanbul Müftülüğü(nün 20 Mart 1926 tarih ve 92-93 sayılı yazısı üzerine, altında Atatürk tarafından göreve getirilen ilk Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi'nin imzası bulunan 9 Ramazan 1324/23 Mart 1926 tarih ve 743 numaralı Müşavere Hey'eti kararında:

'Namazda kıraet-i Kur'an bi'l-icma farz ve Kur'an'ın hangi bir lügat ile tercemesine Kur'an itlakı kezalik bi'l-icma gayr-ı caiz ve namazda kıraet-i Kur'an mahallinde terceme-i Kur'an'ın adem-i cevazı da bi'l-umum mezahib fukahasının icmaı ile sabit olduğundan, hilafına mücaseret, namazı vaz'-ı şer'isinden tağyir ve emr-i dini istihfaf ve mel'abe şekline vaz'ı mutazammın olduğu gibi, beyne'l-müslimin iftirak ve ihtilafa ve memlekette fitne hûdusuna bâis olacağından, fiil-i mezbure mecasereti sabit olan merkum Cemal Efendinin uhdesindeki vezaif-i ilmiye ve diniyenin ref'i, emr-i zaruri halini almış olmakla ol vechile tebligat icrası...' denilmiştir.

Şüphesiz bir müslümanın en azından namazda okuduğu Kur'an-ı Kerim metinlerinin anlamlarını bilmesi ve namazda bunları anlayarak ve duyarak okuması son derece önemlidir ve bu zor da değildir. Ancak manasını anlamak, onun hidayetinden faydalanmak ve Yüce Rabbimizin emir, yasak ve öğütlerinin neler olduğunu öğrenmek için Kur'an-ı Kerim'i terceme etmenin ve bu maksatla meal, terceme ve tefsirlerini okumanın hükmü başka; bu tercemeleri Kur'an yerine koymanın ve Kur'an hükmünde tutmanın hükmü yine başkadır.

Namazda ve ibadet olarak Kur'an-ı Kerim asli lafızları ile okunur. Yüce Rabbımızın bize olan öğüt, buyruk ve yasaklarını öğrenmek, onun irşadından yararlanmak maksadıyla ise, terceme, meal ve açıklamaları okunur. Bu maksatla Kur'an-ı Kerim'in terceme, meal ve açıklamalarını okumak ta çok sevaptır ve genel anlamı ile ibadettir.


Kaynak: Diyanet İşleri Sitesi



--------------------------------------------------------------------------------

Bir kaç önemli not...


Aşağıdaki bölümler "Ezan Arapça Okunacaktır, Mehmet Şevket Eygi, Milli Gazete, 03.10.2006" den alınmıştır.


Bazı aykırı ilahiyatçılar, Ebû Hanife hazretlerinin, millî dil ile namaz kılınmasına izin verdiğini iddia ediyorlar. Evet, Ebû Hanife, İslâm’a yeni girmiş, hiç Arapça bilmeyen ve Arapça’ya dili dönmeyen bir Farslının kendi diliyle namaz kılmasına izin vermiştir ama bu istisnaî bir fetva ve ruhsattır. Kaldı ki, bu ictihadından daha sonra dönmüştür.Bu ictihad geçerli değildir. Büyük din alimi Düzceli Zâhid el-Kevserî bu konuda delilli isbatlı bir kitap yazarak reformcuların tezlerini çürütmüştür.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
"Biz onların, Peygamber hakkında: “Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!” dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur’ân, açık bir Arapça ifadedir." (Nahl, 16/103)

Bilindiği üzere Kur’an, Cenab-ı Hakk’ın Hz.Muhammed (asm)’e Cebrail (as) aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (Nazm-ı Münzel’in) ismidir. Sadece mana olarak değil, Resülüllah (asm)’in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Nitekim: “Şüphesiz O, alemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu’l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi.” (Şuara, 26/192-195)
“Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Ta-Ha, 20/113)
“Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur’an indirdik.”(Zümer, 39/28)
“Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça bir Kur’an olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.”(Fussilet, 41/3)

gibi tam on ayrı yerde (Yusuf, 12/2; Ra’d, 13/37; Nahl, 16/103; Şura, 42/7; Zuhruf, 43/3; Ahkaf, 46/12) Nazm-ı Münzel’in Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, elfazının da Kur’an kavramının içeriğine dahil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır.

Kur'ân Arapçadır. İçinde bazı kelimelerin Farsça, Türkçe, Hindce, Habeşce olduğunu söyleyip bazı örnekler vererek yabancı kelimeler de olduğunu iddia edenler varsa da bu pek geçerli bir iddia değildir. Yaşayan her millet başka dillerden kelime alır ve o kelimeyi kendi dil yapısına uydurur.

Kur'an apaçık Arapça bir kitaptır. Yani Arap dilini bilen herkes Kur'an’da söylenenleri anlar. Kur'an’da Arap diline daha önceden başka dillerden geçmiş kelimeler olabilir, ama bunlar da zaten Arapçadır. Arap dilinde olan kelimelerdir.
Burada dil bilimi düşünülmeden, sadece bir iddiada bulunmak için ortaya atılmış bir suçlama vardır. Bu özellik sadece Arap dilinde değil her dilde vardır. Her dile başka dillerden kelimeler geçer ve bu dile yerleşir. Aynı şey Türkçede de geçerlidir. Kelimelerin başka dillerden geçmiş olması bu cümlenin Türkçe olmadığı anlamına gelmez. Aksine bu cümle içindeki kelimelerin hemen hemen hepsi yabancı dillerden geçmiş kelimeler olsa da, herkesin anlayabileceği açık bir Türkçedir. Kur'an da bu şekilde anlaşılır bir Arapça ile yazılmış bir kitaptır. Ayetlerde de Kur'an’ın bu yönü açıkça vurgulanmaktadır.

Kur'an-ı Kerim Arap lisanı üzere nazil olmuştur. Bir çok âyetlerde Kur'an Arabî olmakla tavsif edilir.
Resulullah (asm), Kur'an'ı kavmine anlıyacakları açık bir lisanla okuyordu; bundan on beş asır evvelki Arap diliyle yâni Hicaz'da, Mekke'de konuşulan Kureyş diliyle ifade edilmiştir. Bunda hiç şüphe yoktur. Ancak şurası da bilinmelidir ki, Arapça o devirde bir dildi, fakat muhtelif lehçeleri olan bir dil. Kur'an ise Kureyş lehçesiyle inmiştir. Çünkü Mekke bir kültür merkezi idi; Arapçanın en güzeli orada konuşuluyordu.

Mekke haç mevsimiyle, Beyti Şerifiyle, birer edebi dernek olan Ukâz, Zülmecâz, Mecenne gibi panayırlarıyla Arapların kültür merkezi olduğu gibi aynı zamanda ticaret merkezi idi. Arap kafileleri, ticaret kervanları şimale, cenuba giderek başka yerlerle temas halinde idi. Şimale gelenler Bizans'a tabi olan Hristiyanlarla temas ediyorlar, şimal doğuya gidenler İran Mecusileriyle görüşüyorlardı. Bu temaslarda kültür, medeniyet, edebiyat, vesaireye dair bilgi ediniyorlardı. Medeniyetin ve kültürün bir milletten başka bir millete geçişi temaslarla olur. Komşu milletler birbirlerinden görüp öğrenirler. Bu temaslar ve ticari münasebetler neticesinde Farsça ve Yunanca kelimeler Arapçaya girmiştir. En büyük kültür lisanıdır. Milletlerin birbirleriyle temasları neticesinde ilk müteessir olan lisandır. Aynı yol ile Arapçaya Süryanice, İbranice, hattâ Türkçe lûgatlardan da kelimeler girmiştir.
Mekke ve Hicaz halkının Yahudilerle de teması vardı. Yahudiler ticaret yolunda idiler. Cenuba giden ticaret kervanları da böyle temaslar yapıyordu. Hatta ticaret merkezi olan Mekke'de az da olsa İranlı, Yunanlı, Mısırlı, Habeşli kimseler gelip oturuyorlardı. Şüphesiz bunlar Arapçayı öğreniyorlardı. Arapçaya da bir çok kelimelerin bu vesile ile girmesi tabii bir şeydir.

Demek Arapçaya da başka milletlerin dillerinden kelimeler girmişti. Zaten yeryüzünde başka dilden kelime almayan tek bir dil var mıdır? Bugün birbirine yabancı saydığımız diller arasında müşterek kelimeler yaşamıyor mu? Hele bir guruptan olan diller arasında bunlar ne çoktur. Fransızca, İngilizce, Almanca ile Farsça arasında müşterek kelimeler ne kadar boldur. Bu dillerde Arapçadan alınma kelimeler de vardır. Türkçede Farsça, Farsçada Türkçe kelimeler çoktur. Böylece Arapçada da, başka dilden kelimeler mevcuttur. İslâmın geniş müsamaha ve ilmi hürriyet devrinin âlimleri bu kelimeleri tesbit etmişlerdir.
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
24
Gerçekten Biz akıl erdirirsiniz diye onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. (12/2)

İşte böylece Biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun sana gelen bu ilimden sonraonların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan senin için 'tan ne bir yardımcı dost ne bir koruyucu vardır. (13/37)


Andolsun ki Biz onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir bu ise açıkça Arapça olan bir dildir. (16/103)

Böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur. (20/113)

Apaçık Arapça bir dille. (26/195)

Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık. (26/198)
Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur'an'dır (bu). Umulur ki sakınırlar. (39/28)

Bilen bir kavim için ayetleri (çeşitli biçimlerde birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kur'an (veya okunan) kitaptır; (41/3)

İşte Biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik; şehirlerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan toplanma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O gün onların) Bir bölümü cennette bir bölümü çılgınca yanan ateşin içerisindedirler. (42/7)


Gerçekten Biz onu belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur'an kıldık. (43/3)

Bundan önce de bir rehber (imam) ve bir rahmet olarak Musa'nın kitabı var. Bu da zulmedenleri uyarmak ve ihsanda bulunanlara bir müjde olmak üzere (kendinden önceki kitapları) doğrulayıcı ve Arapça bir dil ile olan bir kitaptır. (46/12)

---

Sadece Kur'an da değil, her şey Arapça kalmalı bence. Allah öyle indirdi, öyle kalmalı. Hem birazcık daha zorlanalım, anlamını bilerek ama Arapça ibadet edelim, çok bir şey değil ki. Hatta hiçbir şey değil.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt