Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tilki Günlüğü ve Mirzabeyoğlu (1 Kullanıcı)

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
TİLKİ GÜNLÜĞÜ ve SALİH MİRZABEYOĞLU...
Yazar Bülent Akyürek
Cuma, 22 Nisan 2011 08:53

0.jpg



Doksanlı yılların başındayken, ben genç ve ateistken ortalığı kasıp kavuran bir kitap vardı: “Tilki Günlüğü” Yazarı Salih Mirzabeyoğlu…
O zamanlar birçok insan onun kitapları, konuşmaları ve fikirleriyle coşuyordu. Davalar üst üste patlarken kendisi mahkemede şöyle demişti: “Ben bir bıçak ustasıyım. Bıçak yaparım ama bazısı onunla öldürür bazısı da meyve soyar.”

Evet; ideolog, yazar budur. O söyler, kitaplarını yazar!
Düşünürün cümleleriyle adam öldürüp onu suçlayamazsınız. Öyleyse her gün bizi rekabete sürükleyip insanlıktan çıkaran, aşağılık kompleksine sokan bir milyon reklamdan dolayı önüme geleni öldürüp bütün suçu ajanslara mı atayım?
Salih Mirzabeyoğlu, insan öldürmedi ama uzun yıllardır tecavüzcüler, hırsızlar, katiller hapishanelerden afla çıkartılırken o halen hapishanede yatıyor… Gariptir, onu seven kimsenin hayatı normal gitmedi, hep acı çektiler.

Bu yazıyı niçin yazdım?
Yıllardır mailler geliyor: “Abi, Mirzabeyoğlu işkence altında, kimseyi öldürmedi ama onun hakkında kimse bir cümle yazamıyor” diye…
Fikirlerini çok iyi bildiğimden, bir müridi olduğumdan dolayı yazmıyorum. Bir yazarın sorumluluklarını bildiğim için yazıyorum.

Eğer fiili bir suçu yoksa niçin halen serbest bırakılmıyor? Gerçekten kendisine işkence yapılıyor mu? Sadece fıtratı ve yazdıkları sert diye bir insan hapishaneden çıkamıyorsa çok yazık! Fiili bir suçu varsa açıklansın, yoksa eğer yeter artık, yazıktır, günahtır…

NOT: Evet arkadaşlar, bildiklerim, söyleyeceklerim bu kadar. Bu yazıyı seri olarak sürdürecek bir donanımım yok, ben sadece yazar olmanın gereğini yerine getirdim. Fazlasını istemeyin lütfen çünkü amacım dikkat çekip hatırlatmaktı ve belki de en azından kitaplarını gündeme getirmekti, selametle…

bulent-akyurek_.thumbnail.jpg


www.bulentakyurek.org
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
MATRİX YA DA METRİS*



images

Kazım Özühür

VCD'den Matrix filmini seyrettim. Çok ilginç buldum. Daha önce de arkadaşlar bahsetmişti. Metris isyanlarının yoğun olduğu demlerde, Sabah gazetesinde İlker Sarıer'in sütunundaki "Bizim Duvar"da, Matrix filmiyle Metris isyanları arasında şöyle bir bağlantı kurulmuştu:

-"Cezaevindeki isyanlar adeta Matrix filminin kopyası gibi... Bizim seçilmişler de Metris'e giremedi." (Hakan-Utku)

Filmi seyredince "Bizim Duvar" çağrışım yaptı hafızamda. Matrix filminde de köle düzenine bir isyan var; en olumsuz ve en zor şartlarda iman ve aşk ile imkansızlar başarılıyor. İnanmanın ve şavaşmanın gücü...

Önce inanmak...

Çetin savaşlar oluyor, tam da kaybedildiği sanılan anda inanmanın gücü çıkıyor ortaya... Aşk ölüyü diriltiyor, insan mezarlığı hayat buluyor. Robot gibi tek tip köle insanlar gidiyor, yerine neşeli, canlı, her biri insan olma özelliği taşıyan insanlar geliyor ve kahramanımız filmin sonunda "neler yapılabileceğini söyleyebilirim ancak" diyor...

Külliyat'dan karşılığını gösterirsek:

-"Kişi üzerinde bulunduğu işin zamanı içindedir." Demek ki, "İnsan yaptığı ne ise odur" ve "direnmek kazanmaktır."

Matrix'te de şiddetli, yoğun ve büyük direnç gereken çatışmalar ve isyan var. Matrix ile Metris arasındaki bu bağlantıya bir PKK'lı mahkumun penceresinden misâl verelim. Metris isyanlarının yansımasını şöyle dile getiriyor bir devrimci:

-" Metris halka isyanı öğretti."

Ve birşey daha; Matrix filmiyle Tilki Günlüğü'nü yakından irtibatlandırabiliriz. Arayış, kendini tanımak, rüyalar, gerçek ve hayallerin iç içeliği v.s. Yeri geldikçe değineceğiz.

Şimdi filme dönelim ve "Matrix ve Metris diyalogları" halinde anlatalım.

Matrix: Baş kahramanımız Neo (Keanu Reeves) bir arayış içinde, sabahlara kadar uyuyamıyor, bilgisayarının başında sabahlıyor ve o soruya cevap arıyor; "Bunlar niye benim başıma geliyor, önemsiz biriyim ne yaptım?"...

Metris: "İnsan bilerek ya da bilmeyerek Allah'ı arıyor!"

Matrix: Hiç rüyada olduğundan ya da uyandığından kuşkuya düştüğün oldu mu?

Metris: Tilki Günlüğü'ne bakmalısın!.. Rüyaları gerçekliğe oturtan, kendini arayış çilesine davet eden, lisan sırrını kavrayan, "tabirlerin izinde rüyaların peşinde"ki mütefekkir ve şairin ruhî romanı Tilki Günlüğü'ne...

Matrix: : İnsanları köleleştiren güçlere karşı isyan bayrağı açan Morpheus yaşayan en tehlikeli insan olarak görülüyor. Ünlü bir terörist olarak görülüyor...

Metris: İşgalci güçler Metris'i (Salih Mirzabeyoğlu)de, "terörist, kanlı örgüt elebaşısı, kara bela, Mirzabeyoğlu'nun kılıcı, Mirzabeyoğlu meydan okuyor..." diye görüyor.

Matrix: Kadere inanır mısın? Hayatımı kontrol edemiyor olma düşüncesini kabul etmem.

Metris: "Kader, bir itikat meselesidir, bir amel meselesi değildir"... “Kader insana yüklenmiş olarak, insanın yaptığı kaderidir.”

Matrix: Gerçeği görmek için dünya bir perde gibi önüne çekilmiş sanki...

Metris: "Dünya hayatında görülen şeyler uyuyan kimsenin rüyasında gördüğü şeyler gibidir; yalnız hayaldir. Böyle olunca onun tevil ve tabiri lazımdır." (S.M Tilki Günlüğü.1.cilt sh:20)

Matrix: Matrix'in ne olduğu anlatılamaz, kendin görmelisin... Matrix her yerde...

Metris: "Neslihan-Han Nesli keyfiyeti her yerde olan demektir"... Yani Metris her yerde, tüm Anadolu'da, tüm dünyada. Bu kavganın yürütülüdüğü, bu bayrağın dalgalandırıldığı her yerde kanlı ve canlı olarak... Şair her yerde olan demek. Zaten "Şair" lûgatın iç yüz münasebetinde "gözü açık rüya gören, rüya tabircisi" tarifine denk gelir. "Gaibden kıvılcım alan" oluşu ve "Gaibi kurcalayan çilingir" vasıflandırmasına muhatap oluşu da bundan...

Matrix: Şu anda sadece beyin etkileşimli bir simülasyon parçası. Buna Matrix diyoruz. 21.Yüzyılın başında kutlama yapıyorduk. Ancak gökyüzünü biz yaktık. Hep makinalara güvendik. Bu bir kader anı... Kara mizah... İnsanları, doğmadığı tarlalarda yetiştirdik... Dev makinalarla, ölülerle besleyerek yetiştirdik.

Metris: "İnsan başını fare kafasından ayıran tek haslet ve haysiyet fikir, mücerret fikir, arayıcı, tarayıcı, çırpınıcı, çatlayıcı fikir. İşte bu fikrî arayışın yolda bulduklarıdır ki bugünkü teknolojiyi doğurdu. Fakat durak ve gaye onlar değil, öteler, öteler, ötelerin ötesi ve sonsuzluk. Eğer mücerred fikir olmazsa ve herşey hayvanî bir insiyaka bırakılsaydı, Arz cazibe kanunu bulunur muydu?.. BİR TOPLUM KENDİ İDEOLOJİSİNİ ÜRETEBİLDİĞİ ÖLÇÜDE kendi teknolojisini üretebilir..." (S.M-NFB. Sh59-118)

Matrix: Bilgisayar tabanlı bir hayal dünyası... Bizi kontrol etmek... İnsanoğlu'nu bu hale getirmek için...

Metris: "Duygu kışkırtılabilir, yeni zevkler gösterilebilir, psikoloji insanı dış yüzden mânâlandırarak, insan "özü"ne nisbet etmeyen tekliflerde bulunabilir, arzular reklam ve propagandayla yönlendirilebilir, ekonomi refah yoluyla ilerleyebilir ama "insan" sır olarak kalır. İnsan hayatının mânâsı ve buna göre yaşaması boyunca uyacağı "nasıl"ın ölçüleri olmadan, aslında bu gayenin kolaylaştırıcı hizmetçisi olmak gereken ilim mânâsını kaybeder... Herşey insan hayatını daha iyi bir şekle sokma fırsatını hazırlamak için; ama "insan hayatı" bilinmeli ki, ona uzanan yol boyunca "nasıl bir şekle sokma?" meselesi halledilsin... Uzun söze ne hacet!.. İdeali aramayla toprağa bağlanma arasındaki zıtlık içinde kıvranan insanoğluna herşeyin Mutlak Hakikatini gösterici, hayatın bütün yönleriyle sırrını verici "bütün" ve böylece de parçalanmaz ve bölünmez olarak kuşatıcı "Mutlak Ölçüler" lazım."... (S.M.-NFB. 2.Basım. Sh: 88)

Matrix: Bu adam herşeyi değiştirebiliyordu, bizi özgür kılacak... Matrix ilk kez yapıldığından içinde bir insan doğdu bize gerçeği öğretti.

Metris: "Hakikati bir kişi bulur bir milyon kişiye tasdik ettirir!"

Matrix: Elinde tuttuğu kaşığa bakarak ve yoğunlaşarak onu büken çocuk diyor: "Gerçeği algılamaya çalış. O zaman eğilenin kaşık değil kendin olduğunu anlarsın."

Metris: "Bugünkü sanatların ilk endişesi herşeyi, herşeyden önce de en saf, en gerçek olan şeyi, kendi üslubunun tahakkümü altına alabilmektir. Yani sanat umumiyetle eşya şekline giren bir iç alem düzeninin peşindedir. Eşya burada bir ifade vasıtasıdır. Mesela Van Gogh'un iskemlesi. Bu tek iskemle Van Gogh'un adeta imzası, iskemleden (malzeme) çok da kendisinin resmidir. Yani sanatkar eşyayı değiştirmiyor; onu sanatının bir ifade vasıtası olarak benimsiyor. Sanatına mal ediyor." (S.M-D. Damlaya. 2. basım, Sh:44)

Matrix: Bizim aramızdan hain çıkar. Gemimiz Zion'un sadık mürettebatı bu haini temizledikten sonra Morpheus için şöyle der: "O bir liderden öte bir baba gibiydi. Canı pahasına davayı yönetecek önemli kişiyi aradı, buldu, inandı ve bu uğurda kendini feda etmekten hiç çekinmedi."

Metris: Üstad kan ve can pahası verdiği mücadele sonunda 40 yıldır aradığı gencini buldu: "Bir genç arıyorum, gençlikte köprübaşı" mısrasındaki arzusuna kavuştu.

Matrix: Olağanüstü mücadele şartlarında, ümitsiz anda bile savaşmak arzusu ile dolu sahneler.

Metris: Dört duvar arasında verilen direnişler, Türkiye'yi isyanlarla sarsan ve hala laiklerin karabasanı olan olaylar. Daha sonra Ankara'ya giden İBDA-C yakınlarının görüştüğü Bakan, Milletvekili ve Bürokratlarda Metris dehşetinin izleri hala tazeliğini koruyor, Metris kuyruk acılarını hop oturup hop kalkıp ziyarete gelen kadınlara kusmaya çalışıyorlardı. Tabii ki İbdacı kadınlardan da gerekli tepkiyi görünce eski hallerine dönüşüveriyorlardı.

Matrix: Başaramayacağım galiba... "Sizin yerinize düşünmeye başlayınca bizim dünyamız oldu... Gelecek bizim dünyamız." diyor işgalci ajanlar.

Metris: Birşeyi elde etmek için gereken şey onu gönülden istemektir, onu düşünmektir... "40 yıldır hohlaya hohlaya buzdağını erittik..." Ve "Örgütlen, silahlan, savaş ve kazan".

Matrix: Kendini tanı. (Kâhin ile Neo'nun görüşmesi ve kâhinin Neo'ya kapının üstünde asılı duran ahşaptan ve bizim hat levhalarını andıran yeşil bir yazıyı göstermesi. Bu latince yazının anlamı: Kendini tanı.)

Metris: İbda Külliyatı'nda sıkça bahsedilen ölçü: "Kendini bilen Rabbini bildi!" Ve 6 Ciltlik bir ruhî roman olan Tilki Günlüğü-Ufuk İle Hafiye adlı eserin her satırında bu gizli...

Matrix: O kişi olmak aşık olmak gibidir.

Metris: "Aşıklık davasında bulunmak kolaydır, buna delil ve bürhan gerekir."

Matrix: Üzgünüm o ben değilim... Sıradan biriyim.

Metris: "Ben insanı eşya ve hadiseleri teshir etmesi için kendime halife yarattım!" (Ayet-i Kerime). "İnsan benim en büyük sırrım, ben insanın en büyük sırrıyım!" (Kudsî Hadis)

Matrix: Yolu bilmek ile yolda gitmek arasında bir fark vardır.

Metris: "İman, aksiyon demektir!"

Matrix: Köle olduğun gerçeğin... Bir kalıba doğdun... Aklın bir hapis...

Metris: Evet öyle. "Aşk atom bombası... Atom bombası ile çukur açmak dururken, iğne ile kuyu kazılır mı?.. Bomba aşk ve akıl iğne..."

Matrix: "Ne yapıyor?.." İnanmaya başlıyor. "Biliyordu, seçkin kişi o" (Trinity: C. Ann Moss)

Metris: "Bedahetlere güven!.. Onlar ruhumuza gökten şimşek gibi düşen gerçekler... Şu geçeği bir üçgenin dört köşeli olamayacağı tarzında kafan mıhla ki, neye ve nasıl olursa olsun insanoğlu inanmadan bir gölgedir. Su üstünde bir kırışık, bir aksırık, bir hiç!.. Evvela, inanmaya inan!.. Neye ve nasıl olursa olsun, inanmaya inan!.. Onsuz ne biz mevcuduz ne de başka birşey... İstersen bir odun parçasının tepesine sırmalı bir külah geçir ve ona inan!.. Fakat inan!.. Göreceksin ki, odun parçası birden bire "Burak" kesilecek dört ayağını yerden kesip havalanacak ve sana, evvela kendini, sonra da yeryüzünü fethettirecek... İnanmaya inanır inanmaz inanmanın da kime mahsus olduğuna hemen inanırsın!" (S.M Hakikat-i Ferdiyye. Sh: 36-37)

Matrix: Morpheus birşeye inanıyordu ve bu yüzden hayatını veriyordu. Bu yüzden gitmeliyim. Çünkü ben de İNANIYORUM. (Neo)

Metris: Evet; zaten genç inanmaya memur!..

Sonunda aşk ölüyü diriltiyor, imkansız başarılıyor ve ümitler gerçek oluyor. Tarih boyunca da hep böyle olmuştur, davasına inanan ve bu uğurda sabredip direnenler başarmıştır...


*Beklenen Nizam Dergisi, 2. Sayı'dan iktibas edilmiştir.


images
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt