Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tevrat ve İncilin muharref oluşu herkesçe malumdur (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
İSLÂM'I MÜSTEŞRİKÇE DEĞİL, MÜSLÜMANCA KAVRAMAK


Tevrat ve İncilin muharref oluşu herkesçe malumdur

Esasen Tevrat'ın tahrif edildiğini bizzat Tevrat müfessirleri de doğrulamaktadırlar. Meselâ Tevrat müfessiri Adam Clark Tevrat'ın 30-40 ayetinin Tevrat metninden sanılıp, Tevrat'a sokulduğunu ifade etmektedir.
Tevrat müfessirleri, Tevrat'ı yazan Azra'nın kendinden bazı şeyleri kattığını, daha sonra da bazı kimselerin Tevrat'a ilaveler yaptığını fakat bu ilaveleri Hz. Musa'nın yapmadığını açıklamışlardır. Babil'e ait sözlerin fazlalığı da Tevrat'ın Yahudilerin Babil esaretinden sonra yazılmış olduğunu gösterir.
Aynı hakikat; yani, Resulullah'in sıfatlarını değiştirilmesi suretiyle Tevrat'ın tahrif edildiği hakikati Bakara Sûresi'nin 79. ayetinin inişine sebep olmuştur: "Artık vay o kimselere ki, Kitab'ı kendi elleriyle yaparlar, sonra az bir pahaya satmak için; "Bu Allah katmdandır' derler. Ellerinin yazdığından ötürü vay onlara ve kazandıkları şeylerden dolayı Vay on*lara!" ( : Bkz : Vahidî, Esbab-ı Nüzul, ilgili ayet)
İbn Ebi Hatem'in İbn-i Abbas'dan rivayet ettiğine göre bu âyet, Yahudi bilginleri hakkındadır. Onlar Tevrat'ta Hz. Muhammed'in sıfatlarını, 'orta boylu, gözleri sürmeli, buğday tenli, dalgalı saçlı' olarak buldular. Fakat maddî kazançlarının ve mevkilerinin ellerinden gideceği korkusuyla hased ve kıskançlığa düştüler. Bu sıfatları değiştirerek yerine uzun boylu, gök gözlü, düz saçlı ve siyah tenli' yazdılar. Yazdıklarını Mekke müşriklerine ve halka göstererek; "Son peygam*berin şekli şöyledir; bunda o eşkal yoktur" dediler. ( : Bkz : Vahidî, Esbab-ı Nüzul; Kurtubî; Fethu'l-Kadîr, Ruhu'l Meanî; Hazin)
Âl-i İmran Sûresi'nin 93. ayetinde geçen: "Doğru iseniz Tevrat'ı getirip okuyun" ifadesi Tevrat'ın tahrif edilmemiş olduğunun değil, bilakis tahrif edilmiş olduğunun, apaçık delilidir. Şöyle ki, Cenab-ı Hak; "Getirin Tevrat'ı" buyurmak suretiyle, o anda Peygamberimizle tartışan Yahudilerin Tevrat'taki tahrifatı çok iyi bildiklerini beyan etmektedir. Çünkü bu tahrifatı yapanlar bizzat huzurda bulunan Yahudilerin kendileridir. Aksi takdirde Cenab-ı Hak onlardan, Tevrat'ı getirmelerini istemezdi. Zaten asırlar önce yapılmış değişik*likleri bu Yahudilerin bilmesine imkân yoktur. Ancak konuyla ilgili tahrifatları bizzat onların yaptığını gayet iyi bildiğini ifade etmek maksadıyla Cenab-ı Hak; "Eğer doğru iseniz getirin, Tevrat'ı getirip okuyun" buyurmaktadır.
Diğer yandan bu hadise, ümmî bir peygamber olan Hz. Muhammed (sav) için apaçık bir mucizedir. Vahiyden önce, bu Yahudilerin Tevrat hükümlerini değiş tirdiklerinden haberi olmayan Peygamberimiz ancak âyet nazil olduktan sonra; "Doğru söylüyorsanız, Tevrat'ı getirip okuyun", demek suretiyle, yapılan tahrifattan haberdar olduğunu Yahudilere beyan etmektedir. Sadece birkaç Yahudinin arasında cereyan eden bir hadiseyi apaçık bir şekilde ortaya koyması, hele okuma-yazma bilmediği de düşünülürse Peygamberimiz için bir mu'cizedir. Yahudiler, adetâ suçüstü yakalanmışlardır. Öte yandan İncil ve Tevrat'ın tahrif edildiğini belirten ayetler pek çoktur:
"Artık vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra da az bir pahaya satmak için; 'Bu, Allah katındandır' derler. Ellerinin yazdıklarından ötürü vay onlara, kazandıkları şeyden ötürü vay onlara." (17 : Bakara, 79.)
"Verdikleri kesin sözü bozmaları sebebiyle onları (İsrailoğullarını) lanetledik. Kalplerini de kaskatı yaptık. Onlar (Tevrat'taki) kelimeleri konulan yerlerinden alıp tahrif ederler (değiştirirler). Onlar, öğütlendirildikleri hususlardan büyük bir nasibi unuturlar." (18 : Maide, 13.)
"Onlar (Tevrat'taki) kelimeleri asıl yerlerine konulmuşken ondan sonra tahrif ederler (değiştirirler)." (Maide,41)
Tevrat'ın ve İncil'in tahrife uğradığını beyan eden sayısız örnek ve delil mevcut iken, hâlâ bunların aslı bozulmamış kitaplar olduğunu iddia etmek; ya apaçık bir sapıklık ya da apaçık bir ihanet değil de nedir? Öte yandan şunu da belirtmek gerekir ki muharref Tevrat ve İncil'de ilâhî kelâmdan hiç bir parça kalmamış demek değildir. Ancak hangi şeyin ilâhî, hangisinin beşerî olduğunu kestirmek güçtür, belki de mümkün değildir. Nitekim Resûlullah (sav): "Kitap ehline din konusunda hiç birşey sormayın... Hak olan bir şeyi yalanlar veya batıl bir şeyi tasdik eder hale düşersiniz." (20 : Fethu'I Bârî, c. 13. s. 281.) buyurarak, bu hakikate işaret etmektedir.
Hz. Peygamber (sav)'in döneminde Tevrat'ın bozulmuş oluşuna dair çok canlı örnekler yaşanmıştır. Nitekim birgün Yahudiler, kendilerinden olup zina eden bir erkek ve kadın hakkında hüküm vermesi için Resûlüllah'a başvurdular. Hz. Peygamber, zina edenlere ne ceza uyguladıklarını sorunca onlar; "Biz zina edenlerin yüzlerini karartıp, zelil ve rüsvayederiz." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara; "Doğ*ru iseniz Tevrat'ı getirip okuyun" buyurdu. Nihayet Tevrat'ı getirdiler. Ve orada Recm âyetinin yazılı olduğu ortaya çıktı. (21 : Buharî, Tevhîd, 51; Tefsir, 64; îbn Mace, Hudûd, 10.)
Dün Medine' de yaşayan bu çevrelerin bugünkü nesilleri, ilgili konudaki Kur'ân ayetlerini benzer mantıkla ele alıp zan altın*da tutmaya çalışmaktadırlar. Bu da dikkatlerden kaçmayan bir vahamettir.
Netice olarak, Tevrat ve İncil'in içinde çok az bile olsa Hak kelâmının var olduğu söylenebilir. Ancak hangi hükümler tahrif edilmiş, hangileri aynıyla kalmıştır? Hangileri Allah kelâmıdır? Hangileri insan eliyle yazılmıştır? Bunların bilin*mesi mümkün olmadığından Tevrat ve İncil, içine batıl karış*mış, tutar tarafı kalmamış kitaplardır. "Bu halleriyle onlara artık ilahi kitaplar denemez" tespiti en uygun olandır.
Namazı da karıştırmak istediler.
Dayanaksız bir diğer iddia da namazda Tevrat ve İncil'den parçalar okunabileceği iddiasıdır.
Yukarıda Tevrat ve İncil'in hiç bir ilâhî yönü kalmamış olduğu geniş olarak anlatıldı. Tutar tarafı olmayan bu iki kitaptan parçaların okunduğu bir namaz nasıl sahih olur?
Kaldı ki bu iki kitap tahrife uğramamış dahi olsalar namazda okunmaları caiz olmaz. Çünkü en son ve en kâmil semavî kitap olan Kur'ân-ı Kerim'in inişiyle, diğer kitapların hükmü kalkmıştır. Tevrat ve İncil, gönderildikleri devre has hükümler ihtiva eden ve belli kesimden kimselere hitap eden kitaplar iken, Kur'ân-ı Kerîm bütün insanlığa, zamana ve mekâna hük-metmesiyle kendinden önceki şeriatları ve kitapları kaldırmıştır.


Makalat
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
İNCİL VE TEVRAT'IN TAHRİFATI MESELESİ

Hıristiyanların kutsal kitabı iki bölüme ayrılır: Eski Ahid ve Yeni Ahid. Yeni Ahid; Hz. İsa'nın bu dünyadan ayrılışından sonra öğrencileri tarafından onun yaşayışının, bazı söz ve işlerinin kaleme alınmasıyla meydana gelmiş kitap, mektup ve yazmalara verilen isimdir. Eski Ahid ise; Hz. İsa'dan önce ortaya çıkan ve Yahudilerce de kutsal kabul edilen kitaplardır ki Hıristiyanlar bunları da mukaddes kabul eder ve inanırlar. Eski Ahid; Hz. Musa'ya gelen Tev*rat ve diğer Yahudi peygamberlerine inen kitaplardan oluşur.
Bazı Batılı araştırmacılara göre Hıristiyanların, Yahudilerin kutsal kitaplarını "Eski Ahid" adını vererek benimsemelerinin başlıca sebebi; Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde onların ellerinde herhangi bir yazılı kutsal metnin olmayışıydı. M.S I. yüzyılda Hıristiyanların elinde henüz kendi kutsal kitapları mevcut değildi. (Çünkü daha sonra da izah edileceği gibi Hıristiyan inanışına göre Hz. İsa'ya, yaşarken bir kitap nazil olmamıştır. Çünkü o ilahtır. İlahın kitaba tiyacı olmaz). Bu durum onları Yahudilerin kutsal kitaplarını kabule zorlamıştır. ( 173 M. Yearsley The Story of the Bible) .
Kitab-ı Mukaddes'in "Yeni Ahid" bölümünde yer alan ve Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılan dört kitap İncil olarak adlandırılır.( Xavier Jakob, İncil Nedir, Tarihi Gerçekler.)
Hıristiyan inancına göre Hz. İsa dünyada iken kendine İncil isimli bir kitap nazil olmamıştır. O dünyadan ayrıldığı zaman ardında bir kitap bırakmamıştır. (Xavier Jakob, age.)
Hz. İsa'nın etrafında bulunan havariler, kendisinden duydukları ve gördükleri şeyleri yazmışlardır. Bu yazılara zamanla bir takım ilaveler yapılmak suretiyle bugünkü İnciller meydana gelmistir. (D. Clark, Siretu'l Mesih ve Tealimuh.) Hıristiyan kaynaklara göre İncil'in durumu bu şekildedir.

İslam'a Göre İncil ve Tevrat'ın Durumu

İncil ve Tevrat asılları itibariyle Allah katından gelmiş kitaplardı yani semavi idiler. Nitekim Cenab-ı Hak "Ey İsrailoğulları! Sizin beraberinizde bulunanı doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin. Onu inkar eden siz olmayın ve ayetlerimi az bir pahaya değişmeyin. Ancak benden sakının. Bile bile hakkı bâtıla karıştırıp da gerçeği
gizlemeyin" (Bakara, 141-142) buyurmaktadır.
Ayette geçen "sizin beraberinizde bulananı doğrulayıcı" ifadesi Yahudilere bir ilahî kitabın indirilmiş olduğunu beyan ediyor. Evet Cenab-ı Hak böyle bir kitap indirdi. Ancak ayetin devamında geçen "... ayetlerimi az bir pahaya değişmeyin..." ifadesi ilahî kaynaklı olan semavî Tevrat'ın tahrif edildiğini beyan ediyor. Nesefî, tefsirinde bu ifadeyi şöyle açıklar: "Ben-i İsrail kavmi Tevrat'ın bazı hükümlerini kolaylaştırmaları ve bazılarını da değiştirmeleri için alimlere para verirlerdi. Hükümdarlar da aynı şekilde hükümleri değiştirsinler diye âlimlere mal akıtırlardı. O âlim*ler de halk Hz. Muhammed'e iman ettiği takdirde bu imkanların ellerinden çıkacağından korktukları için Tevrat'ı değiştirmeye devam ettiler".
"Bile bile hakkı bâtıla karıştırıp, gerçeği gizlemeyiniz" ayetinin tefsirinde ise İbn-i Abbas şöyle demektedir: "Resulüme dair yanınızda bulunan benim size göndermiş olduğum bilgiyi gizlemeyin. Halbuki bu Resul sizin yanınızdaki kitaplarda yazılıdır ve elinizde bulunan kitaplardan siz O'nun hak Resul olduğunu bilmektesiniz." ( El Esas Fi-t Tefsin c. 1, s. 149.)

Yahudilerin reisi olan Ka'b b. Eşref Yahudi âlimlerine. "Muhammed hakkında ne dersiniz?" diye sormuş, âlimler de "o nebidir" cevabını vermişlerdi. O zaman Ka'b, "Başka şekilde konuşsaydınız yanımda size verilecek hediye ve bahşişler vardı" dedi. Bunun üzerine o âlimler, "Düşünmeden cevap verdik. Bize mühlet ver düşünelim. Tevrat'a bakalım" dediler. Ve oradan çıkarak Resulullah'ın sıfatlarını. Deccal'ın sıfatlarıyla değiştirdiler. Ve geri dönerek Ka'b b. Eşrefe bu sıfatları okudular. O da âlimlerin her birine bir ölçek arpa ve dört arşın keten bezi verdi. İşte Bakara Suresi 141. ayette geçen "az bir paha" ifadesi bu hakikati kastetmektedir.
Aynı hakikat yani Tevrat'ın tahrif hakikati Bakara Suresi 79. ayetinin de inişine sebep olmuştur.
"Artık vay o kimselere ki Kitab'ı kendi elleriyle yazarlar sonra az bir pahaya satmak için 'bu Allah katmdandır'derler. Ellerinin yazdığından ötürü vay onlara! Kazandıkları şeylerden ötürü vay onlara!"
İbn-i Ebu Hatem'in İbn-i Abbas'dan rivayet ettiğine göre bu ayet Yahudi bilginleri hakkındadır. Onlar Tevrat'ta Hz. Muhammed'in sıfatlarını "orta boylu, gözleri sürmeli, buğday tenli ve dalgalı saçlı" olarak buldular. Fakat maddî kazançlarının ve mevkilerinin ellerinden gideceği korkusuyla haset ve kıskançlığa düştüler. Bu sıfatları değiştirerek yerine "uzun boylu, gök gözlü, düz saçlı ve siyah tenli" yazdılar. Yazdıklarını Mekke müşriklerine ve halka göstererek "son peygamberin eşkali böyledir. Bunda o eşkal yoktur" dediler. (Vahidî, Esbab-ı Nüzul, Kurtubî Fethu-1 Kadir. Ruh'ül Meani ve Hazin tefsirleri)
Abdurrahman bin Alkame şöyle der: "İbn-i Abbas'a yüce Allah'ın 'kitabı kendi elleriyle yazarlar da' hükmü hak*kında soru sordum da bana: 'Bu ayet Kitap ehli hakkındanazil olmuştur' cevabını verdi." (El Esas Fi-t Tefsir, c. 1, s. 186.)

"Verdikleri kesin sözü bozmaları sebebiyle onları (İsrailoğulları'nı) lanetledik. Kalplerini de kaskatı yaptık. Onlar (Tevrat'taki) kelimeleri, konuları yerlerinden alıp tahrif ederler (değiştirirler). Onlar öğütlendirildikleri hususlardan büyük bir nasibi unuttular" (Maide: 13)
"Onlar Tevrat'taki kelimeleri asıl yerlerine konulmuşken ondan sonra tahrif ederler (değiştirirler)" (Maide:41.)
Batılı araştırmacılar da Tevrat'ın sonradan yazıldığı fikrini taşımaktadırlar. Amerikalı profesör RichardFriedman'a göre peygamberlerden Yeremiah ve havarisi Baruh Ben-Neriya kutsal kitabın ilk beş bölümünü kaleme almışlardır.
( Şalom Gazetesi, 13 Mayıs 1997)
Bu noktada şu hakikati vurgulamak yerinde olur. İlahî kelamlar yani Cenab-ı Hakk'ın kelamları ve bu şekilde yazıya geçirilmiş ilahî metinler beşerî söz ve yazılargibi değildir. Günümüz diyalogculan her ne kadar İncil ve Tevrat'ın tahrif edilmediğini ısrarla savunuyorlar ise de Hıristiyan din adamları bizzat kendi ifadeleriyle kutsal kitaplarının tahrifata uğradığını, onlarda insan eliyle yazılmış bölümler bulunduğunu itiraf etmektedirler. Peki hangi bölümler Hakk'ın kelamıdır, hangi bölümler rahip ve hahamlar eliyle yazılmıştır? Bunu ayırmak mümkün değildir. Nitekim Resulullah (sav), "Kitap ehline bir şey sormayın. Zira belki hak olan bir sözü yalanlar veya bâtıl olan bir sözü tasdik edersiniz" buyururken bu hakikati ifade etmektedir. Bu itibarla insan sözü karıştığı ve insan eli değdiği dolayısıyla tahrifata uğradığı kesin bir hakikat olan İncil ve Tevrat'ı da Allah'ın kelamı olarak kabul etmemiz mümkün değildir .

"Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" kitabından alıntı.
Pr.Dr. Haydar Baş
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt