Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"tevhidi rububiyet" ve "tevhidi ubudiyet" (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Yaklaşık on yıl rahle–i tedrisinde bulunduğum muhterem H. Sefer (Saka) Efendi’yi Bursa’da ziyaret ettim geçen pazartesi, Ankara dönüşü.
Kendileri ülkenin en büyük din alimidirler.
Bilen bilir, tanıyan tanır.
1970 tarihinde başlamıştım kendilerinden başta Arapça olma üzere diğer dinî ilimleri tahsil etmeye.
Bu 1976’ya kadar bilfiil devam etti.

İmam–Hatip yılları sırasında ise sömestrlerde devam etti bu öğrenciliğim.
Hacı Efendi 85’indedir ve Bursa’da yanına gittiğimde kendilerini kitap okurken buldum hem de gözlüksüz.
Yaklaşık bir asırdır ömrünü İslamî ilimlere vakfetmiş müstesna bir insandır o.
Allah, sağlık ve afiyet içinde nice uzun yıllar versin kendilerine, duam budur.
Sohbet ettik, dinî konularda.
“Dinlerarası Diyalog” konusundan oldukça müşteki buldum kendilerini.
Bunun “dinden taviz vermek” anlamına geldiğinin altını ısrarla çizdiler.
Ve “dinden taviz” vermenin kimsenin haddine olmadığını, kurallarını bizzat Cenab–ı Hakk’ın koyduğu dinin, özellikle de “itikat” konularıyla oynamaya kalkışmanın insanı “küfre” götürdüğünü delilleriyle bir bir sıraladı.
Ve ekledi; “çünkü itikadî konular ilahîdir ve kulların bu konuda yorum yapma yetkisi bile yoktur” dediler.
Amelî konularda ise, gerekli görüldüğünde ve sadece insanların faydasına yeniden ve ehil kişilerce güncelleştirilmesi ancak mümkündür.
Misal olarak, nisap miktarını verdiler.

Nisap miktarı/zengin sayılma ölçüsü için 200 gram gümüşün varlığı, o yıllar yeterli bir mikyastı ama bugün bu oranda gümüşe sahip olana zengin demenin doğru olamayacağı, bu meselenin yeniden ve insanların menfaatine uygun bir şekle getirilmesi için bir güncelleştirmenin caiz olabileceğini ifade ettiler.
Bir Hıristiyan’ın kendi dinî değerlerinden isterse ve istediği kadar taviz verebileceğini ama bir Müslüman’ın böylesi bir hakkının ve yetkisinin olmadığı söyledi ve ekledi; “kıyamet alametlerinin küçüklerini çoktan geçtik, büyüklerini de neredeyse tamamladık.”
Şunu da ifade etti H. Sefer Efendi (Saka).

“Tarih boyu Müslümanların “zimmilerin” (Müslüman idareye cizye karşılığı sığınan Ehl–i Kitab) haklarına aşırı dikkat etmelerinin sebebi, zimmilerin hak üzre olmasının delili olmayıp, Müslümanların/İslam’ın “insan haklarına” gösterdiği önemin delilidir.
Çünkü siz bir millette söz veriyorsunuz; sizin can emniyetinizi, mal emniyetini, din ve inanç hürriyetinizi koruyacağız ve bunun karşılığında onlardan ücret/cizye alıyorsunuz. Müslüman idarenin bu vaadinden cayması asla mümkün değildir.”
Hz. Peygamber’in (as) zimminin hakkını gasp edene tepki göstermesi işte bundandır.
İslam’ın, “insan hakkına” gösterdiği bu hayret verici saygı, nice ehl–i kitabın Müslüman olmasına sebep olmuştur.

Şu misal da Hacı Sefer Efendi’ye aittir:
İslam’ın inkişafı yıllarıydı, Müslümanlar Ehl–i kitap ile savaş yapacaklardı, dönemin halifesi idaresi altındaki zimmilere cizyelerini iade edilmesini emretti ve sebep olarak da şunu dedi.
“Şimdi biz onların dindaşlarıyla harbe gireceğiz, bu yüzden onlara verdiğimiz “koruma” sözünü tutamayabiliriz, bu yüzden bu “koruma” sözüne karşılık aldığımızı “cizyeyi” onlara geri verin.”
Yazımın başlığı da kendilerine ait olan bir cümledir.
Tevhid–i Rububiyet ve Tevhid–i ubudiyet.
Tevhid–i Rububiyet; Rabbin “Birlenmesi.”
Yani bir insanın; Allah birdir demesi.
Bu söz bir insanın Müslüman olduğuna delil sayılamaz.
Niye?
Bu sözün sahibi “ubudiyet” konusunda da “tevhit” içinde olması lazım.
Yani yaptığı ibadetlerde de bu “tevhit” inancını taşıması gerekir ki Müslüman sayılabilsin.
Bu ölçü çok önemlidir.
Özellikle de günümüz şartlarında çok dikkat edilmesi gerek bir ölçüdür.
“Allah birdir” sözünün sahibi, bu sözünü ibadetlerde de ispat etmelidir.
Yani kullukta da tevhit ehli olmalıdır.

İbadetinde “şirk” içinde olan bir insanın sözde “Allah Birdir” demesinin bir hükmü yoktur.
Bunun en canlı misali bugünün ehl–i kitabıdır.
İnançlarının temelini oluşturan, eskilerin ifadesiyle; “izhar’u ma leyse fil–batın/kalbde olmayanı varmış gibi gösterme” huylarına uygun olarak aslında “üç olan ilah” itikatlarını gizleyip, “Allah Birdir” deseler de, bunu ibadetlerinde de ispat etmeleri şarttır.
Böyle yapmazlarsa “Allah Birdir” demeleri “hak üzre olduklarına ölçü olamaz.
Başka konular da konuştuk H. Sefer Hocaefendi’yle.
Onları da başka bir zaman sizinle paylaşırım.
Tekrar Allah’tan kendilerine sağlık ve afiyet içinde uzun bir ömür dilerim.


burada sizlere degerli kardesimizin
payalsimini aktardim
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Sa.siz Allahn Birdir Diye Biliyormusunuz,a.e.o
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
senin takma adindaki "tevhit" kelimesi bundan kaynaklaniyor olmasi lazim kesin..............
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Sa.ben Diyorum Da Sen Diyormusun Onu Sordum.a.çe.o
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt