Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
TEVHİDE ŞİRK'İ BULAMAK
Her millet/devlet kendi inanç değerlerini, kendini hatırlatacak sembollerde kullanır. Bunun en çarpıcı örneği Hıristiyan Batı ülkeleridir. Çünkü, hepsinin bayrağında Hıristiyan akaidinin temeli “teslisi” görmek mümkündür. Bu bayraklarda ya üç rengin, ya da hem üç rengin hem de haç motifinin aynı anda hakim olduğunu görüyoruz.
Parçası olmak için her türlü tavizi verdiğimiz AB, şu an üye sayısını 25’e çıkarmış olmasına rağmen, 12 yıldızından vazgeçmemiştir. Bazılarının iddia ettiği gibi, eğer bu 12 yıldız AB’yi oluşturan ülke sayısını sembolize ediyor olsaydı, üye sayısının artmasıyla, yıldızların da çoğalması gerekirdi, ama çoğalmadı.
Hatta, Batı dünyasında bayrakların renklerinin farklı farklı olması bile bir sebebe binaendir.
O bayraklardaki farklı renkler mezhep farklılığını da ifade eder.
Batı inançları konusunda bu kadar tutucu, bağnazdır. Radikaldir, kökten dincidir.
Her millet için bayrak, bir inanç sembolü olduğu gibi bizim kırmızı zemin üzerinde ay–yıldız motifli bayrağımız da bu milletin inancını temsil eder.
Bayrağımızın şeklinin oluşmasıyla ilgili bir menkıbeyi çoğumuz duymuşuzdur.
Kosova Meydan Savaşı’nda şehitlerimizin kanları bir çukurda gölleşir. Akşam namazında secdeden başları kalkan gaziler, gök yüzündeki hilalin bir yıldızla şüheda kanının oluşturduğu o gölde aksettiğini görürler.
İşte bizim bayrağımızın ilham kaynağı bu tablodur.
Sırası gelmişken, şehitlik ve şahadet kavramlarını çok iyi anlamamız lazım.
Şahadet iki manada kullanılır; Bir Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in (as) O’nun kulu ve resulü olduğuna iman, ve bu hakikatin dünyaya hakim olması için canı feda etmeye.
Onun için Allah: “şehitlere ölü demekten bizi men ediyor.”
Demek ki, bizim bayrağımızın temeli iki manasıyla da “şehadettir.”
Bu ruhu, bu milletten koparıp atmak isteyenler “ona bez parçası” bunun için diyor.
Bizim bayrağımız tevhidi sembolize eder.
Bu konuda mesai harcayanların yerinde tespitiyle, hilal tevhidi, Allah’ın birliğini temsil eder.
Müslümanların haçlılarla yaptığı savaşa, “haç–hilal” savaşı boşuna denmemiştir.
Haç teslisi, hilal tevhidi temsil ettiği için bu savaşlara böylesi bir isim verilmiştir.
Hilalin Allah’ın birliğini temsil etmesi yanında, yıldız da Hz. Muhammed’i (as) temsil eder.
Bu konuda İsmail Hakkı Bursevî’nin Ruhu’l Beyan isimli eserinde geçen şu çok manidardır.
Hz. Peygamber (as) Cebrail’e yaşını sorar. Cebrail ise cevaben; “ben yaşımı bilmem” der ve bir yıldızı işaret ederek; “şu gördüğün yıldız her yetmiş bin senede bir parlar, ben bu yıldızın binlerce sene parladığına şahid oldum” der.
Hz. Peygamber (as): “O yıldız benim” buyurur.
Bu manadan olarak, Hz. Peygamberin: “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir” hadisi de manidardır. Nur içinde yatsın, rahmetli Baki Bektaş Hoca, Diyalog Programı’nda bu hadisi okuyunca, şimdilerde eşi, Bizans hayaliyle yanıp tutuşan Patrikhane’nin avukatlığını “meccanen” üstlenen, Hüseyin Hatemi çok kızmış ve programı terk etmişti. bir an aklıma geldi de...
Sokak aralarını kirleten bir takım bez afişleri gördüğüm için bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.
O bez afişler hangi geri zekalının eseridir acaba?
Yoksa bu ülkeye, bu millete ve bu milletin inanç değerlerinden, geçmişi on yıllara dayanan bir kini olanların tasarımı mı acaba o pankartlar? Bu milletin peygamberini temsil eden yıldızı, havarilerin sembolü yıldızlara karıştıran kafa, delikanlı gibi kalkıp dinini de açıklasa ya.
Müslüman olması asla mümkün değildir.
Zaten Hıristiyanlar da Hz. Muhammed (as) için; “O olsa olsa Hz. İsa’nın bir elçisi olabilir, yoksa, son peygamber, Allah’ın elçisi, Hz. İs gibi birisi asla değildir” demiyor mu?
Bir millet, motiflerini inancının oluşturduğu bir sembole bu kadar hakareti nasıl yapabilir?
Bir millet uğruna binlerce şehit verdiği bayrağına bu kadar nasıl hakarette bulunabilir?
Bir millet için bundan daha büyük bir zillet olabilir mi?
Ne mutlu size hacıefendiler(!)
Ne mutlu size hocaefendiler(!)
Ne mutlu size “dini bütün” olanlar(!)
Tarih sizi hiç unutmayacak, hep yad edecek!
Ama nasıl?????
“Tevhide şirki bulamaya çalışanlar” diye.
Her millet/devlet kendi inanç değerlerini, kendini hatırlatacak sembollerde kullanır. Bunun en çarpıcı örneği Hıristiyan Batı ülkeleridir. Çünkü, hepsinin bayrağında Hıristiyan akaidinin temeli “teslisi” görmek mümkündür. Bu bayraklarda ya üç rengin, ya da hem üç rengin hem de haç motifinin aynı anda hakim olduğunu görüyoruz.
Parçası olmak için her türlü tavizi verdiğimiz AB, şu an üye sayısını 25’e çıkarmış olmasına rağmen, 12 yıldızından vazgeçmemiştir. Bazılarının iddia ettiği gibi, eğer bu 12 yıldız AB’yi oluşturan ülke sayısını sembolize ediyor olsaydı, üye sayısının artmasıyla, yıldızların da çoğalması gerekirdi, ama çoğalmadı.
Hatta, Batı dünyasında bayrakların renklerinin farklı farklı olması bile bir sebebe binaendir.
O bayraklardaki farklı renkler mezhep farklılığını da ifade eder.
Batı inançları konusunda bu kadar tutucu, bağnazdır. Radikaldir, kökten dincidir.
Her millet için bayrak, bir inanç sembolü olduğu gibi bizim kırmızı zemin üzerinde ay–yıldız motifli bayrağımız da bu milletin inancını temsil eder.
Bayrağımızın şeklinin oluşmasıyla ilgili bir menkıbeyi çoğumuz duymuşuzdur.
Kosova Meydan Savaşı’nda şehitlerimizin kanları bir çukurda gölleşir. Akşam namazında secdeden başları kalkan gaziler, gök yüzündeki hilalin bir yıldızla şüheda kanının oluşturduğu o gölde aksettiğini görürler.
İşte bizim bayrağımızın ilham kaynağı bu tablodur.
Sırası gelmişken, şehitlik ve şahadet kavramlarını çok iyi anlamamız lazım.
Şahadet iki manada kullanılır; Bir Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in (as) O’nun kulu ve resulü olduğuna iman, ve bu hakikatin dünyaya hakim olması için canı feda etmeye.
Onun için Allah: “şehitlere ölü demekten bizi men ediyor.”
Demek ki, bizim bayrağımızın temeli iki manasıyla da “şehadettir.”
Bu ruhu, bu milletten koparıp atmak isteyenler “ona bez parçası” bunun için diyor.
Bizim bayrağımız tevhidi sembolize eder.
Bu konuda mesai harcayanların yerinde tespitiyle, hilal tevhidi, Allah’ın birliğini temsil eder.
Müslümanların haçlılarla yaptığı savaşa, “haç–hilal” savaşı boşuna denmemiştir.
Haç teslisi, hilal tevhidi temsil ettiği için bu savaşlara böylesi bir isim verilmiştir.
Hilalin Allah’ın birliğini temsil etmesi yanında, yıldız da Hz. Muhammed’i (as) temsil eder.
Bu konuda İsmail Hakkı Bursevî’nin Ruhu’l Beyan isimli eserinde geçen şu çok manidardır.
Hz. Peygamber (as) Cebrail’e yaşını sorar. Cebrail ise cevaben; “ben yaşımı bilmem” der ve bir yıldızı işaret ederek; “şu gördüğün yıldız her yetmiş bin senede bir parlar, ben bu yıldızın binlerce sene parladığına şahid oldum” der.
Hz. Peygamber (as): “O yıldız benim” buyurur.
Bu manadan olarak, Hz. Peygamberin: “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir” hadisi de manidardır. Nur içinde yatsın, rahmetli Baki Bektaş Hoca, Diyalog Programı’nda bu hadisi okuyunca, şimdilerde eşi, Bizans hayaliyle yanıp tutuşan Patrikhane’nin avukatlığını “meccanen” üstlenen, Hüseyin Hatemi çok kızmış ve programı terk etmişti. bir an aklıma geldi de...
Sokak aralarını kirleten bir takım bez afişleri gördüğüm için bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.
O bez afişler hangi geri zekalının eseridir acaba?
Yoksa bu ülkeye, bu millete ve bu milletin inanç değerlerinden, geçmişi on yıllara dayanan bir kini olanların tasarımı mı acaba o pankartlar? Bu milletin peygamberini temsil eden yıldızı, havarilerin sembolü yıldızlara karıştıran kafa, delikanlı gibi kalkıp dinini de açıklasa ya.
Müslüman olması asla mümkün değildir.
Zaten Hıristiyanlar da Hz. Muhammed (as) için; “O olsa olsa Hz. İsa’nın bir elçisi olabilir, yoksa, son peygamber, Allah’ın elçisi, Hz. İs gibi birisi asla değildir” demiyor mu?
Bir millet, motiflerini inancının oluşturduğu bir sembole bu kadar hakareti nasıl yapabilir?
Bir millet uğruna binlerce şehit verdiği bayrağına bu kadar nasıl hakarette bulunabilir?
Bir millet için bundan daha büyük bir zillet olabilir mi?
Ne mutlu size hacıefendiler(!)
Ne mutlu size hocaefendiler(!)
Ne mutlu size “dini bütün” olanlar(!)
Tarih sizi hiç unutmayacak, hep yad edecek!
Ama nasıl?????
“Tevhide şirki bulamaya çalışanlar” diye.