Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tevekkül ve Teslimiyet (1 Kullanıcı)

evindar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2006
Mesajlar
1,413
Tepki puanı
0
Puanları
0
Hak yola girmiş bir insanın bilmesi lazım gelen önemli meselelerden birisi de Hakk'a tevekküldür. Yani kendi üzerine düşeni eksiksiz yapar, bir taraftan da neticeleri Allah Tealâ'ya havale eder. O'nun takdirine razı olup hiçbir şeyden şikayet etmez. Çünkü şikayet ve tevekkülün bir arada olması mümkün değildir.

Allahu Azimüşşan Hazretleri'nin takdir ettiği zorluk ve sıkıntılardan, bela ve musibetten söz edip şikayet etmek, teslimiyet ve tevekkülü zedeler. Başa gelen sıkıntıya da bir faydası olmaz. Çünkü Allah Tealâ'nın takdir ettiğini bütün kâinat bir araya gelse değiştiremez. O ne takdir ettiyse gerçekleşir.

Bir bela ve musibetle karşılaşan kişi, belasını sabırsızlıkla yanındaki eşine dostuna ulaştırdığı zaman, aslında Allah Azimüşşan'ı kula şikayet etmiş olur. "Gördün mü başıma geleni? Allah bana neler yaptı! " demeye gelir. Halbuki Hak yolcusu kişi ilâhi sevgiye taliptir. Sevmek, sevilmek için yola çıkmıştır. Durum böyle iken hem sevgi hem şikayet bir arada olmaz.

Böyle bir taleple yola çıkan kişi, mürşidinden aldığı eğitimin nuruyla Rabbini bilmeye yönelir. Bütün gaye de gafletten kurtulup bu marifete ermektir. Rabbini bildikten sonra da artık şikayete yol kalmaz. Seve seve Rabbine kulluk eder. Artık hiçbir bahane onu yolundan alıkoymaz.

Kıyamet gününde bir kul Allah'ın huzuruna getirilir. "Seni kulluktan ne alıkoydu? " denir. "Dünya işlerim alıkoydu." der. Allah Tealâ o zaman misal gösterir. "Sen görmedin mi on iki sene zindanda kalan Yusuf'u? Beni Rabbi olarak bildi, zikrimden gafil olmadı. Görmedin mi Yunus'u, balığın karnında her an beni zikretti. Eyüp, o kadar sıkıntıya rağmen beni anmaktan geri kalmadı."

Sonra bir zengini getirirler. "Seni benim kulluğumdan ne alıkoydu? " denir. "Malımın çokluğu beni meşgul etti.." der. Süleyman Aleyhisselam huzura getirilir. "Sen Süleyman kulumu görmedin mi? Bütün dünyayı nimet olarak verdim. Dünyadan geçmişlerle oturur, beni zikrederdi."

Bahane arayan, durumu iyi de olsa, kötü de olsa kendince sebepler bulur. Kendisine verilenden razı olmaz, sabırsızdır, her şeyi acele ister, şikayetlenir. Fakat böyle davranmanın sonu hayrolmaz. İnsan sabredip azmederek hakka uygun hareket etmedikçe, nasıl yaşıyor olursa olsun, farketmez. İster taş taşısın, ister yan gelip yatsın, Rabbini bilip O'nu anmadıkça huzur bulmaz. Halbuki insanın bütün ihtiyacı Cenab-ı Hakk'ı bilmektir. Dünyanın rahatı, zenginliği değil...


Şöyle bir kıssa anlatılır: Süleyman Aleyhisselam zamanında mağarada yaşayan bir âbid vardı. Nebevî bir mucize olarak Süleyman Aleyhisselam semadan kavmiyle beraber geçerken, mağaradaki derviş onları gördü. "Ya Rabbi, Davud'un oğlu Süleyman'a ne çok mülk ve nimet vermişsin! " dedi. Süleyman Aleyhisselam bu sözü duyup mağaraya indi ve dervişe: "Ey âbid, sırlarını anlayamacağın meselelerin peşine düşme. Vazifeli olduğun kulluğu yerine getirip, şu mağarada bir kere Allah veya lâ ilâhe illallah demen, Davud'un oğlu Süleyman'a verilen mülkten daha hayırlıdır." dedi.

İnsan gökte de uçsa, mağarada da yaşasa işi bellidir. Dünyaya başka bir şey için gelmiş değildir. Teslim olacak, razı olacak ve ibadet edecektir. Ancak bu teslimiyet ve tevekkül içinde huzur bulur.

İlim buna ulaşmak içindir, ibadet bunun içindir. Allah Tealâ'nın kula takdir ettiği her şey, bela ve musibetler de sabırla, sükûnetle karşılandığında bunun içindir. Öyle ki Rasulullah s.a.v. Efendimiz, "Allah bir kulunu sevdiği zaman onu bela ve musibetlere müptela kılar." buyurmuştur.

Şüphesiz, Rabbimizden iki cihanda afiyet dilememiz istenmiştir. Rabbimizden hem afiyet dileriz, hem de şikayeti bırakıp, ibadet ve taatle meşgul oluruz. O'nun takdirine teslim olur, O'na tevekkül ederiz.
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Tevekkül ve Teslimiyet

selamün aleyküm ablam

Allah razı olsun inş..Bu güzel ve anlamlı paylaşım için...Rabbim sevabınızı yazsın inş..

Allah'a emanet olun inş..hayırlı geceler..B)B)
 

fevzisultansu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eyl 2006
Mesajlar
262
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Tevekkül ve Teslimiyet

ALLAH razı olsun kardeş
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
RE: Tevekkül ve Teslimiyet

selamün aleyküm ablam.. paylaşımınız çok güzeldi. Rabbim razı olsun, ecrinizi versin inşallah.. emeğinize sağlık.. ben de tevekkül ile ilgili bazı hadisler eklemek istiyorum inş. selametle kalın..


Ebû Hureyre (r.a.) Resûlullah`ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Kuvvetli mü`min, Allah katında zayıf mü`minden daha hayırlı, (daha üstün) ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah`dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına birşey gelirse, ``Eğer (keşke) şöyle yapsaydım, şöyle olurdu!'' diye hayıflanıp durma. ``Allah`ın takdiri bu. O, ne dilerse yapar.'' de. Çünkü "eğer (keşke)" kelimesi, şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar."

İbni Abbas (r.a.), Resûlullah`ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "Bana (geçmiş) bütün ümmetler arzolunup gösterildi. Bir peygamber gördüm ki yanında (kendisine iman etmiş ancak) yedi sekiz kişi vardı. Bir (başka) peygamber gördüm onun da yanında bir iki adam vardı. Öyle bir peygamber de gördüm ki beraberinde tek bir kişi dahi yoktu. Derken uzaktan bana büyük bir karaltı gösterildi. Onları benim ümmetim sandım. Bana: "Bu, Musa Peygamber ile kavmidir. Sen ufka bak." denildi. Ufka bakınca büyük bir kalabalık gördüm. Bana: "Şimdi de öteki ufka bak." denildi. Orada da müthiş bir kalabalık vardı. "Bu senin ümmetindir. Onların arasında yetmiş bin kişi var ki hesapsız, azapsız Cennet`e gireceklerdir." denildi.
(Râvî der ki) Resûl-ü Ekrem (bu hitâbesinden) sonra kalktı evine girdi. Bunun üzerine (orada bulunan) cemaat, hesapsız ve azapsız Cennet`e girecek olan bu kişiler(in vasıfları) hakkında konuşmaya başladılar. Bazıları: "Onlar Resûlullah`ın ashâbı olsa gerek." dediler. Kimileri de: "Herhalde onlar İslâm devrinde doğmuş, Allah`a şirk koşmamış olanlardır." dediler ve (daha pekçok) ihtimaller ileri sürdüler. (Bu münâzarayı duyan Resûlullah) hemen onların yanına çıktı ve: "Ne hakkında dalmış konuşuyorsunuz?" diye sordu. Onlar da (münâzara mevzusunu) söylediler. Bunun üzerine Resûlullah: "Onlar büyü yapmayanlar, yaptırmayanlar; birşeyi uğursuz sayma fiilini yapmayanlar ve yalnıca Allah`a güvenenlerdir." buyurdu... (Buhârî ve Müslim rivâyet etmişlerdir.)

İbn-i Abbas (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah buyurdu ki: "Ya Rab! Yalnız senin hükmüne teslim oldum, yalnız sana iman ettim, yalnız sana tevekkül ettim, yalnız sana döndüm, yalnız senin için mücadeleye girdim. Ya Rab! Dalâlete düşmekten izzetine sığınırım, senden başka ilâh yok. Sen ölümsüz daimâ diri olansın. Oysa cinler ve insanlar ölümlüdür." (Buhârî ve Müslim rivâyet etmişlerdir.)

İbni Abbas (r.a.) şöyle demiştir: İbrahim (a.s.) ateşe atıldığı zaman "Hasbunallahu ve ni`mel vekîl (Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.)" dedi. Muhammed (s.av.) de onu söyledi. Şöyle ki: (Kendisine) "İnsanlar size karşı ordular hazırladılar, o halde onlardan korkun." dedikleri zaman, bu (söz) onların imanını artırdı ve: "Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir." dediler. (Buhârî ve Müslim rivâyet etmişlerdir.)
İbni Abbas (r.a.), gelen bir diğer rivâyete göre şöyle demiştir: İbrahim (a.s.) ateşe atıldığı zaman son sözü "Allah bana yeter. O, ne güzel vekildir." olmuştur.

Ebû Hureyre (r.a.) Resûlullah`ın şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Cennet`e bir takım kavimler girer ki, bunların gönülleri (rızıklarını aramada Allah`a tevekkül etmiş) kuşların gönülleri gibidir." (Yani tevekkül sahibidirler.) (Müslim rivâyet etmiştir.)

Ömer (r.a.) demiştir ki: Resûlullah`ın şöyle dediğini işittim: "Eğer siz Allah`a nasıl tevekkül etmek lazımsa öyle tevekkül etseniz; açlıktan karınları çekilmiş olduğu halde sabahleyin yuvalarından çıkan ve akşamları karınları doymuş olarak yuvalarına dönen kuşlara rızık verdiği gibi hiç şüphesiz size de rızık verirdi." (Tirmizî rivâyet etmiş ve hadis hasendir demiştir.)

Ebû Umâre el-Berâ b. Azib (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah buyurdu ki: "Ey filanca, yatağına girdiğinde: ``Allah`ım kendimi sana teslim ettim, yüzümü sana yönelttim, işimi sana bıraktım, senden ümitvâr olarak, azabından korkarak sırtımı sana dayadım. Senden sığınacak ve korunacak yer yine sanadır. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere iman ettim.'' de. Eğer o gece ölürsen iman üzere ölürsün. Eğer sabaha çıkarsan hayra ulaşırsın." (Buharî ve Müslim rivâyet etmişlerdir.)

Ebû Bekir (r.a.) şöyle demiştir: "Biz (Hicret esnasında) mağarada iken, başımız ucunda (bizi arayan) müşriklerin ayaklarına baktım da Resûlullah`a: ``Ey Allah`ın Resulu, birisi ayaklarına bakacak olsa muhakkak bizi görür.'' dedim. Bunun üzerine Resûlullah: ``Ey Ebû Bekir, üçüncüleri Allah olan iki kimse hakkında zannın (endişen) ne?'' buyurdu. (Buhârî ve Müslim rivâyet etmişlerdir.)35

Ümmü Seleme (r.a.)` dan rivâyet edilmiştir: Resûlullah evinden çıkarken şöyle derdi: "Bismillah. Allah`a tevekkül ettim. Allah`ım! Sapmaktan, saptırılmaktan; (senin yolundan) kaymaktan, kaydırılmaktan; zulüm yapmaktan, zulme uğramaktan; saygısızlık etmekten, bana karşı saygısızlık edilmesinden sana sığınırım." (Ebû Dâvud ve Tirmîzî rivâyet etmiştir.)36

Halid`in oğulları Habbe ve Sevâ (r.a.) anlatıyor: Resûlullah birşey tamir etmekte iken yanına girdik. O işte kendisine yardım ettik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Başlarınız kımıldadığı müddetçe rızık konusunda umutsuzluğa düşmeyin. Zîrâ insanı annesi kıpkızıl, üzerinde hiçbir şey olmadığı halde doğurur. Sonra Azîz ve Celîl olan Allah onu her çeşit rızıkla rızıklandırır."37

Amr Bin As (r.a.) anlatıyor: Resûlullah buyurdu ki: "Şüphesiz her vâdide Âdemoğlunun kalbinden bir parça bulunur (yani kalp herşeye karşı bir ilgi duyar). Öyleyse kimin kalbi bütün parçalara ilgi duyarsa, Allah onun hangi vâdide helâk olacağına hiç aldırmaz. Kim de Allah`a tevekkül ederse, kalbinin herşeye (ilgi kurarak dağılmasını önlemek için) Allah ona yeter.38

Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Kim insanların en şereflisi olmak isterse Allah`tan korksun. Kim insanların en güçlüsü olmak isterse Allah`a tevekkül etsin. Kim de insanların en zengini olmak isterse, kendi elindekinden çok Allah`ın nezdindekine bel bağlasın."39

Diğer bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Birşey istediğin zaman yalnız Allah`tan iste. Yardım dilediğin zaman Allah`tan dile. Şunu iyi bil ki bütün yaratılmışlar elbirliği ile sana bir menfaat bahşetmek isteseler, Allah`ın sana yazdığından daha fazlasını bağışlayamazlar. Yine yaratılmışların tümü elbirliği ile sana bir zarar vermek isteseler, Allah`ın sana takdir ettiğinden fazlasını yapamazlar."

Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Ey Ebû Hureyre! Allah`tan başka hiçbir şeye ümit bağlama. Allah`a tevekkül eyle. Bir arzun varsa Allah-ü Teâlâ Hazretleri`nden iste. Allah-ü Teâlâ`nın âdet-i ilâhiyyesi (işi, kânunu) şöyledir ki; herşeyi bir sebep altında yaratır. Bir iş için sebebine yapışmak ve sonra Allah-ü Teâlâ`nın yaratmasını beklemek lâzımdır. Tevekkül de bundan ibârettir."
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Tevekkül ve Teslimiyet

SELAMUN ALEYKUM..

RAHMAN RAZI OLSUN ABLA...RABBİMİZE TAM TESLİMİYETLE BAGLANMAK DUASI İLE..
 

gurbetten

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2006
Mesajlar
1,474
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Konum
ALMANYA/MANISA
RE: Tevekkül ve Teslimiyet

ALLAH RAZI OLSUN KARDE$IM DÖKTÜGÜN EMEGIN KAR$ILIGINI AHIRETTE AL INSALLAH
ELINE SAGLIKB)
 

evindar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2006
Mesajlar
1,413
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Tevekkül ve Teslimiyet

selamünaleyküm ~nigdeli, ~fevzisultansu , ~aliye_aliye, ~m_muaz , ~gurbetten kardeşlerim,

Rabbimiz hepinizden razı olur inşaALLAH.

selamünaleyküm



Ümmü Seleme (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) evinden çıktığı zaman şu duayı okurdu: "Allah'ın adıyla Allah'a tevekkül ettim. Allahım! zillete düşmekten, dalâlete düşmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş olmasından sana sığınırız".​
 

fatma_tuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Mar 2007
Mesajlar
145
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
RE: Tevekkül ve Teslimiyet

S.A. ALLAH RAZI OLSUN EMEĞİNİZE SAĞLIK
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt