Tevbe, müminin sıfatıdır. Her mükellef olan insanın Allah-u
Zülcelale karşı tevbe etmesi farz-ı ayndır. Onun için Allah-u
Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: Gerçekten Allah
çokça tevbe edenleri ve güzelce temizlenenleri sever. (Bakara;
222) Tevbenin misali şuna benzer; bir kimse nasıl vücuduna bir
zehir girdiği zaman, o zehiri kusmak suretiyle vücudundan atmaya
çalışırsa; Allah-u Zülcelale karşı yapmış olduğu hata ve günahların
affedilmesi için de tevbe etmelidir. İhlaslı bir kalple yapılan
tevbe, bütün ötülükler için panzehirdir.
İnsan tevbe etmekle, Allah-u Zülcelali sevindirir, en büyük
düşmanı olan şeytanı da kahreder. Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadis-
i şerifte şöyle buyurmuştur: Kulunun tevbesi ile Allah-u
Zülcelalin hoşnut olması (ve ferahlanması); bir kişinin yiyecek ve
içeceği deve üzerinde ıssız bir çölde giderken devesini elinden
kaçırması ve bulmaktan umudunu kesip, üzüntülü bir şekilde bir ağacın
altına gelerek yan üstü yatarken; tam bu esnada devesini yanı başında
görmesi üzerine, hayvanın yularından yapışarak ve aşırı sevincinden
şaşırarak duyduğu sevinçten daha fazladır. (Buhari, Müslim)
İşte tevbe de insan için böyle kurtarıcı ve kıymetli bir ameldir.
Onun için kendimizi bu kıymetli olan amelden mahrum etmememiz ve
düşmanımız olan şeytanı kahredip, Allah-u Zülcelali sevindirmemiz
lazımdır. Bütün bunlara rağmen bazı kimseler: Tevbe bana lazım
mıdır? Ben ne yaptım ki tevbe edeyim? diyorlar. Peki onlara şöyle
bir soru soralım: Bizim peygamberimiz ne günah işlemişti ki tevbe
ediyordu? O, günahtan masum olduğu halde; bir hadis-i şerifte: Ey
insanlar! Allaha tevbe edin ve Ondan bağışlanma dileyin. Doğrusu
ben, günde yüz sefer tevbe ediyorum, siz de Allaha tevbe edin.
(Müslim, Ebu Davud) diye ümmetini tevbeye çağıran Peygamber Efendimiz
(SAV) in sünnetine uymayan kimse, nasıl ben Allah-u Zülcelali
seviyorum ve Peygamber Efendimiz (SAV) in ümmetindenim ve onun
mutabatını yapıyorum, diyebilir?
İnsanın bunları diyebilmesi için biraz yüzünün olması lazımdır.
Allah-u Zülcelalin ve Peygamber Efendimiz (SAV) in huzuruna beyaz
bir yüzle çıkabilmek için emirlerini yerine getirmek lazımdır. Çünkü
Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: De ki! Eğer
Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmran;
31)
Günahların hepsi, manevi olarak birer pisliktir. Her günah
kalbin üzerine siyah bir nokta olarak konar. Bu siyah noktaları tevbe
ile temizlemek gerekir. Tevbe insanın hem dünyası, hem de ahireti
için bir kurtuluş kapısıdır. Çünkü Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i
kerimede şöyle buyurmuştur: Kim tevbe etmezse, onlar zalimlerin tâ
kendileridir. (Hucurat; 11)
Onun için herkes tevbe etmede acele etmelidir. Çünkü ölüm insana
çok yakındır. Tevbenin bizim dinimizde çok önemli bir yeri vardır.
Mümin, kendisini ancak tevbenin kurtaracağını bilmeli ve tevbe
ettiği zaman büyük bir sevinç duymalıdır.
Yukarıda dediğim gibi, tevbe müminlerin sıfatıdır. Allah-u
Zülcelal Kuran-ı Azimüşşanda tevbe eden müminleri methederek şöyle
buyurmuştur: Onlar bir kötülük yaptıkları zaman yada nefislerine
zulmettikleri zaman, Allahı hatırlarlar. Ve hemen günahlarının
bağışlanmasını dilerler. Ve kimdir Allah-u Teâlâdan başka günahları
mağfiret eden? Onlar, yaptıkları kötülükte bile-bile ısrar etmezler.
(Al-i İmran; 135)
Günahlar çirkin ve sonu ateştir. Bu çirkin olan ve sahibini
ateşe götüren günahlardan kurtulmanın çaresi tevbedir. Allah-u
Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: Ve şüphe yok ki
Bende tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yola giden
kimseyi bağışlarım. (Taha; 82)
Tabii şeytanda görevini yaparak insanları Allah-u Zülcelale
karşı tevbe etmekten geri bırakmak için gayret sarfetmektedir. İnsan
bir günah işlediği zaman şeytan: Sen Allaha asi oldun. Artık senin
tevbeni kabul etmez der. Tevbe edeceği zaman: Eğer tevbe eder,
sonrada günah işlersen, Allah seni daha şiddetli cezalandırır der.
Tevbe ettiği zamanda:
Bir defa günah işlemekle bir şey olmaz. Yine tevbe edersin
diyerek yine günaha düşürmeye çalışır. Onun bu hilelerine aldanmadan,
Allah-u Zülcelale karşı daima tevbe etmemiz; nefsimize mağlup
olduğumuz zaman da: ...Zaten günahları Allahtan başka kim
bağışlayabilir ki? (Ali İmran; 135) ayetini hatırlayarak tevbeye
sarılıp şeytanı kahretmemiz lazımdır.
Halk arasında bilinen ve yapılan üç türlü tevbe vardır.
Bunlar:
1. Yapmış olduğumuz günahlardan dolayı kendi kendimize yaptığımız
tevbedir.
2. Camilerde ve sohbet meclislerinde, bir hocanın beraberce
tekrarlatarak yaptırdığı tevbedir.
3. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in varisleri
olan kimselerin yanına gidip, Allah-u Zülcelale karşı o zatları
tevbe ettiğimize dair şahit tutarak yaptığımız tevbedir.
Bir kimse, sâlihlerin ve Peygamber Efendimiz (SAV)'in
varislerinin yanına giderek Allah-u Zülcelale tevbe ettiği zaman; O
salih ve âlim kişinin Peygamber Efendimiz (SAV)in manevi varisi
olması ve Peygamber Efendimiz (SAV)den bu güne bir zincirin
halkaları gibi irşad vazifesi için görevli olması nedeniyle tevbe
eden kişi bir daha eski günahların üzerine dönmeme gayreti ve kuvveti
kazanır ve ibadet ve taate sarılarak Allah-u Zülcelalin rızasını
kazanmaya çalışır.
Bir kimse tevbe ettikten sonra:
-Dilini boş ve lüzumsuz sözlerden, gıybet, yalan ve koğuculuktan
muhafaza ederse;
-Kalbinde herhangi bir kimseye karşı kin, düşmanlık, kıskançlık veya
riya, kibir, kendini beğenme gibi hastalıklar kaybolmaya başlamışsa;
-Kötü kimselerden uzaklaşmaya başlamışsa;
-Allah-u Zülcelalin emir ve nehiylerinin üzerinde gayret
gösteriyorsa tevbesi kabul olmuş demektir.
Bir insanın karşısına bir kişi çıkıpta: Allah-u Zülcelale
karşı tevbe etmek lazımdır diyerek, buraya kadar anlattığımız
bilgilerden bahsederek onu tevbeye davet ederse, iyi bilsin ki o kişi
iyi bir kimsedir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir kimse için hayır murad
ederse, iyi insanları karşısına çıkarıp kendi yoluna davet eder.
Bu güne kadar tevbenin ne olduğunu ve insana nasıl bir menfaat
verdiğini bilmeyen kardeşlerimiz, inşaallah bu bilgileri öğrendikten
sonra, kendilerine en menfaatli olacak şekilde tevbe etmelidirler.
Çünkü insanı Allah-u Zülcelale sevdiren ve onu cennete müstehak eden
şeyde tevbedir.
Allah-u Zülcelal bize ve bütün mümin kardeşlerimize pişman
olmuş samimi bir kalple tevbe etmeyi nasip etsin. Amin!
Kaynak:www.konyevi.net/yeni
Zülcelale karşı tevbe etmesi farz-ı ayndır. Onun için Allah-u
Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: Gerçekten Allah
çokça tevbe edenleri ve güzelce temizlenenleri sever. (Bakara;
222) Tevbenin misali şuna benzer; bir kimse nasıl vücuduna bir
zehir girdiği zaman, o zehiri kusmak suretiyle vücudundan atmaya
çalışırsa; Allah-u Zülcelale karşı yapmış olduğu hata ve günahların
affedilmesi için de tevbe etmelidir. İhlaslı bir kalple yapılan
tevbe, bütün ötülükler için panzehirdir.
İnsan tevbe etmekle, Allah-u Zülcelali sevindirir, en büyük
düşmanı olan şeytanı da kahreder. Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadis-
i şerifte şöyle buyurmuştur: Kulunun tevbesi ile Allah-u
Zülcelalin hoşnut olması (ve ferahlanması); bir kişinin yiyecek ve
içeceği deve üzerinde ıssız bir çölde giderken devesini elinden
kaçırması ve bulmaktan umudunu kesip, üzüntülü bir şekilde bir ağacın
altına gelerek yan üstü yatarken; tam bu esnada devesini yanı başında
görmesi üzerine, hayvanın yularından yapışarak ve aşırı sevincinden
şaşırarak duyduğu sevinçten daha fazladır. (Buhari, Müslim)
İşte tevbe de insan için böyle kurtarıcı ve kıymetli bir ameldir.
Onun için kendimizi bu kıymetli olan amelden mahrum etmememiz ve
düşmanımız olan şeytanı kahredip, Allah-u Zülcelali sevindirmemiz
lazımdır. Bütün bunlara rağmen bazı kimseler: Tevbe bana lazım
mıdır? Ben ne yaptım ki tevbe edeyim? diyorlar. Peki onlara şöyle
bir soru soralım: Bizim peygamberimiz ne günah işlemişti ki tevbe
ediyordu? O, günahtan masum olduğu halde; bir hadis-i şerifte: Ey
insanlar! Allaha tevbe edin ve Ondan bağışlanma dileyin. Doğrusu
ben, günde yüz sefer tevbe ediyorum, siz de Allaha tevbe edin.
(Müslim, Ebu Davud) diye ümmetini tevbeye çağıran Peygamber Efendimiz
(SAV) in sünnetine uymayan kimse, nasıl ben Allah-u Zülcelali
seviyorum ve Peygamber Efendimiz (SAV) in ümmetindenim ve onun
mutabatını yapıyorum, diyebilir?
İnsanın bunları diyebilmesi için biraz yüzünün olması lazımdır.
Allah-u Zülcelalin ve Peygamber Efendimiz (SAV) in huzuruna beyaz
bir yüzle çıkabilmek için emirlerini yerine getirmek lazımdır. Çünkü
Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: De ki! Eğer
Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmran;
31)
Günahların hepsi, manevi olarak birer pisliktir. Her günah
kalbin üzerine siyah bir nokta olarak konar. Bu siyah noktaları tevbe
ile temizlemek gerekir. Tevbe insanın hem dünyası, hem de ahireti
için bir kurtuluş kapısıdır. Çünkü Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i
kerimede şöyle buyurmuştur: Kim tevbe etmezse, onlar zalimlerin tâ
kendileridir. (Hucurat; 11)
Onun için herkes tevbe etmede acele etmelidir. Çünkü ölüm insana
çok yakındır. Tevbenin bizim dinimizde çok önemli bir yeri vardır.
Mümin, kendisini ancak tevbenin kurtaracağını bilmeli ve tevbe
ettiği zaman büyük bir sevinç duymalıdır.
Yukarıda dediğim gibi, tevbe müminlerin sıfatıdır. Allah-u
Zülcelal Kuran-ı Azimüşşanda tevbe eden müminleri methederek şöyle
buyurmuştur: Onlar bir kötülük yaptıkları zaman yada nefislerine
zulmettikleri zaman, Allahı hatırlarlar. Ve hemen günahlarının
bağışlanmasını dilerler. Ve kimdir Allah-u Teâlâdan başka günahları
mağfiret eden? Onlar, yaptıkları kötülükte bile-bile ısrar etmezler.
(Al-i İmran; 135)
Günahlar çirkin ve sonu ateştir. Bu çirkin olan ve sahibini
ateşe götüren günahlardan kurtulmanın çaresi tevbedir. Allah-u
Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: Ve şüphe yok ki
Bende tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yola giden
kimseyi bağışlarım. (Taha; 82)
Tabii şeytanda görevini yaparak insanları Allah-u Zülcelale
karşı tevbe etmekten geri bırakmak için gayret sarfetmektedir. İnsan
bir günah işlediği zaman şeytan: Sen Allaha asi oldun. Artık senin
tevbeni kabul etmez der. Tevbe edeceği zaman: Eğer tevbe eder,
sonrada günah işlersen, Allah seni daha şiddetli cezalandırır der.
Tevbe ettiği zamanda:
Bir defa günah işlemekle bir şey olmaz. Yine tevbe edersin
diyerek yine günaha düşürmeye çalışır. Onun bu hilelerine aldanmadan,
Allah-u Zülcelale karşı daima tevbe etmemiz; nefsimize mağlup
olduğumuz zaman da: ...Zaten günahları Allahtan başka kim
bağışlayabilir ki? (Ali İmran; 135) ayetini hatırlayarak tevbeye
sarılıp şeytanı kahretmemiz lazımdır.
Halk arasında bilinen ve yapılan üç türlü tevbe vardır.
Bunlar:
1. Yapmış olduğumuz günahlardan dolayı kendi kendimize yaptığımız
tevbedir.
2. Camilerde ve sohbet meclislerinde, bir hocanın beraberce
tekrarlatarak yaptırdığı tevbedir.
3. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in varisleri
olan kimselerin yanına gidip, Allah-u Zülcelale karşı o zatları
tevbe ettiğimize dair şahit tutarak yaptığımız tevbedir.
Bir kimse, sâlihlerin ve Peygamber Efendimiz (SAV)'in
varislerinin yanına giderek Allah-u Zülcelale tevbe ettiği zaman; O
salih ve âlim kişinin Peygamber Efendimiz (SAV)in manevi varisi
olması ve Peygamber Efendimiz (SAV)den bu güne bir zincirin
halkaları gibi irşad vazifesi için görevli olması nedeniyle tevbe
eden kişi bir daha eski günahların üzerine dönmeme gayreti ve kuvveti
kazanır ve ibadet ve taate sarılarak Allah-u Zülcelalin rızasını
kazanmaya çalışır.
Bir kimse tevbe ettikten sonra:
-Dilini boş ve lüzumsuz sözlerden, gıybet, yalan ve koğuculuktan
muhafaza ederse;
-Kalbinde herhangi bir kimseye karşı kin, düşmanlık, kıskançlık veya
riya, kibir, kendini beğenme gibi hastalıklar kaybolmaya başlamışsa;
-Kötü kimselerden uzaklaşmaya başlamışsa;
-Allah-u Zülcelalin emir ve nehiylerinin üzerinde gayret
gösteriyorsa tevbesi kabul olmuş demektir.
Bir insanın karşısına bir kişi çıkıpta: Allah-u Zülcelale
karşı tevbe etmek lazımdır diyerek, buraya kadar anlattığımız
bilgilerden bahsederek onu tevbeye davet ederse, iyi bilsin ki o kişi
iyi bir kimsedir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir kimse için hayır murad
ederse, iyi insanları karşısına çıkarıp kendi yoluna davet eder.
Bu güne kadar tevbenin ne olduğunu ve insana nasıl bir menfaat
verdiğini bilmeyen kardeşlerimiz, inşaallah bu bilgileri öğrendikten
sonra, kendilerine en menfaatli olacak şekilde tevbe etmelidirler.
Çünkü insanı Allah-u Zülcelale sevdiren ve onu cennete müstehak eden
şeyde tevbedir.
Allah-u Zülcelal bize ve bütün mümin kardeşlerimize pişman
olmuş samimi bir kalple tevbe etmeyi nasip etsin. Amin!
Kaynak:www.konyevi.net/yeni