TEVAZU
Tevazu, yüksek hasletlerle bezendiğini halde insanın, başkalarının hasletini kendisininkilerden üstün görmesi ve göstermesidir.
Tevazu, kulun yüceliğini artırır. Tevazu, müminin hali, hakiki birliğin tam anlamıdır. Tevazu, manevî hasletlerin yücesi, kemal hazinesinin incisidir. Allah'ın Resulü, resullerin serveri, ins ve cin peygamberi, peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz: "Men tevazaa rafaahullah-Tevazû ediniz ki Allah da sizin mertebenizi yükseltsin" buyurarak bizlere bu hakikati duyurmuşlardır.
Daha ziyade devlet ve hükümet erbabına tevazu etmek münasip olur. Ziyade rif'ate onlar daha münasiptir. İnsan tevazu ile rahmeti hakka erişir. Gurur, insanların kurdu, tevazu ziynetidir. Ekin tarlalarında başları dik duran başaklar, içi boş olan başaklardır. Cemiyet İçinde sert adamlar, başları gökte dolaşanlar, mağrurlar ve kafalarının İçi boş olan cahillerdir.
Tevazu, mevkileri yüce adamlar tarafından gösterilmesi iyidir.
Fakat aşağı bir adam tevazu ederse bu, zaten onun huyudur..
Ali Resul Muhammed Ibni Hasan (RA) Harun Reşid'in meclisine geldi. Halife, riayetleri hususunda aşırı tevazu gösterdi. Havastan birisi Harun Reşid'e "Tevazu, bu dereceye erişecek olursa heybetinize noksanlık gelir. Hilafetin namusuna ziyan erişir" dedi. Harun Reşid cevaben: "O heybet ki, tevazu İle zail ola, zevale ermeğe layıktır" buyurdular.
İbni Semmak Hazretleri Isa bin Musa'ya "Mütevazi oluşun, şerefini gösterir, Tevazûa devam etmek sureti ile şerefini arttırır" demiştir.
Abdülmelİk bin Mervan da: "İnsanların en faziletlisi, mevki sahibi iken mütevazı, kudretli iken zahid, kuvvetli iken insaflı olanlardır" demektedir.
Allah-u Teâlâ Üzeyİr'e de (AS) şöyle vahyetmiştir: "Benden, seni avamın ağzında çiğnenen bir sakız gibi yapmamı talep etmedikçe, seni nezdimde mütevazilerden yazmam".
Peygamberlerin Efendisi bir şey satın alır ve bizzat evine taşırdı. Arkadaşı ona:
-Müsaade buyurun ben taşıyayım, dediğinde; Efendimiz şöyle buyuru-yordu:
-Eşyayı sahibinin taşıması daha doğrudur.
Melik Nasır bin Ahmed, oğluna yazmış olduğu vasiyetnamesinde demiştir ki:
Ey oğlum! Sana bildiririm ki; Emirliğinin devam ve sebâtınî İstersen ve sana verdiğim mülkün sende kalmasını arzu ediyorsan, hazinelere ve askerlere itimat etme, tevazu ve cömertlik üzere ol. Bu ikisi tuzaktır: Halkın hatırını ve büyüklerin kalplerini tutup onları bendeyler. Serveri Kâinatın "Seyyidil kavmi hadimühüm - Bir kavmin ulusu, başı, onlara hizmet eden kimsedir" buyurdukları hadis dahi bu manayı bildirir. Her kimse ile tevazu üzere olasın. Onun gönlü sana ram olur. Bil ki insan ile kulluk melekesi bulur İsen onun seyyidi olursun.
Nasıl ki tohum, toprağın altına girmeden, toprağın üstünde boy atıp yükselmez. Bunun gibi insan da, tevazu ile aşağıya inmedikçe layık olduğu makam ve mevkiye erişemez. Cenâb-ı Hakk, Hud suresi âyet 123 de mealen: "Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. Öyleyse O'na kulluk et, O'na güven, Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir" buyuruyor. Sevgili Peygamberimiz de bir hadisi şeriflerinde "Mütevazı olmadıkça zahit olamazsınız" buyurdu.
Tevazu, yüksek hasletlerle bezendiğini halde insanın, başkalarının hasletini kendisininkilerden üstün görmesi ve göstermesidir.
Tevazu, kulun yüceliğini artırır. Tevazu, müminin hali, hakiki birliğin tam anlamıdır. Tevazu, manevî hasletlerin yücesi, kemal hazinesinin incisidir. Allah'ın Resulü, resullerin serveri, ins ve cin peygamberi, peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz: "Men tevazaa rafaahullah-Tevazû ediniz ki Allah da sizin mertebenizi yükseltsin" buyurarak bizlere bu hakikati duyurmuşlardır.
Daha ziyade devlet ve hükümet erbabına tevazu etmek münasip olur. Ziyade rif'ate onlar daha münasiptir. İnsan tevazu ile rahmeti hakka erişir. Gurur, insanların kurdu, tevazu ziynetidir. Ekin tarlalarında başları dik duran başaklar, içi boş olan başaklardır. Cemiyet İçinde sert adamlar, başları gökte dolaşanlar, mağrurlar ve kafalarının İçi boş olan cahillerdir.
Tevazu, mevkileri yüce adamlar tarafından gösterilmesi iyidir.
Fakat aşağı bir adam tevazu ederse bu, zaten onun huyudur..
Ali Resul Muhammed Ibni Hasan (RA) Harun Reşid'in meclisine geldi. Halife, riayetleri hususunda aşırı tevazu gösterdi. Havastan birisi Harun Reşid'e "Tevazu, bu dereceye erişecek olursa heybetinize noksanlık gelir. Hilafetin namusuna ziyan erişir" dedi. Harun Reşid cevaben: "O heybet ki, tevazu İle zail ola, zevale ermeğe layıktır" buyurdular.
İbni Semmak Hazretleri Isa bin Musa'ya "Mütevazi oluşun, şerefini gösterir, Tevazûa devam etmek sureti ile şerefini arttırır" demiştir.
Abdülmelİk bin Mervan da: "İnsanların en faziletlisi, mevki sahibi iken mütevazı, kudretli iken zahid, kuvvetli iken insaflı olanlardır" demektedir.
Allah-u Teâlâ Üzeyİr'e de (AS) şöyle vahyetmiştir: "Benden, seni avamın ağzında çiğnenen bir sakız gibi yapmamı talep etmedikçe, seni nezdimde mütevazilerden yazmam".
Peygamberlerin Efendisi bir şey satın alır ve bizzat evine taşırdı. Arkadaşı ona:
-Müsaade buyurun ben taşıyayım, dediğinde; Efendimiz şöyle buyuru-yordu:
-Eşyayı sahibinin taşıması daha doğrudur.
Melik Nasır bin Ahmed, oğluna yazmış olduğu vasiyetnamesinde demiştir ki:
Ey oğlum! Sana bildiririm ki; Emirliğinin devam ve sebâtınî İstersen ve sana verdiğim mülkün sende kalmasını arzu ediyorsan, hazinelere ve askerlere itimat etme, tevazu ve cömertlik üzere ol. Bu ikisi tuzaktır: Halkın hatırını ve büyüklerin kalplerini tutup onları bendeyler. Serveri Kâinatın "Seyyidil kavmi hadimühüm - Bir kavmin ulusu, başı, onlara hizmet eden kimsedir" buyurdukları hadis dahi bu manayı bildirir. Her kimse ile tevazu üzere olasın. Onun gönlü sana ram olur. Bil ki insan ile kulluk melekesi bulur İsen onun seyyidi olursun.
Nasıl ki tohum, toprağın altına girmeden, toprağın üstünde boy atıp yükselmez. Bunun gibi insan da, tevazu ile aşağıya inmedikçe layık olduğu makam ve mevkiye erişemez. Cenâb-ı Hakk, Hud suresi âyet 123 de mealen: "Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. Öyleyse O'na kulluk et, O'na güven, Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir" buyuruyor. Sevgili Peygamberimiz de bir hadisi şeriflerinde "Mütevazı olmadıkça zahit olamazsınız" buyurdu.