İnsanoğlunun yerine getirmesi gereken en önemli görevi, kendisini yaratan varlığa iman ile O'nun buyrukları doğrultusunda kendi nefsini olgunlaştırarak İmanını Kemal mertebesine çıkarmaktır. O kemalat ile kişi, artık nefsinin tüm kötü huylarından vaz geçmiş bir hale gelir. Çünkü kamil olmayan herşey noksandır. Noksan olan herşeyde, mutlak surette kişiye ve çevresine fayda vermez, versede bu fayda geçici ve hertürlü saldırıya karşı savunmasız olur. Bu kemalata ulaşmada çok çeşitli metodlar kullanılmıştır. Mutasavvıflar bir kişinin kemalata ulaşmasında şu dört aşamayı olmazsa olmaz görmüşlerdir: Dünyayı terk, ukbayı terk, nefsi terk, terki terk.... Hepsini tek tek ele alalım: DÜNYA'yı Terk; İnsanın önündeki en büyük engel, dünyadır. Zira dünya nimetlerine aşırı meyil kişiyi bu nimetleri kazanma doğrultusunda olur olmaz yollara itmekte ve doğru ile yanlışı birbirine karıştırmaktadır. Dünya nimetleri her kişinin istifadesi için yaratılmıştır. Fakat kişi bunlardan istifadede haddi aşmamalı, istifade edilmesi gereken miktarın fazlası için uğraş vermemelidir. Ayrıca, inancının gereği olan işlerin önüne koymamalıdır. Din ve Dünyayı birbirinden ayrı görmemelidir. Zira din dünyada yaşanan bir olgudur. Mesela bir inanan, Allah'a ve kullara olan sorumluluklarını yerine getirme aşamasında önüne çıkan dünya nimetlerini kazanmak için mevcut sorumluluklarını terk edemez. Şayet terk ederse, zalim olur, yoldan çıkar, adaleti yıkar. Bu sebepledir ki Dünya nimetleri, zerre miktar hiçbir sorumluluğun yerine getirilmesinden önemli değildir. Dünya nimetleri geçicidir, sonludur. Ahiret ise bakidir. Akıllı olan kişi, sonlu olan değil, baki olan menfaatlerin peşinde koşar....İkincisi UKBA'yı terk. Burası ilginçtir ki, ukba ahirettir. Bir insan ahireti nasıl terk edebilir? Şöyle: Dünya nimetlerini terk eden kişi aslen bu terki Ahiret nimetleri, oradaki hesap gününde rezil rüsvay olmamak için ve ceza yerine mükafat ile karşılaşmak için yapar. Bu doğaldır. Fakat Dünya nimetlerinden terk ile oluşmaya başlayan kamil bir iman sahibi olmak isteyen kişi, Allah'ın emir ve yasaklarına riayeti sadece O'nun cezasından korktuğu için veya mükafatına nail olmak istediği için yapmamalıdır. O'nun asıl niyeti Allah'ın hoşnutluğu olmalıdır. Yapılan bir iyi iş tamamen ALLAH'ın rızası için yapılmalı, sonucu düşünülmemelidir. Bu gibi kişiler için önemli olan Mevla Teala'nın kendilerine vereceği mükafattan ziyade O'nun rızasıdır ki, iyi düşünülürse en büyük mükafat ve kabulün Rıza olunan bir kul olduğu mükafattır. Aynı şekilde yapılan kötü bir işin sonucu olan cezadan ziyade, asıl korkutucu ve utanılacak olan şey, Mevla Teala'nın bu çirkin işten dolayı rahatsızlığıdır. Nitekim makbul kişi, sevdiğini üzmeyen ve sevgisini her yönü ile ifade edendir. Bu kişiler için önemli olan asıl mesele, Ahirette Mevla Teala'nın "Ey kulum ne için bu yanlışı yaptın" suali ile karşılaşmamaktır. Onlar bu suali ve bu utancı, sonsuz bir azaba eşdeğer tutarlar. Sonunda ceza olmasada.... Kamil iman sahiblerinin esas sevinçleri ve mükafatları Rab'lerinin onlara "Ne kadar güzel bir iş yaptın" nidası olur ki bu nida tüm cennet nimetlerinden evladır..... O'nun içindir ki bir kişi Kamil bir iman ile müşerref olmak istiyorsa her işini sadece Allah rızası için ve ona uygun yapmalı, sonucunu ikinci plana bırakmalıdır.... Üçüncü aşama ise NEFS'i Terk'tir. Kişi Dünya nimetlerini ve Ukba nimetlerini terk ile İmanını Kemal mertebesine ulaştırmda Nefsin kötü istek ve arzularından tamamen kurtulamaz. Her an o mücadele devam eder. Buradaki nefsi arzuların terki, haram olan meseleler değil de, daha ziyade mübah olan meselelerdir. Bu kişiler, kişiye ahirette fayda sağlamayacak her türlü uğraşlardan da uzak dururlar. Faydalı ve rızaya uygun işlerle geçirilmesi gereken pek kıymetli zamanlarını, boş işler ile, malayani meselelerle doldurmazlar. İştahlarını Allah'ın rızasına uygun meseleler de kullanırlar. Nefsin ve Şeytanın süslediği boş işleri yapmaktan şiddetle kaçınırlar. Zira boşa geçirilen her bir an, o zaman diliminde kötülük yapılmasa bile iyi bir iş yapılmadığı için zarardır. İşte Nefsi Terk, nefsin boş işleri arzusunu yerine getirmemektir.... Dördüncü Mesele, TERK'i TERK'tir... Üç aşamadaki kişinin nefsani tüm arzularından kaynaklanan hususları terk eden kişi için artık son bir engel kalmıştır ki O'da Terk ettiklerini Terk etmektir. Bir Örnekle açıklayalım... İbrahim Ethem Hazretleri, malum Sultanlığı bırakmış bir kişidir. Bir gün Mürşidi bir talebesini ona gönderir. Talebeye , "İbrahim Ethem'e git, Ona nefsinin ağırına gidecek sözler söyle, kızdır. Taki O'ndan bir cevab alıncaya kadar. Ve aldığın cevabını bana bildir" der. Talebe, İbrahim Ethem Hazretlerinin yanına gider, ve Onunla sohbete başlar. İlerleyen safhalarda onu kızdırmaya, nefsinin ağırına gidecek sözler söylemeye başlar. İbrahim Ethem Hazretleri bu sözlere hiç kızmaz. En sonunda derki: "Ey Derviş, sen ne dersin? Biz buralara Sultanlığı bıraktıkta geldik. Senin bu sözlerin bana dokunmaz...." Derviş, Mürşid'in yanına gider ve olanları anlatır. Mürşid der ki: "Demekki İbrahim Daha Terk ettiği Sultanlığı unutamadı!"... Evet, buradan anlaşılacağı gibi mesele, tüm terk edilen makamlar, mevkiler, kötü hasletleri terk etmek meselesi değildir. Mesele bunları terk edip, terk ettiğinide terk etmektir. Kişi terk ettiği tüm işleri tamamen unutmadıkça tam manası ile kamil olan bir İman ve Ahlak'a kavuşamaz. Kamil iman, terk edilen meseleleri terk ettiğini dahi terk etmektir. Nekadar ilginç ve zor meseledir. Ve iyi düşünülürse, bu makama çıkan kişilerin nasıl kuvvetli, nekadar mükemmel bir teslimiyetle iman ettikleri anlaşılır. O'nun içindir ki, kişi Dünya hayatında nekadar Rızaullah'a aykırı hal ve hareket varsa bunları terk etmeli. Terk ettiği tüm meseleleride artık görmemeli. Bunları terk etmeyi marifetten saymamalıdır. Kişi nezaman bu dört meseleyi iyi anlar, idrak eder ve uygular ise, ancak o zaman tam manası ile Kamil ve yıkılmaz bir imana sahib olabilir. Hertürlü riya, ucub, kibir ve tüm kötü hasletlerden muhafaza olunabilir. Aksi takdirde her an tehlikededir. Şeytan ve nefsin hilelerine karşı tam manası ile korunmalı değildir. Onun içindir ki akıllı insan, Kendini bu kamil İman kalesinin içine atmalı, İmanını bu dereceye kavuşturabilmek için yoğun çaba sarfetmelidir.... Mevlam anlamak nasib etsin. Allah'u Teala tüm İnsanlara Kamil bir İman nasib etsin. Hertürlü çirkinlik, sapkınlık ve kötülükten korusun. Her nerede ne kadar zorda olan insan varsa yardım etsin. Bu yardımlara bizleri vesile etsin. Herbirirmizin ihtiyaçlarını görsün. Mevla Tealanın Selamı, Rahmeti ve Bereketi üzerinize olsun.... :a35::a35::a35: