Temizlik ayetleri mi? Temizlik ürünleri mi?
Ebubekir Oy
Medya, hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğu müddetçe, medya üzerinden izleyicileri hakkında fikir sahibi olmak bundan böyle hiç de zor olmayacaktır. Hatta medya üzerinden genellemelere gitmek de artık yanıltıcı olmamaktadır. Hikmetli söz söylemekte mahir atalarımızın “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü misali “bana izlediğin programı söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diyebilmek için belli merhaleler kat etmeye dahi hacet yoktur. Medyanın ahlakını bozması ile toplumun ahlakının bozulması aynı paralelde vuku bulmuştur.
Görmek isteyen için her şey gün ışığı gibi ortadadır.
Sözünü etmeye çalıştığım, ne her gün bir yenisi çıkan diziler ne de kanalın reytingi ve gsm operatörleri dışında kimseye bir faydası olmayan yarışmalardır. Söz konusu; Cenab-ı Hakk’ın emri sonucu ortaya çıkan binlerce yıllık temizlik alışkanlıklarımızı, kapitalizmin ilahı reklâmların ne hale getirdiğidir.
Reklâmlara girmeden evvel İslam’ın temizliğe ne kadar önem verdiğinin altını çizmekte fayda var. Çünkü temizliğe hiçbir din, İslamiyet’te olduğu kadar genişçe yer vermez. İlk inen ayetlerden birinin “elbiseni tertemiz tut” olması ve Peygamber efendimizin “temizlik imanın yarısıdır” hadisi bu konuda daha fazla söz söylemeye gerek kalmadığını göstermektedir. Bununla birlikte temizlikle ilgili hususlar oldukça detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Mesela hadislere baktığımızda diş temizliğinden, yemekten önce ve sonra el yıkamaya, tırnak kesmeden taharete kadar birçok konuda Müslümanlara temizlik konusunda teferruatlı bir şekilde yol gösterilmektedir.
Kaynaklar, Batılılara temizlik alışkanlığının biz Müslümanlardan geçtiğini yazmaktadır. Su ve sabunla münasebet kurmalarının Müslümanlarla ilişki kurduktan sonra başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun ezber bir cümle olduğunu düşünenleri yüzyıllarca geriye götürmeden, günümüzden bir örnekle hala temizliğe dair bizden öğrenecekleri bir şeyleri olduğunu söyleyebilirim. Avrupa’daki Türklere yayın yapan televizyonlarda dönen bir reklâm, temizlik alışkanlıklarını ayan beyan gözler önüne seriyor. Reklâmda, Batılıların tuvaletlerinde temizlenmek için su bulunmadığından, klozetlere su bağlayan bir ürün pazarlanıyor. Aklıselim sahibi herkes bilir ki, temizlik ancak su ile olur. Başka bir şey ise pisliği kapamak veya yayıp yoğunluğunu azaltmaktan başka bir işe yaramaz.
Temizlik ürünlerinin tanıtımı yapılan Batı yapımı reklâmların dublajlı ve yerli taklitlerine nazar eylediğimiz zaman ayetler ve ürünler arasında bir tercih yarmak gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Reklâmlardaki evler pislik içindedir. Mutfaklarında sanki günlerce hiç temizlik yapılmamıştır. Yemek artıkları günlerce muhafaza edilmiş, ocaktaki taşan ve dökülen yemekler neredeyse yıllanmış ve ocakla bütünleşmiştir. Temizlenmek için girdikleri banyoyu pislik götürmekte, ortalık kireç ve pas doludur. Evin zemini de buralardan farksız değildir. Elektrik düğmelerine varana kadar her yer pislik içindedir. Sahi, hiçbirimizin evine benzemiyor değil mi? Zira hiçbir Müslüman evinin o kadar kirlenmesine müsaade etmez.
Reklâmlardaki evlerin ne kadar pis olduğunun yanında önemli bir ayrıntı var. Evi pislik içinde olan ve temizlemeye çalışan kadın, genellikle siyah beyaz görüntü içinde başörtüsü olan bir kadındır. Oysa söz konusu ürünü kullanan kadın, en zor lekeleri bile tek harekette çıkaran ve evini tertemiz yapan makyajı muntazam yapılmış alımlı bir kadındır. Ancak belirtmek gerekir ki, yerleri silmek için ne kadar kullanışlı paspaslar geliştirirlerse geliştirsinler, ne kadar kaliteli leke çözücüler geliştirirlerse geliştirsinler bırakın başka bir şeyi, ekmek kırıntısını bile nimet bilip, baş tacı edenlerin temizliğine asla ulaşamayacaklar.
Oysa medyaya bakacak olursak pis ve pasaklı olan Müslümanlardır.
Ancak şunu kabul etmek gerekir ki, Müslümanlar Batılılar kadar pratik değildir. Emek yerine sömürüyü benimsediklerinden, terleyince kötü kokmamak için terlemeyi önleyen spreyler üretmeyi ancak onlar düşünebilir. Her evin kendisine has kokusunu oda spreyleri ile değiştirmeyi de yine onlar düşünebilir. Zira evlerinin kötü kokulardan arınması gerekir. Çünkü cennet kokulu çocuk sahibi olmak yerine, besledikleri köpeklerin meydana getirdiği kokuları gidermeleri gerekir. İşte bunlar için pratik ve kaliteli ürünler geliştirirken Müslümanların, köpeğin dokunduğu kabı üç defa yıkadıktan sonra kullanmalarını anlayamayacaklar. En çıkmaz kahve, mürekkep ve kan lekelerini çıkaran deterjan geliştiren eli kanlılar, kan lekesi olan elbise ile namaz kılmayışımızı da anlayamayacak.
Belki en kaliteli temizlik ürünlerini üretecekler ama bunu tamamen kapitalist amaçlarla yapacaklar. Önce kirlenmeyi sonra temizlenmeyi öğretecekler. Oysa temizlik alışkanlığı olanlar ortalığın reklâmlarda gösterdikleri kadar pislenmesine asla müsaade etmez. Yoksa bu kadar kaliteli ürünler üretmelerinin nedeni ne derece kirlendiklerini mi gösteriyor?
Temizlik bir kültürdür. Ancak Batılılar için bir kültür, bizim içinse Cenab-ı Hakk’ın bir emridir.
Ebubekir Oy
Medya, hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğu müddetçe, medya üzerinden izleyicileri hakkında fikir sahibi olmak bundan böyle hiç de zor olmayacaktır. Hatta medya üzerinden genellemelere gitmek de artık yanıltıcı olmamaktadır. Hikmetli söz söylemekte mahir atalarımızın “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü misali “bana izlediğin programı söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diyebilmek için belli merhaleler kat etmeye dahi hacet yoktur. Medyanın ahlakını bozması ile toplumun ahlakının bozulması aynı paralelde vuku bulmuştur.
Görmek isteyen için her şey gün ışığı gibi ortadadır.
Sözünü etmeye çalıştığım, ne her gün bir yenisi çıkan diziler ne de kanalın reytingi ve gsm operatörleri dışında kimseye bir faydası olmayan yarışmalardır. Söz konusu; Cenab-ı Hakk’ın emri sonucu ortaya çıkan binlerce yıllık temizlik alışkanlıklarımızı, kapitalizmin ilahı reklâmların ne hale getirdiğidir.
Reklâmlara girmeden evvel İslam’ın temizliğe ne kadar önem verdiğinin altını çizmekte fayda var. Çünkü temizliğe hiçbir din, İslamiyet’te olduğu kadar genişçe yer vermez. İlk inen ayetlerden birinin “elbiseni tertemiz tut” olması ve Peygamber efendimizin “temizlik imanın yarısıdır” hadisi bu konuda daha fazla söz söylemeye gerek kalmadığını göstermektedir. Bununla birlikte temizlikle ilgili hususlar oldukça detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Mesela hadislere baktığımızda diş temizliğinden, yemekten önce ve sonra el yıkamaya, tırnak kesmeden taharete kadar birçok konuda Müslümanlara temizlik konusunda teferruatlı bir şekilde yol gösterilmektedir.
Kaynaklar, Batılılara temizlik alışkanlığının biz Müslümanlardan geçtiğini yazmaktadır. Su ve sabunla münasebet kurmalarının Müslümanlarla ilişki kurduktan sonra başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun ezber bir cümle olduğunu düşünenleri yüzyıllarca geriye götürmeden, günümüzden bir örnekle hala temizliğe dair bizden öğrenecekleri bir şeyleri olduğunu söyleyebilirim. Avrupa’daki Türklere yayın yapan televizyonlarda dönen bir reklâm, temizlik alışkanlıklarını ayan beyan gözler önüne seriyor. Reklâmda, Batılıların tuvaletlerinde temizlenmek için su bulunmadığından, klozetlere su bağlayan bir ürün pazarlanıyor. Aklıselim sahibi herkes bilir ki, temizlik ancak su ile olur. Başka bir şey ise pisliği kapamak veya yayıp yoğunluğunu azaltmaktan başka bir işe yaramaz.
Temizlik ürünlerinin tanıtımı yapılan Batı yapımı reklâmların dublajlı ve yerli taklitlerine nazar eylediğimiz zaman ayetler ve ürünler arasında bir tercih yarmak gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Reklâmlardaki evler pislik içindedir. Mutfaklarında sanki günlerce hiç temizlik yapılmamıştır. Yemek artıkları günlerce muhafaza edilmiş, ocaktaki taşan ve dökülen yemekler neredeyse yıllanmış ve ocakla bütünleşmiştir. Temizlenmek için girdikleri banyoyu pislik götürmekte, ortalık kireç ve pas doludur. Evin zemini de buralardan farksız değildir. Elektrik düğmelerine varana kadar her yer pislik içindedir. Sahi, hiçbirimizin evine benzemiyor değil mi? Zira hiçbir Müslüman evinin o kadar kirlenmesine müsaade etmez.
Reklâmlardaki evlerin ne kadar pis olduğunun yanında önemli bir ayrıntı var. Evi pislik içinde olan ve temizlemeye çalışan kadın, genellikle siyah beyaz görüntü içinde başörtüsü olan bir kadındır. Oysa söz konusu ürünü kullanan kadın, en zor lekeleri bile tek harekette çıkaran ve evini tertemiz yapan makyajı muntazam yapılmış alımlı bir kadındır. Ancak belirtmek gerekir ki, yerleri silmek için ne kadar kullanışlı paspaslar geliştirirlerse geliştirsinler, ne kadar kaliteli leke çözücüler geliştirirlerse geliştirsinler bırakın başka bir şeyi, ekmek kırıntısını bile nimet bilip, baş tacı edenlerin temizliğine asla ulaşamayacaklar.
Oysa medyaya bakacak olursak pis ve pasaklı olan Müslümanlardır.
Ancak şunu kabul etmek gerekir ki, Müslümanlar Batılılar kadar pratik değildir. Emek yerine sömürüyü benimsediklerinden, terleyince kötü kokmamak için terlemeyi önleyen spreyler üretmeyi ancak onlar düşünebilir. Her evin kendisine has kokusunu oda spreyleri ile değiştirmeyi de yine onlar düşünebilir. Zira evlerinin kötü kokulardan arınması gerekir. Çünkü cennet kokulu çocuk sahibi olmak yerine, besledikleri köpeklerin meydana getirdiği kokuları gidermeleri gerekir. İşte bunlar için pratik ve kaliteli ürünler geliştirirken Müslümanların, köpeğin dokunduğu kabı üç defa yıkadıktan sonra kullanmalarını anlayamayacaklar. En çıkmaz kahve, mürekkep ve kan lekelerini çıkaran deterjan geliştiren eli kanlılar, kan lekesi olan elbise ile namaz kılmayışımızı da anlayamayacak.
Belki en kaliteli temizlik ürünlerini üretecekler ama bunu tamamen kapitalist amaçlarla yapacaklar. Önce kirlenmeyi sonra temizlenmeyi öğretecekler. Oysa temizlik alışkanlığı olanlar ortalığın reklâmlarda gösterdikleri kadar pislenmesine asla müsaade etmez. Yoksa bu kadar kaliteli ürünler üretmelerinin nedeni ne derece kirlendiklerini mi gösteriyor?
Temizlik bir kültürdür. Ancak Batılılar için bir kültür, bizim içinse Cenab-ı Hakk’ın bir emridir.