Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Televizyon ve başarı bir arada olamayacak ikilidir. (1 Kullanıcı)

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0


Televizyon ve başarı bir arada olamayacak ikilidir.

“10 dakika TV izleyip ders çalışacaktım.” dediniz ama yine olmadı. Çalışamadınız. Peki bu
pişmanlığı hangi sıklıkla yaşıyorsunuz? Eğer başarı istiyorsanız TV’nin güdümünden çıkmanız
gerekiyor.
Öğrenciler televizyondaki diziler ve yarışmalardan vazgeçemeyeceklerini düşünürler. Bunu ispatlayan en iyi örnek konuyla ilgili olarak öğrencilerin kurdukları cümlelerdir: ‘Hocam inanın kısa bir mola verecektim. Ayaklarım televizyona götürdü dalmışım. Saatin nasıl geçtiğini anlayamadım.’
Öncelikle şunu belirtelim: Ayaklar televizyona götürmez. Daha doğrusu götürür de tabii beyin isterse. Ayaklar tüm diğer organlar gibi beyin tarafından yönetilir bunu hiç kimse inkâr edemez. Bilinçsiz bir şekilde gerçekleştirdiğimiz davranışlar vardır. Ancak yalnızca refleks ve içgüdü türü davranışlar bilinçsiz davranışlar kapsamına girer. Gök gürültüsü karşısında irkilme ışık karşısında gözbebeğinin küçülmesi leyleklerin göç etmesi gibi.
O halde söylenen cümleyi düzeltelim: ‘Hocam molamı televizyon karşısında vermek istedim. Yaptığım davranışın farkındayım.’
Şimdi doğru olanı söylemiş olduk. Öğrencilerin söylediği diğer cümlelerde yanlışlık yok.


TELEVİZYON BİREYE NASIL EGEMEN OLUR?

Televizyon karşısında vaktin nasıl geçtiği anlaşılamaz. Çünkü televizyon -özellikle de seçici olunmazsa- bireyi esir alır. Kaç yaşında olursak olalım; televizyon karşısında savunmasız kalırsak yani izleyeceğimiz programa karar vermeden karşısına geçersek bize hükmeder. Televizyonun bize bu denli hâkim olmasının nedeni duyu organlarının birçoğuna aynı anda hitap ederek bireyi sersemletmesidir.
Televizyon öncelikle göze hitap eder ve bireyin tüm dikkatini onun üzerinde yoğunlaştırması için gerekli olan her türlü unsuru kullanır. Hareketli renkli ve büyük objeler ekranları süsler.
Kulağa hitap eder. Ani ve yüksek seslerin zihni gereksiz yere meşgul eden konuşmaların adresi yine televizyondur. Bu nedenle; kalabalık bir odada birçok farklı uyarıcıyla bir arada bulunsak da algıda seçiciliğimiz(dikkatimiz) yine televizyona yönelir. Ders çalışmaya dalmak; çok ender görünen bir durum olmasına rağmen televizyona dalmak sık rastlanan bir durumdur. Çünkü televizyon bireyin düşünmesine engel olur ve onu bulunduğu ortamdan soyutlar.
Uzun süre televizyon seyretme bireyde yorgunluğa neden olur. Ancak öğrenciler mola vermek yani dinlenmek için televizyona yönelirler. Burada sizce bir çelişki yok mu?


TV KARŞISINDA GEÇİRİLEN SAATLER KAYIP MI KAZANÇ MI?

Televizyonda önümüze gelen her programı; hiçbir saat sınırı koymadan seyredersek öncelikle hayallerimizi bir başka hazirana ertelememiz gereklidir. ‘Yok ben dizilerimden hiçbir zaman vazgeçemem’ diyorsanız üniversite hayalinizi rafa kaldırmanız gereklidir. Yalnızca hayallerinizi mi rafa kaldırmanız gereklidir? Tabii ki hayır. Aile içi iletişiminizi özgün ve bağımsız düşünme yeteneğinizi ve daha sayamayacağımız birçok şeyi. Gerçek olmayan kurmaca bir dünyanın içinde silik bir yaşam sürmek sürekli yönlendirilmek insan olma onuruna yakışmayan bir durum. Gerektiğinde ailenize karşı bile bildiği doğruları savunmaktan çekinmeyen gençler neden bu kadar sessizsiniz?

Unutmayın! Televizyon ve başarı bir arada bulunmayacak bir ikilidir. Bunlardan birisini tercih etmemiz gereklidir. Rotasız gemiler gibi hareket etmeyelim. Televizyon bizi yönlendirmesin biz televizyonu yönlendirelim. Enerjimizi potansiyelimizi sorumluluklarımızı yerine getirmek için kullanalım. Hayatımızın her döneminde iradeli davranışlarda bulunmaya gayret edelim.

(ALINTI)
 

ŞEHADET NİDA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
çok güzelde ama pc katmamız lazım çünkü artık gençler tv pek izlemiyor selametle
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
oyuna başlayınca vakit nasıl geçtiği belli olmuyor :)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
BÜYÜK EMEKLER ve yüksek fiyatlarla ele geçen bir nimetin değerini herkes takdir eder. Fakat hiçbir fiyat ödemeksizin doğuştan sahip olduğumuz nimetler, dünyadaki herşeyden daha değerli olmalarına rağmen, lâyık oldukları itinâyı nedense görmezler. Böyle nimetleri mirasyediler gibi harcamakta birbirimizle âdetâ yarışırız.

İşin en garip tarafı da, bu nimetlerin en değerlisinin en hoyrat bir şekilde israf edilmesidir. Bu nimet sayılıdır, sınırlıdır, her an hızlanan bir tükenişle eriyip gitmektedir ve bir daha geri gelmeyecektir. Zaman tünellerine belki filmlerde, hikâyelerde ve rüyalarda girebilirsiniz—ama gerçek hayatta asla.
Bir hastalık sonrası sağlığın geri dönüşü gibi kayıp zamanlar hiçbir zaman tekrar ele geçmez.
Zaman deyince, onun en büyük düşmanı ister istemez akla geliyor: televizyon. Bu âletin ömrümüze maliyetini hiç hesapladınız mı?

Gelin, beraber hesaplayalım. Birinci soru: Günde kaç saatiniz televizyon başında geçiyor? Ortalama—belki de iyimser—bir hesapla 3 saat diyelim. İlk başta pek ürkütücü gelmiyor.
Ancak günler damlaya damlaya hafta olur, ay olur, yıl olur, sonunda bir ömür olur, biter. Eğer televizyonun günde 3 saatten bir yılda yiyip bitirdiği zamanı hesaplarsak, 1095 saat eder.

Bu da gecesiyle, gündüzüyle 45 gün demektir—televizyon başında geçen 45 gün ve 45 gece. Arta kalanlar ise, dizilerin, gevezeliklerin, daha bir yığın lehviyat ve fuhşiyatın günah izleri.
Belki araya tesadüfen bir iki bilgi kırıntısı da sıkışmış olabilir; ama bunun da fiyatı herhalde 1095 saatlik insan ömrü değildir! 10 bin lira için, dolu dolu 8 saatlik mesai ile 5,5 ay çalışır mıydınız?
*
ŞİMDİ ikinci soru: Televizyon canavarının pençesinde can veren bu 1095 saat bize neler kazandırabilirdi?
Bu rakam, bir öğrencinin bütün bir öğretim yılı boyunca gördüğü ders saatlerinden daha da büyük bir yekûndur. Demek ki, en azından kayıp bir öğretim yılı var orta yerde.
1095 saat içerisinde bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür. Bu demektir ki, televizyon her yıl bize bir yabancı dil kaybettiriyor.

Kitap okumayı tercih ederseniz, ağır bir okuyuşla, 25 bin sayfalık kitabı bu müddet içinde bitirmeniz mümkündür. Hızlı okuyanlar ise bu rakamı yüz binlere çıkarabilirler. Ama bırakın yüz binleri, bırakın on binleri, senede birkaç bin sayfa okuyabilenler—”aydınlarımız” da dahil—toplumumuzun acaba yüzde kaçlık bir kesimini teşkil ediyor?

Eğer herbir harfi en az 10 bâki sevap meyvesi veren Kur’ân okuyacak olsanız, bu 1095 saat, 10 tane hatim eder. (Ağır okuyanlar üzülmesin; onlara zaten çifte sevap müjdesi var.) Veya bu müddetin sadece üçte birini kazâ namazlarına ayırmakla, 3 yıllık borcu defterden silebilirsiniz.

Bunlar birkaç misalden ibaret. Artık herkes kendi tercihine göre bir liste yaparak maliyet hesaplarına girişebilir. Eğer bu hesaplar uzun ve karmaşık geliyorsa, televizyonun sadece bir tek ezan vaktindeki maliyetini düşünün.
Bu, yeryüzünde Kâbe’ye yönelerek halka halka saf tutmuş yüz milyonlarca Müslümanın arasına katılıp onların dualarına ve âminlerine iştirak etmek gibi bir fırsatı tepmek mânâsına gelir. Tek bir namaz vaktindeki bu kaybı dünyada hangi şey telâfi edebilir?

Lâkin ins ve cin şeytanları insanı boş bırakmaz ki, alın teri dökerek kazandığımız parayı yakıp külünü savurur gibi harcadığımız ömür sermayesinin hesabını çıkaralım.
Onların işi, “merak” denen zayıf damarından insanı yakalayarak “Hangimiz daha çok saptıracağız?” diye, birbirleriyle yarışıp durmak... Kur’ân ise, âdetâ önümüzdeki aptal kutusunu anlatan tasvirleriyle, bizi ikaz edip duruyor:
“İnsanlardan öylesi vardır ki, halkı fark ettirmeden ve hiçbir bilgiye dayanmaksızın Allah yolundan saptırmak ve dini alaya almak için boş söz ve eğlencelere müşteri çıkar. İşte onlar için hor ve hakir edici bir azap vardır.”

“İblis dedi ki: ‘Madem ki insan yüzünden Sen beni rahmetinden uzaklaştırdın; ben de Senin doğru yolunda insanların önüne oturup yollarını keseceğim. Sonra önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından onların üzerine varacağım. Sen de onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.’”

“Kâfirler, ‘Bu Kur’ân’ı dinlemeyin; onun ikazlarını tesirsiz bırakmak için şamata yapın. Belki böylece ona üstün gelirsiniz’ derler. Biz o kâfirlere pek şiddetli bir azabı tattıracak ve yaptıklarının en kötüsüyle onları cezalandıracağız.”

Hesabı bir daha baştan almaya ne dersiniz?
(Bu yazının yazılışından daha sonraki yıllarda yapılan anketler, Türkiye’de günlük ortalama televizyon izleme süresini 4 saat olarak belirlemiş bulunuyor. Bu ise, 1460 saatimizin, yani geceli gündüzlü iki ayımızın, yani iki öğretim yılının her sene televizyon başında geçmekte olduğu anlamına geliyor. Bu genel manzaranın içinde, herkes, kendi izleme süresini esas alarak, kendi hayatıyla ilgili tabloyu çıkarabilir; bu durumda belki bir kısmımız diğerlerine oranla biraz daha talihli çıkabiliriz—eğer günde sadece bir veya iki saatimizi televizyon başında geçirmek bir talih olarak adlandırılacaksa! Toplum olarak içinde bulunduğumuz durum ise, ne yazık ki, çekilen fotoğrafta görüldüğü gibidir!)
1. Lukman Sûresi, 6.
2. A’râf Sûresi, 17.
3. Fussılet Sûresi, 26-7

ALINTIII
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt