Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Telegram ve tacizinden korunma (1 Kullanıcı)

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Moral Haber / Raif Öztürk

5338.jpg



Ansiklopedik tanımlama: Telegram, zihin kontrol operasyonlarının genel adıdır. Telgraf gibi, beynin belirlenmiş bölgelerine nokta vuruşlarla gerçekleştirilir. Dünyada pek çok mağduru ve kurbanı vardır, fakat ispat edilmesi oldukça güç olduğu için, hastanelerde "psikiyatrik vak’a" olarak değerlendirilir...

Daha açık bir ifadeyle Telegram; mikrodalgalarla veya radyo frekanslarıyla kobay olarak seçilen kişilerin zihinlerinin ve şuurlarının kontrolü ve beyin haritasındaki duygu merkezlerinin etki altına alınarak güdülmesidir. Yüzyıllar önce bu olay, deve derisiyle kızgın güneş altında MANKURTLAŞTIRMA olarak uygulanırdı. Bugün ise zihin etkilemenin 4 yolu vardır. Elektromanyetik yol, kimyasal yol, çip yerleştirme yolu ve metafizik yolu var. Bu operasyonlarla, çok önemli cinayetler işletildiği gibi, popüler kimselerin duyguları değiştirilerek hayatları karartılmakta ve istenileni uygulattıktan veya cinayeti işlettikten sonra intihar ettirilebilmektedir. Bu kurbanlar, batı ülkelerinde hapse veya hastaneye düşmüş kişilerden seçildiği gibi, kalabalık ortamda veya bir parkta otururken, çevreye yanaştırılmış bir araçtan frekans taraması sırasında, rast gele bir kişi de seçilmiş olabiliyor.

Örnek: Sabancı cinayetinin faili Mustafa Duyar Sarıyer’de bir balıkçı çırağı iken, niçin ve nasıl tetikçi oldu? Levent’teki HCSB veya Sinagog katliamındaki kamyona patlayıcı yükleyip, dalan kişi ise Sultanahmet/Çemberlitaş’ta baharatçı çırağı idi. Onu bu hale kimler getirdi? Bu konuda birçok adlî ve belgesel örnekler vardır…

Aslında bu ciddi tehlike yeni keşfedilmiş değil, fakat maalesef ülkemizde de üstü örtülmeye gayret edilen ciddi bir tehlikedir. Prof. Dr. Selim Şeker de, eserlerinde bu tehlikeye dikkat çekmektedir. “CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol Operasyonları”, kitabının yazarı Araştırmacı yazar Sn. Ömer Özkaya ve bu konunun uzmanı Prof. Dr. Ahmet Maranki, bu konuyu çeşitli televizyonlarda da her fırsatta anlatıyorlar. Bu konuda kobay olarak kullanılmış olan kurbanlardan, belgesel örnekler de gösteriyorlar. Pentagon’un itiraflarıyla, Irak’ta ve Bosna’da bu teknolojinin kullanıldığı da bilinen gerçekler arasındadır. ASELSAN’da, Türk savunma sanayii üzerinde çok başarılı çalışmalar yapan üç önemli mühendisin, esrarengiz ölümlerinin arkasında da bu teknolojinin olduğu iddia edilmektedir. Hattâ M.Ali Ağca’nın ve milletvekilliği yapmış olan Hasan Mezarcı gibi şahsiyetlerin, batı ülkelerindeki telegram işkenceli ıstıraplarından sonra, sivil hayatlarında “ben İsa’yım, ben mehdîyim” gibi iddiaları, mahkûmiyetleri sırasındaki telegram operasyonlarına bağlanıyor...

Bu konuda geniş bilgi ve belgelere, aşağıda sunduğum şu link’ten ulaşabilirsiniz:
Telegram-Zihin Kontrol (Mind Control) | Facebook

Ayrıca; Timaş Yayınları, 2003. "Psikolojik Savaş" adlı kitaptan da yararlanabilirsiniz.

Biz bugün, bu konunun teknik açılımını yukarıdaki kaynaklara havale edip, “bu tehlikelerden NASIL KORUNABİLİRİZ?” sorusuna cevap arayacağız.

Bu konunun uzmanı Prof. Dr. Ahmet Maranki, eserlerinde ve TV. Programlarında, şu hususu sürekli vurgulamaktadır.

Mesela; Rus bilim adamları araştırmışlar. Namaz kılanın AURA dediğimiz enerjisinin çok sağlamlaştığını, parladığını ve kortizon değerlerinin arttığını görmüşler.

Abdest alırken kolun yıkandığında kolların damarlarının açıldığı görülmüş. Yüzünü yıkadığında çevremizden alınan olumsuz enerjilerin abdest suyuyla temizlendiğini görmüşler. Yani, abdestli gezmenin, bu tehlikeye karşı bir koruyucu faktör olduğu da gerçektir. Elinizi kaldırıp enerji membaı olan güney cihetine dönüp "Döndüm kıbleye Allâhü Ekber” dediğinizde bir anda kilitleniyorsunuz, yani bir nev’î şarteli açıyorsunuz. Elinizi bağladığınızda etrafınızdaki bütün müspet canlılar bu enerji kalkanından bedeninize girmeye başlıyor. Sonra, "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" diye kapıyı açıyorsunuz, içeriye girdiğiniz an açılan kapıdan bütün müspet enerjiler bedeninize geliyor, bedende bir ısınma oluşuyor...

Minareler sivridir, enerji kabul eder, enerji bırakır, insan bedeni de bir nevi antendir. Kâinattan, kozmozdan gelen müspetleri kabul eder, aynı zamanda da düşüncelerimizle onu kozmoza İlâhî menba’a, yani kompitür merkezine, Hablullah ipiyle gönderir. Namazda secde ederken de alın, burun, on tane sivri parmak, iki diz ve yine on ayak parmağımızı bir vakitte 35 kere yere vurduğumuz zaman, topraktaki müspetleri alıyoruz, bedendeki menfileri topraklıyoruz. "Esselamüaleyküm" deyip anahtarı kapattığımızda da rahatlıyoruz.

Bunun içindir ki, ibadet edenlerde fiziki ve ruhi mutluluk mevcut olup, ayrıca bu telegram saldırıları konusunda da çok daha güvendedirler…

Mesela, 1140 tane nas ve sahih rivayeti ölçtük.

Özellikle İncil’de, Tevrat'ta, Zebur'da olanların, Kur'an'da olanlarını ölçtük.

Bir hadiste, "Sadaka belayı defeder" deniyor. Markette alışveriş yaptığınızda para öderken kolun resmi (o termokopi veya kırlian cihazlarrıyla) çekiliyor, hiçbir değişiklik yok.

Aynı şahıs olarak; birisine sadaka verdiğinizde ise, elinizdeki aort damarlarının düzeldiği, prostatın iyileştiği, kalp damarının açıldığı görülüyor.

İlim artık termoskopi veya kirlian fotoğrafı dediğimiz aletlerle bunu görüntülüyor. Güzel okunan bir Kur’ân veya Ezan dinlediğimizde, bedende manyetik rezonans, yani hücrelerin kasılıp, gevşemesiyle bir enerji oluşur. Filmdeki görüntü budur, insan hücresi kasılıp gevşer. Bu çalışmada kinetik bir enerji oluşturur. Bu enerji ile biz hareket eder, güler, ağlar, dinç kalırız. Bunlar, müspet etkenlerden bazılarıdır…

Aksi halde ise bu hücreleriniz bloke edilirse, sıkıntılı, bitkin, yorgun insanlar olursunuz, işte insan hücresinin bloke edilmesi. Bunlar da daha önce söylediğimiz gibi dört yolla oluyor. Gıdalarla, telefon, radyo dalgaları, evimizde seyrettiğimiz televizyonlar ve bilgisayarlarla, belli merkezlerden radyo dalgalarıyla insan beynine yapılan tahribatlarla...

Bunlar sadece radyo dalgaları ile olmuyor. Yazılan bir yazı, görüntü veya mesajlarla. (mesela televizyondaki 25. karelerde beyne gönderilen mesajlar gibi.)

Bunlarla insanın beyin hücreleri kapatılır ve rahatsızlıklar hâsıl olur. Dolayısıyla insanlarımız bugünkü gibi pek düşünemeyen, bir şey üretemeyen hale getirilir ve taklitten öteye gidemez. Bunlar da negatif etkenlerdir, vücudun savunma kalkanını zayıflatırlar.

. Kısaca özetlediğimiz bu konuda da; İMAN, İBADET ve TEVEKKÜL, her türlü gizli tehlikelere karşı, çok önemli bir koruma ve güvenlik kalkanı oluşturmaktadır…

Nahl Sûresi, 99. Âyet:

Şüphesiz ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler, işlerini Rablerine havale edenler üzerinde, onun (Şeytan’ın v.b. tehlikelerin) hiçbir nüfûzu, yetkisi, gücü yoktur. Vesselâm…


kaynak: Telegram ve tâcizinden korunma | MORAL HABER
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Yeniçağ / Afşin Selim 25.04.2011

Günümüz insanı için vazgeçilmezleşen teknoloji, hayatımızı kolaylaştırıyor kolaylaştırmasına da, durum yalnızca bundan mı ibaret? Hızla ilerlediği dillendirilen -hattâ hızına yetişilemeyen- “ileri teknoloji” tıpkı “ileri demokrasi” gibi her defasında insanlığın yararına değil çünkü...

16 Temmuz 1977 tarihli New York Times gazetesinde yayımlanan bir haberin başlığı şu: “ABD, insanlığı esir edebilecek görünmez silahlar geliştiriyor.”

Görünmez silahlar?

Bu çerçevede, “şuuraltına hükmediş” bahsine dâir öncelikle modern zamanların “kitle iletişim araçları” dikkate alınmalı diye düşünüyorum sorgulayarak. Dolayısıyla şüphelenerek! Kitle, kitle iletişim araçlarının içinde saklı çünkü...

Meselâ telegram... Bir nevî zihnî imha!

Kaynaklara göre, beynin belirli bölgelerine nokta vuruşları yapılarak gerçekleştiriliyor. Dünyada pek çok mağduru var imiş, fakat ispatı güç olduğu için psikiyatrik vaka olarak değerlendirmekte...

Bu, bedenen, zihnen, ruhen rahatsızlandırıyor kişiyi... Yoruyor. Sonrası: Halisünasyonlar, insan sesleri, hafıza kaybı, davranış bozuklukları, şiddetli kalp çarpıntısı, çınlayan kulaklar, bacaklarda ağrı... Olağanüstü psikolojik değişimler ve kişinin üzerine düşüveren ağırlık...

“Her koyun kendi bacağından asılır” demeden, ideolojik kabullerimizi ve retlerimizi bir yana koyup düşünelim: Beynin uzaktan kumandası, yönetilmesi ve yönlendirilmesi, ya mümkünse?

Dünya Af Örgütü’nün 1992 yılında neşrettiği raporda, “İnsanın zihnî yetilerini bozmayı, yok etmeyi, değiştirmeyi hedefleyen sorgulama prosedürü ahlâki suçtur” deniyor.

“İleri teknoloji” sayesinde dünyanın egemen güçleri ve gizli servisleri tarafından insan zihnine yönelik kontrol operasyonlarının yapılabilme ihtimali gözardı edilmemeli... “Teknik” bir mesele, o yüzden şüphelendirici!

Beyin, insan denilen varlığın en tesirli, en önemli, en etkili organlarından biriyken... İlgisiz kalınabilir mi?

“Enformatik anarşi” yahut bir diğer ifadeyle “dijital terörizm” diyorlar ya hani adına, işbu yüzden insan zihninin, farklı kanallardan kontrol altına alınabilme ihtimalinden bahsediyorum. Çünkü teknoloji, art niyetli kişilerin elinde, insanlık dışı bir canavara dönüşebilmekte...

Meselâ, Afganistan’dan Guantanamo’ya getirilen yüzlerce kişi üzerinde, “ırklara göre davranış çözme deneyleri” yapıldığını, CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol Operasyonları (Pegasus Yayınları) adlı kitabında anlatıyor, yazar Ömer Özkaya... Amerika’nın zihin kontrol operasyonları deneylerinin en önemli merkezlerinden birisinin Guantanamo olduğunu da!

Peki, ya Bolu F Tipi Cezaevi’nde neler oluyor?

28 Şubat sürecinden itibaren cezaevinde tutulan Salih Mirzabeyoğlu, Bolu’daki tek kişilik hücresinde, telegram işkencesine maruz kaldığını belirtiyor. Elektromanyetik sinyallerle uygulanan bu işkence metodunun; zihin kontrol maksadı güttüğünü de... Fakat evveliyatı Bolu’dan ibaret değil. 11 yıllık bir süreç... Fikirlerini beğenirsiniz yahut beğenmezsiniz, hâdise çerçevesinde bir kitap dahi yazmış durumda kendisi: “Türkiye’de pratiği -teorisi de!- benimle meşhur” diyor.

Gerçekten de böyle iğrenç bir işkenceye maruz kalıyor mu, ister istemez işkilleniyor insan: Kim, ne adına, niçin uyguluyor?

Hukuk ve vicdan gözeten herkesin rahatsız olabileceği bir durum elbette..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt