Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tek ve Kalıcı Çözüm Kesinlikle İslam Ekonomisidir! (2) (1 Kullanıcı)

imported_Mehmet_Aydin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
9
Tepki puanı
0
Puanları
0
İslam ekonomisi:

İslâm, genel olarak çalışarak kazanmaya ve servetin artırılmasına teşvik etmiştir. Fakat üretimin artırılmasının niteliğine ve inceliğine müdahale etmemiştir. Bilakis onu istedikleri şekilde gerçekleştirmeleri konusunda insanları özgür bırakmıştır. Serveti oluşturan mal ise doğada mevcuttur. Allah, onu insanların hizmetine uygun bir şekilde yaratmıştır. Allah şöyle buyuruyor:

"O'nun fazlında talep etmeniz için ve O'nun emriyle içinde gemilerin yüzmeleri için size denizi boyun eğdiren Allah'tır."(Casiye 12)

"Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan odur."(Bakara 29)

"Göklerde ve yerde bulunan şeyleri size boyun eğdirdi, hepsi Allah'tandır."(Casiye 13)

"İnsan, yiyeceğine bir baksın. Suyu (yağmuru) şarıl şarıl Biz akıttık. Sonra yeri bir yarışla yardık. O yerde ekinler, üzüm bağları, bitkiler, zeytinler, hurmalar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bunlar sizin ve hayvanlarınızın istifadesi içindir."(Abese 24-31)

"Biz ona (Süleyman'a) savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh yapma sanatını örettik."(Enbiya 80)

"Biz kendisinde şiddetli bir güç ve insanlara bir çok yararı olan demiri de indirdik."(Hadid 25)

Bu ve benzeri ayetlerde mal ve insan emeğinin Allah tarafından yaratıldığı ifade edilmiş ama mal konusunda bunda başka hiçbir özellik belirtilmemiştir. Bu da gösteriyor ki, mal kapsamına giren maddelere ve insan emeğine bir müdahale söz konusu değildir. Ancak malın insanların kendisinden yaralanmaları için yaratıldığı açıklanmıştır. Zira İslâm'da servetin üretimine müdahale edildiğine dair herhangi bir şer'i nassın bulunmayışı buna açıklamaya yeter. Bunun yanında malın üretiminin ve insan emeğinin verimli bir şekilde değerlendirilmesi ile ilgili konunun insanlara bırakıldığına işaret eden şer'i nasslar bulmak mümkündür. Rivayet edildiğine göre Rasul (sas) hurma ağaçlarının aşılanması ile ilgili olarak şöyle demiştir:

"Dünya işlerini sizler daha iyi bilirsiniz."(Müslim, Kitabu'l-Fedai, 4358)

Yine rivayet edildiğine göre; "Resul (sas), Müslümanlardan iki kişiyi silah yapma sanatını öğretmeleri için Yemen'in Cüreş şehrine göndermiştir."

Bunlar da gösteriyor ki şeriat, malın üretilmesi işini insanların bilgi ve tecrübelerine bırakmıştır.

Dolayısıyla İslâm, İktisat bilimine değil iktisadi sisteme yönelerek, servetin elde edilişi ve ondan faydalanmanın niteliğini konu edinir. Servetin üretim şeklini ve fayda sağlayan araçları kesinlikle konu edinmez.

İslâm, mülk edinme sebeplerini, mülkiyetin el değiştirilmesine dair sözleşme türlerini, bünyesinde birtakım şer'i kuralları ve şer'i hükümleri, barındıracak şekilde ilgili bir çok konuyu kendisine kıyas edilerek çözülebilecek nitelikte genel hatları ile vermiştir. İnsana çalışmayı ve hükümlerini açıklamış, çalışacağı sahanın ve mesleğin seçiminde insanı serbest bırakmıştır. İster marangoz, ister ayakkabıcı, ister ziraatçı, ister sanayici vb. herhangi bir mesleği seçebilir. Mülk edinme şekillerinden hediyeyi genel ilkelerle açıklayarak, bağış konusunun kıyası yapılarak çözülebilmesini sağlamıştır. Yine vekilin ücret almayı hak etmesinde olduğu gibi vekaleti icareye kıyaslamıştır. Görüldüğü gibi şar'i mülk edinme sebeplerini ve ilkelerini genel anlamlar içerecek şekilde beyan etmiştir. İşte böylece mülk edinme sebeplerini gerçekleşebilecek yeni olgulara çözüm getirebilecek yetkinlikte ve kapsamda belirlemiştir. Fakat mülk edinme sebepleri, muamelatların yenilenmesi ile yenilenmezler. Çünkü insanların şeriatta geçen muamelatla sınırlı olmaları farzdır. Fakat bu prensipler, kapsamı ve türü ne olursa olsun ortaya çıkabilecek her konu için bir hüküm koyabilecek niteliktedir. Bundan dolayı Müslüman, temiz ve helal olmak şartı ile mal edinme konusunda hiçbir engelle karşılaşmadan süratle amacına ulaşmaya çalışabilir. Böylelikle her bireyin karşılanması gerekli ihtiyaçlarını karşılayacak ortam ve şartlar sağlanmıştır. İslâm, bireyi çalışmaya teşvik etmekle yetinmediği gibi ihtiyaçlarının karşılanmasını sadece bireylerin kendi kazancına da bağlı kılmamıştır. Bilakis gerektiği zaman beytülmalda bireylere harcanma yapılmasını da gerekli kılmıştır. Çalışma gücünden yoksun aciz kimselerin geçimini devlete yüklediği gibi ümmetin ihtiyaçlarını karşılamayı da devletin görevlerinden biri olarak kabul etmiştir. Çünkü vatandaşların bu devlet üzerinde hakları vardır.

Buhari, İbni Ömer'den Rasul (sas)'in şöyle dediğini rivayet etti:

"İnsanlar üzerinde imam olan kimse çobandır ve güttüklerinde mesuldür."(Buhari, Kitabu'l-Ahkâm, 6605)

İslâm, kanunlar çerçevesinde yüklendiği görevleri yerine getirebilmesi için devlete cizye, haraç ve zekat müesseseleri ile beytülmala düzenli bir şekilde mal toplama yetkisini vermiştir. İslâm, yolların, hastanelerin yapımı, açların doyurulması gibi Müslümanların hepsine farz olan konuların yerine getirilmesi için vergi toplama hakkını devlete vermiştir. Bireylerin kamu mülkiyetini yönetmelerini, devletin onu, mülk edindirmesini ve idaresini bireylere verilmesini yasakladığı gibi, kamu mülkiyetini devlet idaresi ve yönetimi altına vermiştir. Çünkü genel yönetim yetkisi devletin olup, devletin bir kimseyi bir işin yapılmasından yetkili kılmadıkça onun o işi yapması yasal değildir. Kamu mülkiyeti, ümmetin ekonomik açıdan ilerlemesini sağlayabilmek için devlet tarafından işletilip gelir getirmesi kaçınılmaz olan; petrol, demir, bakır vb. kaynaklardır. Çünkü bu mallar ümmetin olup, devlet bunları işletmek ve idare etmek için elinde bulundurur. Bu malların çoğaltılması için harekete geçen devlet, ümmetin işlerinin güdülmesi, gözetilmesi yükümlülüğünü yerine getirmiş olur. Aynı şekilde bireyin de mal kazanma yönünde çalışıp, uğraşması sonucunda, bir bütün olarak temel ihtiyaçların tümünün doyumu ve lüks ihtiyaçları ise doyumuna imkan sağlayacak bir durum ve servet çoğalması sağlanmış olur. Bireylerin mal kazanmaya teşvik edilmesi ve bu arada bazı malların devlet eliyle kamu yararına işletilip çoğaltılması ile hedeflenen ekonomik ilerleme ancak, malın ihtiyaçları karşılama aracı olarak düşünülme-sindendir. Yoksa malın kendisi için veya onunla böbürlenmek, günah olan işlere harcamak veya diğer insanlar içerisinde hakimiyet kurmak için değildir. Bunu için Rasulullah (sas) şöyle dedi:

"Kim haram ve çirkin işlerden kaçınıp helal olarak dünyayı (malı) isterse, Allah'a yüzü ayın on dördü gibi parlayarak kavuşacaktır. Çoğaltmak ve cimrilik, kibirlilik yapmak için mal isteyen kimse, Kıyamet Günü Allah'ın gazabına uğramış olarak huzura çıkar.

"Ey ademoğlu senin gerçek malın; ancak yiyip bitirdiğin, giyip eksilttiğin, sadaka olarak verip geriye bıraktığın değil midir?"(Müslim, Kitabu'z-Zühd ve'r-Rakaika, 5258; Ahmed b. Hanbel, El-Medniyyun, 15736)

Allahu Teâla şöyle dedi: "İsraf etmeyiniz. Muhakkak ki Allah, israf edenleri sevmez."(En'am 141)

İslâm; malı kazanmada, büyüklük taslamayarak temel ihtiyaçları gidermek için bir araç kıldığı gibi, iktisadi işlerin tümünün Allah'ın emir ve nehiylerine göre yürütülmesini gerekli kılmıştır. Müslüman'a, ahiret hayatını istemesi dünyadaki nasibini de unutmaması emredilmiştir. Allahu Teâla şöyle dedi:

"Allah'ın sana verdiği (nimet) ile Ahiret yurdunu gözet. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara) iyilikte bulun. Yeryüzünde fesad yapmayı hiç kast etme."(Kasas 77)

Onun için İslâm'ın iktisadi felsefesi, Allah ile olan bağlantısının bilincinde olarak iktisadi işleri Allah'ın emir ve yasaklarına göre oluşan yapısı ile belirlenmiştir. Yani Müslümanların yaşamındaki toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinin temel fikri, iktisadi ilişkilerin şer'i hükümlerini gerektirdiği yapıda olmasıdır. İslâm Devleti'nin tebaası olanların iktisadi ilişkileri şer'i kanunlarla düzenlemiştir. Böylece onları İslâm'ın mübah kıldığını mübah yasakladığı işleri de yasaklayarak kayıt altına alır. Allahu Teâla şöyle dedi:

"Rasul size neyi getirdi ise onu alın, neden nehyetmiş ise ondan kaçının"(Haşr 7)

"Ey insanlar! Size Rabbınızdan bir öğüt ve gönüllerde olan (hastalıklara) bir şifa geldi."(Yunus 57)

"O'nun emrine karşı gelenler kendilerine bir fitne veya elem verici bir azabın isabet etmesinden çekinsinler."(Nur 63)

"Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet."(Maide 49)

İslâm, Müslüman ve Müslüman olmayanların hepsini bu hükümlere bağlı kabul eder ve bunu yasal düzenlemelerle garanti altına alır. Özellikle Müslümanları bu durumun ve siyasetin uygulamasına yönelten, Allah korkusunun itici gücüdür. Bir de bu siyaseti devletin halkın üzerine uygulamasını sağlayan yasama yetkisidir. Allahu Teâla şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Gerçekten iman etmiş iseniz faizden geri kalanı terk ediniz."(Bakara 278)

"Ey iman edenler! Beli bir zamana kadar borçlanmış iseniz onu yazınız." Ve devamla şöyle buyurdu:

"Ancak aranızda çevirdiğiniz bir ticaret olursa, bu durum farlıdır. İşte o zaman yapmakta olduğunuz alışverişinizi yazıp şahit göstermeniz de bir mahzur yoktur."(Bakara 282)

İşte bu hükümler, uygulamaların niteliğini ve insanların bu hükümlerle kayıt altına alınmalarının niteliğini açıklamaktadırlar.

Görüldüğü gibi İslâm'ın iktisadi siyaseti iki temel üzere kuruludur:

1- Belli bir toplumda yaşayan her bireyin insan olarak ihtiyaçlarını karşılamak ve bu amaçla bireyleri ihtiyaçlarını karşılayabilmek üzere servet elde etmeye teşvik.

2- Bu siyaset bir tek fikri temel üzerine yani işlerin şer'i hükümlerle yürütülmesi üzerine kuruludur. Şer'i hükümler ise bireyler tarafından Allah korkusunun etkisiyle, otorite gücü ile de devlet tarafından uygulanır. Yani yönlendirme ve yasama gücü uygulamanın temelidir. (İktisad Nizamı Takiyyudin En-Nebhani)

İşte biz Müslümanların ve insanlığın tek kurtuluş reçetesi, Allah (c.c.)'nun bizlere göstermiş olduğu İslam ekonomisidir. Bu nizamın bir bütün olarak uygulanabilmesi için ikinci Raşidi Hilafet Devletinin kurulması gerekmektedir. Rabbim bizleri en kısa zamanda bu devlet ile müşerreflendirmesini dileyerek konuma son vermek istiyorum.

Mehmet Aydın
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt