Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Teberrükü kabul eden ve etmeyenlerin görüşleri (1 Kullanıcı)

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
TEBERRÜK

Bir kimseye olan muhabbetten dolayı, o kimseye göste*rilen ta’zim, ona ait olan eşyalara, onun yaşadığı yer*lere ve geçtiği yollara karşı gösterilen özel ihtimâm ve bu mekânları ziyaret etmek gibi eylemler, çoğalma, artma ve hayır anlamlarına gelen bereket kökünden türeyen, hayır ve bereket ummak anlamına gelen 'teberrük', keli*mesiyle ifâde edilmiştir.
Bir şahısla yapılan teberrük, o kişinin Allah'a olan yakın*lık ve fazi*letine inanıldığı için yapılmaktadır. Teberrük eden kişi, kendisiyle te*berrük edilen zatın, sadece Allah'ın izniyle bir hayra sebep olabileceği*ni, bir kötülüğü de, ancak Onun izniyle defedebileceğini bilmektedir.

......................KABUL ETMEYENLERİN DELİLLERİ:
Bazı kimseler yasak ve şirk olan teberrükü, Ashab-ı Ki*ram’ın Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eserini taşıyan şeyler ile teberrük ettiklerine dair varid olmuş rivâyet*leri delil göstererek savunmak istemektedirler. Fa*kat biz şunları söylüyoruz: Ashab-ı Kiram’ın, Peygam*ber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in saçının, tükürüğünün ve onun bedeninden ayrılan şeylerin bereketini ummaları, Peygam*ber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ait özel bir durum*dur. Bunun delili de Ashab-ı Kiram’ın onun yaşadığı hüc*resi ve kabri ile vefatından sonra teberrük etmeye kalkış*ma*mış olmalarıdır. Ayrıca onlar Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in namaz kıldığı yahut oturduğu yerleri teberrük etmek gayesiyle de ziyarete gitmemişler*dir. Peygam*berimiz hakkında durum böyle iken; velilerin ma*kamlarının böyle ziyaretgâh haline getirilmemesinin yanlış olduğu açık seçik ortadadır.
Diğer taraftan Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Me*dine-i Münevvere’de her zaman namaz kıldığı yeri, iki şe*refli ayağıyla çiğniyor ve namaz kılıyordu. Onun namaz kıl*dığı ve bastığı bu yerlere el sürmek ve orayı öpmek, şeriatın tespit ettiği bir davranış değildir. Buna göre, on*dan başkasının namaz kıldığı ya da üzerinde uyuduğu söylenen başka yerlerin durumu ne olur, düşünülmelidir. Bu kabilden bir yeri öpmeye, ona el sürmeye Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şeriatında yer olmayışı, İslâm diniyle birlikte gelen en hususi hükümler arasındad......................................KABUL EDENLERİN DELİLLERİ: [1]
Teberrük esasen, bereket istemek anlamındadır. Birşey vasıtasıyla bereket ve feyze nail olmayı ifâde eder.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile sahâbe ara*sında birçok kereler bereketlenmelerin gerçekleştiği, hadis ve siyer kitaplarında çeşitli misaller verilerek anlatılmıştır.

Rasûlüllah (s.a.v.)’in bardağı ve namaz kıldığı yerle teberrük:
عن ابى بردة رضى الله عنه: قال: قدمت المدينة فلقينى عبد الله بن سلام فقال لى: انطلق الى المنزل فاسقيك فى قدح شرب فيه رسول الله صلى الله عليه وسلم وتصلى فى مسجد صلى فيه النبى صلى الله عليه وسلم فانطلقت معه فاسقانى سويقا واطعمنى تمرا وصليت فى مسجده.
Ebû Bürde (Radiyallahu Anh) şöyle anlatıyor: Bir kere Medine-i Münevvere’ye geldiğimde, Abdullah İbn Selâm (Radiyallahu Anh) beni karşılayarak bana: “(Haydi benimle beraber) Ev(im)e yürü de, seni Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in içtiği bardaktan içireyim, hem de Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kıldığı mescid (yer)de kılar*sın.” dedi.
Ben de onunla beraber gittiğimde bana sevîk (arpa ve buğday unundan yapılan çorba) içirdi, hurma yedirdi. Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in mescidinde (na*maz kıldığı yerde) de namaz kıldım.[2]
Teberrükün bazı şekillerini kabul etmeyenler, ne diyor*lardı? Ashab-ı Kiram, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in namaz kıldığı yahut bulunduğu yerlere teber*rük etmek gayesiyle ziyarete gitmemişlerdir, diyorlardı

Hz. Yusuf’un (Aleyhisselâm) Gömleği ile Teber*rük:
“Şu gömleği götürün de babamın (Yakub’un) yü*züne sürün. Görücü bir hale gelir.” Yusuf Sûresi, 93
“Vakta ki (gömleği getiren) müjdeci geldi. Onu yü*zünün üzerine bıraktı da, O hemen çok iyi gören bir kimse oluverdi.” Yusuf Sûresi, 96.
Bu nasıl oluyor? Yusuf’un (Aleyhisselâm) gömleği, Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Selem)’in cüppesi (ileride geleceği üzere) gibi şeylerin Allah’ın ancak yapacağı bir şeyde (körü iyileştirmek gibi) bir bez parçası nasıl vesile kılınabiliyor? Buna ne diyeceksiniz? Elbetteki bir bez par*çası gibi şeyle bu gibi hadiselerin tezâhürü (körün iyileş*mesi vs.) ancak Allah’ın izniyle vesile kılınmasıyla ortaya çıkmaktadır. Allah, bir bez parçasını vesile kılıyorsa kimbilir Allah dostlarını nelere vesile kılar?
Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Cübbesiyle Teber*rük:
عن اسماء بنت ابى بكر رضى الله عنهما: انها اخرجت جبة طيالسة كسروانية لها لبنة ديباج وفرجيها مكفوفين بالديباج، وقالت: هذه جبة رسول الله صلى الله عليه وسلم كانت عند عائشة فلما قبضت قبضتها، وكان النبى صلى الله عليه وسلم يلبسها فنحن نغسلها للمرضى يستشفى بها.
Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallahu Anh)’ın kızı Esma (Radiyallahu Anhâ), Kisrâ’ya mensup (Acem hükümdarla-rının giydiği) ipekten yaması bulunan, kenarları dîba (ka*lın kıymetli ipek) ile geçilmiş, taylasandan olan (iki parmak genişliğinde ipekten uzun şeritleri olan) cübbeyi çıkararak (göstererek):
“İşte bu, Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in cübbe*sidir, bu cübbe vefâtına kadar Âişe (r.anhâ)’nın ya*nında idi. O vefât edince ben aldım. Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu giyerdi, biz de onu hastalar için yıkıyo*ruz, (suyunu onlara içiriyoruz) onunla şifâ talebediliyor.” dedi. [7]
İmâm Nevevî (rahimehullah)’ın beyanına göre, bu ha*dis-i şerif Salihlerin eserleriyle teberrükte bulunmanın müstehap olduğuna delalet etmektedir. [8]

Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek saçı ile teber*rük:
عن جعفر بن عبد الله عن ابيه رضى الله عنه ان خالد بن الوليد فقد قلنسوة له يوم اليرموك فقال: اطلبوها فلم يجدوها فقال اطلبوها فوجدوها فاذا هى قلنسوة خلقة فقال خالد: اعتمر رسول الله صلى الله عليه وسلم فحلق رأسه فابتدر الناس جوانب شعره فسبقتهم الى ناصيته فجعلتها فى هذه القلنسوة فلم اشهد قتالا وهى معى الا رزقت النصر.
Cafer İbn Abdillah (Radiyallahu Anh)’ın babasından rivâ*yetine göre, Yermük günü Halid İbn Velid (Radiyallahu Anh) takkesini kaybedince: “Onu arayın.” buyurdu. İnsan*lar onu ne kadar aradılarsa da bulamayınca: “Tekrar ara*yın.” buyurdu. Sonra bulunduğunda, onun eski bir takke olduğu görülünce, Halid (Radiyallahu Anh) (o takkeyi özel*likle aratmasının hikmetini beyan etmek üzere) şöyle bu*yurdu:
“Bir kere Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) umre yaptığında başını tıraş edince insanlar O’nun saçlarını al*maya yarıştılar, ben hepsini geçerek alın saçını aldım ve bu takkenin içine yerleştirdim ve bu takkeyle beraber hangi muharebeye katıldımsa mutlaka (o mübarek saçın bereketiyle) yardım olunmakla rızıklandım (bana zafer nasip oldu).”[10]


Efendimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra mübarek tüyleriyle teberrük:
عن عثمان بن عبد بن موهب رضى الله عنه قال: ارسلنى اهلى الى ام سلمة بقدح من ماء من فضة فيه شعر من عشر النبى صلى الله عليه وسلم وكان اذا اصاب الانسان عين او شيئ بعث اليها مخضبه فاطعلت فى الجلجل فرأيت شعرات حمرا.
Osman İbn Abdillah İbn Mevheb (Radiyallahu Anh) şöyle anlatıyor: Ehlim (Talha ailesi veya hanımım) beni Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ailesi Ümmü Se*leme (Radiyallahu Anh)’ya bir gümüş bardak içindeki su sebebiyle yolladı, o bardak içinde Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in saçları vardı. İnsanlardan birine nazar veya herhangi bir şey (hastalık) isabet ettiği zaman Ümmü Seleme validemize kabını gönderirdi.
Ben de bu gidişimde Ümmü Seleme (Radiyallahu Anh)’nın yanında küçük bir kaba rastladım ki içinde Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ait bir takım kırmızı saçlar gördüm.” [15]
İmâm Aynî (rahimehullah) hadis-i şerifin manasını şöyle açıklamıştır:
Ümmü Seleme (Radiyallahu Anhâ)’nın yanında deve ça*nına benzeyen küçük bir kap içinde Rasûlüllah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) saçlarından bir miktar kırmızı saç vardı. İnsanlar hastalandıkları zaman bunlarla teberrük eder (bereketleriyle şifa isterler) ve o saçlardan alıp bir su kabına koyarak, içinde saç bulunan suyu içerler, böylece şifa bulurlardı.
Ravî Osman (Radiyallahu Anh)’ın ailesi de o saçlardan bir miktar almış ve onu gümüş bir kap içine koyarak içinde bulunan suyu içip şifa bulmuşlardır. [16]
Resûlüllah (s.a.v.)’e dokunan eli öpmekle teber*rük:
عن ابن جدعان رضى الله عنه قال ثابت لانس: امسست النبى صلى الله عليه وسلم بيدك؟ قال: نعم، فقبلها.
İbn Cüd’ân (Radiyallahu Anh) şöyle anlatıyor: Bir kere Sabit (Radiyallahu Anh), Enes (Radiyallahu Anh)’a “Elinle Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e dokundun değil mi?” deyince, O: Evet” diye cevap vermesi üzerine onun elini öptü. [18
Suheyb (Radiyallahu Anh) şöyle buyurmuştur: Hazret-i Ali (Radiyallahu Anh)’ın Hazret-i Abbas (Radiyallahu Anh)’ın elini ve ayaklarını öptüğünü gördüm. [19]
Buhârî, “Edebü’l-Müfred” adlı eserinde Abdurrahman bin Rezin’den naklen şöyle aktarmaktadır:
...............................“Buhârî, yine “Edeb’te Süheyb’den rivâyet eder: “Ben, Ali’yi Abbas (r.anh)’ın ellerini ve ayaklarını öperken gör*düm. [22]
İbn Teymiyye, İmâm Ahmed’in Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in minberine ve topuzuna el sürmeye ruh*sat verdiğini nakletmektedir. İbn Ömer, Said bin Müseyyeb ve Yahya bin Said gibi Medine fukahasından bazı âlimle*rin böyle yaptıklarını aktarmaktadır.[23]
İmâm Şemseddin Abdullah bin Ahmed ez-Zehebî bu hu*susta şöyle bir mütalada bulunur:
“İmâm Ahmed’in teberrük hakkındaki görüş*leri
Abdullah bin Ahmed şöyle söylemektedir: “Ben ba*bamı, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ait bir kılı öperken görmüştüm. O kılı gözlerine sürdüğünü ve suyun içine koyarak o sudan içerek şifa dilediğini de gördüğümü zanne*diyorum. O,suyun daha güzel olacağı düşüncesiyle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ait büyük bir kabı yıkaya*rak, artık suyu içmişti. Onun zemzem suyundan da şifa beklediğini gördüm, onu ellerine ve yüzüne sürmekteydi.
Ben Zehebî (ö.748/1374) diyorum ki: “İmâm Ahmed’i inkar edip be*ğenmeyenler neredeler acaba? Abdul*lah bir gün, Allah Rasulünün minberi ve hücreyi nebi ile teberrük edenlerin halinden sormuş. İmâm Ahmed de: “Ben bunda bir sa*kınca görmüyorum” diye cevap vermiştir. Allah Hâricîlerin ve bid’atçilerin görüşlerin*den bizleri ve sizleri muhafaza etsin. [24]
Görülüyor ki, Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zatın*dan ayrılan en ufak zerrelere hatta başkaları için pis, çir*kin sayılan şeylerine bile nasıl kıymet verdikleri bu haber*den anlaşılmaktadır. Bu saygı ve edebler mübarek tükrüğünün ve mübarek uzuvlarına değmiş olan abdest sularıyla sahâbenin faydalanması Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara duâ etmesinden dolayı mı yoksa madde olan bu şeylerin en şerefli bir zattân (kaina*tın efendisinden) ayrıldığı için mi kıymetli olmasın*dan kaynaklanmaktadır? Elbetteki böyledir.
Humeydî’nin, Buhârî’den ve Müslimin sahihinden topla*dığı kitabında, Sehl bin Sa’da diyor ki, Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mubarek gömleğini bana he*diyye etmiş idi. Annem, benden almak istedi. Bunu kefen yapmak için, saklayacağım dedim. Rasulüllah efendimi*zin mübarek gömleği ile bereketlenmek istedim, dedi. Görülüyor ki, Eshabı kiram, Resûlüllah’ın(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek gömleğini, azabdan kurtulmak için vesile ve sebep yapıyorlardı. (Benzeri olay Buhârî, Edep; 39)
İmâm Müslim (r.a) Sahihinde diyor ki, Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah namazını kılınca, Medine halkı, içinde su bulunan kablarla huzuruna gelirlerdi. Her kaba mübarek ellerini sokardı. (Tevessülü kabul etmiyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden) İbn Cevzî (Be*yan-ül müşkil-il Hadis) kitabında diyor ki, Medine ahalisi böylece Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bereketlenir*ler idi. Bir âlime gelip de böyle bereketlenmek isteyenleri, âlimin boş çevirmemesi iyi olur. İbn Cevzî’nin bu sözü ve İmâm Nevevî’nin (Sahih-i Müslim) şerhindeki yazıları ve Kadi İyadın (Müslim şerhi) ve Hanefî âlimlerin*den Abdüllatif İbn Melekin (r.a) yazılarından anlaşılıyor ki, böyle bereketlen*mek, faidelenmek, Hâricîlerin zan ettikleri gibi, yal*nız Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mahsus değil*dir.
Ashabı kiramdan sonra selef-i salihinden Allah kendi*le*rinden razı olsun teberrükle ilgili bu nevi tatbikat*ları, kendi dönemlerinde devam ettirmişlerdir.
İmâm Ahmed b. Hanbel ile İmâm Şafî hazretleri ara*sında geçen şu hadise buna ne güzel bir misaldir:
İmâm Şafi’nin talebelerinden olan Rabî bin Süley*man anlatır: “Bir gün İmâm Şafî bana; Rabî bu mektup al, Ahmed bin Hanbel’e götür ve cevabını bana getir.” dedi.
Ben mektubu Ahmed b. Hanbele götürdüm. Ahmed bin Hanbel mektubu okuduktan sonra çok sevindi. Ahmed bin Hanbel üzerindeki gömleği çıkarıp bana he*diye etti. Mektubun cevabını İmâm Şafi’ye getirdim İmâm Şafi bana; sana hediye edilen gömleği alıp seni üzmek isteme*yiz. Ancak, hiç olmazsa onu bir suya batır ve o suyu bize verki, bizde o gömleğin bereketine böylece ortak ola*lım, dedi.[25]
Dikkat edilecek husus, bu kıssayı eserine alıp bize anla*tan İbn Cevzî tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettiği âlimlerindendir.


[1] Teberrük bölümü, Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca Efendinin Ruhu’l Furkân, c. 7’den alıntı yapılmıştır. İstanbul, 1999.

[2] Buhârî, el-İ’tisam bi’l Kitâbi ve’s-Sünne: 16, no: 6910, 6/2673.

[3] Nesâî, Mesâcid, 11, no: 700, 2/369. Hatîb-i Tebrizi, Mişkâtü’l-Mesâbih, Salât: 7, no: 716. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 16293, 5/494.

[4] Müslim, Fezâil: 22, No: 2331/84, 4/1815.

[5] Müslim, Fezâil: 22, No: 2331, 4/1815.

[6] İbn Hacer, Fethu’l-Barî, 11/74.

[7] Müslim, Libas ve Zinet: 2, No: 2069, 3/1641.

[8] Sahih-i Müslim, Şerhü’n-Nevevî, 14/44.

[9] Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 3/266, Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat, No: 9094, 10/40, İbn Hacer, El-İsâbe, No: 7629, 6/25.

[10] Taberânî, Mu’cem-i Kebîr, No: 3804, 4/104, Hâkim, Müstedrek, No: 5299, 3/338, İbn Hacer, El Metâlibü’l Âliye, No: 4044, 4/90, Ebû Yâlâ, Müsned, no: 7183, 13/139)

[11] Buhârî, Şurût: 15, no: 2581, 2/976, Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 18950, 6/498, Abdurrezzak, Musannef, no: 9720, 5/336, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ, Cizye: 40, No: 18807, 9/366.
Not: Teberrük bölümünün bir kısmı Mahmut Ustaosmanoğlu’nun (k.s.), Rûhul Furkan isimli eserinden alınmıştır.

[12] Kastalânî, İrşâdü’s-Sârî, 4/445, 447.

[13] Buhârî, Vudü, 40-45)

[14] Buhârî, Vudü 70: Ahmed, Müsned IV/329-330

[15] Buhârî, Libas: 64, No: 5557, 5/2210

[16] Aynî, Umdetü’l-Kârî, 22/49, Kastalânî, İrşâdü’s-Sârî, 8/465.

[17] Müslim, Hacc, no: 1305/326, 2/948, Tirmizî, Hacc: 73, no: 912, 3/255, Ebû Dâvûd, Menâsik: 78, No: 1981, 1/606, Humeydî, Müsned, no: 1220, 2/512.

[18] Buhârî, Edeb-i Müfred, Bab: 445, No: 1003, sh: 264.

[19] Buhârî, Edeb-i Müfred, Bab: 446, No: 1005, sh: 265.

[20] Buhârî Edebül Müfred s. 144

[21] Buhârî Edebül Müfred s. 144

[22] Buhârî Edebül Müfred s. 144

[23] İbn Teymiyye iktizau's-sıratil müstakim s.367

[24] Zehebî, Siyer-ü E’lâmü’n-Nubelâ, 11/212.

[25] İbnü’l-Cevzî, Menâkıbü’l-İmâm Ahmed bin Hanbel, s: 609-610............................................... .KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt