Bir hayvanat bahçesi düşünün.
Orada kuşlara ait büyükçe bir bölüm de olsun.
Çeşit çeşit kuşlar.
Kırlangıcından papağanına, sülününden serçesine, kanaryasından kargasına…
Ne isterseniz.
Aklınıza gelmeyenler de var.
Kafeste, dalda ya da suyun üzerinde!
…
Kuşların kimisi mağrur ve dik başlı.
Kimisi daldan dala dolaşıyor, şakıyor, keyfine diyecek yok.
Kimisi yavrularına yiyecek bir şeyler bulma telaşında annelik içgüdüsüyle.
Kimisi çok güzel ve gösterişli, kimisi de –Allah yaratmış olmasa- bakılası değil.
…
Ziyaretçilerin en çok dikkatini çeken ise tavus kuşu.
Kanatlarını yelpaze gibi açtığında öylesine gösterişli oluyor ki!
Bakan bir daha bakıyor.
Herkes fotoğraf çekme yarışında, birbirini itekliyor.
Önden, sağdan, soldan velhasıl her cepheden…
Boynunun ve gövdesinin rengi de tamamlıyor renk cümbüşünü.
Başının üzerindeki tüyler de taç misali.
Rabbim özene bezene yaratmış vesselam.
…
Yalnız mahzundur tavus kuşu.
Çünkü o muhteşem kanatları arkasında kalmaktadır.
Kendisindeki ihtişamı gör(e)mez.
Ha keza gövdesindeki renk uyumunu da.
O nedenle anlayamayacaktır kendisine olan ilginin sebebini hiçbir zaman.
Gördüğü tek yer ince ve çarpık bacaklarıdır.
Tüysüz ve pütürlü pütürlü
Utanmaktadır onlara bakıp bakıp.
Güzelliklerine değil eksikliklerine odaklanmıştır.
Mağrur değildir o yüzden.
…
Nitekim Allah (cc) bu hususta Furkan Suresi’nin 63. ayetinde şöyle buyurmuştur:
“Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler)”
…
Tavus kuşunun hataları önünde, güzellikleri arkasındadır hep.
Ama bizim güzelliklerimiz önümüzde hatalarımız arkamızda tam tersine.
Hep olumlu yönlerimizi görür, onlardan bahsederiz.
Ya eksik yönlerimiz?
Yok mudur hiç?
Kendi adıma onları bir ben bilirim bir de Allah.
…
Eskiden ehli kalp bir zat varmış.
Günün birinde 10 tane kemik toplamış.
Hepsini birer iple bağlamış ve boynuna asmış.
Bir tanesini önüne sallamış dokuzunu da arkasına atmış.
Sokaklarda sallana sallana, şakırdata şakırdata gezermiş.
Sormuşlar nedir bu davranışınızın hikmeti diye.
Demiş ki o ilmiyle amil zat:
“Önümdeki tek kemik başkalarının hatalarıdır.
Hep onlara bakar, onları görür, onları konuşurum.
Gündemimde hep onlar vardır.
Arka tarafımdaki dokuz kemik ise benim eksik yönlerimdir.
Onlara bakmam ve görmem hiç.
Hiç konuşmam onları, aklıma gelmez.”
…
Aslında öyle değildir tabi.
Sadece akılda kalıcı bir örnekle durumu izah etmek için böyle davranmıştır.
…
Onlar geldi geçti, tavus kuşu da zaten yaptıklarından mesul değil Allah katında.
Biz kendimize bakalım.
Alalım elimize kağıdı kalemi.
Yazalım hatalı ve eksik yönlerimizi bir bir.
Tahminimizden çok olduğunu görmek sürpriz olmamalı.
Düzelttiğimiz her eksiklik, sadece oradan silinmekle kalmayıp artı hanemize de ilave edilecektir.
Derbi maçların 6 puan değerinde olması gibi…
mescere