Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

TATİL VE EĞLENCE ANLAYIŞIMIZ (1 Kullanıcı)

menzil_2007

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Çalışmak kadar dinlenmek, rahatlamak da önemlidir. Tatil yapmak, yorgunluğu atmak için olduğu kadar, çalışmak için gerekli şevk ve enerjiyi toplayarak daha verimli çalışmak için yapılan ve insan tabiatının ihtiyaç duyduğu bir faaliyettir. Hele içinde bulunduğumuz çağın hayat şartları, meşru çerçevede eğlenmeyi, dinlenmeyi ve tatil yapmayı gerekli kılmaktadır.

Bütün bir sene boyunca aynı şartlarda aynı insanlarla aynı işi yapmak, hatta aynı ortamda bulunmak bile insanda yorgunluk ve bıkkınlık meydana getirebilir. Dolayısıyla çalışma şartları tekdüze olan insanlar değişikliğe ve yenilenmeye daha fazla ihtiyaç duyarlar. Dinlenmek ve eğlenmek, yeme, içme, uyku gibi ihtiyaçların yanında her zaman yer almıştır. Günlük hayatta yer alan kısa süreli dinlenmelerin yanı sıra daha uzun süreli dinlenmeye de insan ihtiyaç hissetmektedir.


Peki, biz müslümanlar, dindar insanlar için durum nedir? Müslümanlar nasıl eğlenirler, onlar için eğlence ve tatilin anlamı nedir?
Kimi insanlara göre eğlence ve tatil, müslüman hayatının sınırları dışında durması gerekir. Çünkü eğlence ve tatil, vaktin boşa harcandığı ciddiyetten uzak iş bir iştir ve müslümana yakışmaz.

Halbuki müslüman için eğlence, tatil ve dinlenme, boş durmak, boşa zaman harcamak olarak düşünülemez. Aksine kulluğun bilincine varmada farklı bir durumun yaşanması olarak kabul etmek gerekir. Müslüman, eğlencesinde de, tatilinde de, dinlenmesinde de kulluğundan sıyrılamayacağının, kulluktan tatile ayrılamayacağının bilincindedir. Zaten bu dünyada sıkı sıkıya sarıldığı kulluğunun, bir anlamda onu ebedi bir eğlenceye, tatile götürdüğünü de bilmektedir.

Kişinin dininin gereklerini unutacak derecede eğlenceye dalması şüphesiz uygun olmaz. Fakat eğlenirken, gezip görürken ve çeşitli sosyal faaliyetlerde bulunurken de insanın dinini yaşaması mümkündür. Ciddiyet ve eğlenceyi, çalışma ve tatili bir arada ve birbirinin tamamlayıcısı, destekleyicisi olarak düşünmek gerekir. Yoksa boşa harcanan, yani kişinin dünya ve ahiretine bir faydası olmayan çalışma da, tatil de aynı şeydir.

Zamanımızda modern iletişim araçları dünyayı evimize kadar getirmektedir. Bu aletler sayesinde evlerimizin içine girecek kadar küçülen dünyanın nimetleri ve güzellikleri, insanın “Keşke ben de oralarda olsaydım!” demesine sebep olmaktadır. Mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de 15’ten fazla ayet-i celilede dünyada neler olup bittiğini görmek, araştırmak ve anlamak amacıyla gezip görmemiz tavsiye edilmektedir. Rabbimiz şöyle buyurur: “De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.” (Ankebut, 20)

Çeşitli eğlenceler, yarışmalar, spor gibi faaliyetlerle stres atıp moral depolanırken, tatillerde ayrıca yeni şeyler öğrenilip tecrübe artırılır ve yeni yerler görüp yeni yüzler tanımak suretiyle de sosyal bir çevrenin oluşmasına katkıda bulunulur. Pek çok ayet-i celilede tavsiye edildiği gibi yeryüzündeki eşsiz güzellikleri ve eski medeniyetlerden geri kalanları görüp ibret alma fırsatı da yakalanmış olur.

Fahr-i Kâinat s.a.v. Efendimiz’in zaman zaman atış müsabakaları ve atla yarışmalar düzenlediği, dereceye girenleri ödüllendirdiği, hatta bu tür müsabakalarda “melekler de hazır bulunur” diyerek dinimizin bu tür müsabaka ve eğlenceleri uygun görüp teşvik ettiğini vurguladığı bilinmektedir. (Ebu Davud, Nesaî, Tirmizî)

Yine dinlenme, eğlenme ve mutluluk günleri olan bayramlarda Fahr-i Cihan s.a.v. Efendimiz’in, o zamanın imkanları, şartları, eğlence ve dinlenme anlayışına göre def çalıp methiyeler söyleyenlere izin verdiği, Habeşlilerin mızraklarıyla yaptıkları gösteriyi Hz. Aişe r.anha validemiz ile birlikte seyrettiği, “Hz. Peygamberin huzurunda böyle uygunsuz şeyler yapılır mı?” diye cariye kadınları engellemek isteyen Hz. Ebubekir r.a.’a onlara müdahale etmemesi için “Bu bizim bayramımız..” diye uyardığı belirtilmektedir. (Buharî, Müslim, İbni Mace)

Zaman zaman tatil ve eğlenme konusunda mütedeyyin insanlara karşı önyargılı yaklaşımlara şahit oluyoruz. Bu zihniyet mütedeyyin müslümanlara normal bir insan gibi meşru dairede eğlenmeyi, tatil yapmayı yakıştıramayan yaklaşımlardan veya onların tatile iyi gözle bakmayacağı şeklindeki kanaatlerden kaynaklanmaktadır.

Böyle bir psikolojiye Kur’an-ı Kerim’de temas edilmektedir. Bazı ayetlerde Fahr-i Alem s.a.v.’in yaşantısıyla ilgili halk arasındaki önyargılara dikkat çekilir: “Derler ki: Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!” (Furkan, 7), “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar) sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. Bakalım sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir.” (Furkan, 20)

Bu ve benzeri ayet-i celilelerde, Fahr-i Cihan s.a.v.’in bile içinde bulunduğu toplumun bir ferdi gibi yaşamasının yadırganmaması gerektiği, O’ndan tabii ihtiyaçlarını ihmal eden bir davranış biçimi beklemenin doğru olmadığı özellikle vurgulanmaktadır. Aynı şekilde Rasul-i Kibriya, ibadetler konusunda aşırı giderek, yemek, uyku ve hatta aile düzenini bozma derecesine gelen bazı arkadaşlarını -ibadetler dahil- yaptıkları tüm işlerde ölçülü davranmaları hususunda uyarmıştır. (Riyazü’s-Salihin)

Tüm bu hususlar gözönünde bulundurulduğunda, mütedeyyin kişilerin hep ibadetle meşgul olması, eğlenme ve tatil gibi şeylere zaman ayırmaması gerektiği şeklindeki yanlış anlayışın düzeltilmesi gerekmektedir.

Bir tatil ne kadar iyi planlanır ve ne kadar güzel değerlendirilirse, insan o kadar çok rahatlar, dinlenir ve öğrenir. Buna karşılık plansız programsız, boşu boşuna geçirilen zamana ise tatil denilmez. Tatili, boş durmak, iş görmemek gibi düşünmemek gerekir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Eğlence ve tatili belli kalıplara sıkıştırıp, bu kalıpların değişmez ölçülermiş gibi algılanması doğru değildir. Herkesin kendi hayat tarzı ve yaşantısı ile yakından ilgili bir eğlence ve tatil yapma biçimi vardır. Müslümanların da, hayatın yorucu, yoğun atmosferinden biraz olsun kurtulup kendilerine gelmeleri için meşru sınırlar içinde yani müberra dinimizin emir ve yasaklarını hassasiyetle gözeterek dinlenmeye, eğlenmeye hakları vardır.

Rabbimizin tevfik ve inayeti ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt