Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tasavvuf ne demektir (1 Kullanıcı)

yüsra77

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Mar 2008
Mesajlar
74
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Konum
MEVLANA DİYARI-KONYA
Tasavvuf, nefsin iman ve itaat etmesi, bütün ibadetlerin ve bütün hayırlı işlerin hakiki ve kusursuz olmasıdır. Allahü teâlânın lütuf ve ihsanı ile daha yükseklere çıkanlar da olur.

Tasavvuf, fâni olan her şeyden yüz çevirip, baki olana bağlanmaktır.

Tasavvuf, İslam ahlakı ile süslenmektir.

Tasavvuf, ölmeden önce ölmektir.

Tasavvuf, baştan başa edeptir, tamamen edepten ibarettir.

Tasavvuf, kadere rızadır.

Tasavvuf, Hak teâlâya inkıyaddır, kayıtsız şartsız teslimiyettir.

Tasavvuf, emeli bırakıp amele devam etmektir.

Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır.

Tasavvuf, namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu yapan, vasıl olmuş, yani maksada kavuşmuştur.

Tasavvuf, insanı, ibadetlerde gereken ihlasa ve insanlara karşı gereken güzel ahlaka kavuşturan yoldur. İnsana bu yolu mürşid-i kâmil öğretir.

Tasavvuf, her sözünde, her işinde, dine yapışmaktır.

Tasavvuf, ızdırap çekmektir. Sükun ve rahatlıkta, tasavvuf olmaz. Yani, aşıkın maşuku aramaya çalışması, maşuktan başkası ile rahat etmemesi gerekir.

Tasavvuf, Resulullahın mübarek kalbinden çıkıp, evliyanın kalblerine gelen bilgilerdir.

Tasavvuf, kendi nefsinin ayıplarını, kusurlarını anlamaktır ve dine uymakta kolaylık ve lezzet hasıl olmaktır ve gizli olan şirkten, küfürden kurtulmaktır.

Tasavvuf, herkese merhametli olmak ve ruhsat olan ameli terk etmektir.

Tasavvuf, Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı görür gibi ibadet et! Sen Onu görmüyorsan da, O seni görüyor.) [Buhari]

(Bir kimse, iki salih komşusundan nasıl utanıyorsa, gece gündüz, kendisi ile beraber olan iki melekten de öyle utanmalıdır!) [Beyheki]

Allahü teâlânın gördüğüne inanan, Onun beğenmediği bir şeyi yapabilir mi? Yanındaki iki meleğin, günah ve sevapları tespit etmekle görevli olduğunu yakînen bilen kimse, kötü işler yapabilir mi?

Tasavvufun yediyüzden fazla tarifi yapılmıştır. Hepsinin özü ehemmi, mühimme tercihtir. Yani çok önemli işi, önemli işten önce yapmaktır.
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Esselamu aleyküm
Çok güzel özetlemişiniz emeğinize sağlık.
Allah c.c. razı olsun.
Selametle kalınız.
 

SmArTy

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 May 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Emeğinize sağlık allah razı olsun
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Tasavvuf, ALLAHü teâlâyı, görür gibi ibadet etmektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(ALLAHü teâlâyı görür gibi ibadet et! Sen Onu görmüyorsan da, O seni görüyor.) [Buhari]

Allahcc yar ve yardımcınız olsun gönüldaşımız...
BESMELE...SELAM...DUA...
 

yildirim18

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2009
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
s.a arkadaşlar tasavvuf için bu kadar şey yazmışsınız dinden old. söylemişsiniz peki peygamber zamanında tasavvuf varmıydı?.ALLAH bize SİZ ONLAR GİBİ İMAN ETMEDİĞİNİZ SÜRECE İMAN ETMİŞ SAYILMAZSINIZ derken sahabeleri kastediyor peki sahabede tasavvufi düşüncenin zerresine rastlayan varmı aranızda varsa paylaşsın bizde görelim bu felsefenin kurucusu muhittin arabidir ve kendisinin nası bir felsefeye sahip olduğunu baskalarından hikayeler dinleyenler değil kendi esirlerini okuyanlar bilir mesela bu konuda Fususil Hikem Şerhi adlı cilde bakabilirsiniz.
HUTBETU'L HACE

Hamd, ancak Allah içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur. Allah’ tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O tektir ve ortağı yoktur . ve şehadet ederim ki, Muhammed, O’nun kulu ve Rasulüdur.

Bundan Sonra:
“Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah’ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed (s.a.v)’in yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulandır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat, her bidat sapıklık ve her sapıklıkta ateştedir.” (Müslim / 867, Nese ^diyor PEYGAMBER EFENDİMİZ
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Şerîat: Doğru yol. Hak din yolu. Büyük ve geniş cadde. Nur, aydınlık, ışık... "Şir'a, Şeria, Meşrea", lûgatta, "bir ırmak veya su menbaından su içmek veya almak için girilen yol" demektir... "Istılah-kavram" anlamıyla Şerîat'ın, merkezden muhite doğru bütün mukadder oluşlarıyla "dinin heyeti mecmuası" demek olduğu açık... Bu bahsin, "dört temel kaynak: Kur'ân, hadîs, icma-ı ümmet, kıyas" şeklindeki mukadder oluşlarının tafsili, ayrı bir eser mevzuu.

·

Ağacı kesip ondan meyve ümid eden ne kadar akılsızdır... Ağaca iyi bakılırsa, meyvesi de o kadar çok olur... Meyve maksat olmakla beraber, ağaç olmadan meydana gelmez... Anlaşılacağı üzere; ağaç "Şeriat" ve meyvesi "tasavvuf"... İslâm, "felâh-kurtuluş" dini; ve "felâh", "dindeki gizliliklerin açık edilmesi" demek.

·

Şer'i, istidlâlî (muhakeme ve delil getirmeye dayanan) ve nazarî ilimlerden maksat, dindeki gizliliklerin açık edilmesi... İcmâl yollu (toplu) olan marifeti tafsile getirmek ve nazariyattan zaruriyata çıkarmak... Bâtın marifetinden maksat da o; ve o marifetin içinde, tecridi teşhis için olan ilimlere mukabil, teşhisi tecrid için olan ve sanat izâfe edilen tefekkür... Şiir idrakını temsil eden bir "doğrulayıcılık usulü" olarak tefekkür, yöneldiği alâka alanına nisbetle, hususî bir keşif ve zaruriyata çıkarma yoludur.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İslâm'ın dışı Şeriat, içi Tasavvuf... O'nu, -Kâinat'ın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Allah Sevgilisi'ni- üzerinde bütün hilkat mimarisinin ışıldadığı bir saray farzedecek olursanız, Şeriat o sarayın dışı, Tasavvuf da içidir. Bütün ölçüler ve geçitler dışarıda, varış ve erişler de içeride... İslâm'ın topyekûn ruhu, hikmeti, ahlâkı, edebi, eşya ve hâdiselere bakışı, bu dünya ve ötelerin dış ve iç nizâm sırrı, var oluş sebebi, ölümsüzlük yolu, bütün illiyetler ve gâiyetler, her şey, her şey tasavvufta... Tasavvuf'un, "Allah, kâinatı insan için, insanı da kendi marifetine ulaşması için yarattı" hadîsinden mülhem düsturu, bu suretle nihaî hesabı mutantan şekilde verilen oluş sırrının, biri dış rejim, Şeriat, öbürü de iç rejim, Tasavvuf olarak her ikisi de birbirinden kopmaz, ayrılmaz ve tecezzi etmez bir bütün hâlinde en parlak ifâdesidir.)

·

(Derin ve gerçek mümin, olanca davaları ve gayeleriyle girift ve ebedî insanı, girift ve ebedî oluş muammasını yalnız tasavvufta bulur; ve onu Kâinat'ın topyekûn hesabını veren biricik dünya görüşü kaynağı telâkki eder.)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
(İnsanı bütün hilkat sırrına ulaştıran, derinliğine doğru fert ve iç hayat plânına bağlı üstün mârifet sahası, yani tasavvufun merkezi, dinin, ismine velî dediğimiz büyük oldurucu ve kurtarıcıları elinde en hususî kadrosunu belirttiği için, cemiyet sınırları ötesinde müstakil ve münzevî bir âlemdir. Bu âlem, insan kitlelerinin ve kitle hayatının üstündedir; oraya, etrafına hiçbir iz yaymamış bir noktadan, tıpkı toprak altındaki periler sarayına girilir gibi münferit ve münzevî gölgeler hâlinde kayılır; ve orada, tek ve muaz-zâm vâkıa olarak tek ve mücerred insan oluşunun sırları ve usulleriyle yüzyüze gelinir. Bu, insanı kendi üstüne çıkaran ve ölmezliğe erdiren ulvî ve esrarlı lâboratuvar mâhiyetiyle, günlük hayat selinin ve bu selin doğurduğu içtimaî davaların dışındadır.

Fakat gaye, keyfiyet ölçüsüyle olduğu kadar kemmiyet ölçüsüyle de topyekûn insanı kurtarmak ve onun kurduğu cemiyeti ana kurtuluş merkezinin etrafında inşâ etmek olunca, derin ve gerçek müminde tasavvufun içtimaî fayda zaviyesinden en amelî cephesi, genişliğine doğru inkişaf eden sahadır; yâni nakışlarında aslî marifet merkezinin akislerini, ilhâmlarını, kıymet ölçülerini taşıyan büyük insan kitlelerine mahsus geniş hayat plânı... Tek kelimeyle, şu kaskatı ve kaba hayat!.. Bütün dava, şu kaskatı ve kaba hayatı, insan oluşunun gizli sarayına ve o sarayın en mahrem oluş hücresine yol veren büyük ve amelî bir avlu içinde kadrolaştırabilmekte... İcabında o avludan kaybolup gizli fert iklimlerine dalacak istidatları, davanın bu cephesi cemiyetçi mütefekkirin işi olmayarak geniş kitle ve günlük yaşayış çerçevesi içinde en üstün dünya görüşüne kavuşturabilmekte... Böylece ferde âit büyük ve mahrem oluşun insan yığınları çerçevesinde başlangıç hayatını yaşatabilmek ve bu hayata mahsus bütün gaye kutuplarını müstakil olarak tesislendirmek borcu, derin ve gerçek müminde, tasavvufun ikinci, fakat amelî noktadan en hassas ve mühim cephesi olarak meydana çıkıyor... Bu aziz borcun kefilleri de, şâmil ve küllî Şeriat dairesinin içinde tasavvuf ve onun içinde de tâbi ve bağlı akıldır.)

* Salih MİRZABEYOĞLU, İBDA DİYALEKTİĞİ –Kurtuluş Yolu-, İBDA Yay., 3 Basım, s. 90-101
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
-“Hakkın kuluna olan ilgisi ne kadar çok ise, kulun Hak ile ilgisi de o nispettedir. Bu bakımdan Hak ehli gayb aleminin bir takım acibelerini Hakka yakınlığı nispetinde görür ve Hakka olan yakınlığı sona erdiği vakit de, artık onun nazarında gayb aleminden bir acibe kalmaz, herşeye karşı nazarı değişir.ALLAH’ın Sevgilisi, ‘Mü’min ALLAH’ın nuru ile bakar’ buyuruyor; madem ki mü’min ALLAH’ın nuru ile bakıyor ve O’nun nurundan da hiçbir şey gizli değildir, o halde mü’minden de hiçbir şey gizli kalmaz. Bazı insanlar, bazen mana ehlini tenkide kalkar ve ‘falan iş Şeriate muhaliftir’ derler. BUNLARIN MAKSADI ŞERİAT DEĞİL, BELKİ ŞERİATE DÜŞMANLIK etmektir; ALLAH adamlarını onunla kırabilmek için, Şeriati alet edinmişlerdir...Bunlar, işin başında ve sonunda ilim ve Kur’an’ı sırf dünya için öğrenirler ve dünya için çalışırlar!”
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Ağacı kesip ondan meyve ümid eden ne kadar akılsızdır... Ağaca iyi bakılırsa, meyvesi de o kadar çok olur... Meyve maksat olmakla beraber, ağaç olmadan meydana gelmez... Anlaşılacağı üzere; ağaç "Şeriat" ve meyvesi "tasavvuf"... İslâm, "felâh-kurtuluş" dini; ve "felâh", "dindeki gizliliklerin açık edilmesi" demek
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt