Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tasavvuf İnsanlığa Ne Vaat Ediyor? (2 Kullanıcı)

zekaikc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2011
Mesajlar
903
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
708235426eb509a2171.jpg


Semerkand dergisi, 2012 yılının ilk sayısında modern hayatta tasavvufa duyulan ihtiyacı ele alan bir dosya ile okurun karşısına çıkıyor

"Tasavvuf İnsanlığa Ne Vaat Ediyor?"

Semerkand dergisi, 2012 yılının ilk sayısında modern hayatta tasavvufa duyulan ihtiyacı ele alan bir dosya ile okurun karşısına çıkıyor. Halil Akgün'ün hazırladığı dosyanın başlığı "Tasavvuf İnsanlığa Ne Vaat Ediyor?"

Dün olduğu gibi bugün de tasavvuf İslâm'ın yayılmasında en önemli rolü oynamaktadır. Peki, tasavvufa olan bu ilgi nereden geliyor? İnsanlar bu maneviyat yoluna neden koşuyorlar? Tasavvuf insanların hayatında nasıl bir rol oynuyor? Bugün hayatımıza ne katmaktadır?

Daha yalın bir şekilde soracak olursak: Tasavvufun, her tür refah ve maddi imkana sahip olan modern insana sunabileceği bir şey var mı?.

Halil Akgün konuya böyle giriş yaptıktan sonra şunları söylüyor:

"Tasavvuf bugün İslâm toplumları için de bir irşad ve ıslah yoludur. Kabul edelim ki İslâm dünyasının siyasî, ekonomik, sosyal pek çok sorunları var. Yüzyıl öncesine kıyasla İslâm ümmeti yavaş yavaş ayağa kalkmakta ve yeni bir uyanışın işaretlerini vermektedir.

Fakat daha almamız gereken çok mesafe, çözmemiz gereken çok mesele var. İslâm'ın izzet ve şerefini korumak ve yüceltmek için atmamız gereken adımlar var.."

Derginin başyazısında ise Mübarek Erol "Ecel Gelmeden" diyerek yaşadıkça hatırlamamız gereken ölümü, mutlak sonumuzu hatırlatıyor.

Dergideki bazı yazılar ise şöyle... Hüseyin Okur "Mekke'nin Fethi" adlı yazısında bu kutlu fethi hatırlatarak, İslâm'ın fetih anlayışını anlatıyor. Ahmet Nafiz Yaşar "Bir İsâr Kahramanı: Ebu Talha el-Ensârî r.a." adlı yazısında cömertliğiyle ünlü bu sahabi üzerinden bizlere yol gösteriyor. Ali Uysal "Menkıbeler Ne Söyler?" adlı yazıyla menkıbe ve menakıpnameleri dair güzel bir yazıyla anlatıyor. Kürşad Salih Yaman "Medyatik Bilgi ve Müslüman Duyarlılığı" adlı yazısında haber ve bilgi kirliliğine değiniyor. Siraceddin Önlüer "Müminin Mihengi Dürüstlük" adlı yazısıyla güzel ahlâk serisine devam ediyor. Abdullah Gökmen "Silsilemizden Bir Halka: Hindistan" adlı yazısında Semerkand Vakfı'nın Çin ve Hindistan seyahati vesilesiyle İslâm coğrafyasına, kardeşliğimize, tarihimize değiniyor.

Yeni yıla bazı yeniliklerle giren Semerkand dergisi bu yazıların dışında her ay olduğu gibi Hal Dili, Bin Bir Damla, Tasavvuf Klasikleri, Tavan Arası, Dün Bugün Yarın, Dünya Hali, Şiir ve Tencere gibi köşelerde çeşitli konulara yer veriliyor.

Farklı ilgilere hitap eden başka pek çok yazının yanı sıra, özenle hazırlanan Semerkand Çocuk yine dergiyle birlikte hediye ediliyor.

abone olmak için size yakın semerkand temsilciğine şurdan bakabilrisiniz

SEMERKAND YAYIN
 

özgeöz

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2012
Mesajlar
186
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
selamu aleykum. konu başlığına hitaben bir şeyler yazmak istiyorum kesinlikle derginizle veya şahsınızla ilgili değildir yazacaklarım. tasavvuf, lisedeki edebiyat derslerimizden öğretilenlerle başlayarak, bize özetle şunu vaat eder : Allah c.c sevgisine mazhar olmayı. Ancak ben, zamanında tasavvufla çok iç içe olmuş bir kimse olarak söylüyorum, malesef ki günümüzde bu konu bir pazarlama stratejisine dönüştürülmüştür. bakın, bir insana asıl okutulması gereken kitap, Rahman'ın kelamı yani Kur'andır. mevlana veya onun karısının veya dostunun kelamı değildir. Rahman'ın ne dediğinden haberi olmayan adama siz 'gel ne olursan ol yine gel' cümlesinin temellendirdiği, ne günah işlersen işle Allah nasıl olsa affeder!, felsefesini entegre ederseniz, Rahman'ın kelamıyla söylüyorum: artık vay sizin halinize o ellerinizle yazdıklarınızdan dolayı!
 

zekaikc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2011
Mesajlar
903
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
selamu aleykum. konu başlığına hitaben bir şeyler yazmak istiyorum kesinlikle derginizle veya şahsınızla ilgili değildir yazacaklarım. tasavvuf, lisedeki edebiyat derslerimizden öğretilenlerle başlayarak, bize özetle şunu vaat eder : Allah c.c sevgisine mazhar olmayı. Ancak ben, zamanında tasavvufla çok iç içe olmuş bir kimse olarak söylüyorum, malesef ki günümüzde bu konu bir pazarlama stratejisine dönüştürülmüştür. bakın, bir insana asıl okutulması gereken kitap, Rahman'ın kelamı yani Kur'andır. mevlana veya onun karısının veya dostunun kelamı değildir. Rahman'ın ne dediğinden haberi olmayan adama siz 'gel ne olursan ol yine gel' cümlesinin temellendirdiği, ne günah işlersen işle Allah nasıl olsa affeder!, felsefesini entegre ederseniz, Rahman'ın kelamıyla söylüyorum: artık vay sizin halinize o ellerinizle yazdıklarınızdan dolayı!

özellikle mevlana ismi adı altında sizin bu bahsettiğiniz sıkıntıların yaşandığını, bir ticari meta olarak kullanıldığını zaten biliyor ve size katılıyorum.Zaten kimki kuranı kerimi es geçip birşeylere yöneltiyorsa o zaten hakiki islam yolu olamaz. Tasavvuf islamın kalplere işlenme sanatıdır ve bir Allah dostunun önderliğinde bu yolda ilerlemek gerekmektedir. Hakiki mürşitlerde kuran ve sünnetten gayrısını söylemezler zaten. İlginiz için teşekkür ederim.
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Sonuç,

1.Veliler ve alimler çok farklıdırlar.Veli Allah'ın hitabına mashar olan kişilerdir bu makam özeldir.Alimleri veliler terbiye eder.Veli alim olmasa da halleri Kurana aykırı değildir ve islam fıtratı üzerine yaşarlar.Veliler garibtirler hallerini herkes çözemez bazen kendisi de çözemez.

2.Veli bir zat söz söyler ama o sözü hangi makamda söylemiştir anlamak için o makama ulaşmak gerekir.

3.Tasavvuf ehli ile fıkıh ehli anlaşamaz.Tasavvuf ehli bir karar alır fıkha göre haramdır ama netice itibari ile hayır ve helal olur ama bunu fıkıh alimi o an anlayamaz.

4.Hz.Musa fıkıh ehlini temsil eder Hz.Hızır tasavvuf ehlidir Kehf suresine bakınız.

5.Bizim yolumuz verme yoludur alma değil.Alanlardan uzak durun.

6.Yolumuz bu yoldan para kazanmak değil Hakkı rızasını aramaktır.

7.Bu yol Hak telaya hizmettir insanları hizmetine almak değildir.

İçimden geldi bunları yazdım..

Slm ve Dua ile..
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
selamu aleykum. konu başlığına hitaben bir şeyler yazmak istiyorum kesinlikle derginizle veya şahsınızla ilgili değildir yazacaklarım. tasavvuf, lisedeki edebiyat derslerimizden öğretilenlerle başlayarak, bize özetle şunu vaat eder : Allah c.c sevgisine mazhar olmayı. Ancak ben, zamanında tasavvufla çok iç içe olmuş bir kimse olarak söylüyorum, malesef ki günümüzde bu konu bir pazarlama stratejisine dönüştürülmüştür. bakın, bir insana asıl okutulması gereken kitap, Rahman'ın kelamı yani Kur'andır. mevlana veya onun karısının veya dostunun kelamı değildir. Rahman'ın ne dediğinden haberi olmayan adama siz 'gel ne olursan ol yine gel' cümlesinin temellendirdiği, ne günah işlersen işle Allah nasıl olsa affeder!, felsefesini entegre ederseniz, Rahman'ın kelamıyla söylüyorum: artık vay sizin halinize o ellerinizle yazdıklarınızdan dolayı!
AleykümSelam
Size katılıyorum kardeşim.
Yapılan hata insanların itikadı, fıkhı bilmeden tasavvuf öğrenmeye çalışması.Tasavvuf okuyarak öğrenilebilecek birşey değildir.
İslamı Kur'an sünnet ölçüleri ile yaşarsak zamanla tasavvufuda tasavvufun ne olduğunuda ancak öğrenebiliriz
 

SHAHADAT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ocak 2012
Mesajlar
148
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web Sitesi
www.shahadat.net

İmanla kabre girebilmek için dünyayı sevmemek lâzımdır. Dünyayı çok seven, ondan ayrılmak istemez. Hastalığı ağır olan kimse artık hayatından ümit keser, doktorları da hastaya tedâvinin çâre olmayacağını bildirirler. Böyle bir adam, yakın bir zamanda bütün sevdiklerinden ayrılacağını hisseder.
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
hakdan döndükten sonra ,adı ne olursa olsun ulaşılan sapmışlıktan başka nedir?
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
Yorumunuz güzel ancak Mevlana Hz . '' R.A. ''ile ilgili yorumunuzu...Bilmeden yaptığınızı düşünüyorum...
Müceddid olmak öyle kişinin kendi kendine alacağı bir konum değildir...
Size Mevlana daki aşk ve sır nasip olur ...İNŞALLAH ; kendiniz yazarak bizi de istifade ettirirsiniz ...
Selamlar...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
İstek .araştırma ve incelemek çok güzel ancak Nasip de olmalı...Allah C.C. 'nun EDEBİ ile Edeplenmeden zor olur sanırım.....
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
Doktor perhizi önerir...Yaşam Allah C.C. isterse biter...Yılmamak lazım...Bu rüya dünya madem ekin tarlası uyanık olmakta fayda var...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
Allah C.C. 'na ,Peygamber Efendimiz A.S.'a ve Kur'an-ı Kerime sarılalım ; Büyüklerden de Edep öğrenelim ...bak o zaman sapıtır mıyız...Yoksa kazanır mıyız...
 

zekaikc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2011
Mesajlar
903
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Tasavvuf Allah rasulünün ahlakı ile ahlaklanmaktır.
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Veli alim olmasa da halleri Kurana aykırı değildir diyorsunuz? Nasıl ? alim olmadan neyi biliyorki kurana aykırı yaşamasın. söylediğiniz şeyin dini delili nedir? Belam da veli değilmiydi? nasıl allaha asi oldu ? hani harama yönelmezlerdi? Veliliğin ölçüsü nedir? Bu ölçüyü kim koyuyor?
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
orada ne hızır var.nede tasavvuf.
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Tasavvuf okuyarak öğrenilebilecek birşey değilse,kuran,hadis,fıkıh.süneti nebi ne işe yarar? İllaki sırlı-gizli bir şey niye lazım bize? Sünnet niye yetmezde.hermetik felsefenin peşinden gideriz? Önderlerimiz yunan sofistlerimi yoksa? Kuran sünnet niye yetmiyor bize?
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
haşa kulluğa sığarmı Allah gibi olmak,onun edebi gibi edeplenmek,bize düşen resulünü takip etmek,Allahın zatını anlayamayız,kavrayamayız.Sonra onun gibi rabliğe,terbiye ediciliğe soyunmuyormuyuz? Mevlanadaki aşk-sır hep gizem. Oysa din ne kadar açık,sünnet nekadar sade. Mevlana yerine Allah resulünün çizgisi bize yetmezmi?
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
O zaman dünyaya tenezzül etmemek tasavvufun esası olmalı.Allah resulü fakr içnde yaşadığı halde sizin mürşitler niye hep yat,kat,köy sahibi
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
ARAF
28. Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?”

29. De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz.”

30. Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı


37. Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, “Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler. Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.

38. Allah şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.”

39. Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın” derler.

40. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler!6 Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.

41. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.

42. İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.

43. Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir.

44. Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’d ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlere!” diye seslenir.

45. Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir.

46. İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A’râf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar.

47. Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.

48. A’râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!”

49. “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı?” (Sonra cennetliklere dönerek) “Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz” derler.

50. Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kafirlere haram kılmıştır” derler.

51. Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkar edip durdularsa biz de onları bugün öyle unuturuz.9


"Onlara; 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman onlar, 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler...” (Bakara: 2/170

Bu âyet gösteriyor ki, bir hak (doğru) delile dayanmayan katıksız taklit, din hakkında yasaklanmıştır. Belli bir bilgisizliğe, sapıklığa uyup onu taklit etmek, aklen bâtıl olduğu gibi; şüpheli olan hususta da delilsiz taklit, din açısından câiz değildir. Açıkça belli olmayan hususlarda delilsiz söz söylemek ve o yolda hareket etmek, bilmediği bir şeyi Allah’a iftira olarak söylemek ve şeytana uyup bilgisizce hareket etmektir. Nitekim “Allah’ın indirdiği Kur’ân’a ve diğer açık delillere, parlak belgelere ve bunların hükümlerine uyun” denildiği zaman Arap müşrikleri, taassupla böyle yapmış ve böyle söylemişlerdi ki, bu âyet bu sebeple inmiştir. Bir rivâyette de böyle diyen ve âyetin inmesine sebep olanlar, yahûdilerden bir gruptur. “Allah’ın indirdiğine uyun” dendiği zaman bunlar: “Hayır, biz babalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona tâbi oluruz. Çünkü onlar bizden hayırlı, bizden daha bilgiliydiler” demişler, yapılan bu teklifteki âyet ve delilleri hiç düşünmeyerek taassuba sapmışlardır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 482-483


Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku: Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti. Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz." Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?", "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?", "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk." (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?", "Hem siz, hem de eski atalarınız?", "İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç", "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;" "Bana yediren ve içiren O'dur;", "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;", "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur, "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" (Şuara Suresi, 69-82)
Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)

Hayır; dediler ki: "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana (hidayete) yönelmiş (kimse)leriz." (Zuhruf Suresi, 22
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt