Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Taş Değil misin Ey Yar (1 Kullanıcı)

Nazar57

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
1,308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33

Taş Değil misin Ey Yar

Ey yâr, susuşum sözümü esirgemekten değil. Sana değen sözleri çoktan yitirdim; dudağım avare, dilim perişan.

Aklım ermiyor ki, sustuğumu bileyim. Kalbim ayılmıyor ki sana hitap edeyim. Kelimelerin sıcağı kaçmış, hece hece küllenmişler; sükût lehçesinde aç susuz bir mülteciyim şimdi. Seni taşa benzettiler. Öyle dilsiz, öyle hayatsız, öyle duygusuz diye. Değirmende konuşan taş değil midir peki? Acıyı öğütüp ekmek eyleyen senin dönüşün değil mi? Sen değil misin kabrimi bekleyen sadık yâr? Dillerin sustuğu yerde sen değil miydin ısrarla adını söyleyen unutulanların? Sen değil misin nice dertlinin derdini hiç itirazsız dinleyen?

Sahiden taş mı kesildin? Oysa, sen sözlere efsûn bağışlayan dudaksın. Nefesi boşluğun hapsinden kurtarırsın. (Belki de her ses bir mahpusun kırılmış zincirlerinin şakırtısıdır.) Sana değdiği yerde dirilir sessizlik. Sana vuruldukça hece hece kanatlanır suskunluk; şiirlerin ufkuna yükselir söz, öykülerin kuytularında giyinir. Sen, dağı delen Ferhat;sın; söz ki dağı kar gibi eritir de Şirin yâri sımsıcak kucaklar. Sen Aslı;ya Kerem;sin; ses ki çatlak dudaklardan sızan kevserdir. Sen Kerem;in Aslı;sın; söz ki tek bir hecesi bizi varlığın koynuna saklar; Ol!;sözü hatırına yokluk varlığa yüz bulur.

Taşın sözü yok mudur ey yâr? Taş dediğin konuşur. Zamanın dudağıdır. Çatlaklarından acılar sızar; kuytularında çocuk gülüşleri gibi neşeler saklar. Taş dediğin susar. Zamanın dilidir; bir bakışında nice gürültüyü susturur; anlamsız telaşları dağıtır, hoyrat koşturmaları durdurur. Kadîm zamanlar içinden sızıp gelen bir kan gibidir taş; nabzımızı doldurur.

Taş zamanla eskimez mi? Sen zamansın, ey yâr, gelir ve gidersin. Saatlerin kadranında uslu uslu gezinirsin amma saçlarımı değil sadece kemiklerimi dağıtırsın. Usulca sokulursun odama; sadece eşyalarımı değil sadece beni de benden çalarsın; elbisemi değil sadece tenimi de soyarsın. sevdiğimle arama ayrılıklar koyansın. Sen çoğaldıkça ben azaldım; seni tükettim derken ben tükendim. Sen zamansın, ey yâr, pek kıskançsın.

Taş kesilmişsin ki sana vefasız dediler. Tanımazmışsın beni. Adımı bile anmazmışsın. Güzellikten hiç anlamazmışsın. Mehtabı kucaklayan sen değil misin her defasında? Günün ilk ışıkları sana koşmadı mı her sabah? Nice surlarda masum bebekleri bekleyen sendin. Nice sütunlarda fısıltılı dualara fısıltını ekleyen sensin. Köprülerde kemerlerde yâri yâre kavuşturan senin metanetin değil mi? Çeşmelerden serin sulara yol veren senin serinliğin değil mi? Dereler boyu suların elinden tutup şarkılar söyleyen sen değil misin?

Aslında kendi taşını dikiyor değil mi insan? Her gün bir önceki günde bırakırız bedenimizi. Her yeni günün sabahında eskimiş bedenlerini yüklenir gibi insan. Sanki yakamızda çocukluk fotoğrafımızı taşır gibi yürürüz yeni zamanlara. Kendi cenazesini kaldırır gibidir insan. Baktığımız her yüzün ardında eskimiş yüzler saklıdır. Şimdiki bedenimiz daha öncekilerin başını bekleyen konuşkan bir taştır. Ölmüş yanlarımızı hatırlatır. Bir taş gibi ağırlaşır gözlerimizin karası. Var-yok arası bir titreyişe dönüşür nefesimiz. İki nefes ortasında dikilir taşımız. Taştan taşa koşar bakışımız. Hatıralarda saklı, solgun fotoğraflara nakışlı yüzler üzerine uzanır gölgesi.

Sen değilsin; taş benim ey yâr. Kendimi taşımaya mecâlim yok. Kendime söyleyecek sözüm yok. Kabrimden kalbine taşınıyorum ey yâr. Suskunluğum taş olmaklığımdan. Sözsüzlüğüm sözümü taşa devrettiğim için.

Bağrımda ağır ve soğuk bir suskunluk... / Taşıdığım sensin ey yâr. / Söze sığdıramadığım. / Ve hiç susturamadığım. / Ne oldu kalbime? / Katılaştı, katılaştı. / Taştan da katılaştı. / Ağlarsa, taşlar ağlar. / Ben ağlayamadım; sen ağla... / Taş değil misin ey yâr?


Senai Demirci
 

Nazar57

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
1,308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
İyi Uykusuzluklar..!

İyi Uykusuzluklar..!

İyi uykusuzluklar! sevgili zamane!...

En güzel yastığın nedir?? diye sorsalardı bana, hiç tereddütsüz ?yarın? derdim. Yastık?
Başımı usulca bırakıp kendimi unuttuğum yer.
Yastık?
Gözlerimi kapatıp gövdemi sessizce, dertsizce yarına taşıdığım dem.
Yarın?
Bugünün telaşlarını savurup fırlattığım loş uçurum. Yarın..
Bugünün ellerinden ellerimi çekip hayatla bağlarımı koparmama bahane eylediğim boşluk.


?Nasılsa yarın var!? deyip de an?ın üzerimizdeki keskin hükmünü törpülüyor değil miyiz?
?Yarın yaparım!? deyip de günün içinden duygularımızı, aklımızı, yeteneklerimizi, hasılı varlığımızı çekiyor değil miyiz?


Kapatmıyor muyuz gözlerimizi bugünün güneşine, nasılsa yarın güneş yeniden doğacak diye?
Kapatmıyor muyuz gönlümüzü bugünün aşkına, önümde çok uzun yıllar var diye?


Sevdiklerimizi küstürüyoruz, sevenlerimizi kırıyoruz, umarsız bir maske takıyoruz bugün.
Nasılsa yarın telafi ederim diye.


Çekmiyor muyuz ellerimizi en ciddi işlerin eteğinden daha zamanı gelmedi diye?
Alıp gölgemizi her akşamın hüsranına yatırmıyor muyuz?


Sanki hiç yokmuşuz gibi, hiç var olmamışız gibi geçmiyor muyuz günün içinden?
Hasretlerimizi, hayallerimizi, ümitlerimizi, beklentilerimizi, özlemlerimizi zamanın kanına katmadan, elimizde meyvesiz kuru tohumlarla kala kalmıyor muyuz?



Yastığımızdır yarın. Alıp başımızı gittiğimiz isimsiz, sınırsız, kuralsız, tanımsız ülkemiz.
Aklımızı başımızdan alıp götüren uykumuz.


Bugünden kaçışın saydam, sessiz, itirazsız suç ortağı, sırdaşı.
Gözümüzü bağlayıp bize habire sayılar saydıran saklambaç arkadaşımız.
Sürekli bizi körebe eder yarın. Bizi topal bırakır.
Bizi sığlaştırır. Bizi yok sayar. Kendi kıyılarımızdan çeker yüreğimizin inci mercanını.
Kentin kuytularında nefesimizi boğuyor, sözümüzü kekeme ediyor.




Yo, yo, suç yarının değil.
Yarının ayağımıza gelir gelmez adını ?bugün? diye değiştirdiğini unutan bizlerin suç.
Yarınlara güvenip de bugünü eğretileştirirken, yarınların birinde kendisine geniş zamanlar düşeceğini hayallerken, ?dün?lerde ?yarın? diye idealleştirdiği bir ?yarın?ı daha elinin tersiyle ittiğini fark etmeyende suç?
Bizde!


Şairin dediği gibi ?yarın artık bugündür.?


Yarın diye beleyip beslediğimiz, hayallerimizle emzirdiğimiz o gelecek günler, o bitmez zamanlar, o geniş zamanlar gelir gelmez, kendimizi içinde sıradanlaştırdığımız bir ?bugün? oluveriyor.


Yarına ideal yükleyenler, gelen yarının adı ?bugün? olduğunda, bütün idealleriyle o günün sabahında var kılmaları gerekir kendilerini.


Hayallerini yarınlara güvenerek erteleyenler, yarınlar sıra sıra gelip ?bugün? olarak ellerine ayaklarına vardığında, her şeyi bir kenara bırakıp el üstünde tutmaları gerekir bugünü.


Sanki son günleriymiş gibi, sanki başkaca ve bir daha yarın gelmeyecekmiş gibi, ruhlarını damıtıp bugünün imbiğinde damıtmaları gerekir yarın sevdalılarının.


Sahi, bugüne kadar kim ?yarın? gerçekleştirmiş başarısını? ?Yarın? ödev yapan öğrenci oldu mu acaba? Yazısını ?yarın? yazmayı başaran bir yazar olmuş mudur?


Hayır, hayır, içimizden hiç kimse ?yarın?ı yaşamadı, yaşamıyor, yaşamayacak. Yarınların hepsi bugün oldu, oluyor, olacak?


Bugün?e kendini yakıştıramayan, yarınların hiçbirinde gününü gün edemeyecek.


İmrendiğimiz o başarı öykülerinin hepsi kahramanlarının ?bugün?ünde gerçek oldu. Bir ömre rengini, istikametini veren kritik kırılmaların hepsi sıradan bildiğimiz herhangi bir saatin içinde olup bitti.


?Yarın?a, ?az sonra?ya, ?hele dur, zamanı değil!?lere yaslananlar, ?bugün?lerin içinde siliniverdi, ?şimdi?nin kalbine can olamadı, ?an?ın göğsünden çekildi.


Hiç dokunmadan geçtiler zamanın içinden. Hiç yaşamamış gibi sürüklendiler bugünden yarına..


İspat etmemi ister misin? Ben de bu kısa yazıyı sürekli ?yarın?lara erteledim.
Ama sonunda oturdum ve yazdım.
Ellerimi bilgisayarımın tuşlarına bağladım, koltuğumda hapsettim gövdemi, kalbimi bu satırların karasına mahkûm ettim. Yazıyı, ?bugün? yazdım, ?şimdi? bitirdim.


Sen de ?yarın? okuyamayacaksın bu yazıyı. Eminim ?bugün? okuyor olacaksın?


Bugünü uyanık geçirmek istersen, ?yarın? yastığını başının altından çek, sevgili zamane!


İyi uykusuzluklar!


Senai Demirci
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
tşk bu güzel paylaşım içim ;)

Senai Demirci, belki cümleleri karışık , süslemeli ama anlatılmak istenen gayet açık...seviyorum Senai beyin anlatımlarını ben
 

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
emeğine sağlık selametle kalın.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt