Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı (1 Kullanıcı)

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
Âkif üslubunda şiirler yazan ve yarım asırdır Medine’de ikâmet eden Ali Ulvi Kurucu, geçen hafta vefat etmiş olduğu Medine’de defnedildi. (Allah rahmet eylesin).

Satırlara geçmesi ve unutulmaması düşüncesiyle, onunla ilgili bir anekdot aktarmak istiyorum.

Lütfi Kırdar Konferans Salonu’nda “İslam Düşüncesi” sempozyumu yapılmıştı.

Ali Ulvi Bey, orada, meşhur bir din âlimi olan Zâhidül Kevserî ile ilgili bir hatırasını nakletti.

Zâhidül Kevserî Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi gibi yurtdışına gitmiş ve ömrünün sonunu oralarda geçirmiş, aslen Düzceli olan ve ilmi karşısında muarızlarının bile baş eğmek mecburiyetinde kaldığı çok değerli, derviş ruhlu bir âlimdir.

Bir defasında Zâhidül Kevserî abdest alıyor, Ali Ulvi Bey de ona havlu tutmak için bekliyormuş. Zâhidül Kevserî, eline havluyu veren Ali Ulvi Bey’e dönerek şöyle bir soru sormuş:

– Hafız, Muhammed Abduh hakkında ne dersin?

Ali Ulvu Kurucu, Zâhidül Kevserî’ye hürmetinden,

–Efendim siz onu benden daha iyi bilirsiniz, siz söyleyin de ben de öğrenmiş olayım, demişse de, o ısrarla Ali Ulvi Bey’in o husustaki kanaatini almak istemiş.

Bunun üzerine Ali Ulvi Bey,

–Efendim, Abduh güyâ kendi aklınca batılıları İslam’a çekmek istedi ama, onların ellerinden tutunca onlar onu çektiler ve Abduh onların tarafına geçti, demiş.

Bu cevap karşısında memnuniyetini izhar eden Üstad,

–Evladım aynen öyledir, diyerek Ali Ulvi Bey’i tasdik etmiş.

Ali Ulvi Bey’in anlattığı bu.

* * *

Değerli okuyucular,

Cemâleddin Afgânî, Muhammed Abduh ve Muhammed Reşid Rıza gibi, fikir ve inançta bir ve birbirine yakın olan reformist ruhlu insanların bozuklukları dile getirildiği zaman, bazı kimseler hemen itirazı basarlar.

Bunların mason oldukları söylendiği zaman, önceleri inkar ediyor, “Hayır Asla! Yalandır! Mason değildir” diye şiddetle tepki gösteriyorlardı.

Şimdi öyle bir vaziyet oldu ki, Afgânî ve diğerlerinin masonlukları artık gizlenemez hale geldi.

O zamanlar, “Mason değil” itirazını yapanlar, Afgânî’nin mason kıyafetli fotoğrafları ve diğer delilleri ortaya konunca bu sefer de “Efendim, şu sebepten mason olmuştur, bu sebepten mason olmuştur. İslam’a hizmet için masonların safında gözükmüştür...” gibi tevillere kaçmaya başladılar.

Samimiyetsizliğin isbatlarından biri de işte bu tavırdır.

* * *

Bir hatıradan bahsetmişken, fânî dünyada unutulup gitmemesi için başka bir hatırayı da yazıya dökmek isterim.

Bugün ikisi de merhum olan Kemal Kacar Bey ile Avukat Abdurrahman Şeref Laç Bey, Sirkeci’de bir otelde (Meserret Oteli olabilir) Said Nursî’nin ziyaretine gidiyorlar.

Bir zamanlar şiddetle Sultan Abdülhamid’in aleyhinde bulunmuş olan Said Nursî, ziyaret esnasında diyor ki:

– Zât–ı şâhâne (Sultan Abdülhamid) bana bir adamını göndermişti. Gelen zat, sultanın selâmını hem de bir miktar para getirmişti. Onun parasını da selâmını da istemiyorum, diyerek reddettim. Haydi parayı kabul etmedim, sultanın selâmını niye reddettim; ona üzülüyorum.

Bu hatırayı yorumsuz ve aynen dinlediğim gibi verdim. Yorum okuyucularındır.

Bir espriyle bitirelim.

Birileri birilerine destek olduklarını ve onlarla beraber olduklarını bildirmek için,

–Yalnız değilsiniz, derler.

Bilirsiniz, emekliler hallerinden hep şikayet edip dururlar.

Artık onların üzülmelerine de lüzum kalmıyor. Çünkü emekliler ordusuna büyük güç geliyor. 30.000 kişi emekli edilecek ve bu orduya otuz bin kişilik bir takviye güç daha katılacak; emekliler garibanlıktan kurtulacaklar.

Durmadan emekleyen sevgili emekliler, artık sevinebilirsiniz. Artık siz de yalnız değilsiniz. Bu kıyağı için hükümetimize teşekkür etmeyi de unutmazsınız artık.

http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=2002287&tarih=2002-02-09
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
– Zât–ı şâhâne (Sultan Abdülhamid) bana bir adamını göndermişti. Gelen zat, sultanın selâmını hem de bir miktar para getirmişti. Onun parasını da selâmını da istemiyorum, diyerek reddettim. Haydi parayı kabul etmedim, sultanın selâmını niye reddettim; ona üzülüyorum.

PİŞMANLIĞINI BİLDİRMİŞ...ALİM BUDUR İŞTE..YANLIŞTAN DÖNER..PİŞMAN OLUR..ALLAHCC SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN ŞEFAATLERİNİ ÜZERİMİZDEN EKSİK EYLEMESİN...ULU HAKANIMIZ ABDÜLHAMİD HAN HAZRETLERİNE RAHMET....MUHAMMED ABDUH VE REŞİD RIZA İSE AYNEN MASON VE DALALET EHLİDİRLER....Selametle..
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
– Zât–ı şâhâne (Sultan Abdülhamid) bana bir adamını göndermişti. Gelen zat, sultanın selâmını hem de bir miktar para getirmişti. Onun parasını da selâmını da istemiyorum, diyerek reddettim. Haydi parayı kabul etmedim, sultanın selâmını niye reddettim; ona üzülüyorum.

PİŞMANLIĞINI BİLDİRMİŞ...ALİM BUDUR İŞTE..YANLIŞTAN DÖNER..PİŞMAN OLUR..ALLAHCC SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN ŞEFAATLERİNİ ÜZERİMİZDEN EKSİK EYLEMESİN...ULU HAKANIMIZ ABDÜLHAMİD HAN HAZRETLERİNE RAHMET....MUHAMMED ABDUH VE REŞİD RIZA İSE AYNEN MASON VE DALALET EHLİDİRLER....Selametle..

daha dur Aduhla Said Nursinin dostulugundan bahsedecegiz cunku cok yakin idiler birbirine ayni davanin erleri :a12: Abduhu kotuleyecegine Saitin hatiri icin sevmen gerekirdi

imanini bile kurban ettin ya Saite
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
Nursi -Aduh- Afgani troykasi hakkindadir

Nursi -Aduh- Afgani troykasi hakkindadir

PİŞMANLIĞINI BİLDİRMİŞ...ALİM BUDUR İŞTE..YANLIŞTAN DÖNER..PİŞMAN OLUR..ALLAHCC SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN ŞEFAATLERİNİ ÜZERİMİZDEN EKSİK EYLEMESİN...ULU HAKANIMIZ ABDÜLHAMİD HAN HAZRETLERİNE RAHMET....MUHAMMED ABDUH VE REŞİD RIZA İSE AYNEN MASON VE DALALET EHLİDİRLER....Selametle..


niye isyan etmis ki Abdulhamid Han hzlerine ? dimi ? :a26: ona da deginmek lazim :a12:



_______________________________________

Diyanet İşleri Başkanlığı, Hicaz bölgesini Osmanlı’dan kopartmak üzere İngilizler tarafından kafalanmış ve görevlendirilmiş Cemalettin Efgani, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza “masonik troyka”sının “Menar tefsiri”nin adeta özetlenmiş haline II. Vatikan Konsli’nin 1965’te karar altına aldığı “dinlerarası diyalog” elbisesi giydirilmiş tarzını, AB sürecinin “çağdaş tefsir”i olarak piyasaya sürdü.

Dilerseniz önce bu “troyka”yı tanıyalım.

İskoçların bile reddettiği

mason Efgani

İran Esedâbâd doğumlu Cemaleddin Efganî, İngiliz belgelerine göre “tanrıya inanma” şartı koşan İskoç Mason Locası’na üye iken, buradan “tanrısızlık” ithamıyla kovulmuş, o da “tanrı tanımazlık”ın makbul sayıldığı Fransız Grand Orient Locası’na reis olmuştur (Bkz. Alaaddin Yalçınkaya, Cemaleddin Efgani, İstanbul 1991, Osmanlı Yayınları, s. 131–132; Muhammed Reşad, Cemaleddin Efgani Hakkında Makaleler, İstanbul 1416/1996, s. 21, dipnot: 36). Efgani, aynı zamanda Kahire Mason locasını kurdu ve oranın reisi oldu. Öğrencisi Abduh ile birlikte Paris’ta “el–Urvetü’l–Vüskâ” adlı bir gazete çıkardı

II. Abdulhamid: Efgani İngiliz maskarası

II.Abdulhamid Han’ın, Efgani’yle ilgili söylediği şu sözlere bakarsak Efgani’nin nasıl birisi olduğu daha iyi anlaşılacaktır: “...Hilafet’in elimde olması sürekli olarak İngilizleri tedirgin etti. Blund adlı bir İngilizle Cemaleddin Efgani adlı bir maskaranın elbirliği ederek İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plân elime geçti... Cemaleddin–i Efgani’yi yakından tanırdım. Mısır’da bulunuyordu. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti; buna muktedir olamadığını biliyordum. Ayrıca İngilizler’in adamı ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlar idi. Derhal reddettim. Bu sefer Blund’la işbirliği yaptı. Kendisini İstanbul’a çağırttım... Bir daha İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim” (Bkz. Abdulhamid Han, Sultan Abdulhamidin Hatıra Defteri (Haz. İsmet Bozdağ), İstanbul 1986 (8. Baskı), Pınar Yay., s. 73)

Ezher’e masonluğu

sokan Abduh

Efgani’nin talebesi olan Muhammed Abduh ise Mısır doğumlu. Abduh gibilerinin kimler tarafından destek gördüğüne dair zamanında İngiltere’nin Mısır sömürge valisi Lord Cromer’in söylediği şu söz ibretliktir: “Kuşkusuz İslâmî reformist hareketin geleceği Şeyh Muhammed Abduh’un çizdiği yolda ümit vaadediyor. Ve o yolun yolcuları Avrupa’nın her türlü yardım ve teşviklerine lâyıktırlar” (M. Muhammed Hüseyin, Modernizmin İslâm Dünyasına Girişi, (Trc. S. Özel), İstanbul 1986, İnsan Yayınları, s. 91–92 (Cromer’in 1905 yıllığının 7. maddesinden naklen).

Merhum Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Abduh’la ilgili şunları söylemiştir: “...Üstadı Efgani vasıtasıyla, masonluğu Ezher’e idhâl(sokan) eden odur” (Mustafa Sabri Efendi, Mevkıfu’l–Akl ve’l–İlm ve’l–Alem, Beyrut 1314 (3.Baskı), c. I, s. 133; Terc: İbrahim Sabri Efendi (Yazma), c. I, s. 111’den naklen Muhammed Reşad, s. 28).

Masonik troyka İngilizlerle

işbirliği halinde

Abduh, Osmanlı’ya karşı Urabi veya A’rabi Paşa isyanında elebaşı ve fetvacıbaşı rolü de üstlenerek Mısır’ın İngiliz birlikleri tarafından 1300/1882 yılında işgal edilmesine ciddi katkılar sağladı. Efganî’nin reisliğini yaptığı Kahire Mason Locası üyeleri, İngilizlerle işbirliği hâlinde faâliyette bulunuyordu. Abduh’a üç yıllık sürgün cezası verildi (Bkz. M. Zeki İşcan, M. Abduh’un Dini ve Siyasi Görüşleri, AÜSBE, gayr–ı matbu doktora tezi, Erzurum, 1997).

Büyük mason Efgani’nin küçük mason talebesi Abduh’un çömezi olan Reşit Rıza ise aslen Bağdatlıdır. O da mason üstadları gibi mucizeleri inkar etmiş, hadislerle ve icmâ ile hükmü kesinleşmiş pek çok meseleyi reddetmiştir (Bkz. Hasib es–Samarrai, Dinî Modernizmin Üç Şövalyesi, Ezher Ünv. Doktora tezi, İstanbul 1419/1998, Bedir Yayınları, s. 149–264)

Said–i Nursi akıl almış

İlginçtir; bugün “Vatikan’ın dinlerarası diyaloguna en uygun kaynak ve zemin” (Bkz., Yeni Asya, 16 Ekim 2004, sayı 12407) olarak kullanılan risalelerin müellifi Said–i Nursi, Mardin’de Cemaleddin Efgani’nin “siyasette muktesit meslek”i ondan öğrendim (Beyanat ve Tenvirler, s. 105) dediği talebesiyle görüşüp fikirleri hakkında bilgi sahibi olmuş, İttihad–ı İslam’da seleflerini sayarken, Efgani’nin ismini de zikretmiştir (Tarihçe–i Hayat, s. 39, 59) (Bkz: www.yeniasya.org.tr/index.asp? Section=Enstitu& SubSection=EnstituSayfasi&Date=28.07.2000)

20. asrın İngilizlerinin kurtlar masasındaki Osmanlı’yı tahayyül edin; Hicaz bölgesinde Vehhabiliğin kurucusu Muhammed Abdülvehhap, Mısır–Suriye’de masonik troyka Efgani, Abduh ve Reşit Rıza, Anadolu’da ise “Hristiyan şehit” (Bkz. S. Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 79) kavramını türeten ve “misyonerler ve Hristiyan ruhanileriyle ittifakı öneren” (Bkz. Emirdağ Lahikası, Emirdağ Lahikası, s. 139; Lemalar, 20. Lema, 1. n, 2. s.) diyalogcu Said–i Nursi... Fikirleri ve akaidleri birbirlerine oldukça yakın. Sizce de ilginç bir tesadüf değil mi?

“Hicaz, Suriye ve Mısır işi” bitirildi; sıra Anadolu’da mı acaba, diye düşünmek gerekmez mi? AB ve “dinlerarası diyalog” sürecinde olan bitenleri şöyle bir düşünün bakalım...

Abduh ve Reşit Rıza, Muhammed Abdulvehhab’a Vehhabiliği kurduran İngilizlerden aldıkları akıl ve ilhamla “Menar tefsiri”ni kaleme almışlar (Bkz. M. Abduh–R. Rıza, el–Menar, Dar’ul Fikr, 2. baskı)

Temel dayanak “masonik troyka”nın Menar’ı

Diyanet’in, dört akademisyene hazırlattığı ve AB sürecinde kendisiyle İslam’ın güncellenmesi nümayişleri yaptığı “çağdaş meal ve tefsir”in en temel kaynağı işte bu Abduh ve Rıza’nın ortak çalışması olan “Menar tefsiri”dir. Diyanet’in yaptırdığı çalışmada en çok başvurulan, en güçlü kaynak ve referans olarak gösterilen, kendisine dayanılarak 15 asırdan beri hiçbir İslam aliminin zikretmediği yeni yeni hükümler ihdas edilen “ana tefsir” işte bu Menar’dır. Diyanet’in çağdaş tefsiri, bir bakıma Menar’ın özetlenmiş ve Müslüman Türk milletinin nabzına göre şerbetlenmiş halidir.

Özellikle Hz. Muhammed’e iman etmenin cennetlik olmak için şart olup olmadığı, Ehl–i Kitab’ın Hz. Muhammed’i kabul ve ikrar etmeden cennete girip giremeyeceği, Kur’an–ı Kerim’in Ehl–i Kitab’ın küfürde olduğuna dair hükümlerinin yumuşatılması, İslam’dan dönenlere (mürted) ilişkin “ilahi müeyyide”lerin hafifletilmesi gibi konularda Katoliklerin 1965’teki II. Vatikan Konsili’nde karar altına aldıkları “dinlerarası diyalog misyonu”na uygun hükümler ihdas etmede Abduh–Rıza’nın Menar’ı kaynak ve dayanak olarak kullanılmıştır (Bkz. Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Heyet, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları, Ankara, c. 1, s. 68, 69, 197, 199, 233).

Matta, Morkas, Luka, Yuhanna gibi papazların İncillerinden bölümlerin ve Talmud’un da “Kur’an–ı Kerim’in tefsiri için referans ve kaynak” olarak kullanıldığı Diyanet’in “çağdaş tefsir”indeki “AB sürecine uydurulmuş teviller”e ve “birbirini yalanlayan çelişkili sayfalar”a önümüzdeki günlerde teferruatıyla dikkat çekeceğiz. Hükümet ve Diyanet, milli ve dini bütünlüğümüz bakımından bu çalışmayı piyasadan toplatmalıdır.

Siz siz olun; AB sürecindeki politik, dinsel, kültürel ve özellikle “akaidimizi ilgilendiren” oyunlara gelmeyin... Dost hatırlatması bu.
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
Tımarhaneye sürüklendi

Tımarhaneye sürüklendi

Devrin padişahı ve halifesi II. Abdülhamid tarafından cezalandırılan Said Nursî, bağlantılardan dolayı, tımarhaneye kadar sürüklendi.





"Sultan Hamid’in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim"

Coğrafyamıza yönelik İngiliz–ABD sömürge sürecinin geçmişten günümüze bazı sarıklı taşeronlarını teşhis ve tahlil etme bağlamında kaynaklar, yeterli bilgileri sunmaktadır.
19. yüzyılın Osmanlı coğrafyasına ve özellikle Hicaz bölgesine yönelik İngilizlerin sömürge planları aşikardır. Nitekim Said Nursî, planın bir kısım detaylarına şöyle dikkat çekmektedir:
"İngiliz Hükümeti İslâmlar hakkında iki türlü hatt–ı hareket takip etmektedir. Birisi, o zamanın İslâmlarının önderliğini yapan Türklere karşı olup, Türkiye’de gizli bir ifsad komitesi kurarak Türkleri İslâmiyet’ten uzaklaştırmağa ve Kur’an’ı Türkiye’de sukut ettirmeğe çalışmakta idiler. Diğeri de, Türkiye’den başka memleketlerdeki Müslümanlara tatbik edilen siyaset idi ki, bu siyasete göre de din hususunda Müslümanlara geniş müsamaha gösteriyorlar ve onları okşuyorlardı. Türkiye’deki faaliyetlerinden, Türkleri İslâmiyet’ten uzaklaştırmak ve bu gayede muvaffak oldukları takdirde Türkleri diğer Müslümanların gözünden düşürerek Türklerin önderliğini bertaraf etmek amacını güdüyorlardı" (S. Nursî, Elyazma Emirdağ Lâhikası Sıra No: 442/358).
Cemalettin Efganî, bu İngiliz projesinin Hicaz kanadının gözde bir "sarıklı taşeronu"dur. Bu bağlamda II.Abdulhamid Han’ın, Efgani’yle ilgili teşhisi dikkate şayandır:

"...Hilafet’in elimde olması sürekli olarak İngilizleri tedirgin etti. Blund adlı bir İngilizle Cemaleddin Efgani adlı bir maskaranın elbirliği ederek İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plân elime geçti... Cemaleddin–i Efgani’yi yakından tanırdım. Mısır’da bulunuyordu. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti; buna muktedir olamadığını biliyordum. Ayrıca İngilizler’in adamı ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlar idi. Derhal reddettim. Bu sefer Blund’la işbirliği yaptı. Kendisini İstanbul’a çağırttım... Bir daha İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim"

Abdulhamid Han, Sultan Abdulhamidin Hatıra Defteri, Haz. İsmet Bozdağ, İstanbul 1986, 8. Baskı, Pınar Yay., s. 73).
İran Esedâbâd doğumlu Efganî, İngiliz belgelerine göre, aynı zamanda "tanrıya inanma" şartı koşan İskoç Mason Locası’na üye iken, buradan "tanrısızlık" ithamıyla kovulmuştu; o da "tanrı tanımazlık"ın makbul sayıldığı Fransız Grand Orient Locası’na reis olmuştu (Bkz. Alaaddin Yalçınkaya, Cemaleddin Efgani, İstanbul 1991, Osmanlı Yayınları, s. 131–132; Muhammed Reşad, Cemaleddin Efgani Hakkında Makaleler, İstanbul 1416/1996, s. 21, dipnot: 36).
Ne tesadüf ki Efganî’nin talebesi Muhammed Abduh da, Osmanlı’ya karşı Urabi veya A’rabi Paşa isyanında elebaşı ve fetvacıbaşı rolü üstlenerek Mısır’ın İngiliz birlikleri tarafından 1300/1882 yılında işgal edilmesine ciddi katkılar sağladı. Efganî’nin reisliğini yaptığı Kahire Mason Locası üyeleri, İngilizlerle işbirliği hâlinde faâliyette bulunuyordu. Abduh’a üç yıllık sürgün cezası verildi (Bkz. M. Zeki İşcan, M. Abduh’un Dini ve Siyasi Görüşleri, AÜSBE, gayr–ı matbu doktora tezi, Erzurum, 1997).Yine ilginç bir tesadüf olacak ki, o süreçte Anadolu’da bulunan Said–i Nursi, Mardin’de, "Siyasette muktesit mesleki ondan öğrendim" dediği Cemaleddin Efgani’nin talebesiyle görüşüp fikirleri hakkında bilgi sahibi olmuş; hatta İngilizler tarafından Osmanlı’ya karşı Hicaz’da oluşturulan "İttihad–ı İslam"ın Anadolu versiyonunda seleflerini sayarken, Efgani’nin ismini de zikretmiştir (Bkz. S. Nursi, Beyanat ve Tenvirler, s. 1059; Tarihçe–i Hayat, Tenvir Neşriyat, 1987, İstanbul, Yedinci Cinayet., s. 39, s. 59; İki Mekteb–i Musibet’in Şehadetnamesi, Risale–i Nur Külliyatı’ndan, Aksi Seda Matbaası, Samsun, 1957, s 14–15; ayrıca bkz: ww.yeniasya.org.tr/index.asp? Section=Enstitu& SubSection=EnstituSayfasi&Date=28.07.2000).


Bu ve benzeri ilişki ve bağlantılardan olacak ki, Said Nursî, devrin padişahı ve halifesi II. Abdülhamid tarafından cezalandırılacak, hatta tımarhaneye kadar sürülecektir.
Said Nursî, II. Abdülhamid’in kendisine yönelik tavrını, "siyasetten Allah’a sığındığı" dönemde Başbakanlığa ve bakanlıklara yazdığı dilekçesinde şöyle aktarmaktadır:
"Sultan Hamid’in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilânıyla ve 31 Mart Vak’asındaki hizmetlerimle İttihad ve Terakki hükûmetinin nazar–ı dikkatini celb ettim… Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre "Eski Said"i gömdüm. Büsbütün âhiret ehli "Yeni Said" olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul’un Yûşâ Tepesine çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım… "Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım" düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım" (Mevkuf Said Nursî, Şuâlar / On Dördüncü Şuâ – s.1080–1081; Emirdağ Lahikası, s. 337).
Diyalogcuların akıl ve evham kaynağı Said Nursi’nin Osmanlı’nın parçalanma sürecinde İngilizlerle ve onların bölgemizdeki sarıklı taşeronlarıyla olan bu bağlantısı, Milli Mücadele döneminde Kuvay–ı Milliye kadrosuna "karşı cephe"de tekrar ortaya çıktı.

Nursî, İngiliz ve Yunan işgalcilerine karşı canlarını ortaya koyarak Türk vatanını ve Türk Milletinin namusunu koruyan Kuvay–ı Milliye kadrosunu "küfür" ile itham eden fetvalar yayınladı. İngilizler tarafından kurdurulan ve yönetim kurulunda Said Nursî’nin de bulunduğu zamanın Cemiyet–i Müderrisîn namlı Teâl–i İslam Cemiyeti, 26 Eylül 1919’da İkdam gazetesinde "fetva ilanatı" yaparak, Türk milletini Kuvay–ı Milliye’ye destek vermemeye, hatta "hain, eşkıya, katil canavarlar ve lanetlik" ilan ettikleri M. Kemal Atatürk önderliğindeki Kuvay–ı Milliye kadrosuna karşı mücadele etmeye çağırıyor, kesinlikle İngiliz ve Yunanlılara karşı gelinmemesini tavsiye ediyordu (Bkz. İkdam gazetesi, 26 Eylül 1919; Yücel Özkaya, Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler, Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt IV, Sayı 10, Kasım 1987; Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATESE) Arşivi, Klasör 86, Dosya 144 (1318), Fihrist 240; Muharrem Bayraktar, Yeni Mesaj gazetesi, 28 Nisan 2005).
Yeni Asya grubu, Nursî’nin İngiliz patentli sözkonusu fetvasını, "Bediüzzaman bu cemiyetin ’sade’ bir üyesidir" diyerek ört–bas etmeye çalışmıştı (Bkz. M. Latif, Yeni Asya, 11 Mayıs 2005).

Mehmet Emin KOÇ
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Bkz. İkdam gazetesi, 26 Eylül 1919; Yücel Özkaya, Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler, Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt IV, Sayı 10, Kasım 1987; Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATESE) Arşivi, Klasör 86, Dosya 144 (1318), Fihrist 240; Muharrem Bayraktar, Yeni Mesaj gazetesi, 28 Nisan 2005).
....TİTRETTİN KAYNAĞIN PEK SAĞLAMMIŞ....peh..............1-SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİ BEŞERDİR..HATLARI VARDIR... YAPTIKLARINI İSLAM İÇİN YAPMIŞTIR...HAYATI KOMPLE CİHADDIR..2-KURTULUŞ SAVAŞINA KARŞI ÇIKMAMIŞTIR..DESTEKLEMİŞTİR...SONRADAN ÇIKARILAN DECCAL KANUNLARINA KARŞI ÇIKMIŞTIR..TİTRETTİN SENİDE KUDURTAN BU...3-İMAN HAKİKATLERİ ÖNDERİMİZDİR..RİSALE-İ NUR BÜTÜN İNSANLIĞA TAHKİKİ İMAN KAYNAĞIDIR..TAMAMEN KURAN SEVDASI DESTANIDIR...4-AFGANİ TANIŞMASI İTTİHAK TERAKKİ MACERASI ABDÜLHAMİD HAN KARŞITLIĞI ESKİ SAİD DÖNEMİDİR.İSLAM NİYETİYLE YAPILMIŞTIR..YENİ SAİDDE BUNLARI BULAMAZSIN..Kİ YUKARDA ALINTILAMIŞSIN..NİYE SELAMINI ALMADIM BUYURUYOR....ARAŞTIR.....5-DİNLERARASI DİOLOG KÜFRÜNDEN O UZAKTIR..GÜNÜMÜZDE BİRKAÇ ABD AŞIĞI NURCU GEÇİNEN MÜRTEDLERİN İŞİDİR O...BUNU SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNE BULAŞTIRAMAZSIN...O SADECE MÜSLÜMANLARIN DOSTUYDU..KÖRDECCALİN İSE BİR NUMARALI DÜŞMANIYDI..ARİF OLAN ANLAR...Devam edecek...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
_______________________________________

Diyanet İşleri Başkanlığı, Hicaz bölgesini Osmanlı’dan kopartmak üzere İngilizler tarafından kafalanmış ve görevlendirilmiş Cemalettin Efgani, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza “masonik troyka”sının “Menar tefsiri”nin adeta özetlenmiş haline II. Vatikan Konsli’nin 1965’te karar altına aldığı “dinlerarası diyalog” elbisesi giydirilmiş tarzını, AB sürecinin “çağdaş tefsir”i olarak piyasaya sürdü.

Dilerseniz önce bu “troyka”yı tanıyalım.

İskoçların bile reddettiği

mason Efgani

İran Esedâbâd doğumlu Cemaleddin Efganî, İngiliz belgelerine göre “tanrıya inanma” şartı koşan İskoç Mason Locası’na üye iken, buradan “tanrısızlık” ithamıyla kovulmuş, o da “tanrı tanımazlık”ın makbul sayıldığı Fransız Grand Orient Locası’na reis olmuştur (Bkz. Alaaddin Yalçınkaya, Cemaleddin Efgani, İstanbul 1991, Osmanlı Yayınları, s. 131–132; Muhammed Reşad, Cemaleddin Efgani Hakkında Makaleler, İstanbul 1416/1996, s. 21, dipnot: 36). Efgani, aynı zamanda Kahire Mason locasını kurdu ve oranın reisi oldu. Öğrencisi Abduh ile birlikte Paris’ta “el–Urvetü’l–Vüskâ” adlı bir gazete çıkardı

II. Abdulhamid: Efgani İngiliz maskarası

II.Abdulhamid Han’ın, Efgani’yle ilgili söylediği şu sözlere bakarsak Efgani’nin nasıl birisi olduğu daha iyi anlaşılacaktır: “...Hilafet’in elimde olması sürekli olarak İngilizleri tedirgin etti. Blund adlı bir İngilizle Cemaleddin Efgani adlı bir maskaranın elbirliği ederek İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plân elime geçti... Cemaleddin–i Efgani’yi yakından tanırdım. Mısır’da bulunuyordu. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti; buna muktedir olamadığını biliyordum. Ayrıca İngilizler’in adamı ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlar idi. Derhal reddettim. Bu sefer Blund’la işbirliği yaptı. Kendisini İstanbul’a çağırttım... Bir daha İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim” (Bkz. Abdulhamid Han, Sultan Abdulhamidin Hatıra Defteri (Haz. İsmet Bozdağ), İstanbul 1986 (8. Baskı), Pınar Yay., s. 73)

Ezher’e masonluğu

sokan Abduh

Efgani’nin talebesi olan Muhammed Abduh ise Mısır doğumlu. Abduh gibilerinin kimler tarafından destek gördüğüne dair zamanında İngiltere’nin Mısır sömürge valisi Lord Cromer’in söylediği şu söz ibretliktir: “Kuşkusuz İslâmî reformist hareketin geleceği Şeyh Muhammed Abduh’un çizdiği yolda ümit vaadediyor. Ve o yolun yolcuları Avrupa’nın her türlü yardım ve teşviklerine lâyıktırlar” (M. Muhammed Hüseyin, Modernizmin İslâm Dünyasına Girişi, (Trc. S. Özel), İstanbul 1986, İnsan Yayınları, s. 91–92 (Cromer’in 1905 yıllığının 7. maddesinden naklen).

Merhum Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Abduh’la ilgili şunları söylemiştir: “...Üstadı Efgani vasıtasıyla, masonluğu Ezher’e idhâl(sokan) eden odur” (Mustafa Sabri Efendi, Mevkıfu’l–Akl ve’l–İlm ve’l–Alem, Beyrut 1314 (3.Baskı), c. I, s. 133; Terc: İbrahim Sabri Efendi (Yazma), c. I, s. 111’den naklen Muhammed Reşad, s. 28).

Masonik troyka İngilizlerle

işbirliği halinde

Abduh, Osmanlı’ya karşı Urabi veya A’rabi Paşa isyanında elebaşı ve fetvacıbaşı rolü de üstlenerek Mısır’ın İngiliz birlikleri tarafından 1300/1882 yılında işgal edilmesine ciddi katkılar sağladı. Efganî’nin reisliğini yaptığı Kahire Mason Locası üyeleri, İngilizlerle işbirliği hâlinde faâliyette bulunuyordu. Abduh’a üç yıllık sürgün cezası verildi (Bkz. M. Zeki İşcan, M. Abduh’un Dini ve Siyasi Görüşleri, AÜSBE, gayr–ı matbu doktora tezi, Erzurum, 1997).

Büyük mason Efgani’nin küçük mason talebesi Abduh’un çömezi olan Reşit Rıza ise aslen Bağdatlıdır. O da mason üstadları gibi mucizeleri inkar etmiş, hadislerle ve icmâ ile hükmü kesinleşmiş pek çok meseleyi reddetmiştir (Bkz. Hasib es–Samarrai, Dinî Modernizmin Üç Şövalyesi, Ezher Ünv. Doktora tezi, İstanbul 1419/1998, Bedir Yayınları, s. 149–264)..................Buraya kadar tamamen doğru...
 

edam005

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
982
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Allah ali ulvi kurucu,ya rahmet etsin sohbetlerinden feyz aldığım mübareklerdendi ..
rabbim said nursi hz. lerinin peşinden gidenlerden etsin bizleri ,şefaatlerinden daim eksik etmesin inşallah...
PAYLAŞIMINIZ İÇİN SAĞOLASIN KARDEŞİM ..
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
_______________________________________

..................Buraya kadar tamamen doğru...

`imanli gayrimuslim ` diyen Saiti dogru bulacaksin , isine gelene dogru gelmeyene yalan dersin
tarihi de degistirmek istersin ama Saiti kurtarmaya yetmez bu ?

cunku Sait de Afgani gibi Abduh gibi Bati taseronu idi , ABDyi ovdu ve ona hizmet etti, risaleyi nurlar da ne tesadduf ama AB sirketi SHELL tarafindan basilmis


bizim dinimiz begenmiyorsunuz Allaha muhalefet ederek gayri muslimleri imanli yapiyorsunuz

AMA GERCEGI DEGISTIRMEYE GUCUNUZ YETMEZ !!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt