Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Taraf Olma (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Eğer Allah ve Resûl'ü bir tarafta iseler, sen karşı tarafta olma sakın! Çünkü senin onların tarafında olmaman, yanlış taraftarlık mânasına gelir.

Arapça kelimenin aslı olan "el-Musakkatu", bir tarafta bulunması, kendisine muhalif olanın karşı tarafında olması anlamına gelir.

"el-Muhaddatu" kelimesi de böyledir. Çünkü "el-Muhaddatu" kelimesi de birisinin bir tarafta, diğerinin de karşı tarafta olmasıdır.

Sakın ama sakın, bu konuyu küçük görmeyesin!

Kuşkusuz bunun kökü, maksat ve gayeye ulaştırır. Bunun azı çoğuna davetiye çıkarır. Öyleyse Allah ve Resûl'ünün olduğu tarafta ol, insanların hepsi karşı tarafta olsalar da...

Nitekim bunun için mükâfatlar vardır ki mükâfatların en üstünü ve en övülenidir. Âhirete girmeden önce dünyada kula verilecek en yararlı şeydir bu. İnsanların çoğu ancak karşı tarafta olmayı yeğlerler. Özellikle rağbet ve korkular kuvvet kazanınca...!

İşte sen Allah ve Resûl'ünün olduğu tarafta neredeyse kimseyi bulamazsın. Hatta insanlar orada bulunanları, akılları eksik ve kendi nefisleri hakkında kötü seçimli kimseler olarak sayarlar. Bazen de onları delilikle itham ederler.

Nitekim bu ithamcılar, Peygamber düşmanlarının mirasçılarıdırlar. Kendileri, sırf öbür tarafta, insanlar da karşı tarafta oldukları için onları Allah ve Resûl'ünün taraftarlarını delilikle itham etmektedirler.

Lakin her kim nefsini bu yönde alıştırırsa, şüphesiz ki bu kimsenin, Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiklerine dair oldukça derin bir ilme ihtiyacı vardır ki, böylece yakîn üzere olur ve o konu hakkında o kimse şüpheye düşmemiş olur.

Buna ek olarak; kendilerine düşmanlık edenlerin düşmanlıklarına ve kınayanların kınamalarına da eksiksiz bir sabır gösterir.

Bunların eksiksiz yerine gelmesi için Allah ve âhiret günü konularında kuvvetli bir rağbet duyması gerekir. Öyleki âhiret o kimseye dünyadan daha sevimli gelecek, âhireti dünyanın önüne geçirecek, Allah ve Resûl'ü o kimseye her şeyden daha sevimli olacak.

Şu var ki, işin başında bunları insanın yerine getirmesi kadar zor bir şey yoktur! Çünkü nefsi ve hevası, tabiatı ve şeytanı, taraf olan kimseler ve yandaşları, kendisini çağırırlar. Kendisi onlara muhalefet ederse, o takdirde bunlar da kendisiyle savaşa girişirler.

Bu kimse sabreder ve sabit durursa, işte o zaman Allah'tan yardım gelir. O zaman da bu zorluk kolay olur. Acı tatlı olur. Muhakkak ki Allahu Teâlâ insanlara nimetler bahşedip verendir. Dolayısıyla Allah, kendisine ve Resûl'üne taraftar olma lezzetini mutlaka (cennetle) kuluna tattırır. Bunun kerametlerini gösterir. Bununla o kimsede sevinç ve gıpta artar. Kalbi rahata kavuşur, kuvvetiyle zafere ulaşır, refaha ve mutluluğa gark olur. Kendisiyle savaşan kimseler de, bu kimsenin aksi istikameti üzere kalırlar. Kendisinden korkan, kendisine inanan, kendisine yardımcı olan, kendisini terk eden arasında olur. Bu kimsenin ordusu güçlenir ve düşman ordusu zayıflar.

İnsanlara muhalefet edip Allah'a ve Resûl'üne yönelmen sana asla zor gelmez; tek başına olsan bile! Çünkü Allah seninle beraberdir. Sen de O'nunlasın, O'nun koruması ve muhafazası altındasın. O Allah (c.c.) ancak seni yakinin ve sabrın ile imtihan etmektedir. Allah'ın katından sana yapılacak yardımların en yücesi bâtıla açgözlülükten ve korkmaktan uzak kalmaktır. Ne zaman ki bu ikisinden tecrit olursa, Allah ve Resûl'üne taraftar olmak sana yakınlaşır ve devamlı olarak Allah ve Resûl'ü tarafında olursun. Ne zaman açgözlülük ve korkaklık sende baş gösterirse, bunlar sana gelmez. Bunu da sakın nefsine karşı konuşma! Şayet:

"Açgözlülükten ve korkaklıktan arınma asıl olur?" diye sorarsan, ben de:

"Tevhidle, tevekkülle, Allah'a güvenmekle, sevapların ancak kendisinden geldiğini ve günahları silenin de ancak kendisi olduğunu, işlerin hepsinin sadece Allah'a ait bulunduğunu ve O'ndan başkasında herhangi bir şeyin olmadığını bilmenle" derim.

Allah’dan yardım isteriz. Güç ve kudret yalnız Yüce ve Aziz olan Allah’ın yardımıyladır.


Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..​


Bir Önceki Konu : http://forum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbet/94506-ibretler-ve-nasihatlar.html
 

-Ammar Bin Yasir-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
4,864
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
36
Selamun aleyküm hayırlı günler inşaallah herşeyin başı ihlas Rabbim yardımcımız olsun inşaallah
Selametle kalın kardeşim
 

leon.

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2010
Mesajlar
131
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Eğer Allah ve Resûl'ü bir tarafta iseler, sen karşı tarafta olma sakın! Çünkü senin Allah ve resu ü tarafında olmaman, yanlış taraftarlık mânasına gelir.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Eğer Allah ve Resûl'ü bir tarafta iseler, sen karşı tarafta olma sakın! Çünkü senin Allah ve resu ü tarafında olmaman, yanlış taraftarlık mânasına gelir.


Doğrudur pek muhterem kardeşim.Tuhaf konulardan birisi : Her taife ilmin sadece kendilerinde bulunan ilim olduğuna inanır ve bundan dolayı sevinir.

"Derken insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan (fikir ve davranis) ile sevinip böbürlendi." (Mü'minun, 53)

İşte bunlardan bile daha tuhafı var ki, o da; onlarda bulunanların çoğu, sadece kelamdan, yanlış görüşlerden ve yalandan ibarettir. İlim ise kuşkusuz kelamın dışında olan bir konudur.

Tıpkı Hammad b. Zeyd'in dediği gibi:

"Eyyûb'a: İlim bugün mü daha çoktur yoksa öncede mi daha çoktu?" diye sordum. O da:

"Bugün kelam daha çoktur. İlim ise öncede daha çoktu." diye cevap verdi.

İşte bu derin âlim, ilimle kelamın arasını ayırmıştır. Kitaplar gerçekten çokçadır. Kelam, cedel ve zihni yoran lüzumsuz eserler hayli fazlalaşmıştır. İlim ise, bunların çoğundan oldukça uzaktır. Muhakkak ki ilim, Allahu Teâlâ'dan Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) getirmiş olduklarıdır.

Bazı arif zatlar şöyle derler:

"Peygambere uymaksızın yapılan her türlü amel nefsin yaşam ve arzusudur."

İnsanlar Kitap ve Sünnetle hüküm vermekten ve onlarla muhakeme olmaktan yüz çevirip, sadece bunların yeterli gelmeyeceğine inandıkları ve bunların dışında görüşlere, kıyaslara baş vurdukları, bunları ve şeyhlerin görüşlerini güzel saydıkları zaman;

Bu kimselerin fıtratlarında bir değişme baş gösterir.

Kalplerinde zulüm oluşuverir ve anlayışlarında bir sakatlık ve akıllarında bir ahmaklık meydana gelir.

İşte bu tip insanları bu hasletler kuşatıverir ve ona galip gelir.

Hatta küçükleri bunlarla eğitmekte, yaşlıları ise buna sevk etmektedirler. Bunu kötü bir iş olarak da görmezler.

Bu öyle bir hâl alır ki;

- Artık doğrunun yerini bid'at,

- Aklın yerini cehalet,

- Rüşdün yerini heva,

- Hidâyetin yerini sapıklık,

- İyiliğin yerini kötülük,

- İlmin yerini cahillik,

- İhlasın yerini riya,

- Hakkın yerini bâtıl,

- Doğrunun yerini yalan,

- Nasihatin yerini vurdumduymazlık ve

- Adaletin yerini de zulüm alır.


Galip gelen bu faktörlerin ve bunu işleyenlerin bizzat kendilerine işaret edildiği anlaşılmaktadır. Nitekim bundan önce bu faktörler tersiyle bulunurlarken, bu faktörleri (cürümleri) işleyenlerin kendilerine işaret edildiği söz konusu olur.

Dolayısıyla galip gelen bu faktörlerin / cürümlerin kişiye yönelmiş, sancağını dikmiş olduğunu ve ordularının (binitlerine) binmiş olduklarını görürsen, anla ki artık bu esnada yerin altında yaşamak yerin üzerinde yaşamaktan, dağın tepelerinde kalmak alt taraflarında kalmaktan ve yabani hayvanların yanında bulunmak insanların yanında bulunmaktan daha hayırlıdır.

Son Söz : En kâmil / eksiksiz yol Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği yoldur.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..​
 

leon.

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2010
Mesajlar
131
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Sizdeki Gençlik Katiyyen Gidecek.
Eğer Siz Daire-i meşruada kalmazsanız
O gençlik zayi olup başınıza hem dünyada hem kabirde hem ahirette
kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek.
Eğer Terbiye-i.............. İslamiye....... ile
O gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarfetseniz
O gençlik manen baki kalacak ve ebedi bir gençlik
kazanmasına sebep olacak.
said nursi
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt