Selamun aleykum kardeşim.rahman razı ola.kesinlikle hatırlanması gereken bir alim.hakkında fazla birşey bilmiyorum.yukarıda yazdıklarınızın dışında.rabbim şefaatlerine nail eylesin selam ve dua ile
Rahman ve Rahiym olan ALLAH'ın adıyla,
Genelde uzun yazılar okunmadığı için yazıyı kısa tutmuştum ama o zaman bu önemli Üstad hakkında izniniz olursa biraz daha bilgi vereyim. Yazı biraz uzun ama gerçekten güzel bilgiler ve kıssalar içeriyor;
Hacı Bektaş, Rum diyarına geldiği sırada orada "Seyyid Mahmut Hayrani, Celaleddin-i Rumi, Hacı İbrahim Sul*tan" gibi bir takım büyük mutasavvıflar arasında bir de "Emre" adlı kuvvetli velayet sahibi bir şeyh vardı. Hacı Bektaş'ın daveti üzerine Rum erenleri onun nezdine geldikleri halde, bu şeyh her nedense davete gelmedi, onun erenle*ri onun gelmediğini Hacı Bektaş'a haber verdiler. O da, Sarı İsmail adındaki dervişini gönderdi. Emre'yi yanına ça*ğırttı. Gelmemesindeki hikmeti sordu. Emre, "Perde arkasın*dan çıkan bir elin kendisine nasip verdiğini, hazır bulundu*ğunu o erenler bezminde Hacı Bektaş adlı hiç kimse görmediğini" söyledi. Hacı Bektaş "O elin bir işareti olup ol*madığını" sorunca, " Ayasında yeşil bir ben" gördüğünü anlattı. O vakit Hacı Bektaş elini uzattı. Ayasındaki yeşil beni hayretle gören Emre, kendisine evvelce el veren mür*şit karsısında bulunduğunu anlayınca üç kere heyecanla "Taptuk Emre" dedi ve adı o zamandan sonra Taptuk Em*re oldu.
Yunus Emre’nin yanında kırk yıl çile doldurduğu Taptuk Emre’nin makamı da aynı coğrafi bölgede bulunmaktadır. Taptuk Emre bugün kendi adıyla bilinen Taptuk köyünde yatmaktadır.
Taptuk köyü, Aksaray’ın 34 km. kuzeyindedir. Taptuk Sultan’ın burada yatmasından ve vaktiyle onun tasarrufu altında olduğundan dolayı, bu ismi almıştır. Eskiden “Oflagu” denirdi. Beştepe dağının eteklerinde kurulmuştur. Tepede meşelerin bulunması bize, Yunus’un şeyhine getirdiği meşeleri hatırlatıyor.
Taptuk Emre hakkında bilgilerimiz, maalesef çok azdır. Vilayetname’de bir nebze olsun bilgi bulabilmekteyiz. “Rum erenleri, Hacı Bektaş-ı Veli’ye gidecekleri vakit, Emre’ye ‘Haydi’ dediler ‘Sen bizimle gel’. Emre çok kuvvetli bir erdi. ‘Dost divanında bütün erenlere nasib üleştirilirken, Hacı Bektaş adlı er görmedik.’ dedi, Hacı Bektaş’a gitmedi. Hacı Bektaş’a, Emre’nin sözünü haber verdiler. Hünkâr Sulucakarahöyük’te, Kadıncık Ana’nın evine yerleşince, her taraftan muhip, mürid gelip ıhtırılmaya başlandı. Hünkâr Saru İsmail’i gönderip Emre’yi çağırttı. Emre, yanına gelince Hacı Bektaş; ‘Siz’ dedi, ‘Dost divanında erenlere nasib üleştirirken Hacı Bektaş adlı bir kimse görmedik.’ demişsiniz. ‘O nasib üleştiren elin nişanesi vardır. Onu da bilir misiniz?’ Emre; ‘O divanda yeşil bir perde vardı.’ Dedi. ‘Onun ardından bir el çıktı, bize nasib üleştirdi. O elin avucunda latif, yeşil bir ben vardı. Şimdi bile görsem tanırım.’ Hacı Bektaş elini açtı. Hacı Bektaş’ın avucunda, o güzelim yeşil beni görür görmez, üç kere; ‘Taptuk Hünkârım’ dedi. Bundan sonra adı Taptuk Emre oldu. Emre başındaki tacı çıkartıp Hünkâra teslim etti. Hankâr, tacını tekbirleyip giydirdi. O da izin alıp makamına döndü.”
Türkiye’de Taptuk isminde yerleşme merkezlerinde iki tane olması (Diğeri Edirne’nin Havsa ilçesinin 15 km. kadar doğusunda bir köyün adıdır.) ve bunlardan birinin Hacı Bektaş’a yakın olması tesadüf müdür?