H
hado77
selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
bir şeyin taklit edilip ondan meta kazanılması halinde taklit ürün asla ne kadar benzerse ceza o oranda artacak ve hak davası doğacaktır.
bu suçun en belirgin görünümü kalpazanlık suçu olarak görülmekte, sahte tedavül edecek para asla ne kadar benzerse ceza o derece artırılmaktadır.
bir kimse dinin rukunlerinden kaçınma şartlarını bir takım sebeplere bağlayabilir. mesela çocuk deli sakat veya başka din mensubu gibi davranır veya özür beyan eder.
aslında bu halleri zahiren olmayan bu kişi dinin ilmihali kısmındaki boşluktan faydalanacağından ve bu hile farkedileceğinden en nihayetinde dinsiz olduğunu beyan edecektir. çağımızdaki müslümanlar arasındaki isevi yaşam budur.
bu nedenle oluşacak olan hak davası veya kul hakkı kavramı bu konuda asıl ile taklidi arasında gerçekleşir diyebiliriz. yani ibadetini hesaptan bağımsız olmak için, çocukluğa bağlayan erişkin bir çocukla kıyasa tabi tutulacağı gibi bu hesapsız deli olma haliyle özdeşleştiren kimse de gerçekten deli olan kimse ile hak davasına girer.
toplamda toplum içindeki kul hakkının kökeni esasen dinin rukunlerini uygulamama konusundaki özür beyanlarının görüntüleri ve sonuçları olmalıdır. zira mümmin kul hakkını ihlal etmeyecekse, ihlal eden, mümmin sıfatını haiz olmayan ancak, ALLAH teala emr vermişse bu emrede karşı gelecek kadar büyük olmayan bir özürlünün(hersaptan kurtulmak için bu hali taklit eden) hali kul hakkı olarak değerlendirilmelidir. bizim haklarımızı bu kimseler ihlal etmektedir.
bu açılardan ilmihali olarak özür sayılan haller ile gerçekten mutabık kalınabilecek özürler birleştirildiğinde kişi bunların asılları ile karşı karşıya bırakılabilir.
uyku ilmihal bakımından bir özürdür ancak kişinin dikkatsiz yaşantısı varsa bu özür esasen sebebinde serbest hareket etme yetisinden dolayı kusur olarak kabul edilir.
sakatlık ilmihalen bir özür olmasa da insanlar nazarında duruma göre, ibadetin yapılamamasında özür safahatında kabul edilebilir.
hesap sorulmayacak sınıfında olan çocuk deli veya din farkından dolayı ibadeti yapmama gerekçeleri asılları ile karşılaştırılıp kişinin gerçek halinin testine kul hakları denir diyebiliriz.
kişi en nihayetinde müslüman olmadığını söylediğinde toplum isevileşir ve parça pinçik ilşkiler yumağında güvensiz bir nesil oluşur. verilen kararların neredeyse tamamı isabetsizdir.
bu isabetsizlikler en nihayetinde efendimiz aleyhisselam yapılan mecnun yakıştırmasıyla ilgili olmaya başlar. bir kimsenin değer bakımından en düşük olduğu hallerden biri ithamıyla karşılaştırılması hali olmalı.
şair demek bugünkü yalan aşk masallarının şarkılarını , mecnun demek sevdim ayağı, sahir demek de bu iş için kullanılan telefon, face gibi argumanlar olur.
mukallit esasen efendimiz aleyhisselama atılan iftirayı lehine kullanıp bundan fayda uman kimsedir denebilir. amaç menfaat elde etmekse bu en ağır şekilde cezalandırılacaktır. zira onun aleyhisselam ismi kullanılarak yani dini alet ederek para kazanma ile ismi aleyhisselam kullanılarak yapılacak evliliğe kadar taklit eden bir menfaate hakkı olmadan tecavüzkar bir tutum sergiler.
ceza nevinden de deli gibi sahir gibi şair gibi olur ve öyle bir dünyada, firavunların sahirleri gibi kendi sihrini bildiğinden kabulde zorlanmaya başlar.bizim dinsişzlerde madden gördüğümüz muhteşem haller de esasen bu haldir. kendi sihrindeki yalanı bilen kişi bu sihri yapmaktan vazgeçmez.
konu itibariyle en büyük mukallitlik son dönemde sakatlık olarak görülmüş ve bu konu irite edilmeye çalışılmıştır. kişi özürlü olduğunu haliyle beyan etmekte gerçeğe kör sağır ve dilsiz yaklaşmakta verilen cihazatı şahsi çıkarları için kullanıp güvenin ihlal suçu işlemektedir.
genelde çocuksu tavır delimsi tavır en nihayetinde başka dine mensup olduğunu gösteren tavırlar eğer ki bir menfaat elde etmezse güveni ihlal ve kendisinin olmayan bir malı kullanım suçları doğuracak eğer bir menfaat teminine giderse bu haller gereği uygun bir dünyada mesela herkesin deli gibi olduğu çocuk gibi olduğu bir dünyada haşr edilecektir.
taklitçinin asli amacının efendimiz aleyhisselatu vesselamın isminden yararlanmak olduğu açıktır. bu nedenle ona benzerken elde edilecek menfaatin hakk ihlaline sebebiyet vermemesi için kişi kendisindeki kusurları kaldırma konusunda azami gayret sarfetmelidir. bu kişi özür hükümlerine dayanacak bir hale bürünmemelidir denebilir.
ALLAH teala bizlerden razı olsun.
bir şeyin taklit edilip ondan meta kazanılması halinde taklit ürün asla ne kadar benzerse ceza o oranda artacak ve hak davası doğacaktır.
bu suçun en belirgin görünümü kalpazanlık suçu olarak görülmekte, sahte tedavül edecek para asla ne kadar benzerse ceza o derece artırılmaktadır.
bir kimse dinin rukunlerinden kaçınma şartlarını bir takım sebeplere bağlayabilir. mesela çocuk deli sakat veya başka din mensubu gibi davranır veya özür beyan eder.
aslında bu halleri zahiren olmayan bu kişi dinin ilmihali kısmındaki boşluktan faydalanacağından ve bu hile farkedileceğinden en nihayetinde dinsiz olduğunu beyan edecektir. çağımızdaki müslümanlar arasındaki isevi yaşam budur.
bu nedenle oluşacak olan hak davası veya kul hakkı kavramı bu konuda asıl ile taklidi arasında gerçekleşir diyebiliriz. yani ibadetini hesaptan bağımsız olmak için, çocukluğa bağlayan erişkin bir çocukla kıyasa tabi tutulacağı gibi bu hesapsız deli olma haliyle özdeşleştiren kimse de gerçekten deli olan kimse ile hak davasına girer.
toplamda toplum içindeki kul hakkının kökeni esasen dinin rukunlerini uygulamama konusundaki özür beyanlarının görüntüleri ve sonuçları olmalıdır. zira mümmin kul hakkını ihlal etmeyecekse, ihlal eden, mümmin sıfatını haiz olmayan ancak, ALLAH teala emr vermişse bu emrede karşı gelecek kadar büyük olmayan bir özürlünün(hersaptan kurtulmak için bu hali taklit eden) hali kul hakkı olarak değerlendirilmelidir. bizim haklarımızı bu kimseler ihlal etmektedir.
bu açılardan ilmihali olarak özür sayılan haller ile gerçekten mutabık kalınabilecek özürler birleştirildiğinde kişi bunların asılları ile karşı karşıya bırakılabilir.
uyku ilmihal bakımından bir özürdür ancak kişinin dikkatsiz yaşantısı varsa bu özür esasen sebebinde serbest hareket etme yetisinden dolayı kusur olarak kabul edilir.
sakatlık ilmihalen bir özür olmasa da insanlar nazarında duruma göre, ibadetin yapılamamasında özür safahatında kabul edilebilir.
hesap sorulmayacak sınıfında olan çocuk deli veya din farkından dolayı ibadeti yapmama gerekçeleri asılları ile karşılaştırılıp kişinin gerçek halinin testine kul hakları denir diyebiliriz.
kişi en nihayetinde müslüman olmadığını söylediğinde toplum isevileşir ve parça pinçik ilşkiler yumağında güvensiz bir nesil oluşur. verilen kararların neredeyse tamamı isabetsizdir.
bu isabetsizlikler en nihayetinde efendimiz aleyhisselam yapılan mecnun yakıştırmasıyla ilgili olmaya başlar. bir kimsenin değer bakımından en düşük olduğu hallerden biri ithamıyla karşılaştırılması hali olmalı.
şair demek bugünkü yalan aşk masallarının şarkılarını , mecnun demek sevdim ayağı, sahir demek de bu iş için kullanılan telefon, face gibi argumanlar olur.
mukallit esasen efendimiz aleyhisselama atılan iftirayı lehine kullanıp bundan fayda uman kimsedir denebilir. amaç menfaat elde etmekse bu en ağır şekilde cezalandırılacaktır. zira onun aleyhisselam ismi kullanılarak yani dini alet ederek para kazanma ile ismi aleyhisselam kullanılarak yapılacak evliliğe kadar taklit eden bir menfaate hakkı olmadan tecavüzkar bir tutum sergiler.
ceza nevinden de deli gibi sahir gibi şair gibi olur ve öyle bir dünyada, firavunların sahirleri gibi kendi sihrini bildiğinden kabulde zorlanmaya başlar.bizim dinsişzlerde madden gördüğümüz muhteşem haller de esasen bu haldir. kendi sihrindeki yalanı bilen kişi bu sihri yapmaktan vazgeçmez.
konu itibariyle en büyük mukallitlik son dönemde sakatlık olarak görülmüş ve bu konu irite edilmeye çalışılmıştır. kişi özürlü olduğunu haliyle beyan etmekte gerçeğe kör sağır ve dilsiz yaklaşmakta verilen cihazatı şahsi çıkarları için kullanıp güvenin ihlal suçu işlemektedir.
genelde çocuksu tavır delimsi tavır en nihayetinde başka dine mensup olduğunu gösteren tavırlar eğer ki bir menfaat elde etmezse güveni ihlal ve kendisinin olmayan bir malı kullanım suçları doğuracak eğer bir menfaat teminine giderse bu haller gereği uygun bir dünyada mesela herkesin deli gibi olduğu çocuk gibi olduğu bir dünyada haşr edilecektir.
taklitçinin asli amacının efendimiz aleyhisselatu vesselamın isminden yararlanmak olduğu açıktır. bu nedenle ona benzerken elde edilecek menfaatin hakk ihlaline sebebiyet vermemesi için kişi kendisindeki kusurları kaldırma konusunda azami gayret sarfetmelidir. bu kişi özür hükümlerine dayanacak bir hale bürünmemelidir denebilir.
ALLAH teala bizlerden razı olsun.