Ahmet Levent
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Ağu 2008
- Mesajlar
- 26
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 57
MERHABALAR EFENDIM!....
AŞKINIZ CEMAL, CEMALİNİZ NUR, NURUNUZ AYN OLSUN !…
Uzun bir aradan sonra tekrar siz dostlarla beraber olmanın mutluluğunu yaşıyorum….
Gerçekten de çok uzunca bir zamandır gece yolculuğuna çıkamamıştık….
Bilirsiniz yazmayı ben bir “yolculuğa” benzetiyorum… Daha ziyade gece yazdığım için de “gece yolculuğu” olarak adlandırıyorum…. Her yazımda da farklı bir haleti ruhiye içerisinde olduğumu belirtmeliyim….Gece boyunca yazarken haleti ruhiyeme uygun bir “parçam” mutlaka vardır….
Bu geceki parçam “Dön Gel Birtanem”
Sizde de mevcut ise, bu yazıyı fonda bu parça çalarken okumanızı öneririm…
Sizi bilmem ama bana şu anda müthiş bir kıvam veriyor….
Az önce de söylediğim gibi, yazmaya başlamak, yolculuğa çıkmak gibidir…
Bilirsiniz, yolculuğun başlangıcında önce tatlı bir heyecan olur…. Içiniz kıpır kıpır eder... ama mutlusunuzdur…. Yolculuk bir öğrenme ve keşfetme ameliyesidir…. Öyle de olmalıdır… Merak duygunuz üst düzeydedir…. Yolculuk, aynı zamanda yenilenme sürecidir de… Genellikle hoş sürprizlerle doludur….
YOLCULUK; ZAHİREN, BEDENİN EVİNDEN UZAKLAŞMASI GİBİ GÖRÜNSE DE, BATINEN EVE DÖNÜŞTÜR…. TIPKI YAZMAK GİBİ…
Yolculuk bittiğinde, mutlaka öncesine göre farklı bir insansınızdır….
YOLCULUK BİR TEBDİLİ MEKANDIR…. YAZMAK DA ÖYLE….
Kimi var yolcuların her biri rıdvanda yaşar.
Başka bir yolcu görürsün, nice hicranda yaşar.
Kim ki özgürlüğünün kadrini bilmez bir ömür,
Hürriyyete hasret çekerek, ben gibi zindanda yaşar.
Evet Dostlar !...
Bundan sonrası için umuyor ve diliyorum ki, uzun süreli ayrılıklar olmasın artık….
Dostlarımdan ayırmasın Rabbim, güzellikler olsun bize her daim katık…
Günler mi oldu sahi,
Haftalar mı, yıllar mı.
Aslında çok özledim,
Gelmedim,
Gelemedim...
Hatırladığım kadarıyla Hz. Ali (r.a.) Efendimizin şöyle bir sözü vardı. Mealen söylüyorum:
Dünya işlerini ahiret işlerine öncelerseniz ahiret işleri arkadan gelmez. Ancak, ahiret işlerini dünya işlerine öncelerseniz, dünya işleri nasıl olsa arkadan gelir…
Hz. Ali (r.a.) Efendimizin sözündeki bu gerçekliği yaşamayan var mı bilmiyorum ama benim kendi hayatımda bunun sayısız örnekleri bulunmaktadır.
EY İNSAN! İHSANI BOL RABB'İNE KARŞI SENİ ALDATAN NEDİR ?... (İnfitar Suresi : 6)
Resulullah (SAV) buyurdular ki:
"Eğer dünya Allah nazarında sivri sineğin kanadı kadar bir değer taşısaydı tek bir kafire ondan bir yudum su içirmezdi." Tirmizi, Zühd 13, (2321); İbnu Mace, Zühd 11, (2410)
İtiraf etmeliyim ki, geçtiğimiz aylarda dünya işlerine biraz fazlaca daldık… Sizin anlayacağınız, sermayeyi sivrisineğin kanadına yükledik…
Ben, ince iplere asılı kukla.
Sağ elimi çeke dursun hasretin,
Sol elime bağlı bu koca dünya.
Bakma yüzümdeki ölgün ışığa,
Bakma, gözlerimde sevda kurumuş.
Vurmuş kaşlarımın tam ortasından
Bir mel’un,
Kalbime karargâh kurmuş...
Hani işlenen her günahın ruha yansıyan bir azap yönü de vardır ya….
Günah boyutu olmasa da, gafletle yapılan ve Allah için olmayan her dünya işinin ruha verdiği bir eziyet boyutunun da olduğunu düşünüyorum ….
Demem o ki; “zahiren halk ile, batınen hak ile” formatında olarak, ustayla sürekli “irtibatı koparmayalım” modunda değilseniz, ruhunuz çok yoruluyor demektir.
Hz. Ali (r.a.) Efendimizin yine şöyle bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı dinlendirin. Zîrâ bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.”
Ruhum öyle yorgun ve dinlenmeye öyle çok ihtiyacı var ki….
Her zaman söylediğim gibi, yazdıklarım öncelikle kendi nefsimedir.
Bugün Hz. Ali (r.a.) Efendimizden gidiyoruz:
“Huşûsuz kılınan namazda, dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur’ân’ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infâk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nîmette, gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur.”
İşte, gerçekte olması gereken hayatımızın özeti…
Hz. Ali Efendimizin yukarıdaki sözleri üzerinde uzunca düşünmemiz ve kendimizi sorguya çekmemiz gerektiğini düşünüyorum…
Bütün bir ömrü zây ettim, üzüntüm- ızdırâbım çok; nihâyet ver.
Günâhım hadden aşkındır, yüzüm tutmaz ki yalvarsam, cesâret ver.
Dilim dönmez, elim ermez yürek kandır, kapından kovma mecrûhum,
İlâhî, dil- harâb oldum; hamiyyet kıl, şefâatten işâret ver…
Benim anladığım şu: İhlas, sevgi, muhabbet, velhasıl AŞK olmadan yapılan bir amelin hazzı ve lezzeti de olmuyor…. Bunlarsız amel yapmak zaten çok da zor geliyor insana….
Hatta dünya işi de böyle değil midir?... Büyük bir istekle, arzuyla, coşkuyla ve severek yaptığınız dünya işlerinde mutlaka başarıya ya da mutlu sona ulaşırsınız…
AŞK, öyle bir iksir ki, bulaştığı her şey bir anlam ve değer kazanıyor… Bu dünya ve hayatımız da buna dahil….
Simyacılar yüzyıllardır her şeyi altına çevirecek buluşun peşinde koşmuşlar…..
Demek ki onlar AŞK’ı keşfedememişler….
(Devamı aşağıdadır)
AŞKINIZ CEMAL, CEMALİNİZ NUR, NURUNUZ AYN OLSUN !…
Uzun bir aradan sonra tekrar siz dostlarla beraber olmanın mutluluğunu yaşıyorum….
Gerçekten de çok uzunca bir zamandır gece yolculuğuna çıkamamıştık….
Bilirsiniz yazmayı ben bir “yolculuğa” benzetiyorum… Daha ziyade gece yazdığım için de “gece yolculuğu” olarak adlandırıyorum…. Her yazımda da farklı bir haleti ruhiye içerisinde olduğumu belirtmeliyim….Gece boyunca yazarken haleti ruhiyeme uygun bir “parçam” mutlaka vardır….
Bu geceki parçam “Dön Gel Birtanem”
Sizde de mevcut ise, bu yazıyı fonda bu parça çalarken okumanızı öneririm…
Sizi bilmem ama bana şu anda müthiş bir kıvam veriyor….
Az önce de söylediğim gibi, yazmaya başlamak, yolculuğa çıkmak gibidir…
Bilirsiniz, yolculuğun başlangıcında önce tatlı bir heyecan olur…. Içiniz kıpır kıpır eder... ama mutlusunuzdur…. Yolculuk bir öğrenme ve keşfetme ameliyesidir…. Öyle de olmalıdır… Merak duygunuz üst düzeydedir…. Yolculuk, aynı zamanda yenilenme sürecidir de… Genellikle hoş sürprizlerle doludur….
YOLCULUK; ZAHİREN, BEDENİN EVİNDEN UZAKLAŞMASI GİBİ GÖRÜNSE DE, BATINEN EVE DÖNÜŞTÜR…. TIPKI YAZMAK GİBİ…
Yolculuk bittiğinde, mutlaka öncesine göre farklı bir insansınızdır….
YOLCULUK BİR TEBDİLİ MEKANDIR…. YAZMAK DA ÖYLE….
Kimi var yolcuların her biri rıdvanda yaşar.
Başka bir yolcu görürsün, nice hicranda yaşar.
Kim ki özgürlüğünün kadrini bilmez bir ömür,
Hürriyyete hasret çekerek, ben gibi zindanda yaşar.
Evet Dostlar !...
Bundan sonrası için umuyor ve diliyorum ki, uzun süreli ayrılıklar olmasın artık….
Dostlarımdan ayırmasın Rabbim, güzellikler olsun bize her daim katık…
Günler mi oldu sahi,
Haftalar mı, yıllar mı.
Aslında çok özledim,
Gelmedim,
Gelemedim...
Hatırladığım kadarıyla Hz. Ali (r.a.) Efendimizin şöyle bir sözü vardı. Mealen söylüyorum:
Dünya işlerini ahiret işlerine öncelerseniz ahiret işleri arkadan gelmez. Ancak, ahiret işlerini dünya işlerine öncelerseniz, dünya işleri nasıl olsa arkadan gelir…
Hz. Ali (r.a.) Efendimizin sözündeki bu gerçekliği yaşamayan var mı bilmiyorum ama benim kendi hayatımda bunun sayısız örnekleri bulunmaktadır.
EY İNSAN! İHSANI BOL RABB'İNE KARŞI SENİ ALDATAN NEDİR ?... (İnfitar Suresi : 6)
Resulullah (SAV) buyurdular ki:
"Eğer dünya Allah nazarında sivri sineğin kanadı kadar bir değer taşısaydı tek bir kafire ondan bir yudum su içirmezdi." Tirmizi, Zühd 13, (2321); İbnu Mace, Zühd 11, (2410)
İtiraf etmeliyim ki, geçtiğimiz aylarda dünya işlerine biraz fazlaca daldık… Sizin anlayacağınız, sermayeyi sivrisineğin kanadına yükledik…
Ben, ince iplere asılı kukla.
Sağ elimi çeke dursun hasretin,
Sol elime bağlı bu koca dünya.
Bakma yüzümdeki ölgün ışığa,
Bakma, gözlerimde sevda kurumuş.
Vurmuş kaşlarımın tam ortasından
Bir mel’un,
Kalbime karargâh kurmuş...
Hani işlenen her günahın ruha yansıyan bir azap yönü de vardır ya….
Günah boyutu olmasa da, gafletle yapılan ve Allah için olmayan her dünya işinin ruha verdiği bir eziyet boyutunun da olduğunu düşünüyorum ….
Demem o ki; “zahiren halk ile, batınen hak ile” formatında olarak, ustayla sürekli “irtibatı koparmayalım” modunda değilseniz, ruhunuz çok yoruluyor demektir.
Hz. Ali (r.a.) Efendimizin yine şöyle bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı dinlendirin. Zîrâ bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.”
Ruhum öyle yorgun ve dinlenmeye öyle çok ihtiyacı var ki….
Her zaman söylediğim gibi, yazdıklarım öncelikle kendi nefsimedir.
Bugün Hz. Ali (r.a.) Efendimizden gidiyoruz:
“Huşûsuz kılınan namazda, dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur’ân’ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infâk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nîmette, gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur.”
İşte, gerçekte olması gereken hayatımızın özeti…
Hz. Ali Efendimizin yukarıdaki sözleri üzerinde uzunca düşünmemiz ve kendimizi sorguya çekmemiz gerektiğini düşünüyorum…
Bütün bir ömrü zây ettim, üzüntüm- ızdırâbım çok; nihâyet ver.
Günâhım hadden aşkındır, yüzüm tutmaz ki yalvarsam, cesâret ver.
Dilim dönmez, elim ermez yürek kandır, kapından kovma mecrûhum,
İlâhî, dil- harâb oldum; hamiyyet kıl, şefâatten işâret ver…
Benim anladığım şu: İhlas, sevgi, muhabbet, velhasıl AŞK olmadan yapılan bir amelin hazzı ve lezzeti de olmuyor…. Bunlarsız amel yapmak zaten çok da zor geliyor insana….
Hatta dünya işi de böyle değil midir?... Büyük bir istekle, arzuyla, coşkuyla ve severek yaptığınız dünya işlerinde mutlaka başarıya ya da mutlu sona ulaşırsınız…
AŞK, öyle bir iksir ki, bulaştığı her şey bir anlam ve değer kazanıyor… Bu dünya ve hayatımız da buna dahil….
Simyacılar yüzyıllardır her şeyi altına çevirecek buluşun peşinde koşmuşlar…..
Demek ki onlar AŞK’ı keşfedememişler….
(Devamı aşağıdadır)