Süte Su Kattık Olmadı,
Artık Suya Süt Katıyoruz...
Artık Suya Süt Katıyoruz...
Bir ülke düşününüz ki, insanlara adalet dağıtmak üzere mesleğini icra edecek olan avukatlar, "eşiklik eşitler arasında olur" diyerek hukukun gayri adil bir şekilde işlemesi için katkı sağlasınlar, dilekçe versinler.
Danıştay'ın hukuk dışı son kararı ile birlikte milyonlarca genç yapılacak/yapılmayacak bir sınavın baskısı altında perişan.
Gençleriyle gurur duyan ülkeyiz öyle mi!(İmam-hatipli ve başörtülü olmamak şartıyla evet.)
Memleketimizin yargı kurumları en ideolojik kararlara imza atmak için birbiriyle yarışa girince; "kapı önünde bekleme yapmayınız", kuralını işletmek için YÖK de, memleketin geleceğini imha eden kararları yürürlüğü koyuyor.
Ne kadar ilgi sahanıza giriyor bilmiyorum ama YÖK'ümüzün aldığı karar ile artık uzaktan kumandalı sosyal bilimci yetiştirme "devrimi"ni gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
İnanmadıysanız buyurun okuyun:
Açık öğretim Sosyoloji Lisans Programı
Bu program, sosyolojiye ilgi duyan ve örgün öğretime devam etme olanağı bulamayan öğrencilere sosyoloji eğitimini alma olanağı sağlamaktadır. Dolayısıyla bu program uzaktan eğitim yoluyla sosyoloji eğitimi almak isteyen öğrencilere yönelik olarak hazırlanmıştır. Dört yıllık lisans eğitimi süresince sosyoloji eğitimi alan öğrenciler uzman sosyologlar olarak mezun olacaklardır. Uzaktan eğitim yoluyla sosyoloji bölümlerini tercih eden öğrenciler yerel ve küresel düzeydeki toplumsal değişmeleri anlayabilecek ve temel sosyal problemleri çözümleyebilecektir. Sosyoloji lisans programında çağın gerektirdiği kuramsal ve uygulamalı bilgiler öğrencilere aktarılarak düşünen, sorgulayan, eleştiren ve toplumsal refahın gelişimine katkıda bulunan uzman sosyologlar yetiştirilecektir.
Açık Öğretim Fakültesi Sosyoloji lisans programını bitiren öğrenciler, sosyoloji ve ilgili alanlarda yüksek lisans ve doktora programlarına başvurabilir. Mezun öğrenciler başta araştırma şirketlerinde araştırmacı ve büyük şirketlerde insan kaynakları uzmanı olmak üzere özel ve kamu sektöründe çalışabilir.
Yukarıdaki cümleleri lütfen tekrar tekrar okuyunuz. Son yıllarda üniversite önündeki beklemeleri en aza indirebilmek için bulunan çare süte su katmaktan çıkarak, suya süt katıp işte bu süttür yutturmacasına dönüşmüş durumda.
Her yıl yüzlerce mezun veriyor sosyoloji, felsefe bölümleri.Gündelik hayatı yorumlayabilen kaç tane felsefeci ve sosyologumuz var!Hayattan kitap çıkartabilen kaç sosyal bilimcimiz var!? Bir vesile ile davet edilmiş oldukları tv programlarında Émile Durkheim'dan günümüze gelemiyorlar. Neden? Çünkü doğru dürüst felsefe ve sosyoloji eğitimi yok.
Sosyal bilim kontenjanlarındaki sayı azaltılıp hakikaten kaliteli sosyal bilimci yetiştirilmesi için yeni düzenlemeler gerekirken, yeni "düzenleme"ye bakınız!
Danıştay buyurdu: Eşitlik eşitler arasında olurmuş.Peki nasıl oluyor da Açık Öğretimin uzaktan kumanda eğitimi ile, her gün ders takip eden,ödev hazırlayan öğrencilerin aldığı diploma eşit oluyor.
Uzaktan kumanda açık öğretim modeliyle sosyal bilimci yetiştirmenin mantığını kavrayabilmek mümkün değil.
Çünkü ders değil o dersi anlatan hocanın performansı önemlidir. Sosyal bilimler adı üstünde ele aldıkları konulara esneklik kazandırmak zorundadır. Bu budur gibi bir kesinlik söz konusu değildir. Dersi anlatan hoca, aynı olaya kaç farklı yönden bakılacağını ancak öğrencilerle tartışarak, yani onların düşüncelerini "doğurtarak" ortaya koyar.
Hukuk fakültesinde ya da mühendislik fakültesinde 300 kişilik amfilerde ders yapabilirsiniz. Ama felsefe ve sosyoloji dersini yapamazsınız. Çünkü sosyal bilimler pasif bir dinleme ile öğrenildiğinde lise seviyesinde bir kavrayış ortaya çıkar.
Sadece sosyal bilimler değil, İlahiyat fakülteleri için de aynı durum söz konusu. İmam Hatip liseliler kat sayı barajına takılıp üniversite eğitimine devam edemiyor, o halde ne yapalım? İlahiyat Fakültelerinin kontenjanını artıralım. Ama ne arttırma! Şu an M.Ü. İlahiyat Fakültesinde kontenjan 400.Yanlış okumadınız 400.Bu rakamlar arz-talep dengesine uygun mudur?
Size üniversite eğitimi veriyoruz diyerek kaydını yaptığımız bu çocukların vaktini ve enerjisini alıyor, karşılığında her aşamada yeniden cevaplayacakları testler sunuyoruz. Üniversite eğitimi sunduğumuz ve diploma verdiğimiz gençlerin bilgisinden emin olamıyoruz ki, memur olarak atayabilmek için KPS sınavlarını uyguluyoruz.
KPS sınavını geçiyor öğretmen oluyor. Üniversite hocası oluyor. Ama hala bir standart derdimiz var. Üniversite hocalarına kendileri geliştirecekleri zaman kalmasın diye çizelge doldurmaya mahkûm ediyoruz.
Fatma K. Barbarosoğlu