Suriye'de Esad rejiminin vahşetine tanık olan asker ve ajanlar, 'Eylemcilerin üzerine ateş açmamız istendi' dedi. Muhaliflerin tarafına geçen asker ve ajanlar, tanıklıklarını İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne anlattı.
Suriye ordusundan muhaliflerin tarafına geçen asker ve ajanlar, üstlerinden eylemcilerin üzerine ateş açılması talimatı aldıklarını anlattı. Asker ve ajanlar, New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne (HRW) konuştu.
HRW de yaptığı açıklamayla 8 asker ve 4 gizli servis ajanının anlatımlarını kamuoyuyla paylaştı.
Açıklamaya göre, onlarca eylemcinin yaralandığı baskınlara katıldıklarını ve eylemcilere ateş açılmasına görgü tanıklığı yaptıklarını anlatan askerler, yüzlerce kişinin keyfi bir şekilde gözaltına alındığını ve tutuklandığını söyledi.
Görüşmeye katılan tüm askerler, üstlerinin kendilerine casus, selefi ve teröristlerle savaştıklarını söylediğini ancak silahsız eylemcilerle karşılaştıklarında gördüklerine şaşırdıklarını dile getirdi.
ATEŞ EMRİNE KARŞI ÇIKANLAR VURULDU
'Ateş' emrine karşı çıkanların vurularak öldürülme riskiyle karşı karşıya kaldığını ifade eden askerler, Dera'da böyle bir olaya tanık olduklarını da anlattı. Bir asker, yüzbaşının Dera'da 2 askeri ateş açmadıkları için vurarak öldürdüğünü söyledi.
Askerlerle Türkiye, Lübnan ve Ürdün'de görüştüklerini belirten HRW, intikamdan korkan askerlerin isimlerinin açıklanmaması koşuluyla konuştuğunu bildirdi.
HRW Ortadoğu Direktörü Sarah Leah Whitson, "Şahitlerin ifadeleri, eylemcilerin öldürülmesinin kaza olmadığını ortaya koyuyor ve eylemcilerin öldürülmesinin kasıtlı olduğu açıkça belli" dedi ve şöyle devam etti: "Suriye askerleri ve yetkilileri bilmelidir ki, askerlerin iğrenç emirlere karşı çıkması sadece hakları değil, aynı zamanda bir görev. Barışçıl eylemcileri yaralayan ya da öldürenler yargı karşısına çıkacaktır. Sivillere uygulanan bu vahşeti durdurmak için üstlerinin emir ve yalanlarından korkan askerler, BM ve diğer ülkelere konuyu ortaya çıkaracak daha fazla bilgi için mesaj göndermeli."
ASKERLER NELER ANLATTI?
Yerel ismi "Mukhabarat" olan gizli polis üyesi bir kişi, 19 Nisan'da güvenlik güçlerine Suriye'nin 3. en büyük şehri olan Humus'un Saat Kulesi Meydanı'nda on binlerce kişinin katıldığı eylemleri bastırmaya yardım etmek için konuşlandırıldığını dile getirdi:
"Eylemciler, meydanda oturuyorlardı. Eğer ihtiyaç olursa onları şiddetle dağıtma emri aldık. Hava kuvvetleri, ordu ve Şabiha (Silahlı kuvvetlere dahil olmayan hükümete bağlı silahlı birlikler) ile oradaydık. Sabah 03.30 sıralarında eylemcilere ateş açma emri aldık. Yarım saatten fazla eylemcilere ateş ettik.
Onlarca ve onlarca sivil, yaralandı ve öldü. 30 dakika sonra greyder ve itfaye araçları geldi. Greyderler ile ölüleri itfaye aracına yükledi. Nereye götürüldüklerini bilmiyorum. Yaralılar da askeri hastanelere götürüldü ve itfaye araçları meydanı temizledi."
Devlet Başkanlığı Muhafızlarına dahil bir asker, 18 Nisan'da başkent Şam'ın banliyösü Harasta'ya nasıl konuşlandırıldıklarını anlattı: "Her birimize birer kalaşnikof ve 2'şer de şarjör verdiler. Ancak araçlarda daha fazla cephane vardı. Ayrıca bizlere şok tabancası da verdiler. Güvenlik güçlerinin desteğe ihtiyaçları olduğundan dolayı gangsterlere karşı savaşmak için gönderildiğimiz söylendi. Herhangi bir gangster göremediğimiz için şaşırdık, sokaklarda çocuklar ve kadınların da aralarında olduğu sadece siviller vardı ve Şahiba onlara ateş ediyordu.
Kendi biriminden 5 askerle birlikteydim. Başkanlık Muhafızları komutanından sivillere ateş etme konusunda açık emir aldık.
Kesin emir şöyleydi: 'Doldur ve ateş et'. Ateş etmek için herhangi bir koşul ya da ön koşul yoktu. Eylemcilere yaklaştık ve 5 metre mesafe uzaklıktan yetkililer 'ateş' diye bağırdı. O zaman karşı çıktık ve eylemcilerin yanına kaçtık."
Dera yakınındaki El Hara'ya gönderilen Astsubay Rakib Evel, ordunun şehri çembere aldığı 10 Mayıs'ta kendilerine gelen emri şöyle anlattı: "Keskin nişancılar çatılara konuşlandırılmıştı. Verilen emir dışarı çıkan olursa ya gözaltına alın ya da vurun şeklindeydi. Dışarı sigara içmek için çıkan bir gencin keskin nişancılar tarafından vurularak öldürüldüğünü anımsıyorum."
Baniyas ve Markeb köylerine yayılmış Özel Kuvvetlerdeki 45'inci alayın bir üyesi, Markeb'deki toplama kampı ile ilgili olarak HRW'ye konuştu: "Elimizde tutklanması istenen 400 civarında kişinin ismi vardı. Köye gittik. Sonra köyün içerisinde ordunun köye girişine karşı çıkan bir kadının protestosu ortaya çıktı (Henüz kimseyi tutuklamamıştık).
Evlere girmeye başladık. Kapısı kitli olan evlerin kapılarını kırdık. Birçok kişiyi tutukladık. Bazıları kaçmayı denedi. Ancak kaçmaya çalışanlara ordu ateş açtı. Tutukladıklarımız kişileri hakaret ederek köyün merkezine getirdik.
Bir tutuklunun üzerine çıkan güvenlik görevlisi, 'Kim senin Allah'ın? Beşar Esad olduğunu söyle!' dedi. O kadar çok tutuklumuz vardı ki, Banyas stadyumunu kullanmak durumunda kaldık.''
Aranan kişilerin listesini gördüm. Çoğu 1993,1994,1995 doğumluydu. Daha çocuklardı. Banyas'a girdik. Erkekleri ve çocukları tutukladık. Banyas'da ilk günün sonunda yüzbaşıya kaç kişinin tutuklu olduğunu sorduğumda sadece Banyas'da 2 bin 500 kişinin tutuklu olduğunu ve hepsinin Banyas stadyumuna götürüldüğünü söyledi. Banyas stadyumunda ve otobüste insanlara dayak atıldı.
6 otobüs geldi ve tutuklananları aldı. Şehir merkezindeki tüm motosikletleri topladık ve tanklar onları ezdi. Bazı askerlerin evlerden altınları ve paraları nasıl çaldığını kendi aramızda konuştuk. Bir evde meslektaşlarımdan biri bana 20 bin dolar bulduklarını ve komutanlarının parayı almalarını, paranın silah almak için kullanilabileceğini belirttiğini söyledi."
Dera yakınındaki İzra'ya 25 Nisan'da keskin nişancıların yerleştirildiğini belirten bir başka asker: "4. alayın 14. bölüğündeydim. İzra'ya yerleştirilen yaklaşık 300 askerdik. Silahlı yabancı güçler hakkında çok şey duymuştum ve onlara karşı savaşmak için çok hevesliydim. Sonra 'Sivillere ateş açmayın onlar bizimle. Bize ateş açanlara ateş açın' emrini aldık. Sonra farkına vardık ki ateş açtığımız kişiler, bizim kendi insanlarımızmış."
1 Haziran'da Dera'ya yerleştirilen bir başka asker: "Eylemcileri öldürme emri aldık. Bazı askerler emri uygulamayı reddetti ve el tabancasıyla vuruldu. 2 kişi gözlerimin önünde öldürüldü. Öldürülenlerin hain oldukları söylendi."
Yeni askere alınmış bir kişi Şam'da askerliğini yaparkan yaşadıklarını şöyle anlattı: "Her akşam bizi askeri koğuş gibi bir yerde toplayıp dev ekranlardan Dünya Tv izletiyorlardı. Kendilerinin silahlı yabancı kuvvet dedikleri kişilerin öldürülme sahnelerini izletiyorlardı bize.
Yetkililer devamlı Dera'da yabancı darbe yapıldığını söylüyorlardı. Her akşam 20.00 ila 22.00 arasında Dünya Tv izleme bizde kendi insanlarımızı korumak için yabancı komplosuna karşı savaşma ihtiyacı olduğunu hissetmemize neden oldu."
İçişleri Bakanlığı'na bağlı özel eğitilen Özel Görev Birimi üyesi bir kişi, Halep'te üniversite öğrencilerine karşı uyguladıkları baskıyı şöyle anlattı:"'Git ve gözaltına al' emriyle üniversiteye insanları tutuklamaya gönderildik.Nisan sonu ve Mayıs başında günde 200 kişi tutuklamış olmalıyız. Onları korkutmak ve diğer öğrencileri de eylem yapmaktan vazgeçirmek istedik. Görevimiz onları tutuklamak ve genellikle ordunun gizli servisine getirmekti. Otobüse bindirirken hepsini dövdük. Gözaltına alınanların ne olduğu konusunda bir bilgimiz yok."
Kaynak: Yeni Akit 20.07.2011
Suriye ordusundan muhaliflerin tarafına geçen asker ve ajanlar, üstlerinden eylemcilerin üzerine ateş açılması talimatı aldıklarını anlattı. Asker ve ajanlar, New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne (HRW) konuştu.
HRW de yaptığı açıklamayla 8 asker ve 4 gizli servis ajanının anlatımlarını kamuoyuyla paylaştı.
Açıklamaya göre, onlarca eylemcinin yaralandığı baskınlara katıldıklarını ve eylemcilere ateş açılmasına görgü tanıklığı yaptıklarını anlatan askerler, yüzlerce kişinin keyfi bir şekilde gözaltına alındığını ve tutuklandığını söyledi.
Görüşmeye katılan tüm askerler, üstlerinin kendilerine casus, selefi ve teröristlerle savaştıklarını söylediğini ancak silahsız eylemcilerle karşılaştıklarında gördüklerine şaşırdıklarını dile getirdi.
ATEŞ EMRİNE KARŞI ÇIKANLAR VURULDU
'Ateş' emrine karşı çıkanların vurularak öldürülme riskiyle karşı karşıya kaldığını ifade eden askerler, Dera'da böyle bir olaya tanık olduklarını da anlattı. Bir asker, yüzbaşının Dera'da 2 askeri ateş açmadıkları için vurarak öldürdüğünü söyledi.
Askerlerle Türkiye, Lübnan ve Ürdün'de görüştüklerini belirten HRW, intikamdan korkan askerlerin isimlerinin açıklanmaması koşuluyla konuştuğunu bildirdi.
HRW Ortadoğu Direktörü Sarah Leah Whitson, "Şahitlerin ifadeleri, eylemcilerin öldürülmesinin kaza olmadığını ortaya koyuyor ve eylemcilerin öldürülmesinin kasıtlı olduğu açıkça belli" dedi ve şöyle devam etti: "Suriye askerleri ve yetkilileri bilmelidir ki, askerlerin iğrenç emirlere karşı çıkması sadece hakları değil, aynı zamanda bir görev. Barışçıl eylemcileri yaralayan ya da öldürenler yargı karşısına çıkacaktır. Sivillere uygulanan bu vahşeti durdurmak için üstlerinin emir ve yalanlarından korkan askerler, BM ve diğer ülkelere konuyu ortaya çıkaracak daha fazla bilgi için mesaj göndermeli."
ASKERLER NELER ANLATTI?
Yerel ismi "Mukhabarat" olan gizli polis üyesi bir kişi, 19 Nisan'da güvenlik güçlerine Suriye'nin 3. en büyük şehri olan Humus'un Saat Kulesi Meydanı'nda on binlerce kişinin katıldığı eylemleri bastırmaya yardım etmek için konuşlandırıldığını dile getirdi:
"Eylemciler, meydanda oturuyorlardı. Eğer ihtiyaç olursa onları şiddetle dağıtma emri aldık. Hava kuvvetleri, ordu ve Şabiha (Silahlı kuvvetlere dahil olmayan hükümete bağlı silahlı birlikler) ile oradaydık. Sabah 03.30 sıralarında eylemcilere ateş açma emri aldık. Yarım saatten fazla eylemcilere ateş ettik.
Onlarca ve onlarca sivil, yaralandı ve öldü. 30 dakika sonra greyder ve itfaye araçları geldi. Greyderler ile ölüleri itfaye aracına yükledi. Nereye götürüldüklerini bilmiyorum. Yaralılar da askeri hastanelere götürüldü ve itfaye araçları meydanı temizledi."
Devlet Başkanlığı Muhafızlarına dahil bir asker, 18 Nisan'da başkent Şam'ın banliyösü Harasta'ya nasıl konuşlandırıldıklarını anlattı: "Her birimize birer kalaşnikof ve 2'şer de şarjör verdiler. Ancak araçlarda daha fazla cephane vardı. Ayrıca bizlere şok tabancası da verdiler. Güvenlik güçlerinin desteğe ihtiyaçları olduğundan dolayı gangsterlere karşı savaşmak için gönderildiğimiz söylendi. Herhangi bir gangster göremediğimiz için şaşırdık, sokaklarda çocuklar ve kadınların da aralarında olduğu sadece siviller vardı ve Şahiba onlara ateş ediyordu.
Kendi biriminden 5 askerle birlikteydim. Başkanlık Muhafızları komutanından sivillere ateş etme konusunda açık emir aldık.
Kesin emir şöyleydi: 'Doldur ve ateş et'. Ateş etmek için herhangi bir koşul ya da ön koşul yoktu. Eylemcilere yaklaştık ve 5 metre mesafe uzaklıktan yetkililer 'ateş' diye bağırdı. O zaman karşı çıktık ve eylemcilerin yanına kaçtık."
Dera yakınındaki El Hara'ya gönderilen Astsubay Rakib Evel, ordunun şehri çembere aldığı 10 Mayıs'ta kendilerine gelen emri şöyle anlattı: "Keskin nişancılar çatılara konuşlandırılmıştı. Verilen emir dışarı çıkan olursa ya gözaltına alın ya da vurun şeklindeydi. Dışarı sigara içmek için çıkan bir gencin keskin nişancılar tarafından vurularak öldürüldüğünü anımsıyorum."
Baniyas ve Markeb köylerine yayılmış Özel Kuvvetlerdeki 45'inci alayın bir üyesi, Markeb'deki toplama kampı ile ilgili olarak HRW'ye konuştu: "Elimizde tutklanması istenen 400 civarında kişinin ismi vardı. Köye gittik. Sonra köyün içerisinde ordunun köye girişine karşı çıkan bir kadının protestosu ortaya çıktı (Henüz kimseyi tutuklamamıştık).
Evlere girmeye başladık. Kapısı kitli olan evlerin kapılarını kırdık. Birçok kişiyi tutukladık. Bazıları kaçmayı denedi. Ancak kaçmaya çalışanlara ordu ateş açtı. Tutukladıklarımız kişileri hakaret ederek köyün merkezine getirdik.
Bir tutuklunun üzerine çıkan güvenlik görevlisi, 'Kim senin Allah'ın? Beşar Esad olduğunu söyle!' dedi. O kadar çok tutuklumuz vardı ki, Banyas stadyumunu kullanmak durumunda kaldık.''
Aranan kişilerin listesini gördüm. Çoğu 1993,1994,1995 doğumluydu. Daha çocuklardı. Banyas'a girdik. Erkekleri ve çocukları tutukladık. Banyas'da ilk günün sonunda yüzbaşıya kaç kişinin tutuklu olduğunu sorduğumda sadece Banyas'da 2 bin 500 kişinin tutuklu olduğunu ve hepsinin Banyas stadyumuna götürüldüğünü söyledi. Banyas stadyumunda ve otobüste insanlara dayak atıldı.
6 otobüs geldi ve tutuklananları aldı. Şehir merkezindeki tüm motosikletleri topladık ve tanklar onları ezdi. Bazı askerlerin evlerden altınları ve paraları nasıl çaldığını kendi aramızda konuştuk. Bir evde meslektaşlarımdan biri bana 20 bin dolar bulduklarını ve komutanlarının parayı almalarını, paranın silah almak için kullanilabileceğini belirttiğini söyledi."
Dera yakınındaki İzra'ya 25 Nisan'da keskin nişancıların yerleştirildiğini belirten bir başka asker: "4. alayın 14. bölüğündeydim. İzra'ya yerleştirilen yaklaşık 300 askerdik. Silahlı yabancı güçler hakkında çok şey duymuştum ve onlara karşı savaşmak için çok hevesliydim. Sonra 'Sivillere ateş açmayın onlar bizimle. Bize ateş açanlara ateş açın' emrini aldık. Sonra farkına vardık ki ateş açtığımız kişiler, bizim kendi insanlarımızmış."
1 Haziran'da Dera'ya yerleştirilen bir başka asker: "Eylemcileri öldürme emri aldık. Bazı askerler emri uygulamayı reddetti ve el tabancasıyla vuruldu. 2 kişi gözlerimin önünde öldürüldü. Öldürülenlerin hain oldukları söylendi."
Yeni askere alınmış bir kişi Şam'da askerliğini yaparkan yaşadıklarını şöyle anlattı: "Her akşam bizi askeri koğuş gibi bir yerde toplayıp dev ekranlardan Dünya Tv izletiyorlardı. Kendilerinin silahlı yabancı kuvvet dedikleri kişilerin öldürülme sahnelerini izletiyorlardı bize.
Yetkililer devamlı Dera'da yabancı darbe yapıldığını söylüyorlardı. Her akşam 20.00 ila 22.00 arasında Dünya Tv izleme bizde kendi insanlarımızı korumak için yabancı komplosuna karşı savaşma ihtiyacı olduğunu hissetmemize neden oldu."
İçişleri Bakanlığı'na bağlı özel eğitilen Özel Görev Birimi üyesi bir kişi, Halep'te üniversite öğrencilerine karşı uyguladıkları baskıyı şöyle anlattı:"'Git ve gözaltına al' emriyle üniversiteye insanları tutuklamaya gönderildik.Nisan sonu ve Mayıs başında günde 200 kişi tutuklamış olmalıyız. Onları korkutmak ve diğer öğrencileri de eylem yapmaktan vazgeçirmek istedik. Görevimiz onları tutuklamak ve genellikle ordunun gizli servisine getirmekti. Otobüse bindirirken hepsini dövdük. Gözaltına alınanların ne olduğu konusunda bir bilgimiz yok."
Kaynak: Yeni Akit 20.07.2011