SAVAŞIN İÇERİSİNE DÜŞEN "TÜRK"
.
Suriye Devleti'nin iktidarını devam ettirmek adına halkına yaptığı zulüm ve katliamlar halkın direnişiyle karşılandı. Suriye halkı, hak ve özgürlüklerini gasbeden Esad ve yönetiminden haklarını almak adına meydanlarda protestolar ve gösteriler düzenlediler. Yıllardır kan ve gözyaşına doymayan Esad ve yönetimi, Suriye halkının bu haklı çıkışına yine silah ve kanla müdahale etti. Yönetimlerine karşı olanları, protesto edenleri, gösterilere katılanları, şüpheli(!) gördükleri İnsanları gözaltına alarak işkence altında öldürdüler. İktidarları adına caniliğe Soyunan bu zihniyet çocuk, kadıın, yaşlı, genç, öğrenci demeden büyük bir kıyım gerçekleştirdiler ve hâlâ bu zulüm irili ufaklı devam etmektedir.
.
Böyle bir süreç devam ederken Suriye'de 3 yıldır öğrenim gören ve aralıklarla Türkiye'ye giriş-çıkış yapan bir Türk vatandaşının yaşadıklarını "Furkan Haber" okuyucularıyla paylaşıyoruz. Yaklaşık 1 ay önce Suriye'de gözaltına alınan bu Anadolu evladı, 20 gün boyunca Suriye'deki asker ve istihbarat'ın kendisine nasıl davrandıklarını, cezaevlerindeki hücre ve zindanlarda neler yaşadıklarını, Türkiye'ye bakış açılarının ne olduğunu, Başbakan Recep Tayyib Erdoğan'a olan tavırları ve Suriye halkının yaşadıklarını bu röportajla sunuyoruz.
.
Şuanda Türkiye'de bulunan öğrencinin ismini, "kendi isteği üzerine"yayımlamadan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
.
.
.
.
http://www.furkanhaber.com/?p=1256&preview=true&preview_id=1256&preview_nonce=bf4e36ebdb
.
Suriye Devleti'nin iktidarını devam ettirmek adına halkına yaptığı zulüm ve katliamlar halkın direnişiyle karşılandı. Suriye halkı, hak ve özgürlüklerini gasbeden Esad ve yönetiminden haklarını almak adına meydanlarda protestolar ve gösteriler düzenlediler. Yıllardır kan ve gözyaşına doymayan Esad ve yönetimi, Suriye halkının bu haklı çıkışına yine silah ve kanla müdahale etti. Yönetimlerine karşı olanları, protesto edenleri, gösterilere katılanları, şüpheli(!) gördükleri İnsanları gözaltına alarak işkence altında öldürdüler. İktidarları adına caniliğe Soyunan bu zihniyet çocuk, kadıın, yaşlı, genç, öğrenci demeden büyük bir kıyım gerçekleştirdiler ve hâlâ bu zulüm irili ufaklı devam etmektedir.
.
Böyle bir süreç devam ederken Suriye'de 3 yıldır öğrenim gören ve aralıklarla Türkiye'ye giriş-çıkış yapan bir Türk vatandaşının yaşadıklarını "Furkan Haber" okuyucularıyla paylaşıyoruz. Yaklaşık 1 ay önce Suriye'de gözaltına alınan bu Anadolu evladı, 20 gün boyunca Suriye'deki asker ve istihbarat'ın kendisine nasıl davrandıklarını, cezaevlerindeki hücre ve zindanlarda neler yaşadıklarını, Türkiye'ye bakış açılarının ne olduğunu, Başbakan Recep Tayyib Erdoğan'a olan tavırları ve Suriye halkının yaşadıklarını bu röportajla sunuyoruz.
.
Şuanda Türkiye'de bulunan öğrencinin ismini, "kendi isteği üzerine"yayımlamadan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
.
.
.
.
- Bize Kısaca Suriye'ye neden gittiğinizi anlatır mısınız?
- .
- Suriye'ye Arapça eğitimi için gidiyordum ve bu benim 3. senemdi. En son 16 Mart itibariyle tekrar Suriye'ye gitmek için yola çıktım, fakat bu diğerlerinden daha farklı sonuçlandı.
- .
- Bu son gidişinizin farkı neydi?
- .
- Suriye Devleti'nin elinde "20 gün esir kaldım".
- .
- Neler yaşadınız?
- .
- Yolculuk esnasında Humus'a vardığımızda dinlenme molası verildi. Herkes gibi bende mola arasında dinlenmek ve ihtiyaçlarımı gidermek için çıktım. Fakat bir anlık dalgınlıkla Otobüsün vaktini kaçırdım ve döndüğümde otobüs gitmişti.
- .
- Suriye'nin sıradan bir zamanına denk gelmiş olsaydı, belki normal karşılanabilirdi ama siz savaşın içine düşmüşsünüz.
- .
- Aynen öyle oldu ve kimsenin olmadığı yolda tek başıma yürümeye başladım. Cuma günü "Humus"ta pasaportsuz dolaşıyordum, çünkü bütün eşyalarım otobüste kaldı.
- .
- "Otobüs nasıl olurda beklemez" gibi bir soru sormuyoruz, malum savaş şartlarında hızlı hareket etmek isteyeceklerdir. Hiç araç yok muydu?
- .
- Bir taksici gördüm ve onu durdurdum. Parada anlaşamadığımız için onu göndermek zorunda kaldım. Yine yolda tek başıma yürümeye devam ettim. Humus'ta ne elektrik var, ne su ve nede telefon. Hiçbirşey yok. 2. Dünya savaşının ardından kalan resim karelerini andırıyordu.
- .
- Askeri hareketlilik de mi yoktu?
- .
- Biraz sonra etrafımı askeri bir ordu sardı. Ne olduğunu anlayamadım. Aralarından birisi yanıma geldi ve: "Üzerinde silah var mı?" dedi. Bende "yok, olsaydı ne olurdu dedim?". "Eğer olsaydı, şimdi ölmüş olurdun" dedi. Beni humustaki bir karakola götürdüler. Kapıdan içeri girerken suratı kanrevan içinde bir adam vardı. o adamı görünce yanımdaki askere "neden bu halde, araba mı çarptı?" dedim. Kahkaha atarak yürümeye devam etti. Sonra beni bir odaya aldılar ve birkaç saat bekledim.
- .
- Neyi beklediniz?
- .
- Aslında neyi beklediğimi bende bilmiyordum ve soru sormak içinde uygun bir zemin yoktu. sadece bakıyorlar ve konuşmuyorlardı.
- .
- Psikolojik baskı yapıyorlar o halde?
- .
- Olabilir.
- .
- Sonra ?
- .
- "Esir alınan iki Türk gazeteci "Adem Özköse" ve "Hamit Coşkun"
- .
- Aklıma "Adem Özköse" ve "Hamit" geldi. Askerlere; "İki Türk gazeteci vardı, Suriye'de tutuluyorlarmış. Haber var mı?" diye sordum. Bir anda bakışları değişti. Bende ortamın hiç iyiye gitmediğini anlamış oldum. Sonra bana; "Türkiye onlar hakkında ne düşünüyor" dediler. Bende, "Haberlerde hergün onlardan bahsediliyor ve Türk halkı onlar hakkında endişeliler" dedim. Başka birşey söylemediler, bende sormadım.
- .
- Türk Kamuoyunun "Adem Özköse" ve "Hamit" hakkındaki tepkisini merak ediyorlar demek ki. Tepki olmadığı intibaı oluşsa, belkide daha rahat hareket edip, zarar vermeyi bile düşünebilirler..
- .
- Bilemiyorum, ama bazı şeyler hakkında teferruatçılık şuuruyla hareket ediyorlar. Belkide "neyi kullanabiliriz" diye düşünüyorlardır. Burada ilk soruşturmayı geçirdim ve daha sonra iki soruşturma daha.
- .
- "Selefi misin yoksa Sufi mi?"
- .
- Size ne sordular?
- .
- Neden şerri ilimler okuduğum ve neden Arabistan'da değil de, Suriye'de okuduğum soruldu. Daha sonra "Selefi misin yoksa sufi misin?" diye sordular.
- .
- Neden bu ayırımı yapma gereği hissettiler?
- .
- Selefilerin cihadi faaliyetleri belli. Çeçenistan, Afganistan'da aktif faaliyet içinde olmaları. Sufilerinde yeni yeni cihadi faaliyetlere başladığından olsa gerek.
- .
- Irak'ta "Nakşi Ordusu"malum... Bölgesel yakınlıkta tedirgin ediyor olmalı. Aslında Suriye'deki Özgürlük mücadelesinin "İslami bir kimliğe bürünüp, "Şeriat İçin Silahlı Mücadele" şeklinde bütün müslümanları kapsıyan bölgesel bir cephe açılacağından korkuyor olmalılar.
- .
- Evet. Zaten peşinden "cihad hakkındaki fikrin nedir?" dedi.
- .
- Siz ne dediniz?
- .
- "İslam'da cihat farzdır" dedim. "Kİminle kimler cihad eder" dedi.."Müslümanlarla, Kafirler arasında gerçekleşir" dedim. "Ne zaman cihad etme şartları meydana gelir? dedi. Genel bir ifadeyle "Kafirler, Müslümanlara yönelik saldırıya geçtiğinde cihad hükmü meydana gelir" dedim. Peki, "Kafirler kimlerdir?" dedi. "Yahudiler ve Hristiyanlar" dedim..
- .
- Bu soruları sorarak hem sizin İslami konulardaki durumunuzu, yani; gerçekten şeriat öğrencisi misiniz diye, sınamış oluyor ve hemde orada kendilerine karşı herhangi bir cepheye geçme ihtimalinizi gözlemliyor olmalı.
- .
- "Beşar'ı seviyor musun?" diye soramıyor da lafı dolaştırıyordu.Böyle bir sorgulama beklemiyordum açıkçası ve çok şaşırdım. İlk başta rahat olmama rağmen soruların biraz daha derine inerek devam etmesi beni endişelendirdi.
- .
- Öyle bir durumda kalsaydınız ve "Beşar'ı sevmiyorum!"da deseydiniz, sizi öldürmeye kalkmazlardı herhalde?
- .
- İnsan o durumda hiçbirşeyden emin olamıyor, çünkü ilk mesajı kapıdan girişte vermişlerdi ve henüz içerideki durumdan haberdar da değildim.
- .
- Neydi bu mesaj?
- .
- Öldüresiye kadar dövülüp, kapıda tutulan insan!
- .
- Sonra?
- .
- "Sen arapça öğreniyorsun, sen rahat değilsin ve şüphelisin. Sen zindanlıksın. Alın bunu 4 gün zindana atın" dedi. Beni tutup götürdüler. Bir zindana geldik, içerde 2 çocuk var birinin yaşı 16-17, diğerininse yirmi. İçerisi buz gibi, bir yatak bir battaniye var. Çocuklardan birisinin ağzı-yüzü patlamış kan içindeydi ve bir kolu kırıktı. İşkence yapmışlar, elektrik vermişler çocuğa. Hiçbir tıbbi müdahale yok, öylece bekletiyorlardı. Çocuğun suçuda gösteriye katılmasıymış. Diğerinin ise kimliği yok diye almışlar.
- .
- Gösteriye katılmak, ölümle eşdeğer o halde?
- .
- Evet, insanların çoğu aynı sebepten orada ve hepsi suçsuz! Öyle zannediyorum ki Bütün Halk cezaevine girmiştir. Devamlı birileri gelip, birileri gidiyordu. Bizim bulunduğumuz odanın hemen dışında bir adamı çırılçıplak soymuş ve kollarından asmışlardı! üzerine devamlı su döküyorlardı. Adamdan devamlı inleme sesleri duyduk sabahlara kadar. Buz gibi bir ortamda suyla işkence yapıyorlardı. Başka bir adam gördüm, gösteriye katılmış ve üzerinden silah çıkmış birisi. Silah çıkıyor ama devletin kendisine vermiş olduğu ruhsat var. Ruhsatlı olduğu halde adamın görmediği işkence kalmamış, elekrik vermişler ve 3 aydan beri içerde tutuyorlar.
- .
- Yakaladıkları herkese deli gömleği giydirip mahkum ediyorlar o halde! İşkence de cabası..
- .
- 4 gün beni burada tuttuktan sonra humustaki askeri dağıtım merkezine götürdüler. Muhalif güçler yolda operasyon yapıp tutukluları kaçırmasınlar diye önlem almışlardı. 50 kişiydik ve mahkemeye çıkacakların dağıtımı buradan yapılacaktı.
- .
- Mahkeme işin birazda göstermelik tarafı gibi. O kadar katliam yaptıktan sonra hiçbir şeye karışmamış insanları işkenceyle sindirerek "mahkeme"ye çıkarmak sadece tiyatro! Ya psikolojik baskı?
- .
- Psikolojik baskı zaten heran var. Size karşı heran birşey yapacaklarmış intibaını veriyorlar ve sizi ruhen teslim almak istiyorlardı. Bunun dışında dayak ve farklı işkence yöntemleri de cabası.
- .
- Kaç kişiydiniz araçta?
- .
- 50 kişiydik ve bizi birbirmize bağlamışlardı. Herkesin kafasını aşağıya eğdirdiler, kaldırmak yok.
- .
- "......numaradaki Fahişe çık dışarı"
- .
- Psikolojik baskı oluşturmak ve gittiğiniz yeri görmemek için başlarınızı aşağıya indiriyorlar herhalde?
- .
- Hemde bize "siz insan değilsiniz" demiş oluyorlar ve bizi aşağalıyorlardı. Hücrede kaldığım zaman yemek vakti geldiğinde "....... numarada ki HAYVANçık!" diye bağırıyorlardı." Bazen "eşşek" diyorlardı. Bunu söylemeliyim; hatta çoğu kere "......numaradaki Fahişe çık dışarı" diye bağırdıklarını duydum.
- .
- Bu söyledikleriniz, Suriye Devletinin Cezaevinde yaptığı işkencelerle ABD ve İsrail hapishanelerinden bir farkı olmadığını gösteriyor..
- .
- Belkide daha fazlası vardı.
- .
- Arabaya bindirdiklerinde ne oldu?
- .
- Bizi dağıtım merkezine getirdiklerinde herkesi bir kenara topladılar. Herkesin kafası aşağıda, Komutan: "demek nizamın yıkılmasını istiyorsunuz haa!" diye bir laf savurdu topluluğa karşı.. Arkasından gözüne kestirdiğine laf atmaya başladı. "Uzun saçlı, sen neden uzun saçlısın?" ve peşinden "Beşşar Esad'ı sevenler alkışlasın" dedi, herkes alkışladı. 2-3 ay boyunca herkese işkence yaptıkları için burada sadece sözlü tacizle yetiniyorlardı.
- .
- Bu psikolojik baskı bile, "eğer birşey diyen olursa tekrar geri gider" mesajını vermiş oluyor.
- .
- Elbette. Dağıtım merkezine geldiğimizde, hepimizi içeri alıp üst araması yaptılar. O kadar ilginç ki, "dişlerimize" dahi baktılar, çip falan var mı diye. Hatta buradan beni Şam'a götürdüklerinde montumun düğme yerlerini koparıp bakıyorlardı "kamera" sakladım mı diye. Böyle bir ortamda insan, artık hangi sonuçla neticeleneceğini tahmin dahi edemiyor. Gözünüzün rengi bile sizi düşman tanımının içine sokabilir.
- .
- Aklınıza ilk gelen şey ne oldu?
- .
- İnsan hemen kendisine ait eşyaları düşünmeye başlıyor, "telefon", "bilgisayar"..acaba "bilgisayar yada telefonumda sorun oluşturabilecek birşey var mıydı?" diye, düşünmeye başladım. Suç tanımı diye birşey olmadığı için, herşeyle suçlanabilirsiniz ve buda sizde psikolojik baskı oluşturuyor.
- .
- "El Kaide... Hamas... İhvan'ul Müslimin"
- .
- Burada neyle karşılaştınız?
- .
- Yüze yakın müslümanın olduğu bir yere koydular beni ve orada 2 gün kaldım. Orada çok güzel insanlarla tanıştım. İhvan-ı müsliminden olsun, diğerleri olsun. İmanları çok sağlam ve teslimiyet içindeydiler. "Allah'a karşı tüm dünya nedir?" diyor. Orada tek "Türk" bendim ve beni çok sevdiler. El-kaide'den ve Hamas'tan olan insanlarda vardı. Çok dirençli insanlar hepsi. Halkın çoğu zindanda bu olaylardan dolayı. Daha önceden girmiş müslümanlarda vardı orada. El-kaide'den bir genç gördüm 26-27 yaşında, her türlü işkenceyi görmüş ama hiçbir şey olmamış gibi motivasyonu yerindeydi.
- .
- "Siz Türkler ancak bizim botumuzu silersiniz"
- .
- Askerler sizin Türk olmanızı nasıl karşılıyordu?
- .
- İşte buraya geldiğimde beni bir odaya aldılar. Yabancı olduğum hemen anlaşılıyordu ve askerlerden birisi bana "nerelisin?" dedi. Türk olduğumu söyleyince, bana ; "ablan güzel mi?" dedi. O an etrafıma baktım, gözlerim kararmıştı. "gel buraya gel" dedi ve başladı bana vurmaya. "Siz Türkler ancak bizim botumuzu silersiniz" diyerek botuyla vuruyordu.
- .
- Daha farklı şartlarda onlarla karşılaşıp, gerekli cevabı vermeniz için uygun zeminin olmasını temenni ederdik ama bu pek mümkün olmamış...
- .
- Karanlık bir kuyunun içine düşmüş gibiydim. Kör bir bıçağı bileyliyor gibiydiler!
- .
- "Başbakan Tayyib Erdoğan'a "köpek" diyorlardı."
- .
- Türklere karşı bu kinin sebebi, son dönemde Başbakan Tayyib Erdoğan'ın Suriye konusunda çıkışı olabilir mi?
- .
- Askerlerden beni gören "tayyibin adamı" diyor, Başbakan Tayyib Erdoğan'a da "köpek" diyorlardı.
- Bu sadece Başbakan Tayyib Erdoğan'la ilgili değil, bir milleti aşağılama hissiyatıdır ve tükendiklerinin de alametidir. Sizinle beraber kalan Arapların Başbakan'a bakışları nasıldı peki?
- .
- Türkleri çok seviyorlar ve Başbakan'ın yaptığı çıkışlarıda destekliyorlardı. Beni korumak istiyorlardı devamlı. "İçerde dövdüler mi seni?" dediler. "evet"dedim. Tebessüm ettiler ve "dayak burada 'ehlen ve sehlen' demektir", diyerek beni teselli ettiler.
- .
- İlk kaldığınız yere göre burası nasıldı?
- .
- Bulunduğumuz yerin hemen yan tarafında bir tank duruyordu ve devamlı ateş ediyordu. Binanın içerisine gizlemişler ve oradan ateş ediyordu. Onun sesi insanı sarsmaya yetiyordu. İçerden bir adamın bağırış sesi geliyordu. Kendisine elektrik veriyorlarmış. Daha sonra başka birisi "fatiha" diye bağırdı. "fatiha" diyen orada uzun süre yatanlardan ve işkence altında ölen için "fatiha" diyerek, hem şehid olduğunu ilan ediyor ve hemde etrafa haber veriyordu. İki günde 3 defa "fatiha" denildiğini duydum ve anladım ki, işkence altında 3 kişi şehid olmuştu.
- .
- 2 gün kaldıktan sonra sizi nereye gönderdiler?
- .
- Benim durumumun "Şam"lık olduğunu söyleyerek oraya gönderdiler. 50 kişi oraya gittik ve ilk başta beni çağırdılar. "Türk gel buraya" dedi, askerlerden birisi. Ellerimi arkadan kelepçeleyip gözlerimi de bağladılar ve dizlerimin üstünde beni beklettiler. Daha sonra beni bir araca bindirdiler ve bir binanın önüne geldikten sonra indirip içeri soktular. İstihbarat binası olduğunu sonradan anladım. Üstümü soyup arama yaptıktan sonra benim durumumda olan birçok insanın bulunduğu odaya koydular. Duvarda herkesi bekletiyorlardı. Daha sonra beni alıp bir hücreye koydular ve orada 5 gün kaldım. Günde bir öğün yemek ve onuda hemen almazsan ya yere atıyor yada içeri girip dövüyorlardı. Tuvalete girdiğin zamanda ihyacını gidermen için beklemiyor. Çık dediği zaman çıkmazsan o seni çıkartıyor ve dövüyordu.
- .
- Buraya geldiğinizden beri henüz bir soruşturma geçirmediniz mi?
- .
- 5 gün sonra beni soruşturmaya çıkardılar gözlerim bağlı bir şekilde. Bir odaya alıp aynanın karşısına geçirdiler. Birisi benim yanıma geldi ve "oo türki gel bakalım, gel, gel. Seninle işimiz var" dedi. "burada ne işin var, nerede okuyorsun, cumalara hangi camiye gidiyorsun?" gibi sorular sormaya başladı. Cüzdanımda ne kart varsa almışlar ve "bunlar ne işe yarıyor?" diye soruyorlardı. İki tane telefon hattım vardı. neden iki tane olduğunu sordular.
- .
- Suriye gibi bir yerde bütün bunlar biraz lüks sayılıyor ve istihbaratçı olma şüpheniz doğuyor onlar nazarında..
- .
- Aslında, benim neden bunlara sahip olduğum değil de, kendilerinin neden sahip olamadığı üzerine düşünselerdi bu halde olmazlardı.Soruşturmayı yaptıktan sonra gitti ve tekrar geldi. Sonra bana ; "hangi silahları getirdin?" dedi. "Ne silahı. silah falan yok" dedim. "Sonuçta senin pasaportun yok ve kanundışısın" dedi. ve "sınırdışı edileceksin" dedi. Arkasından "Tayyibe selam söyle" dedi. "şimdi çık",diyerek beni gönderdi.
- .
- Soruşturmadan sonra ne oldu?
- .
- Soruşturma bittikten sonra beni alıp bir çocuğun yanına koydular. İhvan'dan olduğunu öğrendiğim bu çocuk makina mühendisiydi. Daha önce 2 ay zindanda tuttuktan sonra serbest bırakmışlar ve tekrar alıp zindana koymuşlar. Cezaevine girenlerin ailelerine yardım ediyormuşdışarıda. Bu çocuğu ayrı ayrı 7 kişi soruşturuyordu ve devamlı resim gösteriyorlarmış "bunu tanıyor musun?" diye.
- .
- Kendileri için istihbarat kaynağı olarak görüyorlardı demek ki..
- .
- Çocuktan devamlı bilgi almaya çalışıyordı. O halde bile beni rahatlatmaya çalışıyordu. "Allah bizimle beraber olduktan sonra bunlarda kim?!, biraz önce bana ne dediler biliyor musun,ömür boyu buradasın artık!". Bu çocuğa devamlı işkence yaptıkları halde, hiçbirşey olmamış gibiydi. Çok ihlaslı bir çocuktu. Otururken "kusura bakma ayağım ağrıdığı için uzatmak zorunda kalıyorum" diyordu.
- .
- Sizi kaç defa soruşturmaya aldılar?
- .
- Burada bulunduğum süre zarfında 2 defa soruşturma geçirdim. Birincisi girişte oldu,ikinciside çıkışta. Son soruşturmayı da yaptıktan 10. günün sonunda mahkemeye beni çıkardılar.
- .
- Askerlerin soruşturma esnasında Araplara karşı tutumu nasıldı?
- .
- Askerlerin kafaları hiç çalışmıyordu. İhvan'dan doktor olan birisi vardı ve ona "sen hangi lise mezunusun?" diye soracak kadar salaktılar. Kendisi doktor ama o "hangi liseden mezun oldun diyor!". Orada yatan El-Kaide'den bir çocuk şöyle demişti:" Kardeşim, bu manyaklar bizi 40 yıl nasıl idare ettiler bilmiyorum!". Halkın uyanışı artık gerçekleşmişti. Hamidiye çarşısındaki adliyeye götürüp mahkemeye çıkardılar bizi. Ve mahkeme sınır dışı edilmeme karar verdi. Oradaki polislerde senden ne çalabilirse çalmak için elinden geleni yapıyor. Telefomu almak istiyor, paramı almak istiyordu.
- .
- Suriye Devleti'nin Askerleri "Katil", Polisleri de "Hırsız" gibi davranıyor.
- .
- Evet, evet. Sistem çökmüş ve üzerine iki toprak da güvenlik güçleri atıyordu.
- .
- Mahkemeden çıktığınızda nereye götürdüler?
- .
- Gözümün ve parmak izimin kaydını alıp beni yabancılar şubesine götürdüler. Orada başka bir adamla tanıştım. Kendisini el-Kaide'den diye tanıttı ve 3 seneden beri orada yatıyormuş. Silah bulundurmaktan dolayı . Adama devamlı işkence yapıyorlardı.
- .
- Daha sonra sizi serbest bıraktılar herhalde?
- .
- Evet, beni sınıra kadar getirip bıraktılar.
- .
- Bıraktıkları esnada birşey söylediler mi?
- .
- "Artık bütün bilgilerin kayıtlarımıza geçti. Eğer bir daha gelirsen, Ölürsün!"dediler.
- .
- "Yüzü Usama Bin Ladin'e benziyen el-Kaide'den birisi...Iraklı bir çocuk... Hamas'tan üst düzey bir yetkili...
- .
- Orada yaşadığınız birçok şey sıradanlığın ötesinde oldu ama sizin gözlemlediğiniz şartlarda daha şaşırtıcı yada motive edici şeyler yaşandı mı?
- .
- Şam'dan çıkacağımız zaman 50 kişiydik arabada, dağıtım olacaktı. Tam yola çıkacağımız sırada arkada kavga çıktı. Asker birisine "hayvan" diye bağırıyordu. Herkes birbirine zincirliydi ve zincirin sonunda olan, yüzü Usama Bin Ladin'e benziyen el-Kaide'den birisi vardı. Kendisine Şeyhdiyorlardı. Askerin başka bir müslümana "hayvan" demesini duyunca, o da "hınzır" diye askere bağırdı. Ve elindeki kilidi vura vura bir anda kırdı. Askere doğru yürümeye başladı ama diğer askerler engel olup onu tuttular. Dışarı çıkarıp onu bir odaya aldılar, yarım saat onunla konuştuktan sonra getirdiler. Ona hiçbirşey yapmadılar yada yapamadılar.
- .
- Bir diğeri ise; bir çocuk vardı, Iraklı. Üç kişi ellerimiz birbirine bağlı olarak gidiyorduk ve ortamızda da o Iraklı çocuk vardı. Psikolojisi oldukça bozuk gözüküyordu yada askere karşı öyle bir tutum takınıyordu. Askerlerden birisi yanımıza yaklaştığında, hayalarına diz attı ve onu yere serdi. Askerler ona "arabada görüşücez" dediyselerde hiçbirşey yapamadılar.
- .
- Beni üzen şeylerden birisi şu oldu; Hamastan üst düzey bir yetkiliyle aynı yerde bulundum. Kendisinin neden cezaevinde olduğunu sorduğumda, yine Hamas'tan başka birisinin askerlere para vererek kendisini içeriye attırdığını söyledi. Zindanda Hamas'tan çok insan vardı, hepsi de samimi kimselerdi.
- .
- Bir bakıma, iktidar kavgasının kurbanı oldu denilebilir..
- .
- Muhtemelen. Ve son bilgi olarak da,Suriye'de kalan bazı Türklerin evlerini bastıklarını biliyorum. Evlerine baskın yaptıklarında "Türk olduğunuz için evlerinize geliyoruz" diyorlarmış.
- .
- Bu önemli bilgileri "Furkan Haber"le paylaştığınız için teşekkür ederiz.
- .
- Rica ederim.
http://www.furkanhaber.com/?p=1256&preview=true&preview_id=1256&preview_nonce=bf4e36ebdb