HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
ŞÛRA VEYA İSLÂM'DA GÖRÜŞ ALMAK
--------------------------------------------------------------------------------
“Şûra” veya “görüş almak”, ya halife tarafından veya başkan, lider, komutan, sorumlu gibi herhangi bir yetki sahibi kimse tarafından gerçekleştirilir. Çünkü bunların hepsi emir konumundadırlar. Şûra, karı-koca arasında da olur. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
فَإِنْ أَرَادَا فِصَالاً عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ "Ana baba aralarında danışarak ve anlaşarak sütten kesmek isterlerse…"[1]
İster devlet başkanı olsun, ister komutan olsun veya bunların dışında yetki sahibi bir kimse olsun, onun için görüş ortaya koymak gerekli bir iştir. Çünkü o bir nevi nasihattır. Müslümanların imamlarına ve geneline insanlara açıklanan meşru bir iştir.
Ancak devlet başkanı veya emir veya başkan gibi yetki sahibi bir kimsenin insanların görüşlerine müracaat etmesi konusu; özellikle demokratik mefhumlar Müslümanların aklını çeldikten ve aralarında yayıldıktan sonra dikkatle incelenmesi gereken karmakarışık bir konu haline geldi. "Rey/görüş" tabiri, İslâm'da "şûra" ve "müşavere" şeklinde kullanılan kelimelerin yerini aldı.
Müslümanların ve Müslüman olmayanların görüşlerini açıklamaları, ortaya koymaları caizdir. Çünkü Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem "Hılfu'l fudul" olayında ortaya konulan görüşü ikrar ederek şöyle demiştir:
ولو دعيت به لأجبت وما أحب أن أخيس به, وأن لي به حمر النعم "İslâm geldikten sonra bile çağrılsaydım ona icabet ederdim. Bu hilfe/ittifaka katılmak benim için kırmızı tüylülerden daha hayırlıdır."[2]
Oysa "Hılfu'l fudul" olayında ortaya atılan görüş müşrik kimselerin görüşüydü.
Ancak, görüşe başvurmak sadece Müslümanların hakkıdır. Yani şura/danışmak yalnızca Müslümanların hakkıdır. Çünkü Allahu Teâla Resulüne şöyle hitap etmektedir:
وَشَاوِرْهُمْ فِي الأمْرِ "İş hususunda onlara danış."[3] Yani Müslümanlara danış.
وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ "Onların işleri aralarında şura/danışma iledir."[4] Çünkü birinci ayet şöyle diyor:
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنْ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأمْرِ "Allah’ın rahmetinden dolayı sen, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet onlara mağfiret dile. İş hakkında onlara danış."[5]
Bunların tamamı ancak Resul ile Müslümanlar arasında olan işlerle ilgilidir. İkinci ayet ise şöyle demektedir:
وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ "Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir."[6]
Bu ayetlerde anlatılan vasıflar ancak Müslümanlara ait niteliklerdir. Bu nedenle şûra yalnızca Müslümanlar arasında gerçekleşen bir olaydır.
Şûra, Kur'an-ı Kerim'de, hadisi şeriflerde ve Müslümanların sözlerinde meşhur ve bilinen bir şeydir.
Ebu Hüreyre Radıyallahu Anhum'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'den daha fazla arkadaşları ile görüş alışverişinde bulunan kimseyi görmedim."[7]
Hasan Radıyallahu Anhum'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Müşavere yapan her kavim işlerinin en doğrusuna ulaşır."
Böylece “görüş almak”, istişare yapmak veya şûra demektir ki bu Kur’an ve Hadisin nassı ile sabittir. Ancak birçoklarının bilemediği, vakıf olmadığı bir husus var:
Hangi konular hakkında şûra veya istişare yapılır? Yani hangi konu hakkında görüş alınır ve bu görüşün hükmü nedir? Doğru veya yanlış olup olmadığına bakılmaksızın çoğunluğun görüşünü almak gerekir mi? Yoksa çoğunluğun, azınlığın veya tek kişinin görüşü olup olmadığına bakmadan yalnızca doğru olan görüşü almak mı gerekir?
Bu sorulara cevap verebilmek için görüş alma olayının mahiyetini anlamak lazımdır. Yani görüş alınmak istenen olay nedir?
Görüş almakla ilgili tafsili Şer’î delilleri anlamak ve bu delilleri “görüş alma” ile ilgili olaya teşrii olarak tatbik etmek gerekir.
Ancak çevremizde görüş alma olayı ile karşı karşıya geleceğimiz konular dört noktanın dışına çıkamaz. Dünyadaki bütün görüşler aşağıda sıralanan dört görüşten biri ya da bu görüşlerden bir parçadır veya bu görüşlerin kapsamı altına girer. Bu dört görüş şunlardır:
1. Görüş Şer’î bir hüküm yani teşrii bir görüş olur.
2. Herhangi bir işi/şeyi tarif eden bir görüş olur. Ya Şer’î hükmün ne demek olduğunun tarifi gibi Şer’î bir tarif olur ya da aklın, toplumun ve bunlara benzer bir şeyin tarifi gibi vakıayı tarif eden bir görüş olur.
3. Bir konudaki düşünceye delalet eden bir görüş olur veya uzman kimselerin kavrayabileceği teknik bir işle alakalı düşünce hakkında bir görüş olur.
4. Yerine getirilmesi gereken amellerden birine işaret eden bir görüş olur.
Dünyadaki görüşlerin vakıası işte budur. Şûra acaba bu görüşlerin tamamının kapsamına giriyor mu yoksa bir kısmının kapsamına mı giriyor? Bu görüşler içinden doğru veya yanlış olup olmadığına bakılmaksızın sadece çoğunluğun görüşüne uygun olan görüş mü tercih edilir yoksa çoğunluğa bakılmaksızın doğru olan görüş mü tercih edilir?
Bu sorulara cevap verebilmek için önce Kur’an’da ve Hadislerde konu ile ilgili delilleri sunmamız sonra da bu delilleri bu görüşler üzerine tatbik etmemiz gerekir.
Kur'an-ı Kerim'deki nasslara baktığımız zaman şûranın bütün görüşleri kapsamına aldığına işaret ettiğini görürüz. Çünkü ayette Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ "Onların işleri aralarında şura iledir."[8]
وَشَاوِرْهُمْ فِي الأمْرِ "İş hususunda onlara danış."[9]
Buradaki ifade geneldir. أَمْرُهُمْ"Onların işleri" ifadesi Müslümanların işleri anlamına gelmektedir. Ki bu her işte geneldir. الأَمر “El-Emru” kelimesinin başındaki ال takısı cins içindir. Yani işin cinsi demektir. Tahsis edici herhangi bir delil olmadıkça bu ifadelerdeki umumilik/genellik devam eder. Buradaki ayette bir şeyde şûrayı tahsis eden bir delil geçmediği için ayet, her görüş hakkında genel olarak kalır.
Fakat şûra yolu ile alınan bir görüşün bağlayıcı olup olmadığı konusunda yani alınan görüşün doğru olup olmadığına bakılmaksızın çoğunluğun görüşünün tercih edilmesi veya çoğunluğa bakmadan doğru olan görüşün tercih edilmesi durumunda alınan görüşün bağlayıcı olup olmadığı konusuna gelince;
Bazı nasslar çoğunluğun görüşünü alıp kendi görüşünü bırakmanın gerektiğine delalet ederken bir kısım deliller ise çoğunluğun görüşünün bağlayıcı olmadığına delalet etmekte ve yetkili olan kimsenin hak/doğru olarak gördüğü görüşü çoğunluğa bakmadan uygulamaya koyabileceğine delalet etmektedir.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Ebu Bekir ve Ömer’e şöyle diyor:
لَوِ اجْتَمَعْتُمَا فِي مَشُورَةٍ مَا خَالَفْتُكُمَا "Bir konu hakkındaki meşverette ittifak ettiğinizde ben size muhalefet etmem."[10]
--------------------------------------------------------------------------------
“Şûra” veya “görüş almak”, ya halife tarafından veya başkan, lider, komutan, sorumlu gibi herhangi bir yetki sahibi kimse tarafından gerçekleştirilir. Çünkü bunların hepsi emir konumundadırlar. Şûra, karı-koca arasında da olur. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
فَإِنْ أَرَادَا فِصَالاً عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ "Ana baba aralarında danışarak ve anlaşarak sütten kesmek isterlerse…"[1]
İster devlet başkanı olsun, ister komutan olsun veya bunların dışında yetki sahibi bir kimse olsun, onun için görüş ortaya koymak gerekli bir iştir. Çünkü o bir nevi nasihattır. Müslümanların imamlarına ve geneline insanlara açıklanan meşru bir iştir.
Ancak devlet başkanı veya emir veya başkan gibi yetki sahibi bir kimsenin insanların görüşlerine müracaat etmesi konusu; özellikle demokratik mefhumlar Müslümanların aklını çeldikten ve aralarında yayıldıktan sonra dikkatle incelenmesi gereken karmakarışık bir konu haline geldi. "Rey/görüş" tabiri, İslâm'da "şûra" ve "müşavere" şeklinde kullanılan kelimelerin yerini aldı.
Müslümanların ve Müslüman olmayanların görüşlerini açıklamaları, ortaya koymaları caizdir. Çünkü Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem "Hılfu'l fudul" olayında ortaya konulan görüşü ikrar ederek şöyle demiştir:
ولو دعيت به لأجبت وما أحب أن أخيس به, وأن لي به حمر النعم "İslâm geldikten sonra bile çağrılsaydım ona icabet ederdim. Bu hilfe/ittifaka katılmak benim için kırmızı tüylülerden daha hayırlıdır."[2]
Oysa "Hılfu'l fudul" olayında ortaya atılan görüş müşrik kimselerin görüşüydü.
Ancak, görüşe başvurmak sadece Müslümanların hakkıdır. Yani şura/danışmak yalnızca Müslümanların hakkıdır. Çünkü Allahu Teâla Resulüne şöyle hitap etmektedir:
وَشَاوِرْهُمْ فِي الأمْرِ "İş hususunda onlara danış."[3] Yani Müslümanlara danış.
وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ "Onların işleri aralarında şura/danışma iledir."[4] Çünkü birinci ayet şöyle diyor:
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنْ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأمْرِ "Allah’ın rahmetinden dolayı sen, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet onlara mağfiret dile. İş hakkında onlara danış."[5]
Bunların tamamı ancak Resul ile Müslümanlar arasında olan işlerle ilgilidir. İkinci ayet ise şöyle demektedir:
وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ "Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir."[6]
Bu ayetlerde anlatılan vasıflar ancak Müslümanlara ait niteliklerdir. Bu nedenle şûra yalnızca Müslümanlar arasında gerçekleşen bir olaydır.
Şûra, Kur'an-ı Kerim'de, hadisi şeriflerde ve Müslümanların sözlerinde meşhur ve bilinen bir şeydir.
Ebu Hüreyre Radıyallahu Anhum'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'den daha fazla arkadaşları ile görüş alışverişinde bulunan kimseyi görmedim."[7]
Hasan Radıyallahu Anhum'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Müşavere yapan her kavim işlerinin en doğrusuna ulaşır."
Böylece “görüş almak”, istişare yapmak veya şûra demektir ki bu Kur’an ve Hadisin nassı ile sabittir. Ancak birçoklarının bilemediği, vakıf olmadığı bir husus var:
Hangi konular hakkında şûra veya istişare yapılır? Yani hangi konu hakkında görüş alınır ve bu görüşün hükmü nedir? Doğru veya yanlış olup olmadığına bakılmaksızın çoğunluğun görüşünü almak gerekir mi? Yoksa çoğunluğun, azınlığın veya tek kişinin görüşü olup olmadığına bakmadan yalnızca doğru olan görüşü almak mı gerekir?
Bu sorulara cevap verebilmek için görüş alma olayının mahiyetini anlamak lazımdır. Yani görüş alınmak istenen olay nedir?
Görüş almakla ilgili tafsili Şer’î delilleri anlamak ve bu delilleri “görüş alma” ile ilgili olaya teşrii olarak tatbik etmek gerekir.
Ancak çevremizde görüş alma olayı ile karşı karşıya geleceğimiz konular dört noktanın dışına çıkamaz. Dünyadaki bütün görüşler aşağıda sıralanan dört görüşten biri ya da bu görüşlerden bir parçadır veya bu görüşlerin kapsamı altına girer. Bu dört görüş şunlardır:
1. Görüş Şer’î bir hüküm yani teşrii bir görüş olur.
2. Herhangi bir işi/şeyi tarif eden bir görüş olur. Ya Şer’î hükmün ne demek olduğunun tarifi gibi Şer’î bir tarif olur ya da aklın, toplumun ve bunlara benzer bir şeyin tarifi gibi vakıayı tarif eden bir görüş olur.
3. Bir konudaki düşünceye delalet eden bir görüş olur veya uzman kimselerin kavrayabileceği teknik bir işle alakalı düşünce hakkında bir görüş olur.
4. Yerine getirilmesi gereken amellerden birine işaret eden bir görüş olur.
Dünyadaki görüşlerin vakıası işte budur. Şûra acaba bu görüşlerin tamamının kapsamına giriyor mu yoksa bir kısmının kapsamına mı giriyor? Bu görüşler içinden doğru veya yanlış olup olmadığına bakılmaksızın sadece çoğunluğun görüşüne uygun olan görüş mü tercih edilir yoksa çoğunluğa bakılmaksızın doğru olan görüş mü tercih edilir?
Bu sorulara cevap verebilmek için önce Kur’an’da ve Hadislerde konu ile ilgili delilleri sunmamız sonra da bu delilleri bu görüşler üzerine tatbik etmemiz gerekir.
Kur'an-ı Kerim'deki nasslara baktığımız zaman şûranın bütün görüşleri kapsamına aldığına işaret ettiğini görürüz. Çünkü ayette Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ "Onların işleri aralarında şura iledir."[8]
وَشَاوِرْهُمْ فِي الأمْرِ "İş hususunda onlara danış."[9]
Buradaki ifade geneldir. أَمْرُهُمْ"Onların işleri" ifadesi Müslümanların işleri anlamına gelmektedir. Ki bu her işte geneldir. الأَمر “El-Emru” kelimesinin başındaki ال takısı cins içindir. Yani işin cinsi demektir. Tahsis edici herhangi bir delil olmadıkça bu ifadelerdeki umumilik/genellik devam eder. Buradaki ayette bir şeyde şûrayı tahsis eden bir delil geçmediği için ayet, her görüş hakkında genel olarak kalır.
Fakat şûra yolu ile alınan bir görüşün bağlayıcı olup olmadığı konusunda yani alınan görüşün doğru olup olmadığına bakılmaksızın çoğunluğun görüşünün tercih edilmesi veya çoğunluğa bakmadan doğru olan görüşün tercih edilmesi durumunda alınan görüşün bağlayıcı olup olmadığı konusuna gelince;
Bazı nasslar çoğunluğun görüşünü alıp kendi görüşünü bırakmanın gerektiğine delalet ederken bir kısım deliller ise çoğunluğun görüşünün bağlayıcı olmadığına delalet etmekte ve yetkili olan kimsenin hak/doğru olarak gördüğü görüşü çoğunluğa bakmadan uygulamaya koyabileceğine delalet etmektedir.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Ebu Bekir ve Ömer’e şöyle diyor:
لَوِ اجْتَمَعْتُمَا فِي مَشُورَةٍ مَا خَالَفْتُكُمَا "Bir konu hakkındaki meşverette ittifak ettiğinizde ben size muhalefet etmem."[10]