Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SÜNNETİN KISIMLARI (1 Kullanıcı)

gunahkar1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
156
Tepki puanı
0
Puanları
0
Peygamber (s.a.v)’in sünneti mâhiyet bakımından üçe ayrılır:
1. Kavlî sünnet.
2. Fiilî sünnet.
3. Takrîrî sünnet. (1)
1. KAVLÎ (SÖZLÜ) SÜNNET
Hz. Peygamber (s.a.v)’in herhangi bir mesele hakkındaki şifâhî beyânıdır. Buna göre hadîs kitaplarında gördüğümüz “Kâle Resûlullah (s.a.v)” ibâresiyle başlayan binlerce hadîs, bu gruba dâhil olmaktadır. (2)
Kur’ân-ı Kerîm, Resûlullah (s.a.v)’in sözlerinin hak olduğunu, hatâlara karşı korunduğunu belirtir. Necm Sûresinde; “O hevâsından konuşmaz, o’nun konuşması kendisine vahyedilen vahiyledir” (3) buyurulmaktadır. Bâzı âlimlerimiz burada Kur’ân’ın kasdedildiğini ifâde etmişse de, âyet ve hadîslerden elde edilen başka delillere dayanan büyük ekseriyet, Resûlullah (s.a.v)’in bütün sözlerinde hatâya karşı korunduğunu, yâni ismet sâhibi olduğu görüşünde birleşmişlerdir. (4)
Resûlullah’ın vermiş olduğu haber, aynen haber verdiği gibidir. O haktır, doğrudur, haber verdiği şey ve kendisinden haberde bulunduğu (melek) hakkında ona tam îtimad vardır... Çünkü Resûlullah (s.a.v) mâsumdur. İsmet sıfatı vardır ve o hiçbir zaman hevâ ve hevesine uyarak bir şey söylemez. (5)
O’nun sözleri ‘vahy-i gayr-i metluvv’ (lafzı tilâvet edilmeyen vahiy)’dir. Zîrâ sözleri ondan beşerî arzû ve isteklerin istikâmetinde değil, vahyin doğrultusunda sâdır olmuştur. (6)
Peygamber (s.a.v)’den haktan başka bir şey sâdır olmayacağına dâir, bir de hadîs naklederek, ileride tekrar ele alacağımız bu konuyu şimdilik bir kenâra bırakalım.
Sahâbeden Abdullah b. Amr (r.a) Resûlullah’tan duyduğu her şeyi yazardı. Kendisine; “Sen Allah Resûlü’nün ağzından çıkan her şeyi yazıyorsun. Hâlbuki o da bir beşerdir. Öfkelendiği zaman da olur, hoşnut olduğu zaman da...” diyenler oldu. Abdullah b. Amr bunun üzerine yazmayı bıraktı ve meseleyi Allah’ın Resûlü’ne arzetti. Efendimiz (s.a.v), elini mübârek ağızlarına ****ürerek şöyle buyurdular:
“Yaz; hayâtım elinde olan Allah’a yemîn ederim ki buradan haktan başkası çıkmaz...” (7)
Nebî (s.a.v)’in sözlerinin mâhiyeti nedir? Örnekleriyle berâber Yusuf el-Kardavî’nin Sünnet-i Anlamada Yöntem (8 adlı eserinden kısaltmalar yaparak buraya alıyoruz:
Her sözde olduğu gibi, Nebî (s.a.v)’in sözleri de haber ve (istek anlamına gelen) inşâ olmak üzere ikiye ayrılır. Nebî (s.a.v)’in haberleri bâzen Yüce Allah, O’nun isimleri, sıfatları ve fiilleri hakkında olabilir.
Ebû Hüreyre (r.a)’nin rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) buyuruyor:
“Yüce Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim onları sayarsa cennete girer.” (9)
“Yüce Allah, mahlûkâtı yarattığında, kendi eliyle kendisine şunu yazdı: ‘Rahmetim gazabıma üstün gelecektir.” (10) hadîsleri gibi...
Kudsî hadîsler de bu kategoriye girmektedir. Çünkü onlar da Yüce Allah’tan gelmektedir...
Ebû Zerr (r.a)’den: “Nebî (s.a.v), Yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu haber verir: “Ey kullarım! Ben zulmü kendime harâm ettim ve onu sizin aranızda da haram kıldım. Şu hâlde birbirinize zulmetmeyiniz.”
Melekler, cinler, arş, kürsü vb... gibi beşer ilmine ve duyulara dayalı, idrak dâiresinin dışında kalan, gayb âleminden vermiş olduğu haberler de bu kategoriye girer.
“Melekler nurdan yaratılmış, cinler ise ateşten yaratılmışlardır” (11) hadîsi gibi...
“Müslüman dilinden ve elinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir.” (12)
“Muhâcirde, Allah’ın yasaklarından göç edip uzaklaşandır” (13) hadîsleri gibi...
Görüldüğü gibi, bu hadîsler hem hayır ve Allah’a itâate teşvik, hem de şerden ve Allah’a isyandan sakındırmak üzere, bâzı dînî yönlendirmeleri ve ahlâkî irşadları içermektedir.
Haber tarzında olmasına rağmen, bu hadîslerden bir kısmı ise hem Müslüman bireyi, hem Müslüman toplumu bağlayıcı bâzı yasamalar içerir.
“Zarar görmek de yoktur, zarar vermek de yoktur.” (14)
“Kâfirin Müslümana, Müslüman da kâfire mîrasçı olamaz.” (15)
Emre örnek olarak da şunu verebiliriz:
“Her yerde ve her zaman Allah’tan sakın, kötülüğün ardından iyilik yap ki, onu imhâ etsin. İnsanlara karşı güzel anlâklı ol.” (16)
Yasağa örnek:
“Hıristiyanların Meryem oğlu Îsâ’yı (yüceltmede) aşırı gittikleri gibi, siz de benim hakkımda aşırılığa düşmeyin. Lâkin ‘Allah’ın kulu ve Resûlü’ deyin.” (17)
Duâlara örnek:
“Yarattıklarının şerrinden, Allah’ın mükemmel kelimelerine sığınırım.” (18
Bu ve buna benzer sığınışlar şekil îtibâriyle haber, anlam îtibâriyle ise inşâ (istek)’dır. Çünkü bunlar, istenilmeyen şeylerden Allah’a sığınmak sûretiyle, O’ndan bir isteği dile getirirler.
Bâzıları da, insanları dinleri hakkında bilmeleri gereken bir husûsu öğretmek için yapılmış bir ilk açıklama şeklindedir:
“Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” (19) gibi...
Bâzen “Kızma” (20) gibi kısa ve öz, bâzen de kendisine sorulan bir soruya verilen bir cevap olabilir. Cibrîl Hadîsinde (21) olduğu gibi...” (22)
Yusuf el-Kardâvî, kavlî hadîslerin önemini de şu şekilde îzâh ediyor:
“Sözlü hadîsler, gerçekte sünnetin çoğunluğunu teşkîl eder. Yönlendirme öve yasama onlarla ifâde edilir. Nebevî beyan onlarla ortaya konulur. Onlar en güzel şekilde Muhammedî belâgati temsîl eder. Nebî (s.a.v)’in fiilinin sünnet veya vâcib olduğunun belirlenmesi için Nebî (s.a.v)’in sözünün buna delâlet etmesi şarttır.” (23)
Hz. Peygamber (s.a.v)’in sünneti; ondan sâdır olur ve haber olarak bize intikâl ederse, bu haberin tasdîki gerekir. Eğer sünnet, îcab, tahrim veya ibâha yönünden teşrîî olursa, kezâ ona ittibâ gerekir. Çünkü Peygamberlerin nübüvvetine delâlet eden âyetler, onların Allah Teâlâ’dan naklen haber verdikleri şeylerde mâsum olduklarını gösterir. Bu bakımdan onların haberleri doğrudur, haktır. Esâsen nübüvvetin mânâsı da budur. Bunun içinde Allah Teâlâ’nın, peygamberlere gaybden haber vermesi de yer alır. Bu haberleri alan peygamber, onu insanlara nakleder. Zâten peygamberin vazîfesi de halkı dâvet ve Rabbinin risâletini onlara tebliğ etmektir. (24)
2. FİİLÎ SÜNNET
Hz. Peygamber (s.a.v)’in yaptığı işler, hareketler, davranışlar ve uygulamalar demektir. Allah Elçisi’ne âit her hareket ve davranış, fiilî sünnetin konusu içine girer. (25) Onun özel ve tüzel, dînî ve dünyevî hayatındaki pratik uygulamalarından oluşmaktadır. O’nun ev içindeki hayâtından, eşleriyle ilişkilerindeki en güzel durumlara varıncaya kadar her şey... Resûlullah (s.a.v), hanımlarından veya ashâbından herhangi birinin, gördüğü veya işittiği şeyi nakletmesine engel olmamıştır. Bu sebepledir ki, uykulu ve uyanık hâli, yalnızlığı, dolaşması, girip çıkması, yemesi içmesi, giyinmesi, binmesi, gülmesi, ağlaması, yerleşik ve yolculuk hâli, savaşı ve barışı vb. günlük hayâtının detayları dahi rivâyet edilmiştir. Çünkü bunların her birinde o’na uyulabilecek birer örneklik vardır. O’nun bu hususlardaki rehberliği ise, en hayırlı ve en mükemmel rehberliktir. (26)
Bunlar, sahâbîlerin, Resûlullah (s.a.v)’in ibâdet esnâsında ve genel davranışlarında bize ulaştırdıkları uygulamalardır. Namazın, orucun, haccın uygulamasında ortaya koyduğu prensiplerdir. (27) ‘Allah Resûlü şöyle namaz kılardı, şöyle otururdu, şöyle gülerdi, şöyle abdest alırdı’ vb. sahâbeden gelen rivâyetler sünnetin bu kısmına girmektedir.
Başta Kur’ân’ı doğru anlayabilmek ve onunla gereği gibi amel edebilmek için sözlü sünnetin yanında fiilî sünnete başvurma zarûreti vardır. Aynı zamanda Yüce Allah’ın emridir. (28
Yüce Allah, namazın mü’minlere farz olduğunu beyân etmiş (29) ve namaz kılmamızı da emir buyurmuştur. (30) Namazının nasıl kılınacağını öğretmek vazîfesini de Peygamber (s.a.v)’e bırakmış, Peygamber (s.a.v) de bunu hakkıyla yerine getirerek; “Beni nasıl namaz kılıyor görüyor iseniz, siz de öyle kılın” (31) buyurarak fiiliyâtta göstermiştir. İşte biz mü’minler bunun gibi esaslarda ibâdetleri ve tâatleri gereği gibi yerine getirmek için Resûlullah’ın fiilî senedine başvururuz.
“Fiilî Sünnetin Değeri” başlıklı makâlesinde Selman Başaran bu konuyu şöyle özetlemiştir:
“Hz. Peygamber (a.s)’ın fiileri, insan olarak yaptıkları ve Peygamber olarak yaptıkları olmak üzere iki grupta incelenir. Peygamber olarak yaptıklarından bir kısmı kendine mahsustur. Çoğu ise bütün Müslümanları ilgilendirir.
Resûlullah (s.a.v)’in beşerî ihtiyaçlarını karşılarken yaptığı davranışlar mübahlığa delâlet eder. Diğer Müslümanlar bu hareketleri aynen taklîd etmekle veya etmemekle sevap veya günah kazanmazlar. Peygamberliğinin gereği olarak yaptığı uygulamalar ise duruma göre bâzen farz, bâzen mendub, bâzen de mübah hükmü taşır. Kendisine haber verilen bir söz veya bir hâdise karşısında sükût etmesi, onu tasvîp anlamı taşıdığı için aynı hükme tâbîdir.
Peygamberlere mahsus kabûl edilen fiillerden bâzıları diğer Müslümanlara yasak, bir kısmı ise mendub veya mübahtır. Mübah olduğu hâlde Hz. Peygamber (s.a.v)’in el çektiği davranışlarda kendisine uymak gerekli değildir.
Buna göre dînin Müslümanlardan istediği şey, Hz. Peygamber (s.a.v)’in vahye dayanan ve özellikle dînî kaynaklı olan davranışlarına aynen uymaktır. İnsan olması sebebiyle fıtratının gereği olarak yaptığı hareketleri ve toplumdan kaynaklanan gelenekleri taklîd husûsunda Müslüman serbest bırakmıştır.” (32)
Son olarak Endülüslü İmam Şâtıbî’nin görüşünü naklederek bu konuyu noktalayım.
“Resûlullah (s.a.v)’in fiili; o konuda aksi durumu gerektiren söz, hâl karînesi ya da benzeri bir başka delil olmadıkça mutlak izin bulunduğunun delîlidir. Fiil, uyma ve örnek edinme konusunda mücerred sözden daha açık ve güçlüdür. (33) Yâni sözlü sünnet eğer fiil ile de desteklenmiş ise, mükelleflere nisbetle bu, tâbî olma konusunda en açık seçik bir yoldur. Çünkü Resûlullah (s.a.v)’in fiilî yükümlülüklerin konulması konusunda en üst düzeyde bir beyan tarzı olmaktadır. Bunun söz ile de birleşmesi hâlinde ise o konudaki Resûlullah (s.a.v)’in fiiline uymak, sıhhat mertebelerinin en üstününü teşkîl edecektir. (34)
3. TAKRÎRÎ SÜNNET
Sahâbe tarafından söylenen bir sözü ve işlenen bir fiili, Hz. Peygamber (s.a.v)’in reddetmeyip sükût etmesi, güzel karşılaması veya te’yîd etmesi (35), onayladığını îmâ etmesidir. Bu davranış bâzen bir tebessüm, bâzen tasvip, bâzen hoşnutsuzluk, bâzen de sözlü müdâhale şeklindedir.
“Benî Kurayza’ya kadar hiçbiriniz ikindi namazını kılmasın” (36) hadîsi, Resûlullah Efendimiz’in sahâbenin davranışlarını takrirle onaylamasının örneği olarak değerlendirilmelidir. Çünkü sahâbeden kimi, bu buyruğu, namazı akşam namazı sonrasına bırakma şeklinde yorumlarken, diğer bir kısmı da namazın hemen kılınması için uyarı niteliğinde değerlendirmişti. Vâkıa, bu iki ayrı uygulamanın sıhhat derecesi Resûlullah (s.a.v)'’ intikâl ettirildiğinde, Resûlullah (s.a.v), iki uygulamayı da kabûl etmiş, îtirâz etmemişlerdir.
Yine Hâlid b. Velîd (r.a)’in yediği “keler”den Resûlullah’a takdîm ettiğinde, ondan yememesi hadîsidir. Resûlullah (s.a.v)’e kelerin yenmesinin harâm olup olmadığı sorulduğunda “Hayır, değildir. Fakat topraklarımızda bulunmayan bu hayvandan tiksiniyorum” (37) demesidir. (38
Yine Ebû Saîd el-Hudrî (r.a)’nin rivâyetine göre; “Ashâb-ı Kirâmdan biri, sefer sırasında yılan sokmuş bir kabîle reîsini Fâtiha Sûresini okuyarak tedâvî eder, karşılığında bir miktar koyun alırlar. Arkadaşları koyunları paylaşalım derler. Tedâvîyi yapan; ‘Hele durun, Resûlullah (s.a.v)’e bir soralım’ der. Dönüşte durumu arzederler. Resûlullah (s.a.v);
“Fâtiha’nın şifâ vereceğini nereden biliyordun? Koyunları bölüşün, bir pay da bana bırakın” buyurmuştur. (39)
Resûlullah (s.a.v)’in ikrârı, eğer fiiline uygun düşmüşse, hiçbir şâibe içermeksizin ona uyulması sahîh olacak ve bu, uyma mertebelerinin en üst derecesinden aşağı olmayacaktır. Çünkü Resûlullah (s.a.v)’in bir şeyi işlemiş olması, o şeyin doğruluğu anlamına gelmektedir. Böyle bir fiile, bir başkasının fiili için söz konusu olan ikrârın eklenmesi hâlinde, sanki sırf fiiline uyulmuş gibi olacak, ikrar ise isbât edici fazladan bir delîl olacaktır. (40)
Evet, sünnetin kısımlarını söz, fiil ve takrir ana başlıkları altında kısaca incelemiş olduk. Bir de bunların dışında Nebî (s.a.v)’in sıfatları ve sîreti vardır ki, genellikle bu üç kısmının içine girebileceği gibi, ayrı da mütâlaa edilebilir.
_______
1) Muhammed Ebû Zehra, İslâm Hukûku Metodolojisi, (Ter. A. Şener), s. 69; Şâtıbî, Muvâfakât, (Ter. M. Erdoğan), IV/54; Talât Koçyiğit, Hadîs Usûlü, s. 15. 2) Koçyiğit, a.g.e., s. 15. 3) 53-Necm: 3-4. 4) İbrâhim Canan, Kütüb-i Sitte, I/342. 5) Şâtıbî, a.g.e., IV/77-78 6) İbrahim Bayraktar, “Hadis İlmi ve Kelâm”, Diyanet Dergisi, s. 232. 7) Ebû Dâvud/İlim: 3 (3646); Dârimî/Mukaddime: 43; Müsned, II/162-192-VIII/192. 8 Yusuf el-Kardavî, Sünneti Anlamada Yöntem, s. 29. 9) Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VIII/191. 11) Buhârî/Birr: 55. 12) Buhârî/Îman: 4; Müslim/Îman: 65; Tirmizî/Îman: 12 (2627) 13) Buhârî/Îman: 4; Ebû Dâvud/Cihad: 2 (2581) 14) İbn-i Mâce/Ahkâm: 17 (2340) 15) Müslim/Ferâiz: 1. 16) Müsned V/153; Dârimî/Rikâk:74. 17) Dârimî/Rikâk: 68 Buhârî/Enbiyâ: 48 Müsned I/23. 18 Buhârî/Enbiyâ: 10; Müslim/Zikr: 16 (54-55). 19) el-Lü’lüü ve’l-Mercân, Hadîs no.: 54. 20) Buhârî/Edeb; 76; Tirmizî/Birr: 73; Müsned II/175. 21) Müslim/Îman: 37; Ebû Dâvud/Sünne: 17; Tirmizî/Îman: 4. 22) Kardâvî, a.g.e., 29-38. 23) Kardâvî, a.g.e, s. 42. 24) Talat Koçyiğit, Hadîs Istılahları, s. 121. 25) Selman Başaran, “Fiilî Sünnetin Değeri”, s. 14. 26) Kardâvî, a.g.e., s. 43. 27) Mustafa Sıbâî, İslâm Hukukunda Sünnet, s. 49. 28 4-Nisâ: 59. 29) 4-Nisâ: 103. 30) 29-Ankebut: 45; 2-Bakara: 110; 6-En’âm: 72. 31) Buhârî/Ezan: 18 Müsned V/53. 32) Başaran, a.g.m.’den özetle, s. 13. 33) Şâtıbî, a.g.e. IV, s. 55. 34) Şâtıbî, a.g.e. VI, s. 65. 35) Koçyiğit, Hadîs Usûlü, s. 16. 36) Buhârî/Salâtü’l-Havf: 5-6. 37) el-Lü’lüü ve’l-Mercân, Hadîs no.: 1273. 38 Sıbâî, a.g.e., s. 49-50. 39) Buhârî/Tıb: 33-39; Müslim/Selâm: 23 (66); Tirmizî/Tıbb: 20; Ebû Dâvud/Tıb; 19 (3900); İbn-i Mâce/Ticâret: 7 (2156).
İbrâhim Aydın
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: SÜNNETİN KISIMLARI

Kardşeim Allah razı olsun eline emeğine sağlık
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt