HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
SÜNNET
33- Sünnet; Resulullah (SAV)'den Kur'an dışında söz, fiil ve takriri olarak, sadır olanlardır. Onlar da Allah'tan bir vahiydir. Çünkü Allah Subhanehu şöyle buyurur: "O (Muhammed) hevasından konuşmaz. Ancak o vahiydir ve ona vahyedilir." [1] "Ben ancak, bana vahyolunana uyarım." [2] "De ki; ben ancak bana Rabbimden vahyolunana tabi olurum." [3] "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum." [4]
34- Sünnet; Allah'ın bir vahyi ve Allah'ın şeriatı olmasından dolayı Kur'an gibidir. Şeriatta, Kur'an ve Sünnet arasında bir fark yoktur. Onların her biri Şari‘in hitabıdır. Nitekim Allah (C.C), şöyle buyuruyor: "Resul size neyi getirdiyse onu alın ve sizi neden nehyettiyse onu da bırakın." [5] Ayette geçen (neyi getirdiyse. neyi nehyettiyse) lafzı, umumu ifade eden lafızlardandır. "Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." [6] "Eğer herhangi bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah'a ve Resul'e götürün." [7] Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi Sünnet de Kur'an-ı Kerim gibi, aralarında herhangi bir fark olmaksızın şerî delildir.
35- Sünnet bize rivayet yolu ile ulaşmıştır. Kur'an-ı Kerim ise Sünnet'in tersine nakil yolu ile ulaşmıştır. Kur'an-ı Kerim; Allah'ın Resulüne indirilen sözleri kesin delil sayılan bir kavme okunan, belletilen ve Resule vahiy yolu ile indirildiği şekilde bize de aynen intikal etmesi için ezberlenmesi ve yazılması emredilen bir Kitap'tır.
Sünnet'e gelince: Rivayet edenler, Resulün söylediklerini, yaptıklarını veya sukut ettiklerini bize rivayet etmişlerdir. Bu nedenle bir şeyin Sünnet olarak değerlendirilmesi onu rivayet eden raviye bağlıdır.
36- Resulullah (SAV)'den rivayet edenler ya sahabedirler veya sahabe değildirler. Çünkü, Resulullah (SAV)'i her gören kimse sahabe değildir. Kendisinden rivayet yapılan herkes de sahabe olmayabilir. "Sahabe" Arapça bir kelime olup bundan da lügatin delalet ettiği mana anlaşılır. Lügatte sahabe sözcüğü; kendisinde sohbet vasfı tahakkuk eden herkes demektir. Sahabenin anlamını açıklayan şerî bir nas olmadığı için lügatin ifade ettiği şey onun manasını belirler. Said b. el-Müseyyeb'den rivayete göre sahabe: "Resulullah (SAV) ile birlikte bir veya iki sene arkadaşlık yapan veya onunla bir veya iki defa savaşta bulunan kimsedir." Ancak Resulullah (SAV)'i gören veya ondan rivayet ettiği halde arkadaşlık yapmayan kimse sahabe değildir. Bunun için Enes b. Malik'e; "Allah'ın Resulü'nün ashabından senden başka kimse kaldı mı?" diye sorulduğunda şöyle dedi: "Onu (Resul'ü) gören bazı bedevîler var. Fakat onunla arkadaş olan hiç kimse kalmadı."
37- Her Müslüman sahabenin rivayet ettiğini kabul etme ve onu delil olarak alma mecburiyeti vardır. Onu reddetme helâl olmaz. Çünkü, sahabenin "Udul" olması (fasık olmadığı) Kur'an-ı Kerim'in kesin nassı ile sabittir. Muhacirlerden veya ensarlardan olduğu tespit edilen bir kimsenin rivayeti kesinlikle kabul edilir. Hiçbir müslümanın onu ret etmesi helâl olmaz. Çünkü bu, Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de övdüğü ve "Udul" olarak saydığını reddetmek demektir.
38- Sahabenin dışındaki ravilerin; rivayet ettiklerinin kabul görmesi, onların delil olabilmesi için; ravinin "adil" olması ve zabtının iyi olması şartı koşulur. Rivayet ettiğinin Sünnet'ten olduğunu kabul edip ona güvenmek için, bu ravide adalet ve zabt sıfatlarının bulunması gerekir. Kendisinden hadis alınan kimsenin iyi tetkik edilmesi şarttır. Mezhebinde insanı küfre sevk eden görüşleri olan kimsenin rivayeti kabul edilmez. Mezhebini desteklemek veya propagandasını yapmak, kendi grup ve mezhebine teşvik etmek üzere veya İslâm'ın menfaati için v.b. nedenlerle Resulullah'a yalan isnat etmeyi helâl gören bir kimsenin rivayeti de kabul edilmez. Çünkü, Resulullah (SAV) bir hadisinde; "Kim bilerek bana yalan isnat ederse o Cehennem'de yerini hazırlasın." [8] buyurur. Resulullah'a yalan isnat eden bir kimseden kesinlikle adalet vasfı düşer.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Necm : 4
[2] Yunus : 15
[3] A'raf : 203
[4] Enbiya : 45
[5] Haşr : 7
[6] Nisa : 80
[7] Nisa : 59
[8] Buhari, İlm, 107
33- Sünnet; Resulullah (SAV)'den Kur'an dışında söz, fiil ve takriri olarak, sadır olanlardır. Onlar da Allah'tan bir vahiydir. Çünkü Allah Subhanehu şöyle buyurur: "O (Muhammed) hevasından konuşmaz. Ancak o vahiydir ve ona vahyedilir." [1] "Ben ancak, bana vahyolunana uyarım." [2] "De ki; ben ancak bana Rabbimden vahyolunana tabi olurum." [3] "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum." [4]
34- Sünnet; Allah'ın bir vahyi ve Allah'ın şeriatı olmasından dolayı Kur'an gibidir. Şeriatta, Kur'an ve Sünnet arasında bir fark yoktur. Onların her biri Şari‘in hitabıdır. Nitekim Allah (C.C), şöyle buyuruyor: "Resul size neyi getirdiyse onu alın ve sizi neden nehyettiyse onu da bırakın." [5] Ayette geçen (neyi getirdiyse. neyi nehyettiyse) lafzı, umumu ifade eden lafızlardandır. "Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." [6] "Eğer herhangi bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah'a ve Resul'e götürün." [7] Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi Sünnet de Kur'an-ı Kerim gibi, aralarında herhangi bir fark olmaksızın şerî delildir.
35- Sünnet bize rivayet yolu ile ulaşmıştır. Kur'an-ı Kerim ise Sünnet'in tersine nakil yolu ile ulaşmıştır. Kur'an-ı Kerim; Allah'ın Resulüne indirilen sözleri kesin delil sayılan bir kavme okunan, belletilen ve Resule vahiy yolu ile indirildiği şekilde bize de aynen intikal etmesi için ezberlenmesi ve yazılması emredilen bir Kitap'tır.
Sünnet'e gelince: Rivayet edenler, Resulün söylediklerini, yaptıklarını veya sukut ettiklerini bize rivayet etmişlerdir. Bu nedenle bir şeyin Sünnet olarak değerlendirilmesi onu rivayet eden raviye bağlıdır.
36- Resulullah (SAV)'den rivayet edenler ya sahabedirler veya sahabe değildirler. Çünkü, Resulullah (SAV)'i her gören kimse sahabe değildir. Kendisinden rivayet yapılan herkes de sahabe olmayabilir. "Sahabe" Arapça bir kelime olup bundan da lügatin delalet ettiği mana anlaşılır. Lügatte sahabe sözcüğü; kendisinde sohbet vasfı tahakkuk eden herkes demektir. Sahabenin anlamını açıklayan şerî bir nas olmadığı için lügatin ifade ettiği şey onun manasını belirler. Said b. el-Müseyyeb'den rivayete göre sahabe: "Resulullah (SAV) ile birlikte bir veya iki sene arkadaşlık yapan veya onunla bir veya iki defa savaşta bulunan kimsedir." Ancak Resulullah (SAV)'i gören veya ondan rivayet ettiği halde arkadaşlık yapmayan kimse sahabe değildir. Bunun için Enes b. Malik'e; "Allah'ın Resulü'nün ashabından senden başka kimse kaldı mı?" diye sorulduğunda şöyle dedi: "Onu (Resul'ü) gören bazı bedevîler var. Fakat onunla arkadaş olan hiç kimse kalmadı."
37- Her Müslüman sahabenin rivayet ettiğini kabul etme ve onu delil olarak alma mecburiyeti vardır. Onu reddetme helâl olmaz. Çünkü, sahabenin "Udul" olması (fasık olmadığı) Kur'an-ı Kerim'in kesin nassı ile sabittir. Muhacirlerden veya ensarlardan olduğu tespit edilen bir kimsenin rivayeti kesinlikle kabul edilir. Hiçbir müslümanın onu ret etmesi helâl olmaz. Çünkü bu, Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de övdüğü ve "Udul" olarak saydığını reddetmek demektir.
38- Sahabenin dışındaki ravilerin; rivayet ettiklerinin kabul görmesi, onların delil olabilmesi için; ravinin "adil" olması ve zabtının iyi olması şartı koşulur. Rivayet ettiğinin Sünnet'ten olduğunu kabul edip ona güvenmek için, bu ravide adalet ve zabt sıfatlarının bulunması gerekir. Kendisinden hadis alınan kimsenin iyi tetkik edilmesi şarttır. Mezhebinde insanı küfre sevk eden görüşleri olan kimsenin rivayeti kabul edilmez. Mezhebini desteklemek veya propagandasını yapmak, kendi grup ve mezhebine teşvik etmek üzere veya İslâm'ın menfaati için v.b. nedenlerle Resulullah'a yalan isnat etmeyi helâl gören bir kimsenin rivayeti de kabul edilmez. Çünkü, Resulullah (SAV) bir hadisinde; "Kim bilerek bana yalan isnat ederse o Cehennem'de yerini hazırlasın." [8] buyurur. Resulullah'a yalan isnat eden bir kimseden kesinlikle adalet vasfı düşer.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Necm : 4
[2] Yunus : 15
[3] A'raf : 203
[4] Enbiya : 45
[5] Haşr : 7
[6] Nisa : 80
[7] Nisa : 59
[8] Buhari, İlm, 107