ferahhfeza
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ağu 2007
- Mesajlar
- 10,922
- Tepki puanı
- 8
- Puanları
- 0
- Yaş
- 47
- Web Sitesi
- ferahhfeza.blogcu.com
NECİP FAZIL'I ÖLÜM YIL DÖNÜMÜNDE DUALARLA ANALIM...
Sultan-ı Şuara...
“ Müjdecim,Kurtarıcım,Efendim,Peygamberim;
Sana uymayan ölçü,hayat olsa teperim! ”
Üstad Necip Fazıl Kısakürek, geçen yüzyılın başında 26 Mayıs 1904'te yine kendi ifadesiyle "Çemberlitaş'tan Sultanahmet'e doğru inen sokaklardan birinde, kocaman bir konakta" doğdu.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek, geçen yüzyılın başında 26 Mayıs 1904'te yine kendi ifadesiyle "Çemberlitaş'tan Sultanahmet'e doğru inen sokaklardan birinde, kocaman bir konakta" doğdu.
"Hayatım, başından beri muazzam birşeyi bulmanın cereyanı içinde akıyordu.Şu veya bu miskin vesilenin hassasiyeti içinde birini arıyordum. BİRİNİ... O, kim mi? Allahın Sevgilisi...
Sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi ve ebedîlik sarayının paslanmaz tâcı...
Tek dâva O'nu bulmakta, bulduracak olanı bulmaktaydı.
Binbir istikamette seke seke, sağa sola büküle büküle, renkten renge bulana bulana, hiçbir şeyden habersiz ve insandaki bedava emniyet ve bedahat saadeti karşısında şaşkın, hep o BİR etrafında helezonlar çizen bir hayat...
Binbir istikamette seke seke, sağa sola büküle büküle, renkten renge bulana bulana, hiçbir şeyden habersiz ve insandaki bedava emniyet ve bedahat saadeti karşısında şaşkın, hep o BİR etrafında helezonlar çizen bir hayat...
Benim hayatım budur!
Necip Fazıl’ın Abdülhakim Arvasi’yle tanışması onun hayatında bir dönüm noktası teşkil eder. Devrin ünlü İslâm âlimlerinden olan Abdülhakim Arvasi, görüşleri, düşünceleri, telkinleri, tavırları ve örnek hayatıyla Necip Fazıl’ı derinden etkiler. Necip Fazıl’ın hayat, kâinat ve insanla ilgili bütün düşüncelerini yavaş yavaş değiştirir. Ona, hayatın ve insanın yaratılış gayesini anlatır. Allah’a kul olmanın, O’na ibadet etmenin, O’nun rızasına uygun bir hayat yaşamanın güzelliğini fark ettirir. Necip Fazıl, bu nur yüzlü ve gül yüzlü büyük insanla tanışması ânını 1940 yılında yazdığı bir şiirinde
“Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel,
Bir akşamdı ki, zaman, donacak kadar güzel.”
mısralarıyla istenenin üzerinde tasvir eder. Onu tanımadan önceki hayatını, her şeyden habersiz, boşu boşuna yaşanmış bir hayat olarak görür:
“Tam otuz yıl, saatim işlemiş, ben durmuşum;
mısralarıyla istenenin üzerinde tasvir eder. Onu tanımadan önceki hayatını, her şeyden habersiz, boşu boşuna yaşanmış bir hayat olarak görür:
“Tam otuz yıl, saatim işlemiş, ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum.”
Abdülhakim Arvasi’yle tanışmasından sonra, Necip Fazıl’ın sadece hayat karşısında aldığı tavır, yani yaşantısı değil, hemen her şeyi değişir. Necip Fazıl artık, kâinattaki müthiş nizamı gören ve bu nizam üzerinde düşünen, tefekkür eden bir şair olmuştur:
“Fikret, nasıl kurulmuş, iç içe bu iklimler?
Nasıl kaynaştırılmış, sesler, renkler, hacimler?”Bu tefekkür ufku, onu, Rabb’inin eserlerine karşı bir hayret ve hayranlık duygusuna götürmüştür. Bu duyguyu Necip Fazıl ne güzel anlatır:
“Atomlarda cümbüş, donanma şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İç içe mimari, iç içe benlik;
Bildim Seni ey Rab, bilinmez meşhur!”
“Atomlarda cümbüş, donanma şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İç içe mimari, iç içe benlik;
Bildim Seni ey Rab, bilinmez meşhur!”
Necip Fazıl’daki bu iman, tefekkür ve marifet ufku, onun sanat anlayışını da bütünüyle değiştirmiştir. Artık fildişi kulesinden çıkmış, sanatını inandığı davanın emrine vermiştir. Sanat adlı şiirinde bu anlayışını şöyle dile getirir:
“Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış…”
Necip Fazıl, Abdülhakim Arvasi’yle tanıştığı 1934 yılından 1943 yılında onun ölümüne kadar geçen zaman dilimi içinde, hayatına çeki-düzen vermiş, namaza başlamış
Necip Fazıl 1972 yılında evine çekilir. Çile şairi artık ihtiyarlamış, mücadele, ıstırap ve çile dolu uzun hayatı onu iyice yıpratmıştır. Artık büyük şâire dünya boş, odaları loş gelmekte, son ânını beklemektedir. Gelen meleğe safa geldin, hoş geldin demeye hazırlanmaktadır. İman dolu bir insan olarak, bir mümin olarak, onun için ölüm güzel şeydir. Bu inancını ne kadar da güzel anlatır:
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber
Ve bir gece...Onun için daima sırlarla dolu Mayıs ayında bir gece,(25 Mayıs 1983) yatağında doğrulup, elâ gözlerini pencereden dışarıya, derin karanlığa dikti. Ne gördü ki; pembeden daha kırmızı dudakları hafifçe kıpırdadı: " Demek böyle ölünürmüş... "
O VAR!..
Her defa haberi taze bir müjde; O var!
Her defasında, geç, gafletten vecde; O var!
Ne sen varsın, ne ben, ne yâr, ne kimse; O var!
Bütün sevdiklerin elden gittiyse; O var!
Kalacak kim var ki, dost tomarından? O var!
Sana daha yakın şah damarından; O var!
Arama, bir ilaç yok eczahanede! O var!
Gayede, sebepte ve bahanede; O var!
Sevdiğini ebed boyu tutan dinç; O var!
Ölümsüzlük şevki, ilâhî sevinç; O var!
Yıkılmaz dayanak, kırılmaz destek; O var!
O VAR!..
Her defa haberi taze bir müjde; O var!
Her defasında, geç, gafletten vecde; O var!
Ne sen varsın, ne ben, ne yâr, ne kimse; O var!
Bütün sevdiklerin elden gittiyse; O var!
Kalacak kim var ki, dost tomarından? O var!
Sana daha yakın şah damarından; O var!
Arama, bir ilaç yok eczahanede! O var!
Gayede, sebepte ve bahanede; O var!
Sevdiğini ebed boyu tutan dinç; O var!
Ölümsüzlük şevki, ilâhî sevinç; O var!
Yıkılmaz dayanak, kırılmaz destek; O var!
Tekten de tek, bir tek, tek başına tek; O var!