Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Suizan!! (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ey iman edenler, suizan etmekten kendinizi koruyun! Zannetmenin bazIsI günahtIr.(Hucurat 12)

Dag evinde, kocasI yeni ölmüş tek başIna yaşayan hamile bir kadIn, kendisine arkadaş olmasI için dagda yaralI olarak buldugu bir gelincigi evinde beslemeye başlar. Gelincik kadInIn yanIndan bir an bile ayrIlmaz. Evcil bir hayvan haline gelir. Bir süre sonra kadInIn çocugu dogar. Gelincik zarar vermesin diye çok dikkat eder. Bir gün bir kaç dakikalIgIna da olsa evden ayrIlmak zorunda kalIr. Gelincikle bebek evde yalnIz kalmIşlardIr. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve koşarak gelir. Gelincigi kanlı agzIndaki kanlarI yalarken görür. Anne çIldIrmIşçasIna gelincige saldIrIr, hemen öldürür. O sIrada içerden bebegin aglamasI duyulur. Anne odaya girer. Odada beşigin içindeki bebegin yanInda duran parçalanmIş bir yIlanI görür...

Suizan yanlış karar vermeye sebep olur. InsanlarIn gizli $eylerini ara$tIrmayIn, kusurlarInI görmeyin, birbirinizi çeki$tirmeyin, karde$ gibi birbirinizi sevin! (Müslim)

(Alinti)
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com

Müslüman, din kardeşi hakkında iyi fikir beslemelidir. Buna hüsnüzan diyoruz.
Güzel dinimiz bize hüsnüzan beslemeyi emreder.
Biri hakkında kötü düşüncelere sahip olmaya da sûizan denir.
Dinimiz, bir Müslüman hakkında sûizan beslemeyi yasaklar. Çünkü birine sûizan besleyen kimse, onun hakkında kesin bilgiye sahip olmadan tahmin yürütmüş olur.
Zan dediğimiz bu tahmin yürütme sonucunda, bir Allah kulunu haksız yere suçlayan kimse günah işlemiş olur.
Sevgili ahlâk hocamız bu konuda bizi uyarmış ve “Sûizandan sakınınız. Çünkü sûizan sözlerin en yalanıdır” buyurmuştur (Buhârî, Nikâh 45, Edeb 57; Müslim, Birr 28).
İyi adamdı
Allah Teâlâ, mü’min kullarının, bir kimseye haklı olarak hüsnüzan veya sûizan beslemesine önem verir. Bunun en çarpıcı misâli şudur:
Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ashâb-ı kirâm ile otururken yanlarından bir cenaze geçti. Sahâbîlerden bir kısmı ölen zât hakkında hüsnüzanda bulunarak onun iyi bir insan olduğunu söylediler. Bunun üzerine Allah’ın Sevgili Elçisi “Kesinleşti” buyurdu.



Hz. Ömer dayanamayıp sordu:
“Ne kesinleşti Ya Resûlallah?”
Peygamberler Efendimiz ona şu cevabı verdi:
“İlk geçen cenazeyi hayırla andınız; bu sebeple onun cennete girmesi kesinleşti.
Daha sonra geçeni kötülükle andınız; onun da cehenneme girmesi kesinleşti.
Çünkü mü’minler, Allah’ın yeryüzündeki şahitleridir” (Buhârî, Şehâdât 6).
Demekki Cenâb-ı Hak, mü’minlerin birbiri hakkındaki iyi veya kötü şehâdetlerine değer vermektedir.
Şu hadîs-i şerîf bu gerçeği perçinlemektedir:
“Herhangi bir Müslüman hakkında dört kimse hayırla şahitlik ederse, Allah onu cennetine kor” (Buhârî, Cenâiz 85).
Buradan kendimize de bir ders çıkarmalıyız. Müslüman kardeşlerimiz hakkında hüsnüzan beslemekle kalmamalı, onların bizim hakkımızda da hüsnüzan beslemesini sağlamalıyız. Cenâb-ı Hakk’ın yeryüzündeki şahitleri olan mü’min kardeşlerimizin bizim arkamızdan “İyi adamdı, Allah rahmet eylesin” demesini sağlayacak güzel davranışlarda bulunmalıyız.
Bazı câhiller gibi “Benim içimi Allah biliyor, başkalarının şahitliğine ihtiyacım yok” demek, Efendimizin haber verdiği bu gerçeği göz ardı etmektir.
Uyarmak sûizan değildir
İyi mi, kötü mü olduğunu bilmediğimiz biri hakkında sûizan beslemek doğru değildir. Fakat kötü olduğunu bildiğimiz biri hakkında diğer Müslümanları uyarmak, onun şerrinden sakınmalarına yardımcı olmak ise bir görevdir. Nitekim Peygamber Efendimiz, kendisini ziyarete geldiğini söyledikleri bir bedevînin adını duyunca, onu içeri kabul etmeden önce “Bu, kabilesinin kötü adamıdır” diye uyarıda bulundu, sonra onu huzuruna kabul etti (Buhârî, Edeb 38, 48; Müslim, Birr 73).
Şu olay konuya biraz daha açıklık getirecektir:
Mekke fethinden sonraydı. Sevgili Efendimiz, o günlerde kıtlık sebebiyle zor durumda kalan Mekke’deki yakınlarına yardım göndermeye karar verdi. Sahâbeden Amr ibni Fağvâ el-Ensârî’yi bu yardımı götürmekle görevlendirdi ve ona bu yolculukta kendisine eşlik edecek birini bulmasını tembih etti.
Durumu öğrenen bir zât Amr’a gelerek, kendisinin de Mekke’ye gideceğini, birlikte yolculuk edebileceklerini söyledi.
Amr, Peygamber Efendimize yol arkadaşını bulduğunu söyledi.
Fakat Allah’ın Elçisi’nin bu yol arkadaşı hakkında endişesi vardı. Amr’ı: “Yol arkadaşının yurduna varınca daha bir dikkatli ve ihtiyatlı ol!” diye uyardı.
Ve yolculuk başladı. Amr’ın yol arkadaşı kendi köylerine yaklaşınca “Benim köyde azıcık bir işim var. Çabucak gidip dönerim. Beni burada bekle” deyip gitti.
O gidince Amr Resûl-i Ekrem Efendimizin tembihini hatırladı, hemen yükünü yükledi ve devesini koşturarak oradan süratle uzaklaştı.
Bir süre sonra yol arkadaşının beş on kişiyle beraber önüne geçmeye çalıştığını gördü. Aralarında epeyce bir mesafe vardı. Devesini daha hızlı sürdü ve onları geride bıraktı. Adamlar Amr’a yetişemeyeceklerini anlayınca dönüp gittiler. İşin tuhafı, Amr’ın yol arkadaşı hiçbir şey olmamış gibi geldi ve birlikte Mekke’ye gittiler (Ebû Dâvûd, Edeb 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 289).
Peygamber Efendimiz birçok kimsenin iç yüzünü bilirdi, ama gerekmedikçe bunu kimseye söylemezdi. Bu olayda görüldüğü üzere, bildiği doğruyu söylemesi gerekiyordu. Söyledi ve güvenilir bulmadığı o kimsenin şerrinden sahâbîsini korumuş oldu.
Bütün bir gece su taşıdı
Demekki, Müslümana güvence vermeyen kimse hakkında sûizan beslemekte sakınca yoktur.
Ama bir mü’mine sûizan beslemek, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını çekecek bir davranıştır. Bunu da bir misâlle anlatalım:
Bir defasında Peygamber Efendimiz sadaka vermenin öneminden bahsetmiş ve Müslümanları sadaka vermeye teşvik etmişti.
Fakir sahâbîlerden Ebû Akîl el-Ensârî, iki ölçek hurma karşılığında bütün bir gece sırtında su taşıdı. Aldığı hurmanın bir ölçeğini ailesine götürdü; diğerini de Allah yolunda harcaması için Peygamber Efendimize getirdi. Allah’ın Sevgili Elçisi buna pek sevindi ve Ebû Akîl’e dua etti.
Fakat sivri dilli münafıklar ona sûizan beslediler. Verdiği bir ölçek hurmaya Allah’ın ihtiyacı olmadığını söyleyerek Ebû Akîl’in yardımını küçümsediler. Hatta onun bu yardımı gösteriş için yaptığını ileri sürdüler. Bu haksız suçlama ve sûizan üzerine münafıkları rezil eden şu âyet-i kerîme nâzil oldu:
“Mü’minlerden gönül hoşluğuyla bağışta bulunanlarla ve elinin emeğinden başka verecek birşey bulamayanlarla alay edenleri Allah maskaraya çevirmiştir. Onlar için acı bir azap da vardır” (Tevbe 9/79).
Sûizana meydan vermemek için
Şunu iyi bilmemiz gerekiyor: Müslüman hem sûizan beslemeyecek, hem de başkalarının kendisi hakkında sûizan beslemesine fırsat vermeyecektir.
Bu kaideyi de bir misâlle perçinleyelim:
Bir gece Peygamber Efendimiz Safiye annemizle giderken yolda iki kişiye rastladı. Bu Müslümanların “Acaba Peygamberin yanındaki kadın kim?” diye düşünmelerine ve sûizan beslemelerine fırsat vermemek için onlara: “Biraz yavaş olun” diye seslendi. Sonra da yanındaki hanımın eşi Safiye olduğunu haber verdi.
O iki Müslüman, sevgili Peygamberleri hakkında akıllarından asla kötü bir şey geçirmediklerini söyleyince, Efendimiz onlara şu gerçeği haber verdi:
“Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin kalbinize bir kötülük - veya bir şüphe- atmasından korktum” (Buhârî, İ’tikâf 11; Müslim, Selâm 23-25).
Bu misâller bize gösteriyor ki,
hüsnüzan iyi kimselerin;
sûizan kötü kimselerin huyudur.
Hatta iyi kimseler hakkında beslenen sûizan, Allah’ın gazabını çekebilecek kötü bir davranıştır.
Bir Müslümanı ona zarar verecek birine karşı uyarmak ise sûizan değildir.
Yüce Rabbim hepimizi sûizan âfetinden muhâfaza buyursun. Âmin.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
"Ey iman edenler! Suizan etmekten kendinizi koruyun! Zannetmenin bazısı günahtır." (Hucurat,12)
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Nefsten kaynaklanan kötülükler giderilmedikçe ve kalb, kötü düşüncelerden temizlenmedikçe, insanın olgunlaşması, hakkı, doğruyu kabul etmesi, itiraz ve münakaşadan uzaklaşması çok zor olur. Hakkı kabul etmek, mürüvvettir ve de olgulaşmanın alametidir. Ebu Bekir Tamistâni hazretleri, bir sohbetinde; "İnsanların en hayırlısı, haklı olsa bile, karşısındakine sen haklısın diyebilendir" buyurmuştur.
 

IMEN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2008
Mesajlar
201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
selamun aleykum oyle gzel anlatmışsınız kı keske ınsanoglu kulak asabılse vahye hayatını oyle guzel hale getırırdı kı musluman kardesımızn hakkında yanlıs dusunurek aslında hem kendımıze zulmedıyorz hem ona ama keske bılselerdı dıyor ya rabbım keske bılseydık keske kalbımızı hastalıklardan temızleyebılsek selam ve dua ıle
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
selamun aleykum oyle gzel anlatmışsınız kı keske ınsanoglu kulak asabılse vahye hayatını oyle guzel hale getırırdı kı musluman kardesımızn hakkında yanlıs dusunurek aslında hem kendımıze zulmedıyorz hem ona ama keske bılselerdı dıyor ya rabbım keske bılseydık keske kalbımızı hastalıklardan temızleyebılsek selam ve dua ıle

aleyküm selam teşekkür ederim katkınız için selam ile
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
"Ey iman edenler! Suizan etmekten kendinizi koruyun! Zannetmenin bazısı günahtır." (Hucurat,12)
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Mehmet Çalışkan ağabeyle hacca gitmiştik. Bir odada on kişi kalıyorduk. Odada bulunan ağabeylerin hepsi, müftü, hoca, âlim kimselerdi. Birilerinin aleyhinde konuşulduğu bir an Mehmet Çalışkan ağabey beni yanına çağırdı, “Ömer efendi” dedi, “Ben çok hastayım…” “Aman ağabey neyin var?”

“Ben kimsenin arkasından konuşamıyorum, acaba ne yapsam?”

“Tamam ağabey tamam, anladık.” diyerek sustum. Aleyhte konuşmalarımızda, bir yazarın kitabını tenkit ederdik veyahut falan kişinin yanlış fetvası hakkında konuşurduk. Yani bize göre konuşmalarımız gıybet değil, ilmî tartışmalardı. Fakat Çalışkan ağabey, onlara da razı olmazdı.

Bir arkadaş, bir kızla evlenmek istiyordu. Hiç alakası olmayan bir başka adam geldi ve o ailenin aleyhinde konuştu. Bunun üzerine arkadaş, evlenmekten vazgeçti. Gıybet, bir yuvayı daha doğmadan boğdu…

Arkadaşı ikna etmeye çalıştım; “İnsanlık halidir, hemen vazgeçme. O kızın ailesini tanıyorum, muhterem insanlar. Kızcağız iyi huylu, dürüst bir hanımdır.” dedim fakat arkadaşım, söylenen sözlerin tesirinde kaldığı için evlenmedi…

Her insanın zaafları, noksan yanları bulunur. İşte bir başkası, insanların bu yanlarını konuşursa o konuştuğu kişi ona düşman olur. Bir millet birbirine düşman olursa geriye bir şey kalmaz.

Gıybet, bir insanın yüzüne söyleyemeyeceğimiz, hoşlanmayacağı sözleri arkasından söylemektir. Allah, Kur’an-ı Kerim’de hiçbir kötü fiili, “ölü kardeşinin etini yemek” kadar tiksindirici bir ifadeyle men etmemiştir. Demek ki gıybet, bu kadar kötü bir iş… Söyleyeceğimiz sözler bitti mi ki, onu bunu çekiştiriyoruz?.. Gıybet, edepsiz insanların işidir. İnsan, kınadığını yaşamadan ölmezmiş. Bunu ben söylemiyorum, Peygamberimiz (sas) söylüyor. “Bir kimse, kardeşini bir kusur ile ayıplarsa, o kimse ölmeden o kusuru işler.” buyurmuş Peygamberimiz (sas).

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, bir yemeğe davet edilmiş. Yemeğe başlayacakları sırada davetlilerden birisinin henüz gelmediğini fark etmişler. İçlerinden birisi demiş ki, “O ağır bir adamdır.” İbrahim Hakkı Hazretleri anlamış ki bu gıybet devam edecek, bu kıvılcım yangına dönüşecek, “yanmaktansa kalkıp gitmek daha iyidir” demiş, sofradan kalkıp gitmiş.

Bazıları diyor ki, “Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayalım?” Allah, bizim her halimizi biliyor diye çıplak gezebiliyor muyuz? Aynı şekilde Allah her şeyi bilir amma, biz Allah’ın bildiklerini bildiremeyiz.

Peygamber Efendimiz (sas), “Gıybet zinadan daha kötüdür.” buyurmuş. Sahabe de demiş ki, “Nasıl olur Ya Resulallah?” “Adam zina eder. Sonra tevbe eder, Allah mağfiret buyurur. Gıybet eden ise gıybeti edilen kişi affetmedikçe mağfiret olunmaz.” buyurmuş.

Bana göre gıybetin tek çaresi Allah’tan korkmaktır. Çünkü ağzımızı yaratan Allah, ağzımızdan çıkan sözleri işitir ve hesabını sorar.

Senai Demirci kardeşimizin “Söz Yangını” isimli kitabında, akılla vahyin bütünleştiğini gördüm. Kendisini tebrik ederim. “Söz Yangını” isimli kitabı herkese tavsiye ederim…

hekimoğlu ismail
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt