mektubat
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,308
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- www.caglarnetwork.com
Malumunuz Salihlerin anıldığı yere rahmeti ilahi yağar,hadis-i şerifi göz önünde tutulursa geçmişte yaşamış mübarek insanlar bize rehberdir.Haramların küfrün kötülüğünü ve içi boşaltılmaya çalışılan dinimizin güzelliklerinin birer aynası olan evliyaların nasıl insanlar olduğuna bakmak bizi ilaçların en faydalılarından hadis-i şeriflerde zikredilen dünya işlerinde aşağıdakilere bakıp şükretmeye ahiret işlerinde kendinden yukarı bakıp kendini beğenmemeye götürecektir.İnşallahü teala burada da bizzat hususen muhabbetimiz olan bu zatın hayatını sizlerle paylaşmak istedik.Muhakkak daha önce okumuş arkadaşlar vardır ancak Ettekraru ahsen(Tekrar iyidir)sözü gereği bir daha okumanın zararı değil faydası olacağını düşündük kıymetli vakitlerinizi daha fazla işgal etmeden konuya geçiyoruz dualarınızı istirham ederiz..
SÜFYÂN-I SEVRÎ;
Büyük velîlerden. İsmi Süfyân bin Saîd bin Mesrûk, künyesi Ebû Muhammed veya Ebû Abdullahtır. 713 (H.95) senesinde Kûfe'de doğdu. 778 (H.161)'de Basra'da vefât etti.Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir.
Zamânındaki büyük âlimlerden ilim ve edeb öğrendi. Hadîs ve fıkıh ilminde müctehîd oldu. Meşhûr âlim ve velîlerden Cüneyd-i Bağdâdî, Hamdun Kassâr bunun mezhebinde idiler. Mezhebi zamanla unutuldu.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri Mekke-i mükerremeye gittiği zaman halk başına toplanır, bilmedikleri ve anlayamadıkları hususları sorarlardı. Hepsine teker teker cevap verir, müşkillerini hallederdi.Hâfızası çok kuvvetli ve fevkalâde idi. "Hâfızam, kendisine tevdi ettiğim hiçbir şeyde bana ihânet etmedi." buyurdu. Yâni öğrendiğim hiçbir şeyi unutmadım demek istedi. Yirmi yıl geceleri uyumadı ve hiç abdestsiz gezmedi. Ölümü hatırladığında kendinden geçerdi. Kime rastlasa; "Ölüm gelmeden önce ona hazırlan!" derdi.
Güzel halleri ve kerâmetleri pek çoktur. Süfyân-ı Sevrî'nin annesi ona hâmile iken bir gün dama çıkıp komşudan habersiz bir turşu ağzına koydu. Bunun üzerine henüz ana rahminde bulunan Süfyân, kafasını şiddetle annesinin karnına vurdu. O anda annesi, yediği turşuyu izinsiz aldığını hatırlayıp, komşuya koştu.Onunla helallaştı.Süfyân-ıSevrî ana karnında bile haram lokmayı kabûl etmeyip, hep helâl lokma ile büyüdü.
Bir zaman yanında biri olduğu halde Mekke'ye gidiyorlardı.Süfyân hazretleri yolda hep ağlıyordu. Yanındaki; "Günahların sebebi ile mi ağlıyorsun?" dedi. Hazret-i Süfyân; "Günahlarım çoktur. Lâkin beni en fazla endişelendiren ve ağlatan şey acabâ îmânımı muhâfaza edebilecek miyim? korkusudur." buyurdu. Mekke'ye vardılar. Hac esnâsında bir genç, Allah korkusuyla öyle bir "Allah" dedi ki, dayanamadı düşüp vefât etti. Süfyân-ı Sevrî hazretleri bu hâli görünce, gencin cesedinin yanına geldi ve; "Dört defa hac yaptım. Bunların sevâbını senin rûhuna hediye ettim. Sen de bu söylediğin "Allah" sözünden meydana gelen sevâbı bana versen." deyince, gencin cesedinden; "Verdim" sesi duyuldu.Süfyân-ı Sevrî'ye o gece rüyâsında; "Sen çok kâr ettin. Eğer bu aldığını bütün Arafat'ta bulunanlara dağıtsan hepsi zengin olurlardı." denildi.
devam edecek..Büyük velîlerden. İsmi Süfyân bin Saîd bin Mesrûk, künyesi Ebû Muhammed veya Ebû Abdullahtır. 713 (H.95) senesinde Kûfe'de doğdu. 778 (H.161)'de Basra'da vefât etti.Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir.
Zamânındaki büyük âlimlerden ilim ve edeb öğrendi. Hadîs ve fıkıh ilminde müctehîd oldu. Meşhûr âlim ve velîlerden Cüneyd-i Bağdâdî, Hamdun Kassâr bunun mezhebinde idiler. Mezhebi zamanla unutuldu.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri Mekke-i mükerremeye gittiği zaman halk başına toplanır, bilmedikleri ve anlayamadıkları hususları sorarlardı. Hepsine teker teker cevap verir, müşkillerini hallederdi.Hâfızası çok kuvvetli ve fevkalâde idi. "Hâfızam, kendisine tevdi ettiğim hiçbir şeyde bana ihânet etmedi." buyurdu. Yâni öğrendiğim hiçbir şeyi unutmadım demek istedi. Yirmi yıl geceleri uyumadı ve hiç abdestsiz gezmedi. Ölümü hatırladığında kendinden geçerdi. Kime rastlasa; "Ölüm gelmeden önce ona hazırlan!" derdi.
Güzel halleri ve kerâmetleri pek çoktur. Süfyân-ı Sevrî'nin annesi ona hâmile iken bir gün dama çıkıp komşudan habersiz bir turşu ağzına koydu. Bunun üzerine henüz ana rahminde bulunan Süfyân, kafasını şiddetle annesinin karnına vurdu. O anda annesi, yediği turşuyu izinsiz aldığını hatırlayıp, komşuya koştu.Onunla helallaştı.Süfyân-ıSevrî ana karnında bile haram lokmayı kabûl etmeyip, hep helâl lokma ile büyüdü.
Bir zaman yanında biri olduğu halde Mekke'ye gidiyorlardı.Süfyân hazretleri yolda hep ağlıyordu. Yanındaki; "Günahların sebebi ile mi ağlıyorsun?" dedi. Hazret-i Süfyân; "Günahlarım çoktur. Lâkin beni en fazla endişelendiren ve ağlatan şey acabâ îmânımı muhâfaza edebilecek miyim? korkusudur." buyurdu. Mekke'ye vardılar. Hac esnâsında bir genç, Allah korkusuyla öyle bir "Allah" dedi ki, dayanamadı düşüp vefât etti. Süfyân-ı Sevrî hazretleri bu hâli görünce, gencin cesedinin yanına geldi ve; "Dört defa hac yaptım. Bunların sevâbını senin rûhuna hediye ettim. Sen de bu söylediğin "Allah" sözünden meydana gelen sevâbı bana versen." deyince, gencin cesedinden; "Verdim" sesi duyuldu.Süfyân-ı Sevrî'ye o gece rüyâsında; "Sen çok kâr ettin. Eğer bu aldığını bütün Arafat'ta bulunanlara dağıtsan hepsi zengin olurlardı." denildi.