ismail fakihullah
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 15 Haz 2006
- Mesajlar
- 280
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
“Su Kasidesi”
Fuzûlî
Asr-ı Saadet’ten bugüne kadar müslüman şairlerce Hazret-i Fahr-ı Kâinât efendimiz s.a.v, hakkında şiirler yazılmıştır. Bu güzel adet yahut geleneğe “Na’t sanatı” denilir. Saadet asrı şairlerinden Hassan bin Sâbit ile Bânet Suâd yahut Kaside-i Bürde adıyla meşhur şiirin sahibi Kâab ibni Züheyr bizzat Allah Resûlü’nün s.a.v iltifatlarına mazhar olmuşlardır. İslâmî Türk edebiyatı da Peygamber sevgisi ile yanıp tutuşan gönüllerin aynası olmuştur. Fuzûlî’nin Su Kasidesi türünün, en başarılı olanlarından biridir. Resûlullah s.a.v'in şefaati onların ve bizlerin üzerine olsun.
Orijinal Metin
Açıklama
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez.
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
Bahçıvan gül bahçesini sele versin su ile mahvetsin, boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de gubârî yazısını, senin yüzündeki tüylere benzetemez.
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından kurtarabilir.
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
Gül fidanı bir hile ile meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su
Su Hz. Muhammed’in s.a.v yoluna uymuş ve bu hâli ile dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
İnsanların efendisi, seçme inci denizi olan Hz. Muhammed’in s.a.v mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için ve onun mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.
Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan o mucizelerden, ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su
Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini bir mucize olarak parmağından su akıttığını kim işitse hayret ile şaşa kalarak parmağını ısırır.
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
Dostu yılan zehri içse bu zehir onun dostu için âb-ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse o su, düşmanına elbette yılan zehrine döner.
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
Abdest almak için el uzatıp gül gibi olan yanaklarına su vurunca sıçrayan her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak orayı aydınlatmak ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.
Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı dertlerine derman bilirler.
Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların susuzluktan dudağı kurumuşların yanıp dâimâ su diledikleri gibi ben de seni özlüyorum.
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
Kabrini yenileyen tamir eden mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, ama o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.
Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su
Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin alelâde sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur.
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün yahut aşık göz, sana duyduğu hasretten su gözyaşı döktüğü zaman,
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.
NOT: SU KASİDESİNİ ANNEM EKLEMEMİ İSTEDİ GENÇLER NE KADAR ERKEN OKURSA O KADAR RUH GÖZLERİ AÇILIR DEDİ EE BURDAKİ GENÇLERDE OKUMAK VE ÖĞRENİP UYGULMAK İÇİN CAN ATAN GENÇLER DİMİ.
Fuzûlî
Asr-ı Saadet’ten bugüne kadar müslüman şairlerce Hazret-i Fahr-ı Kâinât efendimiz s.a.v, hakkında şiirler yazılmıştır. Bu güzel adet yahut geleneğe “Na’t sanatı” denilir. Saadet asrı şairlerinden Hassan bin Sâbit ile Bânet Suâd yahut Kaside-i Bürde adıyla meşhur şiirin sahibi Kâab ibni Züheyr bizzat Allah Resûlü’nün s.a.v iltifatlarına mazhar olmuşlardır. İslâmî Türk edebiyatı da Peygamber sevgisi ile yanıp tutuşan gönüllerin aynası olmuştur. Fuzûlî’nin Su Kasidesi türünün, en başarılı olanlarından biridir. Resûlullah s.a.v'in şefaati onların ve bizlerin üzerine olsun.
Orijinal Metin
Açıklama
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez.
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
Bahçıvan gül bahçesini sele versin su ile mahvetsin, boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de gubârî yazısını, senin yüzündeki tüylere benzetemez.
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından kurtarabilir.
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
Gül fidanı bir hile ile meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su
Su Hz. Muhammed’in s.a.v yoluna uymuş ve bu hâli ile dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
İnsanların efendisi, seçme inci denizi olan Hz. Muhammed’in s.a.v mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için ve onun mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.
Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan o mucizelerden, ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su
Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini bir mucize olarak parmağından su akıttığını kim işitse hayret ile şaşa kalarak parmağını ısırır.
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
Dostu yılan zehri içse bu zehir onun dostu için âb-ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse o su, düşmanına elbette yılan zehrine döner.
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
Abdest almak için el uzatıp gül gibi olan yanaklarına su vurunca sıçrayan her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak orayı aydınlatmak ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.
Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı dertlerine derman bilirler.
Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların susuzluktan dudağı kurumuşların yanıp dâimâ su diledikleri gibi ben de seni özlüyorum.
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
Kabrini yenileyen tamir eden mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, ama o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.
Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su
Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin alelâde sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur.
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün yahut aşık göz, sana duyduğu hasretten su gözyaşı döktüğü zaman,
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.
NOT: SU KASİDESİNİ ANNEM EKLEMEMİ İSTEDİ GENÇLER NE KADAR ERKEN OKURSA O KADAR RUH GÖZLERİ AÇILIR DEDİ EE BURDAKİ GENÇLERDE OKUMAK VE ÖĞRENİP UYGULMAK İÇİN CAN ATAN GENÇLER DİMİ.