Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Şu dünyada hiç dostum yok mu diyorsun? (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Esselamü Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühu
Hazreti Ali radıyallahu anh şöyle anlatır:
Allah için birbirini seven mü’minlerden birisi vefat etti. Dünyada kalan dostu için şöyle dua etti:
“Ya Rabbi benim filan dostum vardı. Bana hak yolda yardım ediyordu. Onu şaşırtma, Ya Rabbi! Salih amel üzerine devam ettir.”
Kendisi de vefat ettiği zaman birlikte oldular ve:
“Filan yerde Allah’ı zikretmiştik, filan yerde yardımlaşmıştık” diye sohbet ettiler ve dostluklarını devam ettirdiler.
Kâfirlerin ve fasıkların dostluklarına gelince, iki kişiden biri ölünce cehennemle müjdelenir ve hayatta kalan dostuna şöyle beddua eder:
“ Ya Rabbi! O kahrolsun, o beni senin yolundan ayırdı. Cennet, Cehennem, kıyamet yoktur diyerek beni Sana düşman etti”
Bu şekilde onların düşmanlıkları da devam eder.
Allah için dostluk, ne güzel, ne büyük bir fırsat. Bu fırsatı kaçırmak veya kaçırmamak bizim elimizde. Bu güzel Cuma gününde gelin dostlarımızı hatırlayalım. Dost bazen yanıbaşımızdadır, bazen de uzakta. Ama aradaki mesafe dostlukları etkilemez. Uzaklık belki hasreti artırır ama dostluğu tüketmez.
 

Ayse_92_38

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2011
Mesajlar
315
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
selamuna leyküm kardesim allah c.c. razi olsun sizden bu güzel paylasiminiz icin selam ve dua ile
 

melek4545

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
3,460
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
32
Konum
İstanbul
Çok güzel bir paylaşım hafize anne

Emeğinize sağlık

Allaha razı olsun
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Mutluluk; vardığınız yer değil, çıktığınız yolun ta kendisidir. Görürsünüz, insanlar hep arayış içindedir. Araba, ev, çocuk, iş, arkadaş, şan, şöhret, sevgi veya sevgili… Ve bakarsınız birçoğuna, diğer çoğunluğun bulamadıklarına sahiptirler, onlar aradıklarını bulmuşlardır. Ama mutlu değildirler, çünkü kafalarında bir yerde elde ettikleri nesneleri veya durumları mutluluk olarak tanımlamışlardır.

O arabayı, evi, sevgiliyi bulunca mutlu olacaklarına inandırmışlardır kendilerini. Oysa mutluluk bu sürecin hepsidir. Eve sahip olmak sonuçtur. Süreç; eve sahip olmak için geçirdiğin her adım, her aşamadır. Yani mutluluk varacağın yere varmış olmak değil, yolda olmak ve yolda olduğunu bilmektir.

Ahmet Hamdi Tanpınar der ki: “İnsan ruhunun en az sabır gösterdiği şey mutluluktur. Şöyle bir düşünelim; acıyı uzun süre taşırız omuzlarımızda, nefreti, kini yıllarca saklarız zihnimizin keseciklerinde, sabrederiz yoksulluğa, yolsuzluğa, amansız saldırılara… Suratımızı asıp otururuz saatlerce, duyguları yaşarız yıllarca ama ya mutluluk? Ona sabrımız yoktur; gelir geçer ömür misali bir an, ansızın…”

Bulamıyorsanız Gözünüzün Önünde Demektir

Bir şeyi saklamak istiyorsanız en görülen yere koyun derler; çünkü insanların en az baktığı yer, gözlerinin önündeki şeylerdir.

İşte o, uğruna zorlukları göze aldığımız mutluluk da, sanılanın aksine gizli, saklı, gizemli değildir; aksine göz önünde bulunan, sıradan bir yapıya sahiptir. Biz zor yerlerde onu ararken elimizin altındaki mutluluğu ıskalarız. Oysa mutluluk yaşamımızın hedefi değil de kendisi olsa, sahip olduğumuz şeyi aramak gibi bir gaflete düşmeyiz. Zaten o her yerdedir, her an vardır. Var olanlarla kaplı ve bütündür.

Küçük çocukların saklambaç oyunlarını izlediniz mi hiç bilmem ama hatırlamasanız da mutlaka oynamışsınızdır. Özellikle 2-3 yaşlarındaki çocuklar saklambaç oynarken tüm bedenlerini saklamazlar, saklandıkları yerde görülürler. Ebe koşar, çocuğun yanına gider ve birlikte çığlık atıp diğer saklananlara doğru koşarlar. Öylesine saf, öylesine berraktır ki bu sevinç; her yerde mutluluğu hissedebilirsiniz.

İşte, çocukların o saf saklanışı ve açıkta kalan bedenleri gibi mutlulukları da saf ve apaçıktır. Nesneden ve durumdan kurtulmuştur mutluluk. Mutluluk, penceremizdeki çiçekler gibidir. Perdelerimizi kapalı tuttuğumuz sürece yokturlar, oysa perdelerimizi açtığımızda görür, camları açtığımızda kokusunu ciğerlerimize çekebilir ve dokunduğumuzda hissedebiliriz.

Camlarınızın mutluluğa hep açık olması dileğiyle...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Toplumda arkadaş seçmenin ölçüsü yaşanan çevreye ve kültür düzeyine göre farklılıklar gösterir. Her çevrenin kendine özel birtakım kuralları bulunur.
Arkadaşlık/dostluk ölçüsü en fazla maddi duruma göre belirlenir. Bu özelliği ölçü alan kesimde konuşmak, yakınlaşmak ve arkadaşlık kurmak için öncelikle kişinin üzerindeki giysilerine bakılır. Paltosu, ayakkabıları, kol saati, elindeki çantaya kadar marka olup olmadığını anlamak için incelenir. Daha sonra otomobili, evi gibi konularda bilgi edinilir. Ardından kişinin işi, ailesinin durumu, babasının ne iş yaptığı, hangi semtte oturdukları, kışlık-yazlık evleri olup olmadığı öğrenilmelidir. Bu özellikleri beğenilen kişi artık arkadaş olunabilecek durumdadır. Ahlakı, kişiliği, inancı önemli değildir.
Yukarıda saydığım özelliklere sahip olan ancak kültürsüz, görgüsüz, kaba-saba, konuşmasını bilmeyen, düşüncesiz insanların etrafında kalabalık arkadaş grupları görebilirsiniz. Ne kadar çıkarcı, alaycı, çıkarları için kolayca yalan söyleyebilen, yaptığı hatayı kabul etmeyen, kimse için özveride bulunmayan, itici bir ahlaka sahip olsalar da, bu insanların çok fazla sayıda arkadaşları vardır. Aslında çevresindeki herkes çirkin ahlakının farkındadır ancak diğer özellikleri kıstaslarına uygun olduğu için, bu kişiye ilgi gösterir, arkadaşlıklarını sürdürürler.
Ya da ‘entel’ kesimden birini ele alalım. Bu çevre için de öncelikle görünüş önemlidir. Giysiler temiz, ütülü ve klasik olmamalıdır. Marjinal ve salaş giyimli, özensiz görünümlü olmak arkadaşlık için tercih sebebidir. Çünkü bu farklı görünüş kimseyi umursamayan, değerleri önemsemeyen, sorumluluk üstlenmeyen bir dünya görüşünün simgesidir.
Bu yüzden toplumda arkadaş grupları genellikle aynı sosyal sınıflara mensup, maddi durumları ve kültür düzeyleri benzer insanlardan oluşur. Yoksullar yoksullarla, zenginler zenginlerle, kültürlü olanlar kültürlü kişilerle dostluklar kurarlar.
İnsanlar birbirlerini dış görünümleriyle değerlendirdikleri içindir ki birbirlerine güvenemezler. Güvenemedikleri için de mutlu değiller çünkü insan güvenemediği bir ortamda huzur duyamaz.
İman sahipleri için ise dostluk kurmada tek ölçü akıldır, güzel ahlaktır. Allah’ın varlığını görebilen insan akıllıdır. Yaratanı göremiyorsa zeki de olsa akıllı değildir.
“Kork Allah’tan korkmayandan” derler. Arkadaşınız Allah’tan korkuyor mu? Allah’ı seviyor mu? Allah’a teslim mi? Kadere inanıyor mu? Allah’a tevekkül etmiş mi? Bu soruların cevabı “evet” ise o kişi iyi bir dost olur. “İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku sürmese de yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.” (Müslim) buyurur Peygamberimiz (sav). Ve kiminle arkadaşlık ettiğimize dikkat etmemiz yönünde uyarır.
Dünyaya aşık olan kişi arkadaşını harcar, vefa, sadakat, şefkat ve merhamet gösteremez. Yalnızca kendisini ve çıkarlarını düşünür.
İnanan insan için kıstas, hayat rehberi olan Kur’an, arkadaş seçimindeki ortak payda da imandır. Samimi iman sahiplerinin güzel ahlakları nedeniyle yaşadıkları yerler güven, sevgi ve huzur dolu ortamlardır.
Süheyl Okur
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Çok güzel bir paylaşım hafize anne

Emeğinize sağlık

Allaha razı olsun

Amin sendenden de melekçim
Şu dünyada hiç dostum yok mu diyorsun. Üzülme Dost olarak Allah yeter
sana. Eğer O’nu arzu ediyorsan Gönlünü O’na dön, dilini her daim Allah
zikriyle döndür, zikrini kalbine indir, işte o zaman O’nu hemen
bulacaksın… O güzel Dosta, Allah’a emanet olunuz

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Mutluluk; vardığınız yer değil, çıktığınız yolun ta kendisidir. Görürsünüz, insanlar hep arayış içindedir. Araba, ev, çocuk, iş, arkadaş, şan, şöhret, sevgi veya sevgili… Ve bakarsınız birçoğuna, diğer çoğunluğun bulamadıklarına sahiptirler, onlar aradıklarını bulmuşlardır. Ama mutlu değildirler, çünkü kafalarında bir yerde elde ettikleri nesneleri veya durumları mutluluk olarak tanımlamışlardır.

O arabayı, evi, sevgiliyi bulunca mutlu olacaklarına inandırmışlardır kendilerini. Oysa mutluluk bu sürecin hepsidir. Eve sahip olmak sonuçtur. Süreç; eve sahip olmak için geçirdiğin her adım, her aşamadır. Yani mutluluk varacağın yere varmış olmak değil, yolda olmak ve yolda olduğunu bilmektir.

Ahmet Hamdi Tanpınar der ki: “İnsan ruhunun en az sabır gösterdiği şey mutluluktur. Şöyle bir düşünelim; acıyı uzun süre taşırız omuzlarımızda, nefreti, kini yıllarca saklarız zihnimizin keseciklerinde, sabrederiz yoksulluğa, yolsuzluğa, amansız saldırılara… Suratımızı asıp otururuz saatlerce, duyguları yaşarız yıllarca ama ya mutluluk? Ona sabrımız yoktur; gelir geçer ömür misali bir an, ansızın…”

Bulamıyorsanız Gözünüzün Önünde Demektir

Bir şeyi saklamak istiyorsanız en görülen yere koyun derler; çünkü insanların en az baktığı yer, gözlerinin önündeki şeylerdir.

İşte o, uğruna zorlukları göze aldığımız mutluluk da, sanılanın aksine gizli, saklı, gizemli değildir; aksine göz önünde bulunan, sıradan bir yapıya sahiptir. Biz zor yerlerde onu ararken elimizin altındaki mutluluğu ıskalarız. Oysa mutluluk yaşamımızın hedefi değil de kendisi olsa, sahip olduğumuz şeyi aramak gibi bir gaflete düşmeyiz. Zaten o her yerdedir, her an vardır. Var olanlarla kaplı ve bütündür.

Küçük çocukların saklambaç oyunlarını izlediniz mi hiç bilmem ama hatırlamasanız da mutlaka oynamışsınızdır. Özellikle 2-3 yaşlarındaki çocuklar saklambaç oynarken tüm bedenlerini saklamazlar, saklandıkları yerde görülürler. Ebe koşar, çocuğun yanına gider ve birlikte çığlık atıp diğer saklananlara doğru koşarlar. Öylesine saf, öylesine berraktır ki bu sevinç; her yerde mutluluğu hissedebilirsiniz.

İşte, çocukların o saf saklanışı ve açıkta kalan bedenleri gibi mutlulukları da saf ve apaçıktır. Nesneden ve durumdan kurtulmuştur mutluluk. Mutluluk, penceremizdeki çiçekler gibidir. Perdelerimizi kapalı tuttuğumuz sürece yokturlar, oysa perdelerimizi açtığımızda görür, camları açtığımızda kokusunu ciğerlerimize çekebilir ve dokunduğumuzda hissedebiliriz.

Camlarınızın mutluluğa hep açık olması dileğiyle...
 

kayipzirve

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Şub 2012
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Günümüzde insanın mutlu olmasıda inanılmaz güç bir şey dünyamızın kıt kaynaklarını inanılmaz bir biçimde tüketiyoruz eskiden bütçemize göre ihtiyaçlarımızı alırdık şimdi insanoğlu ihtiyaç sandığı şeyler için bütçesini zorluyor e haliyle bu kadar çok şeyi görüp kullanıncada mutluluğu fazla sürmüyor.
Allaha şükür fazla bir şeyim yok bir şeyi alacağım zaman uzun uzun düşünmem doğru kararı vermem gerekiyor emek sarf etmek ve sabretmek ondan sonra elde etmek güzel bir ayakkabıyı altı delinene kadar giymek, bir şeylerin yokluğunu çekmek hissetmek güzel yoksa başkalarını anlayamayız ve şükredemeyiz burda bunları paylaşmamıza vesile olan kişilerdende Allah Razı olsun. Ha birde eskiden ilaç kutularından tren telden de arabalar yapardık ondan sonra alınmış birçok pilli arabanın rengini bile hatırlamıyorum eskiden herşey güzeldi bak hatırladım mutlu oldum Herkese Hayırlı Akşamlar:) Konudan biraz sapmışız sanki :)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt