Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Standart İlmi ve Sabrı Yoldaş Edinmek (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
İlmi ve Sabrı Yoldaş Edinmek

İmanın gereklerinden biride tevbe etmeye inanmaktır. Günah işleyen bir kişinin iki vazifesi var: Birincisi, işlediği günahın ardından pişman olup tevbe etmek. İkincisi, günah işledikten sonra hemen bir sevab işlemek. Ki, o sevap o kötülüğü gidersin. İnsan gizli günaha gizli iyilik, aşikâr günaha aşikâr iyilik yapmalıdır.

İyiliğin çeşitli şekilleri vardır. En temel iyilik kalp ile yapılandır. Bu da Allah Teala'ya yalvarmak suretiyle af ve bağışlanma dilemek ve O'ndan gayrısını gönülden çıkarmaktır. Diğerleri ise dil ve azalarla yapılan iyiliklerdir. İbadet ve taatla azaların amelini çoğaltmak, ele, dile, göze ve diğer azalara hayır işletmek, onları günahlardan alıkoymakla da iyilikler artırılır.


Allah Rasulü (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki:

"Beş vakit namaz bunlar arasındaki günahlara kefaret olur. Fakat büyük günahlar hariç. Şayet ısrar düğümü çözülmezse günahların affı zorlaşır. "


Israr düğümü günahta ısrar edip tevbeyi sürekli bozmaktır. Nitekim tevbenin en önemli şartı bir daha işlememektir. Hadis-i şerifte de tevbesini bozan kişinin Allahu Teala ile istihza etmiş gibi olacağı buyurulmuştur. Tevbeyi sadece dil ile yapmak yeterli değildir. Tutum, davranışla da yapmak lazımdır. Yani ne tür günaha tevbe edildiyse onu bir daha işlememelidir. Dil ile tevbe edip o çirkin işe devam ediliyorsa buna "yalancı tevbesi" denir.

İstiğfar yani bağışlanma taleb etmek günahları yok eder. Peki bu istiğfar nasıldır? Bu sorunun cevabını Sehl b. Tüsterî k.s. şöyle veriyor:

"Önce 'isticâbe' yani Allah'tan cevap ve kabul bekleme tevbesi yap. Sonra 'inâbe' yani günahtan dönüş...İsticâbe azalarla, inâbe ise kalp ile ameldir. Tevbe de günahı ve isyanı terk etmektir."

Tevbeye inanmak farzdır. Allah Teala tevbe ile mümini hiç günah işlememiş bir hale getirir. Tevbe rahmet kapısıdır. Kulların tevbesiz olarak kurtuluşa ermesi zordur. Allah Rasulü (s.a.v.) dahi günde yetmiş defa tevbe ettiğini buyurmuştur. Kur'an- Kerim'de 9. surenin adı Tevbe Suresi'dir. Bu surede bildirildiğine göre, tevbe geçmiş günahları bağışlatır ve insanın Allah katında kıymetini artırır.

Yukarıda, ısrarın tevbeye mani olduğunu söylemiştik. Bundan kurtulmak için nefsin arzularına uymamak gerekir. nefsle mücadele etmek gerekir. Böylece kötülüklerden iyiliklere geçilebilir.

Aslında günahlardan kurtulamamanın bir sebebi de gaflet halidir. Dünyaya duyulan aşırı sevgi halidir. İmam Gazâli (rh.a.)'in buyurduğuna göre gafletten kurtulmanın da iki çaresi vardır ve bunlar sabır ve ilimdir. Sabrın da üç türlü olduğu söylenir. İlki; bela ve musibetlere sabır; ikincisi, haramlardan sakınmaktaki sabır; sonuncusu ise ilahi emirleri yerine getirmekteki devamlılık ve sabırdır. Sabrı bu üç yönüyle tatbik edeni Allah Teala gafletten kurtarır.

İlim ise kişinin yaptığı kötü amellerin çirkinliğini bimesidir. Bunun yanında tevbenin sebeplerinin ve günaha giden yolların hükümlerinin farkında olmaktır. Zira bu farkında olma durumu kişiyi daima uyanık tutar ve haram sınırını bilmesini sağlar. Öyleyse müslümana bu hayat yolculuğunda lazım olan, ilmi önder seçmek ve sabrı da azık edinmektir.


Mehmet Ildırar
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Sabır İmtihanı


Hayat bir fırsat ve ganimettir. Harcandığında bir daha ele geçmez. Boşa gitmemesi, pişmanlıkla bitmemesi için sabır gerekir. Kurtulmanın tek çaresi sabretmektir.

Kişi, ilk olarak gayeye ermek ve ibadet edebilmek için tahammül göstermelidir. İbadet nefs için büyük bir zahmet ve ağırlıktır. Kişi, nefsinin karşı çıkışına ve ibadet lezzetine varamamış olanların hallerine uymayıp, kötü emsali örnek almayıp sabretmesi lazım gelir. Zira sabır kulluğun birinci basamağıdır.

İkinci olarak, fedakârlık isteyen taat ve ibadete riya ve gösterişin katılmamaya da sabretmek gerekir. Riya gibi, gösteriş gibi, ihlâssızlık gibi ibadeti bâtıl eden hallerden kurtulmak için yine sabır gereklidir.

Üçüncü olarak, sıkıntı, güçlük ve musibetlerle dolu dünya hayatına sabır lazımdır. Dünyanın kendisi beladır. Allah için olmayan bir dünya hayatı musibettir. Seni Allah’a götürmeyen dünya, nimet değil musibettir.

İnsan hayatı boyunca türlü meşakkatlere katlanır. Afetler, hırsızlıklar, uğradığı hakaret ve haksızlıklar... Çocukların, akrabaların ölümü, işlerin bozulması, iflâslar vs, vs... Türlü türlü musibetler yani. Fakat bütün bunlar üzücü olmakla beraber, Allah yolunda perde değildir. Kulluk için bir imtihandır ve bunlara sabretmek lazım gelir.

Allah Tealâ’nın sevgili kulları, en çok da peygamberleri sıkıntı çekmiştir. Daha sonra veliler, daha sonra da alimler bundan nasibini almıştır. Sıkıntı çekmek ahiret için olunca müminin sermayesidir, olgunluğuna sebeptir. Dünyanın kadr ü kıymete değmediğini anlamaya vesiledir.

Rabb-i Zülcelâl bir ayet-i kerimede buyuruyor: “And olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana çekileceksiniz.” (Âl-i İmran, 186). İmtihanının içine çeşit çeşit belalar, musibetler, dünya hayatının gidişatı... Kısaca acı tatlı bütün haller girer. Bütün bunlar ibadetten geri kalmak için değil, aksine yüzü Allah’a çevirmek için, onunla irtibatlı olmak birer vesiledir.

Sen yüzünü Allah’a çevirir, kulluk etmek istersin. Ama arkadaşların seni kötü alışkanlıklara, nefsin lezzetlerine çevirmeye çalışır. Dünya sana musallat olur. Bir bakarsın işlerin yolunda, dünyanın zevki sefası seni çağırır. Bir bakarsın hayat taş taşımaktan ağır hale gelmiş, içinden çıkılmaz işler olmuş... Ne olursa olsun, dünyanın da, hayatın da, bizim de sahibimiz Allah. Öyleyse dünyanın zevkine de ezasına da sabredip, kulluk etmeye devam edeceğiz.

Kıyamette yaptıklarımız ortaya çıkar. Gençken ölen bir kimse, yaptığı hatalara karşılık: “Henüz çok gençtim, hayatın tadına varamamıştım..” der. Ama kendisine denilir ki: “Yusuf Aleyhisselam kadar genç ve güzel mi idin, insanların nefsî ve şehevî duygularına onun kadar muhatap mı oldun?” Öyle değil tabii ki...

Bazıları da: “Öyle fakirdim ki, geçim sıkıntısından ibadet edemedim. Eğer rızkım bol olsaydı, daha iyi kulluk ederdim.” der. Ona da denilir ki: “İsa Aleyhisselam kadar fakir miydin? O bir gün barınmak için mağaraya girdi, oradaki ceylan dile gelerek: ‘Ey Allah’ın Nebisi, Allah bu mağarayı bana mesken kıldı. Sizin mekânınız evlerinizdir.’ deyince oradan da ayrıldı. Taşı yastık yaptı, toprağı yatak, semayı yorgan yaptı, yattı. Lanetli şeytan gelip ‘Ya İsa sende mi dünyaya meylettin, yastık olarak taşı kullanıyorsun!’ deyince, o taşı da kaldırıp şeytana fırlattı ve bir daha yastık da kullanmadı. Dünyadan ayrıldığında ondan geriye kalan bir iğne ve bir ibrik idi. Sen bu kadar fakir miydin?”

Zenginler huzura getirilir ve onlar da der ki: “Yarabbi sen bize o kadar çok dünya malı verdin ki, biz bunlarla uğraşmaktan ibadet ve taate zaman bulamadık.” Onlara da şöyle denir: “Siz Süleyman Aleyhisselam kadar zengin miydiniz? Ne kadar zengin olursa olsun, sabah namazını kıldıktan sonra düşkünlerin yanına gider, onlarla otururdu. Dünya malı ne kadar arttıysa da o bununla meşgul olmadı.”

Mal-mülk, zenginlik-fakirlik, güzellik-gençlik insanı eğriltmez. Eğrilik kişinin içindedir. Bu yüzden insan bir an önce içini doğrultmaya çalışmalıdır. Bunun için de Mevlâna Hazretleri’nin söylediği gibi: Güzel ve kalıcı bir dövmeyle süslenmek isteyen kişinin, dövmecinin iğnesine sabretmesi gerekir. Kalplerimize nurun, güzelliğin nakşedilmesi de sabırladır.


Mehmet ILDIRAR
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
46
Mal-mülk, zenginlik-fakirlik, güzellik-gençlik insanı eğriltmez. Eğrilik kişinin içindedir. Bu yüzden insan bir an önce içini doğrultmaya çalışmalıdır. Bunun için de Mevlâna Hazretleri’nin söylediği gibi: Güzel ve kalıcı bir dövmeyle süslenmek isteyen kişinin, dövmecinin iğnesine sabretmesi gerekir. Kalplerimize nurun, güzelliğin nakşedilmesi de sabırladır.
Allah razı olsun kardeşim güzel faydalı bir paylaşım olmuş.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt