Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Soykırım DEĞİLDE NE.... (1 Kullanıcı)

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Soykırım değil de bu ne?

Information Clearinghouse’dan Dahlia Wasfi, İsrail saldırıları altında yüzlerce masum sivilin katledildiği Gazze’yi Nazi’lerin 1940’lardaki Varşova Getto’suna benzetti.





SOYKIRIM

Dahlia Wasfi*

Soykırımı reddetmek antisemitizmdir. Ancak ben İkindi Dünya Savaşı, Mahmut Ahmedinecat ya da Aşkenaz Yahudilerinden bahsetmiyorum. Söylediğim hepimizin izlediği ve sorumlu olduğu bugün Gazze’de ve 60 yıldır Filistin’de yaşanan soykırım. Tanım olarak soykırım insanların kitlesel katliamıdır ya da özellikle silah kullanarak yüksek hayat kayıplarını içeren kapsamlı yıkımdır. ABD’nin silahlandırdığı ve finanse ettiği İsrail İşgal Kuvvetleri’nin şu an Gazze halkı üzerine yağdırdığı cehennemin daha iyi bir tanımı olamaz. Araplar Sami olduklarına göre, ABD-İsrail politikası bundan daha Antisemit olamaz.



Eğer abarttığımı düşünüyorsanız, İsrail Savunma Bakanı Matan Vilnai’nin 2008 Şubat’ındaki konuşmasına bakalım: “Kassam füzeleri arttıkça ve menzilleri genişledikçe, onlar üzerine daha büyük “shoah” getireceğiz çünkü tüm gücümüzle kendimizi savunacağız”. İbranice “shoah”, 1940’ların Yahudi Soykırımı için kullanılır. Eğer saldırgan sizseniz ağır hava bombardımanları kendini savunmak değildir. Bu “Terörle Savaş” saçmalığı için de geçerlidir zira kurbanlarından hiçbiri 11 Eylül 2001 olaylarıyla ilişkisi yoktur. Irak ve Afganistan’daki Birleşik Devletler ve Filistin’deki İsrail için de durum aynıdır.



Polonya’daki Almanya için de bu geçerlidir. 1940’da, Almanlar Polonya Yahudilerini imha kamplarına göndermeden önce gettolarda topluyorlardı. En büyüğü, 1943’de Yahudi ayaklanması, direnişinin başladığı Varşova Gettosu’ydu. Bugün Gazze, 223 kilometrekarede 1,5 milyon insanın yaşadığı büyük bir Getto’dur. İsrail Gazze’nin kara sınırını, hava alanını, içme suyunu, deniz erişimini ve gıda ile tıbbi malzemeler dahil her türlü girişi kontrol etmektedir. 2007 Haziran’dan beri, İsrail Gazze halkına abluka uygulayarak, onları açlıktan ve aralıklı helikopter saldırıları arasında tıbbi yardımdan mahrum bırakarak yavaş yavaş öldürmektedir. Bu suçlar insanlığa karşıdır, tabi ki İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “bir daha asla” ruhuyla yapılan Cenevre Konvansiyonları’na da aykırıdır. Varşova’nın aksine Gazze, imha kampları için bir mola yeri değil bilakis Gazze’nin KENDİSİ bir imha kampıdır.



İsrail F-16 hava saldırılarına karşı fırlatılan Gazze’den fırlatılan Kassam roketleri, Varşova Getto’sunda 1943’te kullanılan Molotof kokteylleriyle aynıdır. Polonya Yahudilerinin küçük silahları gibi, işgal ordusunun gelişmiş silahlarına denk değildir. Bu nedenle Gazze’deki ölü sayısı bu kadar yüksek ve İsrail için asgaridir. Büyük medya bunu “top yekun savaş” olarak betimlemektedir tıpkı Irak’ın işgali gibi. Ancak her iki durumda da, F-15’ler/F-16’lar, Kruz füzeleri, seyreltilmiş uranyum, misket bombaları, tanklar ve toplarla saldırılan, açlık çeken ve gerçekte silahsız halk vardır. Bu savaş değildir; bu kitle katliamıdır; bu soykırımdır. Bu kanın dökülmesini de sağlayan Amerika’nın askeri, mali ve siyasi desteğidir.



Kuzey Amerika’dan Almanya’ya, Kamboçya’dan Ruanda’ya, Filistin’den Irak’a kitle katliamı haksızdır. Amerikalılar kimin suçlu olduğunu ararken, kurbanları suçlayamayız. Evet, birçok oyuncu vardır ve soykırıma göz yuman birçok hükümet vardır fakat onlardan daha iyi olduğumuzla nasıl övünürüz? Tüm bu insanlığa karşı suçlara ortak olmayı bırakmalı değil miyiz? Yapmamız gereken yegane şey, imzalanan uluslararası anlaşmalar dahil kanunlarımıza bağlı kalmaktır. Irak ve Afganistan’daki kanun dışı işgalimize son vermeli ve Filistin toprağının yasal olmayan işgali için silah ve para vermeyi durdurmalıyız. İsrail İşgal Kuvvetleri tarafından 16 Mart 2003’te Refah’ta katledilen 23 yaşındaki Amerikalı kolej öğrencisi Rachel Corrie’nin dediği gibi:



“… Sadece anneme yazmak istedim ve ona kronik, sinsi bir soykırıma şahit olduğumu anlatmak istedim. Gerçekten çok korkuyorum ve insan doğasının iyiliğiyle ilgili temel inancımı sorguluyor. Bu durmak zorunda. Bence her şeyi bırakıp bunun durdurulması için hayatımızı adamak yapılacak en iyi iş. Sanmıyorum ki artık bu yapılacak aşırı bir şey olsun. Hala Pat Banatar şarkılarıyla dans etmek istiyorum, erkek arkadaşlarım olsun ve iş arkadaşlarıma şaklabanlıklar yapayım. Fakat bunun da durmasını istiyorum. İnanamıyorum ve dehşet içindeyim. Ümidim kırıldı. Dünyamızın temel gerçekliğinin bu olduğundan ve gerçekte bizim buna ortak olduğumuzdan dolayı hayal kırıklığı içerisindeyim. Buradaki insanların bu dünyaya geldiklerinde istedikleri bu değildi… Yani eğer deli gibi görünürsem ya da İsrail ordusu beyazlara zarar vermeme yönündeki ırkçı eğiliminden vazgeçerse, lütfen suçu iki kere, dolaylı olarak benim de desteklediğim ve hükümetinin büyük ölçüde sorumlu olduğu bir soykırım ortasında olduğum gerçeğinde arayın”.



Lütfen onun cesur bilgeliğine kulak verelim ve bu kanunsuz işgali durduralım. Eğer başaramazsak, bir dahaki sefer birileri Amerikan binalarına uçaklar çarptırdığında, cahilce, “Neden bizden nefret ediyorlar?” diye sormayalım.



Dahlia Wasfi, 1975’te Birleşik Devletler’de doğdu. Annesi Amerikan Yahudi ve Babası Iraklı Müslüman. 1997’de Pennsylvania Üniversitesi’nden tıp eğitimi aldı. Dr. Wasfi, Amerikan güçlerinin Irak’tan koşulsuz çıkmasını ve “Nil’den Fırat’a” işgalin durdurulmasını istemektedir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt