HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Bu kitapta akıl yürütme ve düşünme eylemine kısa ve seri bir bakış attık. Bunları İslâm Ümmeti'nin istifadesine sunduk. Amaç, yüzyıllardır defalarca girişimde bulunulmasına rağmen akıl yürütmekten uzak olan bu ümmetin akıl yürütebilir bir seviyeye gelip hak ettiği yere yükselmesini sağlamaktır. İslâm ümmeti, Hicri 4. yüzyılda düşünmeyi sekteye uğratan, her fırsatta onun tehlikelerini, İslâm ve Müslümanlara verdiği zararları dile getirmeye çalışan birtakım alimlerden çok çekmiştir. Ünlü el-Kaffal gibi bir grup alim, içtihat kapısının kapandığını dile getirerek içtihat yapılmaması yününde çaba gösterdiler. İnsanlara içtihadın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatıp durdular. Çok geçmeden bu çalışmalar, İslâm toplumunda yankı bularak Müslümanlar arasında meyvesini verdi. Alimler ve düşünürler içtihat yapmaktan kaçındılar. İnsanlarda müçtehitlere karşı büyük bir nefret uyandı. İslâm'ın hakim olduğu bölgelerin neredeyse tümünde kamuoyu bu yöne doğru yönlendirildi. Böylece akıl yürütme ve düşünme durdu. İnsanlar aklı bir tarafa bırakarak geleneklere tutsak düştüler. Artık içtihat yapmaya cesaret edemiyorlardı. Ne gariptir ki içtihat ve düşünmeye karşı yürütülen bu kampanya, İslâm adına yapılıyordu. Sonunda insanlar düşünme bakımından sekteye uğradılar ve bu durum onların hoşuna gitti. Çünkü insan, doğası gereği "tembel bir canlıdır." İşte bütün bu nedenlerden dolayı içinde bulunduğumuz Hicri 14. yüzyıla kadar on asır boyunca insanlar hâlâ düşünmemekte direnmeye devam etmektedirler. Bu yüzden on asırdır düşünme olgusu sekteye uğramış bir ümmette, düşünme dürtüsünü harekete geçirmek, düşünce ve düşünen kişilerin değerinin bilincinde olmalarını sağlamak bir hayli zordur. Dolayısıyla elinizdeki kitap gibi milyonlarca kitap, ümmeti düşünmeye sevk edip, bunu ümmette bir karakter haline getirmeyi garanti edemez. Ancak ümmeti yıpratıp imha etmeye yönelik trajik süreç, ümmete düşünme yolunu açma ümidini vermektedir. Ayrıca ümmetin içindeki bazı topluluk ve cemaatların düşünmeyi harekete geçirme yolunda gösterdikleri çabaların yanı sıra, binlerce toplum bireyinde sürekli canlı, enerjik ve gelişen düşünme sevgisi, bir ümit kapısı daha aralamaktadır. İşte ümmetin karşı karşıya kaldığı olayların vehametine, düşünmenin bireysellikten toplumsallığa doğru yol almaya başlaması da eklenince; bu sürecin başarılı olacağına dair parlak bir umut belirmektedir. Söz konusu süreç tamamlandığında; düşünme bireysellikten çıkacak, ümmete mal olacak, İslâm ümmeti düşünen bir ümmete dönüşecek ve tekrar ilk yıllarındaki görkemine kavuşacaktır.
***
8 Safer 1393
12 Mart 1973
--------------------------------------------------------------------------------
***
8 Safer 1393
12 Mart 1973
--------------------------------------------------------------------------------