ihlas SON DAKiKA - Video Galeri
“Son Osmanlı” değildi...
Hakikat, “yok” sayılmakla “yok” olmuyor. Öyle olsaydı “Son Osmanlı” yüzyıllık yalnızlığın kucağında, diğerleri gibi yapayalnız giderdi.
Ve fakat Osmanlı’nın evlatları, onu dedelerinin yanına defnetti.
Ve fakat Osmanlının evlatları, tarih kitaplarının densizliğine, fikirsizliğine, çirkefliğine direndi...
Osmanlının evlatları, soyunu, sopunu unutmadı.
Hatta sürgüne yollanan aile mensuplarından daha fazla “unutmadı”...
***
“Sen kimsin?” kabalığına, merkez üssü Anadolu olan ve üç kıta yedi iklime yayılan bir zelzele gibi karşılık gelir; “Ben Osmanlıyım” haykırışı, muhatabını yerle bir eder...
Eder...
Emin olun...
Arslanı kafese rahat tıkmak için tüfekle uzaktan enjekte edilen uyuşturucunun tesiri çoktan geçti...
Ve kafesin parmaklıkları o kadar paslandı ki, çürüyor, kendiliğinden parçalanıyor...
***
Türkiye’nin cenazesi vardı...
Dualarla defnedildi.
***
Sen! Milleti küçük gören kafa... Göbeğini kaşıyan, bidon kafalı dediğin kalabalık var ya...
Senin tabutunun başında saf duracak mı acaba?
Yaşarken bu ülkenin evladı olamayanlar, öldüklerinde bu ülkenin cenazesi olabilecekler mi acaba?
Yoksa çelenklerle ve siyah gözlüklerle cami avlusunda kulis yapanların varlığı yetecek mi sana? Cenazenin namazını kılmayı bilmeyen, cenazenin tören kısmına iş yemeğine katılır gibi katılan güruha yaslanmaya devam et...
Elbet daha ön sayfalara terfi eder, milletle dalganı geçersin...
Ama milletin bir ferdi olamazsın...
***
Ben Osmanlıyım...
Temsil ettiğim inanç, kültür, bilim, siyaset ve insanlığın toplamıyla, Ertuğrul Gazi’yle, Fatih’le, Mimar Sinan’la, Baki ile Türk olan ve olmayan ve fakat bu topraklara sevdalı herkesle...
Osmanlıyım...
Hadi sen de söyle...
Sen kimsin?
Neyi temsil ediyorsun?
***
Cenazemiz, “Son Osmanlı” değildi...
Türkiye Gazetesi