_Gebzeli Beyza_
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 22 Haz 2008
- Mesajlar
- 118
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 35
YİNE BİRSEFER vaktiydi. Hz Peygamber ile, hanımı Ayşe gelmişti.
Allah’ın Resulü her seferinde bir hanımını yanında götürürdü. Bu
defa kura Ayşe’ye çıkmıştı. İslam ordusu çölün kızgın kumlarında yol
alırken Hz Peygamber hanımına yavaşlamasını söyledi. Orduya da devam edin
işareti yaptı. Nihayet ordu uzaklaşmış, Hz Peygamber ve eşi geride
kalmışlardı. Kâinatın yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Allah elçisi hanımına
sordu?
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Ordu savaşa gidiyordu. Savaştan daha önemli bir mesele yoktu ve bu bir
ölüm kalım meselesi idi. Bu durumda bile Allah’ın Resulü hanımını
ihmal etmiyor ve hatta bugün için bile bize çok ayıp gelecek, hatta koca
koca adamların hayatta yapamayacakları bir şeyi istiyordu hanımından.
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Ordu silahlarını kuşanmış, düşman üzerine süzülüyordu. Dünyevi
anlamda bundan daha büyük bir konu olamazdı. Savaş, ölüm ve kan belki de
biraz sonra yollara dökülecekti. O ise hanımına soruyordu:
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Geçenlerde bir arkadaşımız eşi ile çok şiddetli kavga etmişlerdi.
Sebep evin beyi hanımına vakit ayırmıyordu. “Zaten bütün gün para
peşinde koşuyorum, akşam bir de seninle mi uğraşayım” diyordu adam.
Yıllar sonra bir öğrencimle karşılaştım dün yolda. Altındaki güzel
arabasıyla bizi eve bıraktı. Evlenmiş, çocukları olmuş. Neler yapıyorsun
diye sordum. Hafta içi her gün sabahın yedisinde okula gidiyormuş.
Öğlenden sonraları bir dershanede çalışıyormuş. Hafta sonları ise özel
ders veriyormuş. Ailece sabah kahvaltısı yapmayalı üç ay oldu diyordu.
Genç yaşında ev ve araba sahibi olmuştu. Gördüğümüzde yeni bir şeyler
almayı planlıyordu. Ama onbir aylık çocuğunun nasıl büyüdüğünü fark
edememişti.
Bir
başka arkadaşımızın ailesi farklı şehirde, kendisinin işi farklı yerdeydi.
İki haftada bir, iki üç günlüğüne eve gidiyordu. Niye böyle yaptığını
sorduğumda, hanımı orada iyi bir işte çalışıyordu, çocuklarından biri de
orada iyi bir dershaneye gidiyordu. “Peki hanımının ve çocuklarının
sana on beş günde birkaç günlüğüne mi ihtiyaçları var” diye sordum.
“Ne yapalım çocukların istikbali için katlanıyoruz” dedi.
Nasıl bir istikbalse?
Sonunda Hz Ayşe de yarışa razı oldu. Bir çizgi çizip yarışa
başladılar. Hz Ayşe ve âlemlere Rahmet olarak gönderilen yarışıyorlardı.
Birden hanımımla hiç de yarışmadığım aklıma düştü. Acaba şu yan taraftaki
boş arsada yarışacak olsak komşularımız ne derlerdi? Ya dostlarımız?
Niye bu kadar resmi olduk acaba? Meşru dairedeki pek çok şeyi kendi
kendimize haram kıldık.
Bediüzzaman Münazarat’ta “Meşru daire içinde insanların ŞAHANE
hür olmalarından” bahsediyordu. Biz ise kendi kendimize hürriyet
kısıtlamalarında pek mahir olduk.
Ve
yarışı Hz Ayşe kazandı.
Öylece orduya vâsıl oldular. Hz Peygamber iş olsun diye değil,
bugün idrak dahi edemeyeceğimiz bir tarzda savaşa giderken dahi hanımına
vakit ayırmıştı. O’nun gönlünü hoş eylemişti. Ve bu hadiseyi savaşa
giden mücahitlerden hiç birinin kınadığına, aleyhine konuştuğuna dair bir
kayıt yok.
Sonra bir başka seferde orduyu yine ileriye gönderdi Hz Peygamber.
Hanımına yine sordu:
-Yarışalım mı ya Ayşe.
Ve
hanımı yine tamam dedi. Yarıştılar kızgın kumların üstünde yürüyen orduya
doğru. Bu defa Hz Peygamber kazanmıştı.
-Bu
dedi, âlemlere Rahmet olarak gönderilen. Geçen seferkinin rövanşı idi ve
tebessümle baktı hanımına.
Sahi siz hiç hanımınızla yarıştınız mı?
Yoksa
böyle şeyler bizi bozar mı?
Allah’ın Resulü her seferinde bir hanımını yanında götürürdü. Bu
defa kura Ayşe’ye çıkmıştı. İslam ordusu çölün kızgın kumlarında yol
alırken Hz Peygamber hanımına yavaşlamasını söyledi. Orduya da devam edin
işareti yaptı. Nihayet ordu uzaklaşmış, Hz Peygamber ve eşi geride
kalmışlardı. Kâinatın yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Allah elçisi hanımına
sordu?
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Ordu savaşa gidiyordu. Savaştan daha önemli bir mesele yoktu ve bu bir
ölüm kalım meselesi idi. Bu durumda bile Allah’ın Resulü hanımını
ihmal etmiyor ve hatta bugün için bile bize çok ayıp gelecek, hatta koca
koca adamların hayatta yapamayacakları bir şeyi istiyordu hanımından.
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Ordu silahlarını kuşanmış, düşman üzerine süzülüyordu. Dünyevi
anlamda bundan daha büyük bir konu olamazdı. Savaş, ölüm ve kan belki de
biraz sonra yollara dökülecekti. O ise hanımına soruyordu:
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Geçenlerde bir arkadaşımız eşi ile çok şiddetli kavga etmişlerdi.
Sebep evin beyi hanımına vakit ayırmıyordu. “Zaten bütün gün para
peşinde koşuyorum, akşam bir de seninle mi uğraşayım” diyordu adam.
Yıllar sonra bir öğrencimle karşılaştım dün yolda. Altındaki güzel
arabasıyla bizi eve bıraktı. Evlenmiş, çocukları olmuş. Neler yapıyorsun
diye sordum. Hafta içi her gün sabahın yedisinde okula gidiyormuş.
Öğlenden sonraları bir dershanede çalışıyormuş. Hafta sonları ise özel
ders veriyormuş. Ailece sabah kahvaltısı yapmayalı üç ay oldu diyordu.
Genç yaşında ev ve araba sahibi olmuştu. Gördüğümüzde yeni bir şeyler
almayı planlıyordu. Ama onbir aylık çocuğunun nasıl büyüdüğünü fark
edememişti.
Bir
başka arkadaşımızın ailesi farklı şehirde, kendisinin işi farklı yerdeydi.
İki haftada bir, iki üç günlüğüne eve gidiyordu. Niye böyle yaptığını
sorduğumda, hanımı orada iyi bir işte çalışıyordu, çocuklarından biri de
orada iyi bir dershaneye gidiyordu. “Peki hanımının ve çocuklarının
sana on beş günde birkaç günlüğüne mi ihtiyaçları var” diye sordum.
“Ne yapalım çocukların istikbali için katlanıyoruz” dedi.
Nasıl bir istikbalse?
Sonunda Hz Ayşe de yarışa razı oldu. Bir çizgi çizip yarışa
başladılar. Hz Ayşe ve âlemlere Rahmet olarak gönderilen yarışıyorlardı.
Birden hanımımla hiç de yarışmadığım aklıma düştü. Acaba şu yan taraftaki
boş arsada yarışacak olsak komşularımız ne derlerdi? Ya dostlarımız?
Niye bu kadar resmi olduk acaba? Meşru dairedeki pek çok şeyi kendi
kendimize haram kıldık.
Bediüzzaman Münazarat’ta “Meşru daire içinde insanların ŞAHANE
hür olmalarından” bahsediyordu. Biz ise kendi kendimize hürriyet
kısıtlamalarında pek mahir olduk.
Ve
yarışı Hz Ayşe kazandı.
Öylece orduya vâsıl oldular. Hz Peygamber iş olsun diye değil,
bugün idrak dahi edemeyeceğimiz bir tarzda savaşa giderken dahi hanımına
vakit ayırmıştı. O’nun gönlünü hoş eylemişti. Ve bu hadiseyi savaşa
giden mücahitlerden hiç birinin kınadığına, aleyhine konuştuğuna dair bir
kayıt yok.
Sonra bir başka seferde orduyu yine ileriye gönderdi Hz Peygamber.
Hanımına yine sordu:
-Yarışalım mı ya Ayşe.
Ve
hanımı yine tamam dedi. Yarıştılar kızgın kumların üstünde yürüyen orduya
doğru. Bu defa Hz Peygamber kazanmıştı.
-Bu
dedi, âlemlere Rahmet olarak gönderilen. Geçen seferkinin rövanşı idi ve
tebessümle baktı hanımına.
Sahi siz hiç hanımınızla yarıştınız mı?
Yoksa
böyle şeyler bizi bozar mı?