dileksenturk
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Haz 2008
- Mesajlar
- 26
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
Siz 'Cennet'in neresindensiniz?
Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde devlet memuriyetinde geçmişti hayatları. Oradan oraya tayinlerle sürükleniyorlardı zaman ırmağında. Tek hayalleri bir gün emekli olup bunun tadını çıkarmaktı. Kolay değildi, 25-30 yıl oradan oraya koşuşturmak. Planları vardı; çocuklar, düğünler ve torunlarla ilgili. Birlikte hacca, o çıkmazsa hiç olmazsa umreye gitmek, o mübarek zaman ve mekan iklimlerinden doyasıya istifade etmekti duaları.
Çocuklar da büyümüştü artık. Emeklilik döneminin ilk yaz tatilinde 15-16 yıldır gidemedikleri memleketlerine, ata topraklarına gitmeyi planladılar .
“Yaz” geçerken, “yazgı” onları orada hem de oraya varışlarının ertesi gününde karşılıyordu. Beyin kanaması, yoğun bakımlar ve...
“İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn.”
Zaten yüksek tansiyon rahatsız ediyordu. Beyin damarlarında da anevrizma denen “baloncuk” oluşumu vardı. Çocukları, “Bu kadar sıcak bir mevsimde ‘memlekete’ gitmeyin” demişlerdi.
Hiç gidilmeden olabilir miydi? Hoş, asıl “memleket”imiz de neresiydi ki? Oradan “çağrı” geldiğinde kim durabilirdi ki? Hele yetim garip büyümüş bir insan ötelerden el sallayan annesini-babasını nasıl geride bırakabilirdi?
Mübarek zaman dilimleri (Ramazan, üç aylar, kandiller), bize asıl “memleketimizi”, aslen “nereli” olduğumuzu hatırlatan, düşündüren sıradışı bir zaman dilimi. Şöyle bir diyaloğa ne dersiniz?
- Nerelisiniz?”
- Cennetliyiz.
- Hani Şu Küçükçekmece tarafındaki mi?
- Yok yok, gerçek Cennet!
- ?
- Büyüklerimiz oradan gelmiş. Zannedersem Adn Cenneti olsa gerek. İnşALLAH, biz de bu dünyadaki imtihanımızı en az fireyle atlatıp, yine sağ salim oraya dönmeyi planlıyoruz. Siz Cennet’in neresindendiniz?
- ?
Cennetimizi, oradaki konumumuzu, sunulacak her türlü nimeti aslında biz kendi ellerimizle buradan tedarik ediyoruz.
Cehennemin odunlarını da sırtımızda günahlarımızla kendimiz götürüyoruz. Yaptığımız işlerdeki niyetimiz, dünyaya hangi “pencereden” ve kimin hesabına baktığımız “öte” dünya deyip ötelediğimiz “asıl” yurdumuzdaki konumumuzu belirliyor.
Seçtiğimiz “arkadaş grubu” asıl dünyamızdaki arkadaş grubumuzu oluşturacak.
Peki onlar Cennet’e layık, Cennet’e âşık insanlar mı? Biz düştüğümüzde elimizden kaldırıp tutuyorlar mı, yoksa düşmemiz için yardım mı ediyorlar?
Kısacık bir mesafeye giderken bile hazırlık yapıyoruz, peki asıl memleketimize dönüş için yeterince hazırlıklı mıyız?
Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde devlet memuriyetinde geçmişti hayatları. Oradan oraya tayinlerle sürükleniyorlardı zaman ırmağında. Tek hayalleri bir gün emekli olup bunun tadını çıkarmaktı. Kolay değildi, 25-30 yıl oradan oraya koşuşturmak. Planları vardı; çocuklar, düğünler ve torunlarla ilgili. Birlikte hacca, o çıkmazsa hiç olmazsa umreye gitmek, o mübarek zaman ve mekan iklimlerinden doyasıya istifade etmekti duaları.
Çocuklar da büyümüştü artık. Emeklilik döneminin ilk yaz tatilinde 15-16 yıldır gidemedikleri memleketlerine, ata topraklarına gitmeyi planladılar .
“Yaz” geçerken, “yazgı” onları orada hem de oraya varışlarının ertesi gününde karşılıyordu. Beyin kanaması, yoğun bakımlar ve...
“İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn.”
Zaten yüksek tansiyon rahatsız ediyordu. Beyin damarlarında da anevrizma denen “baloncuk” oluşumu vardı. Çocukları, “Bu kadar sıcak bir mevsimde ‘memlekete’ gitmeyin” demişlerdi.
Hiç gidilmeden olabilir miydi? Hoş, asıl “memleket”imiz de neresiydi ki? Oradan “çağrı” geldiğinde kim durabilirdi ki? Hele yetim garip büyümüş bir insan ötelerden el sallayan annesini-babasını nasıl geride bırakabilirdi?
Mübarek zaman dilimleri (Ramazan, üç aylar, kandiller), bize asıl “memleketimizi”, aslen “nereli” olduğumuzu hatırlatan, düşündüren sıradışı bir zaman dilimi. Şöyle bir diyaloğa ne dersiniz?
- Nerelisiniz?”
- Cennetliyiz.
- Hani Şu Küçükçekmece tarafındaki mi?
- Yok yok, gerçek Cennet!
- ?
- Büyüklerimiz oradan gelmiş. Zannedersem Adn Cenneti olsa gerek. İnşALLAH, biz de bu dünyadaki imtihanımızı en az fireyle atlatıp, yine sağ salim oraya dönmeyi planlıyoruz. Siz Cennet’in neresindendiniz?
- ?
Cennetimizi, oradaki konumumuzu, sunulacak her türlü nimeti aslında biz kendi ellerimizle buradan tedarik ediyoruz.
Cehennemin odunlarını da sırtımızda günahlarımızla kendimiz götürüyoruz. Yaptığımız işlerdeki niyetimiz, dünyaya hangi “pencereden” ve kimin hesabına baktığımız “öte” dünya deyip ötelediğimiz “asıl” yurdumuzdaki konumumuzu belirliyor.
Seçtiğimiz “arkadaş grubu” asıl dünyamızdaki arkadaş grubumuzu oluşturacak.
Peki onlar Cennet’e layık, Cennet’e âşık insanlar mı? Biz düştüğümüzde elimizden kaldırıp tutuyorlar mı, yoksa düşmemiz için yardım mı ediyorlar?
Kısacık bir mesafeye giderken bile hazırlık yapıyoruz, peki asıl memleketimize dönüş için yeterince hazırlıklı mıyız?