Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Siyer-i Nebi’deki Kutlu Pazartesiler ve Faziletleri (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Siyer-i Nebi’deki Kutlu Pazartesiler ve Faziletleri


-Mevlit Kutlamalarının Meşruiyet Delillerinden: Pazartesi Delili-
Bu makale, bir taraftan siyer-i nebîdeki kutlu pazartesileri ve faziletlerini beyan ederken, diğer taraftan da mevlit kutlamalarının meşruiyetinin üç ayrı cihetten üç farklı delilini ortaya koymuş olmaktadır.

1.) Peygamberimizin hayatındaki kaderdenk pazartesiler, mevlidin kutsiyetinin ve kutlanmasının bir meşruiyet delilidir.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz’in kutlu doğumu ile alakalı üzerinde durulan temel bazı hususlar vardır ki, bunlar: ya doğum öncesine dönemine ait; “mübeşşirât” denilen geçmiş semavî kitaplarda onu müjdeleyen âyet-i kerimeler, “ihbârât” denilen medyum ve kâhinlerin onu önceden haber vermeleri ve “irhasât” hadiseleri denilen doğum öncesi dünyada gerçekleşen olağanüstü olaylar, kutlu doğumu bütün varlığın iştiyak ve hasretle beklemeleri, insanlığın ona olan şiddetli ihtiyacı ve kavuşma sevinci.. ya da “doğum esnasında görülen harikülâde hadise”ler, mülk perdesinin arkasında cereyan eden ilginç şeyler, varlığın kutlu doğumu istikbal etmeleri.. veyahut da kutlu doğumun kutsallığı, kutlanmasının dinî temelleri ve kandilleşme süreci, kutsallığı, okunan mevlid-i şerifler gibi hususlardır.

Bunlar içerisinde bir mesele var ki, o her nedense çok az müellif tarafından farkedilmiş ve kısaca dikkat çekilmiştir. O da: Mevlid-i Nebi’nin Pazartesi gününde gerçekleşmiş olması keyfiyeti. Peygamberimizin hayatında Pazartesi günlerinin bazı dönüm noktalarını teşkil etmesi, Pazartesi gerçekleşen kutlu doğumun tes’îdini güçlendirir. Mevlid-i Nebi, neden Pazartesi günüdür? Pazartesi gününün hususiyeti nedir? Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’ın (1908-2002) da dikkat çektiği bu hususu, Siyer-i Nebî’de Pazartesilere tevafuk eden hadiseleri ve yorumları bizlere, kutlu doğumu kutlamanın, kaderin verdiği bir hükmün, bir takdirin kadrini bilmek olduğunu gösteriyor. Şimdi Siyer-i Nebî’de Pazartesiler’e icmâlî bir nazar atfedelim:
Ebu Nuaym, İbn-i Kesir ve İbn-i Receb el-Hanbelî gibi İslam ulemasının kaydettiklerine göre:
Hazreti Muhammed Mustafa’nın Pazartesi günü doğmuş olması, onu peygamberliğinin binlerce delillerinden birisi olmaktadır. İslamî kaynaklarımızda geçtiği gibi: Beklenen Son Peygamber’in bir Pazartesi günü dünyaya geleceği, yıllar, asırlar öncesinden bizzat Hristiyan Rahipler tarafından haber verilmekte idi. Dolayısıyla tarihteki o rahip veya bilge zatların bir Pazartesi günü doğumunu bekledikleri Peygamber, tam da beklenilen zaman ve mekanda ispat-ı vücut edince, “el-Hâk! Bu, Odur!” denildi, en azından “Bu, o beklenen zatın doğum günü değildir. Bu, O değildir!” de denilmedi.

Şimdi gelelim daha detaylı bir noktaya. Yine dinî ilimlerin kat’î olarak gösterdiğine göre: Fahr-i Kainat Efendimiz’in Pazartesi günü doğduğu gerçeği üzerinde İslam ulemasının icması vardır. Fakat o Pazartesi gününün, gecesi mi, sabahı mı, öğleni mi, akşamı mı, hangi zaman parçasında doğduğu üzerinde yüzde yüz ittifak yoktur. Rivayetlerin delaletlerine göre, ya Pazartesi gecesi, ya sabahleyin fecir doğarken ya da gündüzünde dünyaya gelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Katâde’den rivayet edilen mezkur hadis aynı zamanda Efendimiz’in Pazartesi gündüzünde doğduğuna delalet etmektedir. Ne var ki kutlu doğumun fecrin doğuşu sırasında gerçekleştiğine dair de bir başka rivayet vardır.
Şu gelen hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, Rasulullah Pazartesi sabah namazı vakti fecrin doğuş esnasında dünyaya gelmiştir ve bu, aynı zamanda onun nübüvvetinin şahitlerinden birisidir: Ebu Ca’fer b. Ebi Şeybe’nin “Târih” kitabında rivayet ettiği, Ebu Nuaym’in de “ed-Delâil” isimli eserinde onun tariki ile kaydettiği üzere–ki isnadında zaaf vardır-, Abdullah b. Amr b. el-As’tan nakledildiğine göre: Merr-i Zahrân denilen mevkiide, Şam ehlinden İsa isminde bir rahib vardı ve kendisi şöyle derdi: Ey Mekke Ehli! Aranızdan bir çocuğun doğuması yakındır. Öyle bir çocuk ki Araplar onun dini ile dinlenecek, Acemler de onun mülkü altına girecektir!” Bu rahib, Mekke’de her doğan çocuğu sorardı. Rasulullah’ın doğduğu günün sabahı geldiğinde, Abdullah b. Abdülmuttalip doğruca Rahib İsa’ya gitti ve uzlete çekildiği hücresinin alt girişinde durup “Ey İsacık!” diye seslendi. Rahib “Bu kim?” diye sordu. O da “Ben Abdullahım” dedi. Rahib, yukarıdan Abdullah’a baktı ve dedi ki:

“Sen O’nun babası olmalısın! Kesinlikle size daha önce bahsedip durduğum beklenen çocuk Pazartesi günü doğdu. Pazartesi günü de ölür ve Pazartesi günü dirilir.” Abdullah: “Evet, bu sabahla birlikte benim bir çocuğum oldu.” dedi. “Ona ne isim verdiniz?” diye sordu Rahib. “Muhammed!” Bu cevap karşısında Rahib İsa: “Vallahi ben bu çocuğun üç haslet sebebiyle sizin içinizden çıkmasını arzu ediyordum ey Ehl-i Beyt. O üç hasletle biz O çocuğu tanıyoruz. O çocuk tam da o üç haslet üzere geldi dünyaya. 1. Onun parlak yıldızı (geceleyin) doğdu/yükseldi. 2. O, bugün (Pazartesi) doğdu. 3. İsmi de Muhammed. Hemen onun yanına git. Muhakkak ki size daha önceleri anlatıp durduğum kişi Odur.”
Evet: Pazartesi doğmuş olması, Rasulullah’ın peygamberlik alamet ve nişanelerinden bir tanesi olacaktı ve nitekim olmuştur da. Nitekim Peygamber Efendimiz’in Pazartesi gecesi doğmuş olmasının, O’nun risaletinin delil ve işaretlerinden olduğunu gösterir mahiyetteki Hakim’in Hz. Aişe’den naklen, bir Yahudi’nin “Gitti, Allah’a yemin olsun ki peygamberlik artık İsrailoğullarından gitti!” sızlanışlarını zikretmiştik. Ynie İbn Sa’d’ın nakline göre: Kutlu doğum gecesinin sabahında Mekke’deki bir Yahudi, Kureyşlilerin karşısında çıktı ve: “Bu gece kabilenizde bir oğlan çocuğu doğdu mu?” diye sordu Bütün bu rivayetlerden, kutlu doğumun Pazartesi gecesi gerçekleşmiş olduğu ve bu Pazartesinin, aynı zamanda Rasulullah’ın nübüvvetinin de bir göstergesi olduğu anlaşılmaktadır.
Peygamberimiz aleyhisselam Pazartesi günü kaba kuşluk veya zeval vaktinde (öğleye yakın vakitte) vefat etmişti İmam Malik anlatıyor: Bana ulaştığına göre, Resulullah (sav) pazartesi günü vefat etti ve salı günü de defnedildi. Halk namazını (cemaat halinde değil) ferd ferd kıldı, hiç kimse imamlık yapmadı. Bir kısmı: "Minberin yanına defnedilsin." dedi. Bazıları da: "Baki mezarlığına defnedilsin" dedi. Bu (münakaşaya) Hz. Ebu Bekir geldi ve "Rasulullah’ın "Her peygamber öldüğü yere defnedilir." buyurduğunu işitmiştim." dedi. Bunun üzerine hemen orada mezar kazıldı. Aleyhissalatu vesselam’ı yıkamak istedikleri vakit, gömleğini çıkarmak istediler. Derken: "Gömleği çıkarmayın!" diye bir ses işittiler. Bunun üzerine gömleği üzerinde olduğu halde yıkadılar.”

Siyer tarihinde dönüm noktaları olarak Pazartesiler:

Bütün siyer-i nebiyi baştan sona tarayarak nihâî bir tespitle değil de, belki bazı mühim hadiselerden Pazartesilerde gerçekleşen bazılarını maddeler halinde kaydederek, müteakiben de bunları ilgili hadis-i şerifler ile temellendirip değerlendirmeye almaya çalışacağız. Göz kararı bir okuma ve araştırmayla anlaşılacaktır ki:
Kainatın Serveri Fahr-i Kainat Efendimiz’in hayat-ı seniyyelerindeki bazı dönüm noktalarında Pazartesi günlerinin tevafuku dikkat çekmektedir Kamerî-Hicrî ve Şemsî hesaplamalara göre farklar olsa da, hepsinde “Pazartesi”ler sabittir. H.Ö (Hicretten önce), H.S. (Hicretten sonra) demektir. İşte Siyer-i Nebî’deki 25 Pazartesi:

1. Doğum günü

12 Rabiülevvel H.Ö.53. Pazartesi / 20 Nisan 571 (veya 17 Haziran 569 Pts).

2. Haceru’l-Esved’i kaldırdığı ve yerine yerleştirdiği gün bir Pazartesi günüdür.

3. Cebrâil vasıtasıyla ilk vahyin/nübüvvetin geliş günü (İlk Kadir Gecesi):
27 Ramazan H.Ö.12 Pazartesi / 01 Ocak 610 veya
17 Ramazan H.Ö.13 Pazartesi / 22 Aralık 609

4. Hicrette Mekke’deki Hira mağarasından yola çıktığı gün:
05 Rabîulevvel H.S. 1 Pazartesi/ 19 Temmuz 622

5. Hicrette Medine yakınlarındaki Küba’ya ulaştığı gün:
12 Rabîulevvel H.S. 1 Pazartesi / 26 Temmuz 622

6. Ebvâ (Veddan) Gazvesi: Medine’den Çıkış:
16 Safer H.S. 2 Pazartesi / 20 Haziran 623

7. Buvat Gazvesi: Medine’den Çıkış - Dönüş
03 Rabiülâhir H.S. 2 Pazartesi / Milâdî 623
20 Rabiulâhir H.S. 2 Pazartesi / Milâdî 623

8. Bedru’l-Ulâ Gazvesi: Medine’den Çıkış:
17 Cemâziyelâhir H.S. 2 Pazartesi / 17 Ekim 623

9. Kıblenin Değiştirilmesi:
15 Receb H.S. 2 Pazartesi / 15 Kasım 623

10. Bedir Gazvesi: Medine’den Çıkış:
08 Ramazan H.S. 2 Pazartesi (Bir rivayette)

11. Sevik Gazvesi: Medine’ye Dönüş:
08 Zilhicce Hicrî 2 Pazartesi / 02 Nisan 624

12. Zatu’r-Rika Gazvesi: Medine’den Çıkış:
10 Cemâziyelevvel H.S. 4 Pazartesi
13. Dumetü’l-Cendel Gazvesi: Medine’den Çıkış:
02 Rabiulevvel H.S. 5 Pazartesi / 02 Haziran 626

14. Benî Kurayza Gazvesi: Muhasaranın Bitimi:
24 Zilkade H.S. 5 Pazartesi / 16 Şubat 627

15. Benî Mustalik (Müreysi’) Gazvesi: Medine’den Çıkış - Dönüş
02 Şaban H.S. 6 Pazartesi / 16 Kasım 627
30 Şaban H.S. 6 Pazartesi / 14 Aralık 627

16. Beni Lihyan Gazvesi: Medine’ye Dönüş:
14 Cemaziyelevvel H.S. 6 Pazartesi / 31 Ağustos 627

17. Gabe (Zu Kared) Gazvesi: Medine’ye Dönüş:
09 Rabiulâhir H.S. 6 Pazartesi / 26 Ağustos 627 Pazar

18. Hicret sonrası ilk Kâbe ziyareti (Hudeybiye Musalahası) için Medine’den Çıkış:
04 Zilkade H.S. 6 Pazartesi / 15 Şubat 628.
(Zilkade’nin ilk Pazartesi günü, 13 Mart 628 –M. Hamidullah’a Göre)

19. Hudeybiye Musalahası: Medine’ye Dönüş:
1-5 Muharrem H.S. 7 Pazartesi-Cuma / 11-16 Nisan 628

20. Umretü’l-Kaza Seferi: Medine’den Çıkış:
07 Zilkade H.S. 7 Pazartesi / 06 Şubat 629

21. Mekke’yi Fetih için Medine’den Çıkış:
13 Ramazan H.S. 8 Pazartesi / 04 Aralık 629
(10 Ramazan H.S. 8 Pazartesi / 11 Ocak 630 –M. Hamidullah’a göre-)

22. Tebük Gazvesi: Medine’den Çıkış:
01 Receb H.S. 9 Pazartesi / Milâdî 630 yılı

23. Veda Haccı Dönüşü, Mekke’den Çıkış:
12 Zilhicce H.S.10 Pazartesi / 09 Mart 632 Pazartesi
24. Üsame Ordusu - Bizans’a Sefer Emri Verdiği Gün:
26 Safer (Bitime 4 gün kala) H.S. 11 Pazartesi
25. Rasulullah’ın vefat günü:
12 Rabiülevvel H.S. 11 Pazartesi / 08 Haziran 632[34]
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Görüldüğü gibi, Pazartesi günü, Rasul-i Ekrem’in hayatında bazı önemli dönüm noktalarını teşkil etmektedir.Üç adet “12 Rabiülevvel Pazartesi” vardır ki, birisi doğum, diğeri hicret, öteki de vefat tarihine tekabül etmektedir.İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre, kendisi şöyle demiştir: “Nebiy-yi Muhterem (sas) Pazartesi günü doğdu. Pazartesi günü peygamber oldu. Mekke’den hicret için Pazartesi günü yola çıktı. Medine’ye Pazartesi günü ulaştı. Pazartesi günü vefat etti ve Hacerü’l-Esved’i Pazartesi günü kaldırdı.”Hz. Peygamber’in Medine’ye 12 Rebiülevvel Pazartesi günü ulaştığı şeklinde başka bir hadis-i şerif de vardır. Rasul-i Ekrem’in Medine’ye girişi ve vefatının Rabiülevvel ayında olduğunda hiçbir ihtilaf yoktur, sadece tam olarak hangi gün olduğu hususunda farklı nakiller bulunmaktadır.
Pazartesi günü doğduğunu haber veren Allah Rasulü’nün vefat ettikleri günün de Pazartesi olması gözününde bulundurulursa, Rasulullah’ın Pazartesi günlerini haftanın içinden nafile oruç için tahsis etmesinin hikmetlerinden bir tanesi daha anlaşılmış olur. “Zaman döndü dolaştı, ilk başladığı yörüngeye oturdu.” buyuran Allah Rasulü, 12 Rabiülevvel Pazartesi günü hayata başladı ve 63 yıl sonra tekrar o ilk başladığı noktaya ulaştı ve 12 Rabiülevvel Pazartesi günü de hayata gözlerini yumdu. Bu kaderî ömür çemberi, tıpkı yörüngesinde bir yıllık devrini tamamlayan yıldızlar veya güneşler gibi, Allah Rasulü için bir ömrün devr-i senevîsi olmuştur denebilir.
İbnü’l-Cevzî ve daha başka âlimler, kutlu doğumun Rabiülevvel ayında olduğu hususunda bir ittifak olduğunu nakletmişlerdir. Fakat Efendimiz’in Rabiülevvel ayında doğduğu hususu, esasen Cumhur-u ulemanın kavlidir. İnsanlar arasında meşhur olan telakki de budur Rabiülevvelin hangi gününde doğduğu hususunda da ve Cumhur-u ulemanın üzerinde ittifak ettikleri meşhur kabule göre, Rabiülevvelin 12’si Pazartesi günü doğmuştur. Bu, İbn İshak ve daha başka ulemanın kavlidir. Doğum yılı olarak ise –meşhur olan- Fil senesinde, olaydan 50 gün önce gerçekleşmiş olmasıdır İbrahim İbnü’l-Münzirî el-Hızâmî “Alimlerimizden hiçbirisi Allah Rasulü’nün Fil senesi doğduğu hususunda şüphe duymamıştır.” demiştir. Halife b. Hayyat da: “Bu, üzerinde icma edilmiş bir husustur.” demiştir.
Bazı âlimler, “Allah, Pazartesi gününe 7 fazilet vermiştir.” demişler, mevlid, ilk vahiy ve vefat-ı nebî’nin Pazartesilere tevafukundan başka şunları saymışlardır:
1.) İdris aleyhisselam göğe Pazartesi günü çıkmıştır.
2.) Musa aleyhisselam Tûr dağına o gün çıkmıştır.
3.) Allah’ın birliğini gösteren delil o gün inmiştir.
4.) Ümmetinin amelleri Hazreti Peygamber’in ruhuna Pazartesi günleri sunulur. Pazartesi, amellerin arz günüdür. Yine Peygamber Efendimiz (sas): “Ameller Allahü Teâlâ’ya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de arzu ediyorum ki, amellerim arz olunurken oruçlu olduğum halde arz olunsun.” demişlerdir.
5.) Pazartesi, hayırlı ticaret ve rızık günüdür. Enes b. Malik (ra) rivayet etmiştir: Rasulullah’a Pazartesi günü hakkında sordular. Şöyle buyurdu: “O, yolculuk ve ticaret günüdür.” “Ey Allah’ın Rasulü, bu nasıl olur?” dediler. Bunu üzerine: “Çünkü o gün Şuayb aleyhisselam, ticaret yapmak ve rızık kazanlak için yolculuk yapmıştır.” buyurdular.
6.) Pazartesi, Allah’ın merhamet günüdür. Ebu Hüreyre (ra): “Rasulullah (sas) Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı. (Birgün) kendisine şöyle soruldu: “Ya Rasulallah! Bunun hikmeti nedir?” Rasul-i Ekrem Efendimiz (sas) şöyle buyurdu: “Bu iki günde Allah her müslüman kuluna mağfiret eder, yalnız iki kişi hariç ki bunlar, birbirine dargın kimselerdir. Haklarında denilir ki: “Bırak onları! Ne zaman ki barışırlar, onlar da affolunur. (Yoksa dargınlıkları devam ettikçe affolunmazlar).”
7.) Pazartesi, Allah’ın altı günlük yeryüzü hilkatinde ağaçları yarattığı gündür.Bilindiği gibi, Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh şöyle bir hadis rivayet etmiştir: "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı: "Allah, toprağı Cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz. Adem (aleyhisselam)’i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yarattı."
Allah’ın, Rasûlü’nü dünya tarihin başlangıcında ağaçları ve bitkileri yarattığı Pazartesi gününde ve yine ağaçların ve bitkilerin kış mevsimini müteakip yeniden yaratıldıkları, yapraklanıp çiçek açtıkları İlkbahar’da dünyaya göndermesi gayet mânidâr bir tevafuk olarak ortaya çıkmaktadır. Böyle tavafuklu bir yaratışta, insanların hayat sebebinin gıdalar olduğu hususuna bir tembih de bulunmaktadır.
Efendiler Efendisi’nin hayat-ı seniyyelerindeki bazı kaderdenk hadiselerin Pazartesilere tevafuk etmesinde elbette ki birtakım hikmetler ve sırlar bulunmaktadır. Allah’ın yeryüzünde nebâtâtı, yani ağaçları, her çeşitiyle bitkileri Pazartesi günü yaratmış olması dikkate şâyândır. Kur’an-ı Kerim’de haber verildiği üzere kainat (yerler-gökler) ve içindekiler altı günde yaratılmıştır. Bir ayette: “De ki: Siz dünyayı iki günde yaratan Allah’ın tek İlah olduğunu inkâr edip O’na birtakım eşler, ortaklar mı uyduruyorsunuz? Halbuki bütün bunları yapan, Rabbulâlemindir. O, yerin üstünde yüce dağlar yarattı, orayı bereketli kıldı ve orada arayıp soranlar için gıdalarını, bitkilerini ve ağaçlarını tam dört günde takdir etti, düzenledi. Sonra iradesi bir gaz halinde olan göğe yöneldi. Ona ve yere şöyle buyurdu: “İsteyerek de olsa, istemeyerek de olsa emrime gelin!” onlar da: “Gönüllü olarak geldik.” dediler. Derken, iki gün içinde, gökleri yedi kat olarak şekillendirdi ve her bir göğe kendisine ait işi vahyetti. Biz dünya semasını kandillerle, yıldızlarla süsledik, bozulup yıkılmaktan koruduk. İşte bu, azîz ve alîm (üstün kudret sahibi, her şeyi en mükemmel tarzda bilen) Allah’ın takdiridir.” (Fussilet, 41/10-12) buyrulmuştur.
Yaratılıştaki altı gün, "Sizin saydığınız (yıllar) dan bin yıl kadar süren bir günde" (Secde, 32/5) âyetinde, bizim saydığımız günlerle bin sene; diğer "Miktarı elli bin yıl süren bir günde" (Meâric, 70/4) âyetinde, elli bin sene miktarı ile açıklanmıştır ki, bunlar da "ahiret günleri" adıyla bilinir. Ve İbnü Abbas, Kâ’b, Mücâhid, Dahhâk gibi büyük tefsirciler de buna uygun tefsir etmişlerdir. Buna göre, "altı günde" demek, miktarı binlerce seneye varan "altı zamanda" demektir. Fakat açıklamadan kastedilen, bunların uzama miktarı değil, bu miktarın ezele, istivâ (hâkimiyet)nın mutlak ve ebedîliğine göre altı gün denecek kadar sınırlı zamanlardan ibaret bulunduğunu anlatmak olduğundan "altı gün" buyurulmuştur. (…)
Fussilet Sûresi (9-12. âyetleri)nde bu altı gün hakkında bazı açıklamalar gelecektir, (oraya bak.) ki ona göre bunun ikisi göklere, dördü de yere ait görünmektedir. Bununla beraber Müslim-i şerifte rivayet edilen bir hadisin delaletine uyarak bazı tefsircilerin tercih ettikleri üzere "altı gün"ün yalnız yeryüzü ile ilgili olması da muhtemeldir ki, bu takdirde mânâ: "Rabb’ınız ancak o Allah’tır ki gökleri ve altı günde yeryüzünü yarattı." demek olur. Hasılı işbu altı günün mahiyetinin tayini ve açıklaması hususları Allah’ın ilmine bırakılması gereken müteşabih bir mânâ(dır)...”

Soru şu: Acaba kainatın altı günde yaratıldığı gerçeği perspektiğinden, Efendimiz’in hayatındaki Pazartesi’li bu tevafuklar bir yorumlamaya ve değerlendirmeye alınır ise, ne türlü çıkarımlarda bulunulabilir, nereye kadar varılabilir?
Abes iş işlemeyen ve hikmetsiz tasarruf ve icraatta bulunmayan Hakîm-i Külli Şey, elbette ki bununla, birbiriyle mutabakat ve muvafakatlı birçok hakikati akıl ve kalplere arz etmektedir, ve onları tefekkür ve teemmüle davet etmektedir. Kainatın altı günlük yaratılış sürecinde ağaçların (şecere ç. eşcâr) Pazartesi günü yaratılması ile, şecere-i kâinatın (varlık ağacının) hem çekirdeği, hem de ille-i gâyesi ve meyvesi, ilk yaratılan nur, varlığın cevheri olan Hazreti muhammed Mustafa’nın bedenen dünyaya Pazartesi günü gelmiş olması arasında elbette ki birtakım köklü irtibat noktaları, sağlam alakalar ve çok yönlü nükteler ve ince latifeler bulunacaktır. Bizim için, haddimiz olmayan o ummana hiç dalmaya yeltenmeksizin, işin hakikatini Hazreti Alîm ü Hakîm’in ilm ü hikmetine havale ederek, tevafuk ve tetabuklardaki icmâlî manayı hüsnüzanla kabul edip hatm-i kelam eylemek ve sükût etmek en isabetli tercih olsa gerektir diye düşünüyoruz.

2.) Pazartesi günü günahların affediliyor olması, mevlit kutlamalarının bir meşruiyet delilidir.

Mevlid vakti olan Pazartesi günü haddizatında bir ehemmiyet ve fazilete sahiptir; amellerin Allah’a arz edildiği, müslümanların affedildiği bir gündür. Şurası muhakkak ki eğer bir güne özel olarak günahlar sair günlerden artık olarak bağışlanıyorsa, bu o günün bir hususiyet ve meziyeti olduğunu gösterir mühim bir alamettir. O hususiyet ve meziyete riayet eden Rasulullah’a tebaiyet eden Ümmet bid’atlara değil, bilakis sevaplara girecektir.
Nitekim Peygamber Efendimiz muhtelif vesilelerle şöyle buyurmuşlardır:
Pazartesi ve Perşembe günlerinde her müslümanın (bazı) günahları affedilir; ancak birbirinden uzaklaşmış (küs olan) iki kişi müstesna. Allah onlar hakkında “Bırakın onları, tâ barışıncaya kadar” buyurur.”
“Cennetin kapıları Pazartesi ve Perşembe günleri açılır. Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmayan herbir mü’minin günahları o günlerde affolunur; ancak kardeşi ile aralarında kin/haset/düşmanlık olan adam hariç. Denir ki: Onlara, barışıncaya kadar mühlet verin!” denir.”
“Ameller Pazartesi ve Perşembe günleri yükseltilir ve istiğfar edenler bağışlanır, fakat kin/düşmanlık besleyenler kinleriyle başbaşa bırakılırlar.”
“Âdemoğullarının amelleri Allah Tebareke ve Teala’ya her Perşembe’de Cuma gecesi arz olunur; ancak akraba bağlarını kesmiş olanın ameli kabul edilmez.”
Cennet kapılarının açıldığı ve günahların affedildiği bir mevlid gününü mü’minlerin sevinçle karşılayıp örfen bayram etmesinden daha tabii ne olabilir?..

3.) Pazartesi günü Cehennem azabının hafifletilmesi de mevlit kutlamalarının bir meşruiyet delilidir.

Buharî’de Urve b. Zübeyr’den rivayet edilen şu hadise de kutlu doğumun kutsiyetinin ve dolayısıyla da kutlanabileceğinin delillerinden birisi olmuştur: Ebu Leheb’i ölümünden sonra yakınlarından biri (Peygamberimiz’in amcası Abbas) rüyada görür ve sorar ’Ne haldesin?’ Cevap verir: -Cehennem’deyim. Ancak her Pazartesi akşamı Cehennem ateşi benden hafifletiliyor ve parmaklarımın arasından başparmağım kalınlığında bir su emiyorum, der ve Cehennem’de böyle bir lutfa mazhar olmasını şöyle açıklar: Hz. Muhammed doğduğu gün çok sevinmiş, onun doğumunu müjdeleyen cariyem Süveybe’yi azat etmiştim, cariyem de onu emzirmişti."[56] (Bu izin vermem, bu kadarcık olsun Hz. Muhammed’e iyilik yapmış olmam sebebiyle, azâbım hafifliyor.)
Mevlid kutlamalarına olumlu bakan âlimler, bu hadis-i şerifi bugünün değerine ve değerlendirilebileceğine delil olarak kabul ederler.

Zerkânî, İmam Kastallânî’nin Mevâhibi’ne yazdığı şerhte kaydettiğine göre: “Şemsüddin İbnü’l-Cezerî Örfü’t-Ta’rif bi’l-Mevlidi’ş-Şerif eserinde yukarıdaki Buhari hadisini zikrettikten sonra şöyle bir yorum yapar: ‘Eğer Kur’ân’ın kınadığı kâfir Ebu Leheb, Resûlullâh’ın (sallallâhu aleyhi vesellem)’in doğumuna sevindiği için ve o sevinçe câriyesi Süveybe’yi âzât ettiği için Cehennem’de bile bunun karşılığı olarak mükafatlandırılıyorsa, ya Allah’ın birliğine inanan Muhammed ümmetinden bir müslümanın o veladet-i Ahmediyeye sevinmesi ve sevgisinde gücünün yettiği her şeyi cömertçe yerine getirmesi durumunda hâli nasıl olacaktır? Allah’a yemin olsun ki Allah Teala’nın bu kişiye mükâfatı, keremiyle onu nâim cennetine sokmak olacaktır!’
Hafız Şemseddîn Muhammed b. Nasıruddîn ed-Dımaşkî de (ö.842/1438) “Mevridü’s-Sâdî fî Mevlidi’l-Hâdî” isimli kitabında bu hadiseyi zikrettikten sonra onu şu beyitlerle taçlandırır:

[FONT=&#8217]إذا كان هذا كافراً جاء ذمه[/FONT][FONT=&#8217]بتبّت يداه في الجحيم[/FONT][FONT=&#8217]مخلّدا[/FONT]


[FONT=&#8217]أتى أنه في يوم الاثنين دائما [/FONT][FONT=&#8217]يُخفّف عنه للسرور بأحمدا[/FONT]


[FONT=&#8217]فما الظن بالعبد الذي كان عمره[/FONT][FONT=&#8217]بأحمد مسرورا ومات موحّدا[/FONT]

Şayet Kur’an’da "elleri kurusun" diye zemmedilen ve Cehennem’de ebedî kalacağı haber verilen kâfir Ebu Leheb’in, -rivayete göre- Hz. Muhammed doğduğu zaman sevindiğinden dolayı, (o sevincine mükafat olarak) Pazartesi günleri azabı hafifletiliyorsa, ya ömrü Cenâb-ı Muhammed’le mesrur geçmiş olan ve tevhid inancı üzere ölen bir kimsenin nail olacağı mükafât nasıl olacaktır, onu sen düşün!..”
Üstad Muhammed b. Alevî de mevlid merasimlerinin meşruiyetinin 21 delilini zikrettiği yerde ilk delil olarak bunu kaydetmiştir ve demiştir ki: “Mevlid-i Nebevî toplantısı, Hz. Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemle gelen sürur ve ferahın ifadesidir ve Ebu Lehep gibi bir kâfir bile ondan istifade etmiştir. Bu hususta ulema arasında bazı görüşler vâki’ olmuştur. Yine sahih olan bir başka rivayet de, Ebu Talib’in Rasulullah’tan ötürü azabının hafifletilmesidir.”
Âlemlere Rahmet Efendimiz’in dünyaya geldiği doğum tarihinin yıldönümlerini, ister Kamerî takvime göre 12 Rabîulevvel’lerde, isterse Şemsî takvime göre 20 Nisan’larda kutlamak, pek çok şer’î delillerin yanı sıra, İslam tarihinde bu kadar kaderdenk hadiseye zarf olmuş, bu kadar ilahî lütufların ve mağfiretin ikram edildiği bir zaman dilimi olan Pazartesi’lerin de şehadet ve delaletiyle meşrûdur, caizdir, mübahtır, hatta daha doğrusu müstahsen bir âdet-i İslâmiyedir, “sonradan başlatılan güzel çığır”lar içerisinde en hayırlısından bir “sünnet-i hasene-i sâliha”dır.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
İbn Receb, Letâifü’l-Meârif, s.182. İbn Kesir, bu rivayeti el-Bidaye ve’n-Nihaye’sine (2/272) zikretmiş ve Ebu Nuaym’e isnat etmiştir.

İbn Receb, Letâifü’l-Meârif, s.171-172.

İbn-i Receb’in Letâifü’l-Meârif’inin tahkiki yapan Yasin Muhammed es-Sevvâs, bu rivayetle alakalı: “Bu rivayeti, Ebu Nuaym’in matbu Delâilü’n-Nübüvve’sinde bulamadım. Matbu Delailü’n-Nübüvve, henüz daha basılmamış olan onun elyazması Delail-i Kebir’inden ihtisar edilmiş halidir. Ben de, tıpkı müellif (İbn Recep) gibi bu haberde bir za’f vardır derim.” notunu düşüyor. Muhakkak ki Delâil-i Kebîr’de sözkonusu rivayetin aslı bulunuyor olabilir; belki daha başka ve sahih rivayeti de sözkonusu olabilir. O bakımdan asıl kaynaktan tahkik etmeden nihai hükmü vermek mümkün değildir.

Rahib’in verdiği haberler için bkz. İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihâye, 2/272.

İbn Receb, Letâifü’l-Meârif, s.182. (İbn Kesir, bu olayı el-Bidaye ve’n-Nihaye’sine (2/272) zikretmiş ve Ebu Nuaym’e isnat etmiştir. Kendisi der ki: Rahib’in bu son cümlesinde bir gariplik var. İki içerikte de ondan bir ziyadelik var.”)

İbn Sad, Tabakat, 1/162-163; İbn Hişam, es-Sire, 1/168; M. Abdülbaki, Meâlimü’l-Yakîn, s.21; Hakim, Müstedrek, 2/601.
İbn Sad, Tabakat, 1/162-163.

İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 303-304.

Vâkıdî, Megâzî, c.3, s. 1120, İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 191, Taberî, c. 3, s. 97.

Muvatta, Cenaiz 27, (2, 231).

Bkz. Prof. Muhammed Hamidullah, “Hicri Takvim ve Tarihi Arka Plan”, Çev. Dr. Kasım Şulul, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 9, Cilt: 9, 2000; Hüseyin Hilmi Işık, Seadet-i Ebediye, s.368. Not: İslam tarihinde hicreti başlangıç noktası olarak aldığımız takdirde, olaylara hicretten önce (h.ö.) veya hicretten sonra (h.s.) şeklinde tarih veririz.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.132-133. M. Hamidullah, “Rebîulevvelin 4’ü (veya 8’i) Pazartesi günü” demektedir.

İbn Hişâm, es-Sîre, c.2, s.590; el-Vâkıdî, el-Meğâzî, c.1, s.6; İbn Sa’d, et-Tabakât, c.1, s.232-235; Halife b. Havyat, et-Tarih, s.55; İbn Habib, el-Muhabber, s.83; el-Belâzûrî, el-Ensâbu’l-Eşraf, s.263; et-Taberî, et-Tarih, c.4, s.224; İbn Hazm, el-Cevâmiu’s-Sîre, s.72.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.132-133. M. Hamidullah’a göre ise: 12 Rebiulevvel H.1. Pazartesi Günü, 27 Eylül 622 Pazartesi veya 31 Mayıs 622 Pazartesi’ye tekabül etmektedir. Deve yürüyüşü ile 13 günlük mesafe olan Mekke-Medine yolunu 8 günde katederek 12 Rabiulevvel Pazartesi / 23 Eylül 622 Pazartesi günü Kuba’ya ulaştılar. Hicrete Pazartesi çıkıp, Medine’ye Pazartesi döndüğüne göre, bu 8 gündür; Kuba ise Medine sayılır.

Halife b. Hayyat (et-Tarih, s.56), el-Medâinî’ye dayanarak bu gazveye Safer ayında ve Pazartesi çıkıldığını ve Medine’ye Rabiülevvel’in hilalinde dönüldüğünü rivayet ediyor. Bkz. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.101.

Ayın bitimine 10 gün kala şeklindedir. Bu, İbn-i Habib’in verdiği tarihtir. Halife b. Hayyat ise çıkış 3 Rabiülâhir Salı, 10 Rabiülâhir dönüş olarak tarihlendirmiştir. Apaydın, ikincisini tercih etmiştir. Rasulullah Günlüğü, s.66.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 104. İbn-i Habib, çıkışın 12 Cemaziyelâhir Hicrî 2 Pazartesi olduğunu kaydetmiştir. R.Günlüğü, s.64.

Vâkıdî Receb’in yarısı Pazartesi günü demiştir. İbn Sa’d, et-Tabakat, c.1, s.242; bkz. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.133-134.

İbn Hişam, es-Sîre, c.2, s.612; ez-Zehebî, et-Tarihu’l-İslam, s.51. Bu tarihle ilgili rivayetleri değerlendiren M. Apaydın, Medine’den çıkışın 12 Ramazan Hicrî 2 Pazar günü olduğunu tespit etmiştir. Rasulullah’ın Günlüğü, s.108.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 110.

Bu tarih, İbn Habib’e göredir. (R. Günlüğü, s.64). Vâkıdî ise 10 Muharrem H.5 Cumartesi (12 Nisal 626 Cumartesi) çıkış günü’dür demiştir. Mehmet Apaydın, R. Günlüğü, s.118.

İbn-i Habib ise Muharrem’in hilalinde Pazartesi, Hicrî 5 tarihi kaydetmiştir. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 65, 119.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 122. İbn-i Habib ise, gazve dönüş gününü 4 Zilhicce Hicrî 4 Pazartesi günü olarak vermiştir. R. Günlüğü, s.65.

el-Vâkıdî, bu gazveye 2 Şaban Hicrî Pazartesi günü çıkıldığını söylemiştir. (Meğâzî, 1/404). Bkz. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 121.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 123.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 123-124.

Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s. 125.

Bu seferin Hicretin 7. Senesi Zilkade ayında olduğu hususunda Buhari, İbn İshak, Vâkıdî ve İbn Habîb ittifak etmişlerdir. İbn-i Habib, 6 Zilkade Hicrî 7 Pazartesi demiştir. Bkz. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.136, 66.

el-Vâkıdî, el-Meğâzî’sinin başında Mekke fethini 13 Ramazan diye gösterir. Bz. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.128.

Bu görüş İbn-i Habib’e aittir. (el-Muhabber, s.116). M. Apaydın ise 1 Recep H. 9 Perşembe (13 Eylül 630 Perşembe) tercihinde bulunmuştur. R. Günlüğü, s.66.

Kazım Dönmez, O’nun Günleri, s.220.

el-Vâkıdî’nin kaydına göre böyledir. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.62.

el-Vâkıdî, el-Meğâzî’sinde bu tarihi vermiştir. Mehmet Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.61-62.

“Veya 25 Mayıs 632 Pazartesi” diye ilave eden M. Hamidullah’ın bu hesaplamasından farklı olarak M. Apaydın ise vefat tarihini 14 Rabîulevvel Hicrî 11 Pazartesi / 8 Haziran 632 Pazartesi şeklinde kaydetmiştir.Rasulullah’ın Defnini de 15 Rabîulevvel Hicrî 11 Salı / 9 Haziran 632 Salı olarak belirtmiştir. Bkz. Apaydın, Rasulullah’ın Günlüğü, s.138.

Ahmed b. Hanbel, 1/277; Taberanî, Ebi’l-Kasım Süleyman İbn Ahmed, el-Mu’cemü’l-Kebîr, c.XI, s.70, Dârü’l-İhyai’t-Türasi’l Arabî, Beyrut, 1983.

Müslim, Sıyâm, 197; Ebû Dâvûd ’Savm", 54; Ahmed b. Hanbel, V, 297, 299. (Ebu Katâde el-Ensârî (ra)’den)

İlgili cümle şu şekillerde de Türkçeye çevrilebilir: "Zaman döne döne Allah’ın arz ve semavatı yarattığı gündeki düzenini buldu.” “Mutemâdiyen dönmekte olan zaman, Allah’ın gökleri, yerleri yarattığı günki vaziyete dönmüştür.” Tecrid-i Sarih, Terc. X, 396; et-Tâc, II, 149; İbn Hişam, es-Sire, s.605; Nâsih’ut-Tevârih, Hicret Bölümü, s.499; Bihâr-ül Envâr, c.21, s.405; el-Hisal, c.2, s.84.

İbn Receb, Letâifü’l-Meârif, s.184.

İbn İshak, es-Sîre (İbn Hişam’ın Tehzib’iyle birlikte), 1/181. Ben (Yasin Muhammed es-Sevvas) derim ki: “12’sinde Pazartesi günü doğduğu haberi doğru değildir. Bu konuda söylenilen sözlerin en doğrusu 9. günü doğduğu görüşüdür. Mısırlı astrolog Allâme Mahmut Paşa’nın bu mevzuda bir Risale’si vardır, Rıyâdıy’nin tahkiki ile.

Ekseri ulemanın görüşü bu istikamettedir. Kays b. Mahreme, Kubâs b. Eşyem, İbn Abbas bunlardandır.

İbn Receb, Leâifü’l-Meârif, s.185.

Büyük dedesi Hizam b. Huveylid’e nisbet edildiği için Hizâmî denilmiştir. Kendisi sadûktur, doğru sözlüdür. Hicrî 236 senesinde vefat etmiştir. (et-Takrîb).

Tirmizi, Şemail, 153; el-Müttekî, Kenzu’l-Ummal, Hadis no: 24191; Beğavî, Şerhu’s-Sünne, 6/354; Buhari, Tarihü’l-Kebir, 5/109; Münzirî, Terğîbü’t-Terhîb, 2/124, 125, 3/458; Zebîdî, İthâfü’s-Sâdeti’l-Müttekîn, 4/258, 7/205, 10/386; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8/66; Tebrizî, Mişkâtü’l-Mesâbih, s.2056; Suyûtî, el-Hâvî li’l-Fetâvî, 2/304.

Ebu Mansur Muhammed Abdurrahman, Günlerin Sırları ve Hikmetleri, s.72-73, Çvr. Naim Erdoğan, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2003.

Ebu Mansur, Günlerin Sırları ve Hikmetleri, s.72.

İbn Mace, 1740; Münzirî, Terğîb ve Terhib, 1/124, 125; el-Müttekî, Kenzu’l-Ummal, Hadis no: 24792; Tebrîzî, Mişkâtü’l-Mesâbih, 2073.

Hadisi Müslim, Buhari –Tarih’inde-, Beyhakî –Esmâ ve Sıfât’ında- ve Şa’rânî –Bedrü’l-Münîr’de- zikretmiştir. Bkz. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1/454.

Müslim, Sıfatu’l-Kıyâme 27, (2789).

Suyûtî, el-Hâvî li’l-Fetâvâ (içindeki Hüsnü’l-Maksıd”ında), 1/198.

Hadid 57/4; A’raf, 7/54; Yunus 10/3; Hud 11/7; Furkan 25/59; Fussilet, 41/10-12.

Elmalı, Hak Dini, A’raf, 7/54 Tefsiri.

İbn Mace, Sıyam, Hadis No: 1740

Müslim, Birr ve Sıla 54 (2565); Ebu Davud, Edeb 70, (4916); Tirmizi, Birr ve Sıla, Hadis no: 2023; Ahmed b. Hanbel, 2/268, 389, 400, 465.

Taberani ve Bezzar tahriç etmişlerdir. Bkz. Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid 8/65 (Ebu Umâme’den).

Ahmed b. Hanbel, 2/484. Buhari, Edebü’l-Müfred, Hadis no: 61, 411. Bu hasen bir hadistir. (Ebu Hureyre’den).

Buhari, Nikâh, 20; Beyhaki, Sünen-i Kübra, 7/162. “Bu hadis, Abdürrezak es-San’ânî’nin Musannaf’inde, İbn-i Hacer’in Fethu’l-Bâri’inde, Beyhakî ed-Delâil’inde, İbn-i Kesir, el-Bidâye’sindeki es-Sîretü’n-Nebeviyye’sinde, Muhammed b. Ömer Hadâiku’l-Envâr’ında, İmam Beğavî Şerhu’s-Sünne’sinde, İbn-I Hişam ve es-Süheylî er-Ravdü’l-Ünüf’de, el-Âmirî Behcetü’l-Mehâfil’inde zikretmiştir. Bu hadis her ne kadar mürsel bir hadis olsa da, makbul bir hadistir. Çünkü hadisi buhari rivayet etmiştir ve hadis hafızları da hadisi onun rivayet etmesi, ayrıca helal-haram konularında değil de, menâkıb konusunda loması sebebiyle itimat etmişlerdir. İlim talebeleri hadisle istidlalde menâkıb ile ahkâmın arasındaki farkı çok iyi bilirler.” Muhammed b. Alevî, Havle’l-İhtifal bi-Zikra’l-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif, s.28-29.

Şâmî, Sübülü’l-hüdâ, I, 444-445. “Ebu Leheb’in Cehhennem’de böyle mükafatlandırılmasına itiraz edilmiştir. İman etmeden ölenlerin bütün amellerinin âhirette boşa gideceğine dair âyetlerin (el-Mâide 5/5; el-En’âm 6/88; Hûd 11/16) delil gösterilmesi yanında rü­ya üzerine hüküm dayandırılamayacağı ve Kadir gecesinin önemi hakkındaki ilâhî teyidin mevlid hakkında söz konusu olma­dığı ileri sürülerek bu gerekçelere karşı çıkılmıştır.” TDV İslam Anskl. “Mevlid” md.

Mehmet Zeki Pekalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 2/524, “Mevlid” md.

eş-Şâmî, Sübülü’l-Hüdâ, 1/367.

Musa Hub arsivi
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt