Biliyorum bugün yine ABD, AB, devasa şirketler, borsa, faiz, kurla yatıp kalkacağız.
Adresi tümüyle şaşırmış durumdayız şu fani dünyanın 'traji-komik' imtihanı içinde.
Ağlamaya mecali, akıtacak gözyaşı kalmamış bir ananın kucağında, bir bardak 'su', bir dilim bayat 'ekmek' diye inleyerek çöl sineklerine, leş kargalarına yem olan siyah çocuğun dramını unutmuş, lüks, debdebeli iftar sofralarında 'imtihan' oluyoruz. Sadece 'geçen seneden daha az kazandığı için' bankalara ağıt düzecek hale sokmuşlar bizi. Korkuyorum, 'içimizdeki aptallar yüzünden bizi de helak eder misin Allah'ım!'
Ben bu ülkede yalınayak, karnı aç büyüyenlerdenim. Çoktan unuttum bile. Elemler gitti, lezzeti baki kaldı. Ancak bundan 7-8 sene önceydi. Oğlum 'baba acıktım' dedi. Her zamanki ekmek aldığımız fırından sıcak bir ekmek istedim. O anlık cebimde beş para yoktu. Kredi kartı kullanmıyordu. O zaman 'borç verin' dedim. İki liralık bir ekmek. 'Veresiye yoktur' dediler. Oğlumla göz göze geldim. Meğer bir babanın, bir annenin yavrusunun derdine derman olamadan onu çaresizce seyretmek zorunda kalması ne büyük bir zulümmüş.
Ancak dostlar, Afrika'da yaşananlar, oğlumla yaşadığımız iki saatlik 'karikatür', sanal, bir nefeslik sıkıntıya hiç benzemiyor. Çölde biraz sonra can verecek bir yavrunun, bir metre uzağında bekleyen leş kargalarından, sırtlanlardan ve bütün bunları seyretmek zorunda kalan çökmüş, bahtı kara bir anneden bahsediyorum.
Bana gelen şu mesajı paylaşayım sizinle: 'İnsanlık vicdanı, son altmış yılın en kurak günlerini yaşıyor Afrika'da! İnsanlar yüzlerce kilometre yürüyor kızgın çöllerde bir dilim kuru ekmek için... Çocuklarını kurtarabilmek adına... günlerce... yiyecek ve su bulabilmeyi ümit ettikleri yerlere doğru yürüyorlar... Anneler, babalar, hiç olmazsa bir (veya iki) çocuğu yaşayabilsin diye, hayatlarından ümitlerini kestikleri çocuklarını çölün ortasında yapayalnız bırakmak zorunda kalıyorlar! Hele bir düşünün, iki çocuğunuz var ve birisini feda etmek zorundasınız, ne yapardınız? Hangisini bırakırdınız koca bir kum deryasının ortasında, bir başına! Yaşadığını bildiğiniz bir çocuğunuzu ölüme terk etmek nasıl bir imtihandır? Onu orada bırakıp giderken arkanıza bakmaya cesaret edebilir miydiniz?
Afrika, işte böyle bir imtihanın içerisinde, obezite ile savaşmakta olan insanlığın gözleri önünde. Milyonlarca insan, açlığın pençesinde. Afrika'da bir nesil yok olmak üzere.
Farkındasınızdır, film sahnesinden bahsediyor değilim. Kara bahtlı, kara tenli bu kardeşlerimizin imtihan verdiği kara kıtada yaşanan dram kahredici bir gerçek! Aslında hepimiz, bu imtihanın bir parçasıyız. Dili, dini, rengi, milliyeti ne olursa olsun bu kardeşlerimizle birlikte bizler de imtihan oluyoruz. Gelin, bu sene almayı düşündüğümüz yeni ayakkabımızı, bilmem kaçıncı beyaz gömleğimizi, gitmeyi planladığımız tatilimizi, arabamız için alacağımız lastikleri.. bir süreliğine erteleyelim. Gelin hiç olmazsa onlardan birkaçını kurtaralım birlikte. 'Kimse Yok mu?' Derneği gibi birçok yardım mecrası var bu konuda çalışan. Ulaşın onlara, ulaşın Afrikalı çocuklara.
Tok yatarken, aç komşumuzu; çevremizdeki kimsesiz yaşlıları; hiç tanımadığımız, hiç de tanışmayacağımız bütün açları hatırlamak... Bu kavurucu Ramazan günlerinde Afrika'daki kardeşlerimizi hatırlayın acıkınca, susayınca. En çok da iftar sofrasına oturunca hatırlayın onları. İnsanlığın insanlığı unuttuğu bugünlerde, çölün ortasında çocuğunu bırakmak zorunda kalan annenin gözyaşına merhem olun.
Her şeyi unutun en iyisi. İftar sofrasında çocuğunuzun gözlerinin içine bakın. Eğer orada üzerine çöl sinekleri üşüşen, ölümün kenarındaki siyah çocuğu göremez iseniz, Allah korusun, 'vicdanın bu en kurak yazında' nasırlaşmış bir yürek sahibi olmuşsunuz demektir. Artık sıkılmaya, arlanmaya da gerek kalmamıştır, gayri. Nefes almadan, ara vermeden bir solukta silin, süpürün, yiyin efendiler, yiyin!
Alıntı
Selam ve dua ile....
Adresi tümüyle şaşırmış durumdayız şu fani dünyanın 'traji-komik' imtihanı içinde.
Ağlamaya mecali, akıtacak gözyaşı kalmamış bir ananın kucağında, bir bardak 'su', bir dilim bayat 'ekmek' diye inleyerek çöl sineklerine, leş kargalarına yem olan siyah çocuğun dramını unutmuş, lüks, debdebeli iftar sofralarında 'imtihan' oluyoruz. Sadece 'geçen seneden daha az kazandığı için' bankalara ağıt düzecek hale sokmuşlar bizi. Korkuyorum, 'içimizdeki aptallar yüzünden bizi de helak eder misin Allah'ım!'
Ben bu ülkede yalınayak, karnı aç büyüyenlerdenim. Çoktan unuttum bile. Elemler gitti, lezzeti baki kaldı. Ancak bundan 7-8 sene önceydi. Oğlum 'baba acıktım' dedi. Her zamanki ekmek aldığımız fırından sıcak bir ekmek istedim. O anlık cebimde beş para yoktu. Kredi kartı kullanmıyordu. O zaman 'borç verin' dedim. İki liralık bir ekmek. 'Veresiye yoktur' dediler. Oğlumla göz göze geldim. Meğer bir babanın, bir annenin yavrusunun derdine derman olamadan onu çaresizce seyretmek zorunda kalması ne büyük bir zulümmüş.
Ancak dostlar, Afrika'da yaşananlar, oğlumla yaşadığımız iki saatlik 'karikatür', sanal, bir nefeslik sıkıntıya hiç benzemiyor. Çölde biraz sonra can verecek bir yavrunun, bir metre uzağında bekleyen leş kargalarından, sırtlanlardan ve bütün bunları seyretmek zorunda kalan çökmüş, bahtı kara bir anneden bahsediyorum.
Bana gelen şu mesajı paylaşayım sizinle: 'İnsanlık vicdanı, son altmış yılın en kurak günlerini yaşıyor Afrika'da! İnsanlar yüzlerce kilometre yürüyor kızgın çöllerde bir dilim kuru ekmek için... Çocuklarını kurtarabilmek adına... günlerce... yiyecek ve su bulabilmeyi ümit ettikleri yerlere doğru yürüyorlar... Anneler, babalar, hiç olmazsa bir (veya iki) çocuğu yaşayabilsin diye, hayatlarından ümitlerini kestikleri çocuklarını çölün ortasında yapayalnız bırakmak zorunda kalıyorlar! Hele bir düşünün, iki çocuğunuz var ve birisini feda etmek zorundasınız, ne yapardınız? Hangisini bırakırdınız koca bir kum deryasının ortasında, bir başına! Yaşadığını bildiğiniz bir çocuğunuzu ölüme terk etmek nasıl bir imtihandır? Onu orada bırakıp giderken arkanıza bakmaya cesaret edebilir miydiniz?
Afrika, işte böyle bir imtihanın içerisinde, obezite ile savaşmakta olan insanlığın gözleri önünde. Milyonlarca insan, açlığın pençesinde. Afrika'da bir nesil yok olmak üzere.
Farkındasınızdır, film sahnesinden bahsediyor değilim. Kara bahtlı, kara tenli bu kardeşlerimizin imtihan verdiği kara kıtada yaşanan dram kahredici bir gerçek! Aslında hepimiz, bu imtihanın bir parçasıyız. Dili, dini, rengi, milliyeti ne olursa olsun bu kardeşlerimizle birlikte bizler de imtihan oluyoruz. Gelin, bu sene almayı düşündüğümüz yeni ayakkabımızı, bilmem kaçıncı beyaz gömleğimizi, gitmeyi planladığımız tatilimizi, arabamız için alacağımız lastikleri.. bir süreliğine erteleyelim. Gelin hiç olmazsa onlardan birkaçını kurtaralım birlikte. 'Kimse Yok mu?' Derneği gibi birçok yardım mecrası var bu konuda çalışan. Ulaşın onlara, ulaşın Afrikalı çocuklara.
Tok yatarken, aç komşumuzu; çevremizdeki kimsesiz yaşlıları; hiç tanımadığımız, hiç de tanışmayacağımız bütün açları hatırlamak... Bu kavurucu Ramazan günlerinde Afrika'daki kardeşlerimizi hatırlayın acıkınca, susayınca. En çok da iftar sofrasına oturunca hatırlayın onları. İnsanlığın insanlığı unuttuğu bugünlerde, çölün ortasında çocuğunu bırakmak zorunda kalan annenin gözyaşına merhem olun.
Her şeyi unutun en iyisi. İftar sofrasında çocuğunuzun gözlerinin içine bakın. Eğer orada üzerine çöl sinekleri üşüşen, ölümün kenarındaki siyah çocuğu göremez iseniz, Allah korusun, 'vicdanın bu en kurak yazında' nasırlaşmış bir yürek sahibi olmuşsunuz demektir. Artık sıkılmaya, arlanmaya da gerek kalmamıştır, gayri. Nefes almadan, ara vermeden bir solukta silin, süpürün, yiyin efendiler, yiyin!
Alıntı
Selam ve dua ile....