Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sitemizin genç üyeleri okuyalım dikkate alalım inşaallah.. (1 Kullanıcı)

-Ammar Bin Yasir-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
4,864
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
36
Ebû Derda (r.a.) anlatıyor:
“Allah Resûlü’nü (s.a.v.) şöyle derken dinledim:
‘Kim ilim tahsili için yola koyulursa Allah onun için cennete giden yolu kolaylaştırır.
Melekler, yaptığı işten dolayı duydukları hoşnutluğu belirtmek üzere ilim öğrenenin üzerine kanatlarını gererler. Göktekiler ve sudaki balıklara varıncaya kadar yeryüzünde yaşayan tüm canlılar ilim öğrenen kimse için mağfiret dilerler.
Alimin, ibadetle meşgul olan (âbid) kimseye olan üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmazlar. Peygamberler miras olarak sadece ilim bırakırlar. Kim ilmi elde ederse büyük bir pay ele geçirmiş olur.”
Ebû Davud, Tirmizî, İbn Mâce, Beyhaki ve İbn Hibban
“Oku..”4
Allah-u Teâlâ’nın, Peygamberi Muhammed’e (s.a.v.) söylediği ilk söz. Hz. Peygamber’in kalbine inen ilk vahiy nuru... Vahyin ilk ışıltısı ve ilk aydınlığı...
Okumak ilmin yolu; ilim ise bilmenin kaynağıdır. Bilgi ise aklın ve kalbin nurudur. Bilgi olmadığı takdirde akıl ve kalp, cehaletin ıssız vadilerinde, dalaletin çöllerinde nereye gittiğini bilmez şaşkın bir halde kalakalır. Bilgi olmadığı sürece akıl ve kalp asla hidayet yolunu bulamaz.
İlimden maksat; bireyin dünya ve ahiret hayâtında kendisinden faydalandığı ve başkalarına da faydalı olduğu her ilimdir. Özelikle insanı evrenin, hayâtın ve eşyanın değişmez kanunlarının kaynağı olan Yaratıcı’ya bağlayan ilimdir. Çünkü insanın öğrendiği ve keşfettiği bütün bilgilerin yegane kaynağı ve mercii ancak Allah’tır. Aynı şekilde elde edilen maddi neticelerin kaynağı da O’dur.
Çiftçinin ürün elde etmek, hasat almak ya da istifade etmek amacıyla toprağa bıraktığı çekirdek ya da tohumu düşün. Allah işte o çekirdek ve tohumun ürününü verebilmesini belli koşullara bağlamıştır. Bu koşullardan bir tanesi eksik olsa, toprağa bırakılan o çekirdek veya tohum asla beklenen ürünü vermez.
Çiftçinin ya da ziraatçinin tecrübeleri ve uygulamaları esnasında elde ettiği ilmin kaynağı ve esası Rabdir. Çekirdeğin, tohumun, havanın, suyun, güneşin Rabbi... Aynı şekilde çalışan elin, gözlemleyen gözün, şefkatli gönlün Rabbi...
Bütün bunların üstünde ise “ümit” var...
Bol ve temiz ürün elde etme ümidi...
Geçmişte ve günümüzde birtakım insanlar, ümidi ve imani ilmi temelinden saptırarak kendi zanlarınca birtakım zaruri sonuçlara bağladılar. Gerçekte onlar hakikatin etrafında dolaşmakta ama ona asla ulaşamamaktadırlar.
Çünkü ümit gayb’dır... Gayb ise yalnızca Allah’ın kudret ve tasarrufundadır.
İlim konusunda, dünyevi ilimleri ve özelliklerini mutlaka anlatacak olsaydım, dini ilimleri anlatmadan geçmezdim. Çünkü dini ilimler anlatılmaya daha layıktır. Kaldı ki, dini ilimleri anlatmak da ilim öğretme ve öğrenmenin bir çeşididir. Bazen zındıklığın amaçlandığı, yıkımın hedeflendiği ve dini ilmin ifsadı niyetiyle öğrendiği durum bunun dışında kalır... Bunda ise pek çok tehlike vardır. Allah’ın Resûlü (s.a.v.) ne kadar doğru söylemiş:
“Ümmetim hakkında en çok endişe ettiğim şey, çok bilmiş her münafıktır.”
Hadis-i şerîfe, temiz ve iffetli söze dönüyoruz:
“Hiç kuşkusuz ilim öğrenmek farzdır.”
İlmin farz oluşuna ilişkin pek çok özendirici faktör vardır. “Kim ilim tahsili için yola koyulursa Allah onun için cennete giden yolu kolaylaştırır...”
“Kolaylaştırır” sözcüğünde duralım.
Hadis-i şerîfte buyurulmaktadır ki:
“Cennet gönle hoş gelmeyen şeylerle çevrilidir.”
Öyleyse cennet yolu zorlu ve çetindir. Cennet’in etrafı meşakkat, yorgunluk ve bıkkınlıklarla kuşatılmıştır. Cennet yolcusu pek çok yanılmalara, yanlışlara, tökezlemelere düçar olacaktır.
İnsan nefsini tahrik eden şehvet çukurları, keyfi arzuların zirveleri, şehvet dikenleri ve tırmıkları... Ter, gözyaşı, mücadele, savaş ve sabır...
Bunların hepsi ilmin kaynağına sımsıkı bağlanmış ilim öğrencisinin önünde kolaylaşmaktadır. Niçin?
Çünkü ilim öğrencisi, engeller karşısında ancak apaçık bir delille hareket ederek bütün engelleri hiçbir zorluk ve sıkıntı duymadan aşmaktadır. Asla şaşkınlığa düşüp yolunu kaybetmemekte, yolda tıkanıp kalmamakta ve tereddüt etmemektedir.
İlim öğrencisinin karşılaştığı kolaylığın ilki ve en büyüğü, meleklerin kanatlarıdır.
Bu kanatlar ilim öğrencisi için yere iner ve son derece şefkat ve yumuşaklıkla onu üzerine alır. Sonra, engellerin üstüne yükselip adeta engellerle alay ederek, onlara aldırmadan geçip gitmesi için meleklerin kanatları ilim öğrencisini kaldırır, yükseklere çıkarır.
Meleklerin kanatlarında manevi dereceler kateden ilim öğrencisi dünya hayâtının ağırlıklarından hafiflediğini, yeryüzünün kir ve pisliklerinden gönlünün ve vicdanının temizlendiğini hisseder.
Vicdanında hoşnutluk nağmeleri ve mutluluk melodileri ses verir. Yüzünde derin bir neşe belirir.
Sonra bütün bunlar yola devam etme azmi ve kararlılığı biçiminde davranışlarına akseder.
Bu durum gerçekte Hz. Peygamber’in (s.a.v.) haber verdiğinden başka bir şey değildir:
“Göktekiler ve sudaki balıklara varıncaya kadar yeryüzünde yaşayan tüm canlılar ilim öğrenen kimse için mağfiret dilerler.”
Denizlerin karanlık mağaralarında ve yoğun su katmanları altında yaşayan balıklara varıncaya kadar tüm canlılar ilim öğrenen kimse için sürekli mağfiret diliyorlar. Mağfiret dilekleri su katmanlarını yarıyor, nihayet suyun yüzeyine çıkıyor ve bir ahenk içinde diğer dualara katılıyor.
Sevgili gençler...
İlim öğrencisinden bütün dünya razı ve hoşnuttur.
Aileden başlayıp tüm canlılara varıncaya kadar bütün dünya...
Makam ve onur bakımından ilim öğrencisinin sahip olduğu fazilet ve üstünlüğe denk hiçbir fazilet ve üstünlük yoktur... İbadetle meşgul olan (âbid) kimse Allah katında ve insanlar nezdinde yüksek bir derecede olduktan sonra, ilmiyle amel eden alim de, elbette daha yüksek bir makamda ve daha ulvi bir mertebede olacaktır.
Alimin âbid kimseye olan üstünlüğü, dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir.
Dolunayın bulunmadığı bir gecede yıldızlar parlak bir biçimde ortaya çıkarlar ve etrafa ışık saçarlar. Hatta ışığı cılız en uzaktaki yıldız bile belirginleşir, göze gelir. Ama ay ortaya çıkıp dolunay halini aldığında o yıldızlar tutulur, gizlenir ve tevazu gösterirler.
Alim ile âbid arasındaki fark işte böyledir!!..
“Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmazlar. Peygamberler miras olarak sadece ilim bırakırlar. Kim ilmi elde ederse büyük bir pay ele geçirmiş olur.”
Büyük bir miras, ağır bir sorumluluk, zor bir emanet...
Kime bu miras verilmiş ve o da bunları hakkıyla takdir edip kıymetini bilerek, gereğini yerine getirmiş ise muhakkak o dosdoğru bir yola (sırat-ı müstakim’e) iletilmiştir. Kime de bu miras verilmiş ve o da bunları hakkıyla takdir edemeyerek kıymetini bilmeyerek, gereğini yerine getirmemiş ise muhakkak onun ameli boşa gitmiştir. Ve kime de bu miras verilmemiş ve o da bunları elde etmek için gayret göstermemiş ise muhakkak o dünyasını ve ahiretini ziyan etmiştir.
Sevgili gençler...
Göz ve kalplerimizden cehalet örtülerini kaldırmaya ve ardından hayât yolculuğunu sürekli olarak başkalarının ardısıra giden ve onlara uyan kuyruk insanlar olarak değil; onurlu önderler olarak sürdürmek için bu mirası elde etmeye ve ona olan güveni yeniden sağlamaya ne kadar muhtacız.
Aklıma konuyla alakalı çok güzel bir hikaye geliyor.
Rivayetlere göre;
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ebû Zerr (r.a.), bir gün Medine’nin çarşılarını dolaşıyordu. İnsanları kargaşalı bir halde gördü. Dünya hayâtı onları iyiden iyiye meşgul etmiş, hayât meşgalesi onlara egemen olmuş, akıl ve duygularını esir almıştı.
Ebû Zerr (r.a.), dünya hayâtının müslümanları bu derece meşgul etmesinden endişeye kapıldı. İnsanlara seslendi:
–İnsanlar! Şimdi mescidde Muhammed’in mirası dağıtılırken siz mal ve ticarete kendinizi kaptırmış ne yapıyorsunuz?!
Bu söz üzerine insanlar derhal mescide koşuştular.
Ancak mescidde rukü ve secde eden, ibadet edenlerle birlikte, ilim öğreten alim ve ilim öğrenen öğrenciler ve fıkıh öğreten fakîh ve fıkıh öğrenen öğrencilerden başka bir şey göremediler. Derhal homurdana homurdana geldikleri gibi ökçeleri üzere geri döndüler. Ebû Zerr’e (r.a.):
–Mescidde, söylediğinden bir şey göremedik?! dediler. Ebû Zerr (r.a.):
–Muhammed’in mirası işte odur, cevabını verdi.
Bu bir hatırlatma ve öğüttü.
Sevgili gençler...
Ben de size ve kendime bu mirası hatırlatıyor ve onu öğütlüyorum. Zira hatırlatma ve öğüt, Allah’a inanan (mü’min) insanlara fayda verir.
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Rabbim razı olsun

Rabbim razı olsun

RABBİM İLİMİMİZLE AMEL ETMEKTEN ALIKOYMASIN İNŞALLAH BU YOLDAN AYIRMASIN BİZLERİ ELLERİMİZİ AYAKLARIMIZI BU YOLDA SABİT KILSIN
paylaşımınız için çok sağolun
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Allah razı olsun bir solukta okunacak kadar güzel
ve dikkat çekici bir konu..
bir o kadar da okumaklar kalmayıp ders çıkarılacak konu...
Dinimizi öğrenmek için verdiğimiz çabada Rabbim bizlere yardım etsin..
doğru ilimle nasipleniriz inşallah.

selam ve dua ile.
 

cakdoc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eki 2008
Mesajlar
1,507
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Allah razi olsun cok guzel bir konu ...
 

erdal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Nis 2006
Mesajlar
3,212
Tepki puanı
1
Puanları
38
selamın aleyküm Tuğba kardeş...

Gençlere hitap etmişsin bende hemen faydalandım ?????

Ellerinize sağlık ,Yüce Rabbimiz ecrini versin inşaAllah.

Bizlerede aciz nefsimize uygulama gayreti versin...

Selametle kalınız...
 

Ayşegül00

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
1,408
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
32
Allah razı olsun ablacım bu güzel paylaşımın için emeğine ve gözlerine sağlık.........
 

-Ammar Bin Yasir-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
4,864
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
36
Allah razı olsun bir solukta okunacak kadar güzel
ve dikkat çekici bir konu..
bir o kadar da okumaklar kalmayıp ders çıkarılacak konu...
Dinimizi öğrenmek için verdiğimiz çabada Rabbim bizlere yardım etsin..
doğru ilimle nasipleniriz inşallah.

selam ve dua ile.
Rabbimiz cümlemizden razı olsun inşaallah Rabbimiz ibret alanlardan eylesin..
Rabbimize emnaet olun inşaallah..
 

-Ammar Bin Yasir-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
4,864
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
36
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ebû Zerr (r.a.), bir gün Medine’nin çarşılarını dolaşıyordu. İnsanları kargaşalı bir halde gördü. Dünya hayâtı onları iyiden iyiye meşgul etmiş, hayât meşgalesi onlara egemen olmuş, akıl ve duygularını esir almıştı.
Ebû Zerr (r.a.), dünya hayâtının müslümanları bu derece meşgul etmesinden endişeye kapıldı. İnsanlara seslendi:
–İnsanlar! Şimdi mescidde Muhammed’in mirası dağıtılırken siz mal ve ticarete kendinizi kaptırmış ne yapıyorsunuz?!
Bu söz üzerine insanlar derhal mescide koşuştular.
Ancak mescidde rukü ve secde eden, ibadet edenlerle birlikte, ilim öğreten alim ve ilim öğrenen öğrenciler ve fıkıh öğreten fakîh ve fıkıh öğrenen öğrencilerden başka bir şey göremediler. Derhal homurdana homurdana geldikleri gibi ökçeleri üzere geri döndüler. Ebû Zerr’e (r.a.):
–Mescidde, söylediğinden bir şey göremedik?! dediler. Ebû Zerr (r.a.):
–Muhammed’in mirası işte odur, cevabını verdi.
Bu bir hatırlatma ve öğüttü.
Sevgili gençler...
Ben de size ve kendime bu mirası hatırlatıyor ve onu öğütlüyorum. Zira hatırlatma ve öğüt, Allah’a inanan (mü’min) insanlara fayda verir
 

Ayse_92_38

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2011
Mesajlar
315
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
selamun aleyküm allah razi olsun kardesim ... selam ve dua ile
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt