Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

sistemlerin değişmeleri (1 Kullanıcı)

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
--sistemlerin değişmeleri

17. yüzyılın sonlarına doğru ingilterede meşrutiyet yönetimi kurulmuştu. burada yaşayanlar pek çok hak ve özgürlük elde etmişlerdi. fransızlar, ingilizlerin sahip oldukları hak ve özgürlüklerin kendilerine de verilmesini istiyorlardı.

fransa, mutlakıyetle yönetilmekteydi. ülkede yeteri kadar eşitlik ve özgürlük yoktu. kral, ülkenin tek egemeniydi. halk yokluk çekerken kral, paris yakınlarındaki versay sarayında lüks içinde yaşıyordu. devletin harcamalarını karşılayabilmek için halktan zorla vergi toplanmaktaydı. bu durum halkın yönetime tepki göstermesine neden oldu.

fransada; soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler olmak üzere dört sınıf bulunuyordu. bu sınıflar arasında haklar ve özgürlükler yönüyle büyük bir eşitsizlik vardı.
18. yüzyılda fransanın katıldığı savaşlar ve gereksiz harcamalar, devletin ekonomik durumunun bozulmasına neden oldu. giderleri karşılamak için ağır vergiler konuldu, halk geçim sıkıntısı çekmeye başladı. bu durum, fransız ihtilalinin en önemli nedenlerinden biri oldu.

fransız ihtilali, 1789’da başladı. bu sırada toplanan meclis bir anayasa hazırladı. böylece fransada meşrutiyet yönetimi kurulmuş oldu.

fransız ihtilali, önce fransayı daha sonra da diğer devletleri etkileyen gelişmelere neden oldu. hürriyet, eşitlik, adalet milliyetçilik akımları bütün dünyaya yayıldı. yeni bir devlet rejimi ortaya çıktı. krallıklar yıkılarak demokrasi yönetimi kurulmaya başlandı. milliyetçilik akımı da bütün ülkelere yayıldı.

sefine Radıyallahu Anhum anlatıyor: ‘’Resulullah Aleyhisselatu Vesselam buyurdu ki: ‘’hilafet, ümmetim arasında otuz yıl sürecektir. bundan sonra saltanat gelecektir.’’ said ibnu cumhan dedi ki:
‘’sonra ilave etti: ‘’Hz. Ebu Bekir Radıyallahu Anhumun hilafetini, Hz. Ömer Radıyallahu Anhumun hilafetini, Hz. osman raduyALLAHu anhumun hilafetini, Hz. Ali Kerremullahi Vechehünün hilafetini ekle bak!’’ dedi. bunları (sayınca hakikaten) otuz yıl bulduk.’’

sefineye: ‘’emeviler, hilafetin kendilerinde (devam ettiğini zannederler’’ denmişti, şu cevabı verdi: ‘’benî’z-zerka yalan söylüyor. onlar krallardır, hemde en kötü krallar.’’
(Ebu davud, sünnet 9 4647.ve4648.hadisler; tirmizi fiten 48, 2227. hadis; kutubu sitte 1680. hadis.)

hilafet yani islam devletinin yönetim şekli halkın imamını, yöneticisini kendi seçmesidir. Hz. Ali Kerremullahi Vechehünün halifeliği zamanında mısır valisi olan muaviyenin entrikaları sonucunda, Hz. Ali Kerremullahi Vechehünün de kufe’de miladi 661, hicri 40 yılında bir harici olan abdurrahman bin mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralanıp, bu yaranın etkisiyle şehit olmasıyla; hilafet, muaviye tarafından, kendinden sonra halifenin atanmasıyla, veliyullah sistemiyle saltanat haline getirildi.

gelelim ülkemizde saltanatın kaldırılmasına ve cumhuriyetin ilan edilmesine.

30 ekim 1918 tarihinde imzalanan mondros ateşkes antlaşması ve sevr barış antlaşmasıyla savaştığı cephelerde yenilgi almamasına rağmen yenik sayılarak işgal edilen memleketimiz.

yıl 1918. hürriyet gazetesinde yer alan bir makalede; ingiliz himayesini kabullendiği için sultan vehdettine hain yaftası yapıştırılmış, zamanın ptt.si 22bin serilik posta pulunda mondros mütarekesini kutlamış, mustafa kemal’in kendi parası ile çıkardığı minber gazetesinde; işgalci ingilizler tebrik edilip, alkışlanmış, 17 kasım 1918 tarihli aynı gazetede: ‘’ingilizlerden daha hayırhah; daha hayırlı bir dost olmayacağı’’ mesajı verilmiş,ertesi günü çıkan vakit gazetesinde ‘’britanya hükümetinin osmanlılara karşı olan iyi niyetlerinden şüphe etmediği’’ haberi yayınlanmıştır. 11 ekim 1918’de halep’ten mustafa kemal tarafından sultan vahdettine çekilen telgraftaki ingiliz himayeciliğine yer verilen, enteresan teklifler ve ingiliz himayeciliğine yapılan iltifatlar.
(yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

yapan kim mustafa kemal.

mustafa kemal. bu ülkeyi kuran, bize herşeyimizi sağlayan mustafa kemal.

bir bulgar kızı, sevdiği tahsildar emin efendi ile evlenebilmek için müslümanlığı kabul etti. bulgarlar bu durumu kabul edemedi. tesettüre girmiş kızı, jandarmanın elinden zorla alıp, kendilerine karşı koymaya çalışan 10 kadar türkü döverek, amerika konsolosluğuna götürdüler.

olayı duyan selanikli müslümanlar, ‘’kızın dini ve ırkı ne olursa olsun, mademki çarşaf giymiştir, bu kıyafette bir kadının çarşafının yırtılarak götürülmesi dine, millete, devlete hakarettir. biz bunu hazmedemeyiz’’ diyerek saatli camide toplandılar.

kızın abd konsolosluğunda olduğunu öğrenince yabancı görevlilere saldırdılar. alman konsolosu m.abot ile fransız konsolosu m. mulin’in öldürülmesi, olayı bir anda uluslar arası siyasal bir krize dönüştürdü.

başkent istanbul, avrupanın büyük savaş gemilerinin selanik limanına gelip gözdağı vermesiyle, olayda adı geçen 53 müslümanı ağır hapse, 6 kişiyi de idama mahkum etti.

olayda elebaşı olduğu iddia edilenlerden biri de kızıl sakallarından dolayı ‘’kızıl hafız’’ diye bilinen hafız Ahmed’di. kızıl hafız Ahmed, yedi yıl boyunca saklanacağı ve orada öleceği makedonya dağlarına kaçmıştı.

selanik evkaf (vakıflar) dairesinde memur olan Ali rıza efendi, babası kızıl hafız Ahmedi arayan jandarmalar tarafından birkaç kez karakola götürüldü.

zübeyde hanım kayınpederinin dağa kaçması ve kocasının sürekli gözaltına alınmasını hep korkuyla izledi. daha çok gençti; yirmisinde yoktu.

Ali rıza efendinin görev yaptığı gümrüğün bütün işleri kereste ihracatı üzerineydi. Ali rıza efendi, görevi sırasında kereste tüccarıyla tanışıp arkadaş oldu. bu arkadaşlık ona yeni bir iş kapısı açtı; memurluktan ayrılıp, kereste tüccarı cafer efendi ile ortaklık kurup ticatere atıldı. 3 lira maaş aldığı devlet memurluğundan sonra bu ticaret Ali rıza efendiye para kazandırmaya başladı. yoksulluk günleri geri de kalmıştı artık.

çocuklarından fatımayı küçük yaşta kuşpalazından toprağa vermişlerdi. Ömer de çok yaşamadı.

Ali rıza efendi, çocuklarını kaybetmenin acısıyla selanike dönmek isteyen eşinden hep sabır istedi.

zübeyde hanım dindar bir kadındı. beş vakit namaz kılıyordu. yaşam boyu gücünü hep dualardan alıyordu. ancak korktuğu oldu; son çocuğu Ahmed de öldü. küçük çocuk sahil kenarındaki kumlukta açılan bir mezara defnedildi.

o gece çıkan fırtına denizde dev dalgalara neden oldu. kıyıları döven dalgalar Ahmedin minik cesedini yerinden çıkardı.

dağlardan inen aç çakallar kefen içindeki ufacık bedeni paramparça etti.

sabah haberi öğrenip olay yerine koşan zübeyde hanım bu acı manzarayı görünce şok olup oracıkta bayıldı.

paşaköprüsünde yaşayan bir avuç insan zübeyde hanımı teselli etmek için ellerinden geleni yaptılar. ancak.

Ahmedin ölümü sonrası yaşananlar zübeyde hanımın ruhsal dünyasında derin yaralar açtı. günler geçti; zübeyde hanımın gözünün önünden o korkunç manzara gitmedi bir türlü.geceleri kabus gördü sürekli. üstelik hamileydi.
Ahmedin ölümünden sonra Ali rıza efendi yine işinin başına döndü.

eve pek az uğruyor; günlerini işi nedeniyle ormanda geçiriyordu. bir an önce para biriktirip bu kasvetli yerden kendini ve karısını kurtarmak istiyordu. bu nedenle haraç isteyen rum eşkıyaların tehditlerine bile aldırmıyordu.
kendi başına bir şey geleceğinden korkmuyordu ama eşi için kaygılanmaya başladı.
zübeyde hanım daha otuzuna gelmemişti. ruhsal dünyası evlat acısı yaşayan tüm anneler gibi altüst olmuştu. yetmezmiş gibi, bir kaç hafta sonra kocası Ali rıza efendiyi rum eşkıyalar kaçırdı.

Ali rıza efendi yüksek bir fidye karşılığı özgürlüğüne kavuşabildi. kereste ticaretini bırakmak zorunda kaldı. osmanlı jandarması ‘’rum eşkıyalar barınmasın’’ diye ormanı yakmıştı.

tüm bu olaylar doğum tarihi yaklaşan zübeyde hanımın sinirlerini allak bullak etti.

Ali rıza efendi, zübeyde hanımı; güvenlikli bir yerde, rahat doğum yapması için selanike götürdü.

artık ellerine iyi para geçiyordu; Ali rıza efendi, Ahmed subaşı mahallesinde üç katlı, pembe boyalı bir ev kiraladı. üftade isimli siyahi bir kadını da yardımcı tuttu. ve tekrar işinin başına döndü.

zübeyde hanım; iyi annelik yapamayacağından, yeni doğacak bebeğinin de öleceğinden korkuyordu. elinden tesbih, dudaklarından dua eksik olmadı o gergin günlerde. bütün duaları doğacak bebeğinin sağlığı içindi.

bebeğinin kendisi gibi sarışın ve mavi gözlü olmasını istiyordu. soranlara kız çocuğu istediğini söylüyordu ama içten içe erkek evlat arzuluyordu.

ve isteği oldu; tıpkı kendisi gibi sarışın, mavi gözlü bir oğlu oldu.

ancak korkuları ve kapıldığı vehimler sonucu oğlunu emziremedi; sütü kesilmişti. yeni doğan bebeğin yüz hatları tıpkı babasıydı. Ali rıza efendi oğlunun kulağına eğilip adını fısıldadı: Mustafa.

Mustafa; Ali rıza efendinin daha minik bir bebek iken kaza sonucu beşikten düşüp ölen kardeşinin adıydı.

Mustafanın kız kardeşi naciyede yakalandığı verem hastalığı yüzünden hayatını kaybetti.

ölüler evine benzeyen bu ailenin yaşamında ruhsal travmalar hiç eksik olmadı. mustafa kemalin çocukluğu da mutsuzluk içinde; ruhsal yaralanmalarla geçti.
mustafa kemalin doğum tarihi, gün, ay,yıl olarak tam olarak bilinmemektedir. osmanlı bürokratik yapısında bebeklerin doğum tarihleri sistematik olarak resmi kayıtlara geçirilmiyordu. bu nedenle mustafa kemalin doğumuyla ilgili olarak hiçbir resmi belge yoktur.

müslüman aileler doğumları kur’an-ı kerim ya da bir başka değerli kitabların arkasına not ediyorlardı. mustafa kemalin de doğumu evdeki iki kur’an-ı kerim’den birinin arkasına yazılmış ancak bu kutsal kitab başkasına verildiği için kaybolmuştu.

zübeyde hanım, yaşamının son yıllarında verdiği bir röportajda oğlunu selanikte ‘’dondurucu kırklar’’ olarak anılan ve kışın en soğuk kırk gününü ifade eden dönemde doğurduğunu söyledi.

mustafa kemal çıkardığı ilk resmi kimlik kartında doğum tarihi olarak rumi takvime göre, 1296 yazılıydı. bu 13 mart 1880 ile 12 mart 1881 arasına karşılık geliyordu.

mustafa kemal muhtemelen 1880 ya da 1881 kışında doğdu.

doğum günü olarak ‘’19 mayıs 1881’’ tarihinin belirlenmesi nereden çıktı?

bir gün cumhurbaşkanlığı özel kalem müdür hasan rıza soyak mustafa kemale bir evrak getirdi. belge, ingilterenin ankara büyükelçiliğinden geliyordu. bir ansiklopedide yer alacak biyografisi için cumhurbaşkanı atatürkün tam doğum tarihinin bildirilmesi rica ediliyordu.

mustafa kemal düşündü fakat doğum gününü tam olarak bilmiyordu.aklında mayıs ayı kalmıştı.

özel kalem müdürü soyak’a döndü, ‘’bu bir 19 mayıs günü neden olmasın’’ dedi. yani ulusal kurtuluş savaşının miladi olan tarih.

ilginçtir, mustafa kemal doğum tarihinin yazıldığı resmi evrak ingiliz büyükelçiliğine 10 kasım 1936 tarihinde gönderildi. yani mustafa kemalin ölümünden tam iki yıl önce: ‘’reisi cumhur atatürk 19 mayıs 1881 tarihinde doğmuştur.’’

bu tarihten önce mustafa kemalin doğum tarihi konusunda bir kesinlik yoktu. örneğin, çankaya köşkü yaverlik dairesi mustafa kemalin doğum tarihi hakkında sorulan bir soruyu 1880 olarak cevablamıştı.

bazı kaynaklara göre ise doğum tarihi 13 mart 1881 idi. bu karışıklığı mustafa kemal ölümünden iki yıl önce kendisi düzeltti.

gerçi mustafa kemal hayatının ilk döneminin fazla kurcalanmasını istememiş, nutukta her şeyi 19 mayıs 1919 günü başlatmıştır. hayattan intikam almaya başladığı tarih.​
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

‘’anneannemin anlattığına göre atatürk küçükken çok sessiz, kendi halinde bir çocukmuş. böylesine sakin bir çocuğun ilerde kurtuluş savaşını gerçekleştirerek bu kadar büyük başarı sağlamasına anneannem çok şaşırırdı. ‘’yaptıklarını izlerken onunla daima iftihar ediyorduk, ama çocukken böyle olacağı hiç kimsenni aklına gelmezdi’’ derdi.

1888 yılında Mustafa ilkokuldayken kocasını kaybeden zübeyde hanım, zaman zaman çocukları ile birlikte kardeşi hüseyin ağanın çiftliğine giderdi. Ali rıza efendinin ölümü ile dul yaşamaya devam eden zübeyde hanım, daha fazla ekonomik sıkıntı çekmemek ve abisine daha fazla yük olmak istemediği için ikinci evliliğini; teselya yenişehirden mora’ya, ordan da selanike gelmiş olan bir göçmen olan selanik gümrükler başmüdürü rağıp beyle yaptı. rağıp beyin afet hanımla olan önceki evliliğinden 3 çocuğu vardı. mustafa kemalin süreyya, hakkı, ruhiye(kız) adında üvey kardeşleri vardı.

gümrük memuru Ali rıza beyin erken ölümü üzerine zübeyde hanım yeniden evlenmiş, küçük Mustafa ile küçük makbuleye üvey baba gelmişti. selanik gümrük baş müdürü rağıp bey. babalarının, Ali rıza efendinin amiri, şefi.

rağıp bey, zübeyde hanımla evlendikten sonra; yeni aile; zübeyde hanımın, eski eşi Ali rıza efendinin kiraladığı evde oturmak istemesiyle; Ahmed subaşı mahallesindeki üç katlı, pembe boyalı eve tekrar taşınırlar.

mustafa kemalin bu olaydan dolayı zübeyde hanımı ‘’hiç affetmediği’’ ve evden kaçarak askeri okula yatılı öğrenci yazıldığı da bilinir.
mustafa kemal evden kaçar, çoğu kez dayısının çiftliğinde zamanını geçirir. buna rağmen üvey babası ile aynı çatı altında yaşamak zorundadır.

sonra da ara ara, az görüştüler. izinli çıktığı sıralarda.

mustafa kemal üvey babasını anlatıyor
‘’zübeyde hanımın ragıb bey ile ikinci evlilik yapması, ana ile oğul arasında dikkatlerden kaçmayan bir sorun da yaratmıştı. ragıp bey, teselya yenişehirden selanike göçmüştü. eşini yitirmiş, dört çocuğuyla dul kalmıştı. süreyya ve hakkı adlarında 2 oğlu ile birinin adı ruhiye olan 2 kızı vardı. zübeyde hanımla evlendiğinde Mustafa ve makbule kardeşler için psikolojik de olsa bir üvey baba ve üvey kardeşler sorunu baş göstermişti. makbule bu yeni hayata ayak uydurmakta gecikmemişti ama Mustafa üvey babasının bulunduğu çatı altında oturmak istememişti. mustafa kemal yaşamının sonlarında üvey babasından söz ederken ‘’bana karşı çok saygılı davranmış, büyük adam muamelesi etmiştir’’diye olumlu bir görüş sergilemişti.

mustafa kemalin üvey kız kardeşi ruhiye hanımın torunu ferhat babür, ailesiyle ilgili bilinmeyen gerçekleri ilk kez anlattı.

üvey ağabeyine özeniyor.
rağıp beyin en büyük oğlu süreyya bey, babası zübeyde hanımla evlendiğinde subaymış. mustafa kemal, ragıp beyin subay olan en büyük oğlu süreyya beye özenmiş. mustafa kemal ona özenmiş. süreyya bey de onu alıp askeri okula yazdırmış… süreyya bey, iddialara göre mustafa kemale bir de bıçak hediye etmiş. ‘’gerektiği zaman bunu kullanabilirsin’’demiş.

mustafa kemalin üvey kız kardeşi ruhiye hanımın torunu ferhat babür, ailesiyle ilgili bilinmeyen gerçekleri ilk kez anlattı.
torun ferhat babürün açıklamalarında zübeyde hanıma ölene kadar anneannesi ruhiye hanım bakmış.

sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

atatürk subay çıktıktan sonra zübeyde hanım ile ragıp bey, kendi aralarında çocuklarını evlendirmeye karar vermişler. atatürk ile benim anneannemi, makbule hanım ile de süreyya bey’i evlendirmek istemişler. atatürk subay çıktıktan sonra birgün evde büyük bir yemek sofrası hazırlanmış. süreyya bey, genelde kışlada kalırmış. o gün özel olarak çağırılmış. herkes bir araya geldikten sonra evlilik fikri ortaya atılmış. hiçbiri bunu kabul etmemiş. bu aralarında soğukluk yaratmış.

sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

mustafa kemal selanikten ayrıldıktan sonra lozan mübadelesi ortaya çıkmış. bu arada ragıb bey, zübeyde hanımdan ayrılmış. ayrıldıktan sonra zor durumda kalmaması için ‘’sen türkiyeye git, makbule ve ruhiye’yi de yanına al’’ demiş. hakkı, onlarla gitmeyi kabul etmemiş. yalnız gitmek istemiş. ragıb bey de selanikte kalmayı tercih etmiş. lozan mübadelesine göre herhangi birinin orada kalma hakkı yoktu artık.

zübeyde hanım,balkan savaşındna sonra rağıp beyden ayrıldı ve artık osmanlı toprağı olmaktan çıkan selaniki terkederek kızı makbule ile birlikte istanbula göç ederek beşiktaş akaretlerde bir eve yerleşti.
milli mücadele yıllarında ankaraya gelen zübeyde hanım, 1919da ayrılmak zorunda kaldığı oğlunu, yıllar sonra ankarada devlet başkanı olarak gördü.

sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

zübeyde hanım, anneannem ve makbule hanım, selanikten ayrıldıktan sonra önce istanbula gelip buradan izmire geçiyorlar. yanlarında tapu getirmedikleri için mübadelede hiçbir şey alamıyorlar. zübeyde hanım karşıyakaya yerleşiyor. makbule hanım daha sonra izmirden tekrar istanbula gelmiş. ben çocukken konakta oturuyorduk. hemen her hafta bize zübeyde hanımın kardeşi emine hanım ziyarete gelirdi.

suriye cephesinden döndüğünde mustafa kemal, annesinin akaretlerdeki evinde kısa bir süre kaldı. oradan annesiyle ‘’tartışarak’’ ayrıldığı, arakadaşı salih fansa’nın tepebaşı’ndaki evine geçtiği, birkaç gün de o evin tam karşısında yer alan pera palas’ta kalıp; salih fansa’nın eşinin bulduğu bir kiralık eve, şişli’de dul bayan madam kasapyan’ın evine çıktığı bilinir. ünlü ev. bahçe içinde, ‘’müstakil’’,, kirası çok yüksek, tam on dört lira! (bahçe bugün kaldırım)

ev sahibesi bazı kaynaklarda madam osepyan, bazı yerlerde ‘’rum madam’’ olarak da geçer.( mustafa kemalin bir ermeninin evinde oturduğunu bilmemizi istememişler.)

mustafa kemal, annesini ve kız kardeşini de şişli’ye, yanına almıştı, sonra samsuna gitti. (zübeyde ve makbule hanımlar tekrar akaretlere döndüler, çünkü oranın kirası bir liraydı) mustafa kemal, annesini ancak üç yıl sonra görebildi. bu kez ankaraya aldırdı. zübeyde hanım orada da fazla oturamadı, izmirin kurtarılışından hemen sonra izmire (biraz da <kız bakmaya>, yani latife hanımı yakından tanımaya) gitti. bu izmir gezisine de sonradan ‘’sağlık nedenleriyle’’ diye bir kulp takılmıştır, bu kez latife hanımı tarihten silmek için.

sultan vahdettin vatan hainidir değil mi? ihanet etmiştir vatanına.
‘’yıldız sarayının küçücük odasındaydı padişah. işgal altındaki istanbul’da elinden gelen hiçbir şey yoktu ama birşeyler yapmalıydı. 600 yıllık bir imparatorluk son bulma noktasındaydı. dedesi fatihin, yavuzun kendilerine emanet ettiği osman gazinin tohumunu attığı çınar ağacı devrilmek üzereydi. devrilmemesi için omuz atmak istiyor ama etrafını çevrelemiş ingiliz askerlerinden buna imkan bulamayacak kadar çaresizdi. yıldız sarayının yandığı bir günde etrafındakilerinin hüngür hüngür ağladığı esnada onları izleyip ‘’siz ne ağlıyorsunuz, vatan yanıyor ona ağlayın’’ diyen ve ardından da gözyaşlarına boğulan hisli bir insandı. tahta geçtiği andan itibaren yaşadıklarını bir Rabbi bir de kendisi biliyordu. tahta çıkmadan önce, 5 gün beRaber almanya seyahati yaptığı mustafa kemal’i o gün saraya çağırmıştı. vatanı kurtarma noktasında daha önce görüştüğü komutanların hiçbiri bunu göze alamamıştı ve son dayanağı (malesef) mustafa kemaldi. vahdettin, bundan önce yaptığı hizmetleri hatırlattıktan sonra o tarihi konuşmayı yaptı. resmi tarihe bir türlü sokulmayan fakat mustafa kemalin hatıralarında dahi yer bulan o tarihi konuşma. ‘’paşa, paşa! şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. bunları unutun. asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. devleti kurtaRabilirsin!!!’’

vahdettinin; devletin kurtulacağı noktasında hala ümidi vardı. ve bu ümidini mustafa kemal’e de iletmişti. 15 mayıs 1919 yılında yapılan bu konuşmanın ardından mustafa kemale (bize anlatıldığı şekilde her tarafı sökük, murat 124 tarzı değil; gerçekte sapasağlam olan) bandırma vapuru hazırlatıldı. mustafa kemalin görevi ingilizlere orduları teftiş olarak ifade edilmişti ama samsuna büyük yetkiler (verilerek, sultan vahdettinin fermanıyla, 6900 yıl boyunca boy’lar hanedanlar sistemiyle yönetilen halka, padişahın emriyle mustafa kemale uymaları için, her türlü yardımı yapmaları emriyle) gönderilmişti. samsuna hareket edecek olan mustafa kemale kendi şahsi kesesinden 40 bin lira dahi vermişti. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)
vahdettin, milli mücadelenin başlangıcı noktasında elinden gelen tüm imkanları kullanmış, bu büyük mücadelenin startını bizzat kendisi vermişti. yıllar sonra onu torunlarına hain olarak anlatacaklar, türlü iftiralar atacaklardı ama o, onu tanıyan gönüllerde bu ülkeye en büyük hizmeti eden şahsiyet olarak anılacaktı.
samsunda halk mustafa kemali coşkuyla karşılamış değil mi? kim mustafa kemal?
9. ordu müfettişi. ALLAH aşkına biraz mantık kim tanır o zaman mustafa kemali ki coşkuyla karşılasın?

bugün ki iletişim aygıtları yok, gavurların kontrolü altında olan telefon ve telgraf sistemi var, bozuk dökük hatlarla. biz bugün bu kadar iletişim aleti olmasına rağmen, yeri geldiğinde bırakın ülkede olup bitenleri, oturduğumuz mahalledeki olayların bile çoğunu bilmiyoruz. 6900 yıl boyunca hanedanlıkla, saltanatla yönetilen, hükümdarlıkla yönetilen halk; napsın mustafa kemali. kim mustafa kemal. kim? sultan vahdettin han’ın savaş için görevlendirdiği; ve bizzat fermanla her türlü yardımın yapılmasını, emirlerine uyulmasını emrettiği komutanı. samsunda mustafa kemalin karşılanmasını sağlayan da sultan vahdettin.

bir de ingiliz belgelerini karıştıralım. gizli yazışmalara göre; işgalci ingilizler, esir padişahı samsuna çıkmış bulunan mustafa kemal paşa aleyhinde konuşmaya, yazmaya zorlamakta, vahdettinin ifadeleri ingilizlerin dail mail gazetesinde kendi istedikleri gibi yer almaktadır. anadoluda ingiliz idaresinden rahatsızlık duyulmaması gerektiği belirtilerek, mustafa kemalin bu topraklar üzerindeki ingiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğu küstahlığı yer almaktadır. türk tarih kurumu tarafından basılan ‘’çok özel yazışmalar’’ isimli eserde, gizlenen bu gerçekleri okumak mümkündür.

vatanın ve milletin, dinin selameti için, ingilizlerin elinde esir olduğu halde; ingilizlerle ilişki içinde bulunmak vatan hainliği sayılıyor mustafa kemale göre. biz bu zamanda hür olduğumuzu iddia ettiğimiz halde; en ufak bir konuya davranışlarla karşı çıkmayı bırakın, konuşarak bile karşı çıkmaktan korkuyoruz, vatan, millet, ve din için; işgal kuvvetlerinin elinde esir bulunduğu halde, her türlü riski alıp savaş emrini veren sultan vahdettin. sıkıntı ve bir dolu zahmetlerle, eziyetlerle kazanılan savaş sırasında işgal altında bulunmalarına rağmen istanbulda; tophanedeki cephanelikten, savaşta kullanılmaları için; mermilerin, topların gece karanlığında çok gizli bir şekilde mustafa kemale gönderilmesi. ama kurtuluş savaşında bize top mermilerini, bombaları ruslar göndermişti değil mi? 1917 yılında bolşevik ihtilaliyle 1.dünya savaşından çekilen ve ekonomik buhran geçiren rusya göndermiş. hani bizi bütün milletler yalnız bırakmıştı? rusya kendi sorunlarıyla boğuşurken bizi mi düşünecek? ruslar bize kurtuluş savaşında altın gönderdi değil mi? mustafa kemalin cumhuriyeti ilanından sonra orta asyadaki karındaşlarımız (çeçenler, kırgızlar, kazaklar, türkmenler, özbekler.) kendi kaderlerine terkedildi bu altınların karşılığında.
ama bizlere orta asyadaki karındaşlarımızın topraklarını 1703-1730 yılları arasında osmanlı padişahı olan 3. Ahmedin zamanında sadrazamlık yapan baltacı mehmet paşa sattı derler değil mi? rusyaya gitmiş, ama neden? 1711 yılında ruslarla savaşan osmanlı ordusunun komutanı olduğu için gitmiş. 220 yıl önce orta asyayı ruslara satmış. ama nedense ruslar, 200 yıldan uzun bir süre beklemiş.
kurtuluş savaşında rusların verdiği altınların karşılığında mustafa kemal’in orta asyayı rusyanın kucağına biraktığını anlatmazlar bizlere. mustafa kemalin lisanında yazılan tarih kitablarında baltacı Mehmed paşa sattı yazar. kötü olan her şeyi osmanlı yapmış. iyi olan herşeyi mustafa kemal. nerden biliyoruz? mustafa kemalin lisanında yazılan tarih kitablarından.​
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

hakkı bey nerede?
anneannemin diğer ağabeyi hakkı bey, selanikten tek başına istanbula gelmiş. anneannemle bir kez buluşmuştu. o yıllarda demiryollarında kondüktördü. daha sonra kendisinden haber alamadık. (devlet başkanı olan Mustafa kamelin üvey kardeşleri birer birer ortadan kaldırılıyor.)

sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

süreyya bey nasıl öldü.
mustafa kemalin üvey ağabeyi yüzbaşı süreyya beyin ölümü hakkında çeşitli söylentiler var. (ferhat babürün anlattıklarına göre öldürülmüş. mustafa kemalin lisanıyla yazılan kemalist kaynaklara göre de intihar etmiş.)
devlet başkanının üvey kardeşleri birer birer öldürülüyor, ama devlet başkanı mustafa kemal hiç bir şey yapmıyor, çünkü hayattan intikam alabilmek için üvey kardeşlerini öldüren, öldürttüren kendisi. süreyya bey mustafa kemal’e ‘’gerektiği zaman bunu kullanabilirsin’’ diyerek hediye ettiği bıçakla öldürülüyor!!!

aslında düşman denize patır patır atlamadı, son yunan gemileri izmir limanını 8 eylül sabahı, yani bizim izmire girmemizden 24 saat önce terkettiler; üstelik yunan ordusunun önemli bir bölümü urla üzerinden çeşme’den midilli’ye kaçtı, onlara ulaşamadık, önemli bir kısmının da kütahya üzerinden mudanya’ya çekilmesine ve trakya’ya geçmesine izin vermek zorunda kaldık, izleyip tepeleyemedik ama zararı yok.

izmir yangını onlar giderken değil, biz girdikten 5 gün sonra, 14 eylül günü çıktı ama zararı yok.

yangında türk ve yahudi mahallelerine bir kıvılcım bile düşmedi. rum, ermeni ve frenk mahalleleri yok oldular ama zararı yok.

bunları yazan en koyu atatürkçü falih rıfkı atay’ın kitabı sansür edildi, buna benzer satırlar çıkartıldı ama zararı yok.

biz anıtkabir defterine duygularımızı yazalım.
belki herkes gittikten sonra mustafa kemal kalkıp okuyordur defteri.

kemal tahir olmasaydı, mustafa kemalin süveyş kanalına 2 kere saldırdığını öğrenemeyecektik.

kurtuluş savaşı olarak adlandırdığımız savaşta; gerçekte sultan vahdettinin emriyle başlatılan savaşta; bize anlatıldığına göre ise hem gavurlardan hemde saltanat sisteminden kurtulma olarak gösterilen savaşın ardından mustafa kemal sultan vahdettinden nizamiye nazırlığının yani genel kurmay başkanlığının kendisine verilmesini istiyor. sultan vahdettin bu görevi kendisine vermeyince mustafa kemal cumhuriyeti ilan ediyor. yani mustafa kemal nizamiye nazırı olabilseydi; makamına geçip oturacaktı, osmanlı devam edecekti. sırf bir makam kendisine verilmediği için koca osmanlıyı silip atan, ve baş olabilme sevdası yüzünden cumhuriyeti ilan eden mustafa kemal.

mustafa kemal vahdettini niye vatan haini ilan etti. düşündüğümüz zaman aklını kullandığını anlıyoruz. derler ya mustafa kemal büyük kararlar vermeden önce 24 saat düşünürmüş diye. 6900 yıl boyunca saltanatla yönetilen ve babadan oğula geçen hanedan sistemiyle yönetilen bir kavim. vahdettini öldürmüş olsa yerine osmanlı soyundan biri geçecek. başka alternatif yok. kendisi hanedan mensubu değil ki. baş olamayacak yani.bu nedenle büyük millet meclisinden faydalanarak kendi saltanatını kuran, kendi sistemini kuran ve vahdettini vatan haini ilan eden mustafa kemal.

sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

zübeyde hanıma üvey kızı bakmış
bir gün kızkardeşi emine hanım, anneanneme ‘’zübeyde hanım çok hasta, ona senin bakmanı istiyor’’ demiş. makbule hanım, istanbulda bir polisle evli olduğu için izmire gelememişti sanırım. zübeyde hanım ölene kadar ona anneannem bakmış. hatta anneannem ‘’zübeyde hanım’ın ağzına zemzem suyunu bile ben vermiştim’’demişti.

sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

mustafa kemalin telgrafı
anneannemin her zaman üzüntüyle bahsettiği bir olay vardı, tabii onu belgelere geçirmek çok zor. zübeyde hanım, hasta yatağındayken mustafa kemali son birkez daha görmek istemiş.anneanneme ‘’aman kızım bir telgraf çeksene’’demiş. anneannem de bir telgraf çekmiş. mustafa kemalden ‘’çok yoğunum, vatan her şeyden mukaddestir. sağ kalırsan görüşürüz, kalmazsan ALLAH rahmet eylesin’’ yazan bir telgraf gelmiş. anneannem bu telgrafı zübeyde hanıma söyleyememiş, yırtıp atmış. bazı tarihçilere göre ise zübeyde hanıma latife hanım bakmış. hatta zübeyde hanıma latife hanım baktığı için atatürk onunla evlenmiş’’ şeklinde yazdılar. bunların hiçbiri doğru değil.

nizamiye nazırlığı kendisine verilmeyince osmanlı hanedanını kaldırıp, saltanatı kaldırıp, kendi saltanatını kurmakla uğraşan mustafa kemal, ‘’hiç affetmediği’’ annesini ziyaret etmeye tenezzül etmiyor.

zübeyde hanımın ölümü sırasında eskişehirde bulunan mustafa kemal, 14 ocak 1923 te izmirde vefat eden annesinin cenaze törenine gitmedi. yaveri salihe (salih bozok’a) telgraf çekerek gerekeni yapmasını istedi.

zübeyde hanım oğlunun evlendiğini göremeden vefat etti. mustafa kemal, zübeyde hanımın ölümünden on beş gün sonra latife hanımla evlendi. her şey çok çabuk olup bitmişti. ertesi yıl; mustafa kemalin üvey babasının kardeşinin kızı. yani hısmı olan; üvey kuzeni olan fikriye hanım intihar etti.

sabah gazetesinden figen yanık’ın, ragıp beyin kızı, mustafa kemalin de üvey kardeşi ruhiye hanımın çocuk ve torunları ile görüştükten sonra; sabah gazetesinde 19 ekim 2004 tarihinde yayınlalan açıklaması:

zübeyde hanım vefat ettikten sonra mustafa kemal annemi buldurup evlenip evlenmediğini, çocuğu olup olmadığını sormuş. valiyi çağırmış ve ‘’ruhiye hanım’a yunanlılar’dan kalan bir evi verin’’ demiş. izmir’de anneanneme ait bir ev vardı. biz istanbula gelirken bu ev satılmıştı.

yunanlılardan kalan ev. nizamiye nazırlığı kendisine verilmeyince osmanlı hanedanını kaldırıp, saltanatı kaldırıp, kendi saltanatını kuran mustafa kemal. osmanlıda hanedana ait olan bir mal haricinde hiçbir şey hediye edilmiyor. mustafa kemal kendi saltanatında devlete ait herşeyi dağıtıyor.

gelelim halkın seçtiği millet meclisine. halk seçmiş tabi,, lafta.

atatürk önce meclisi seçti, sonra kendisini cumhurbaşkanı seçtirdi, ama yine de cumhuriyet ve kendi cumhurbaşkanlığı üzerinde tam bir mutabakat sağlayamadı. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu.)

ama bize farklı anlatırlar değil mi? mustafa kemal halkın seçmiş olduğu millet meclisinde yoğun tezahüratlar yaparak bir kere cumhurbaşkanı seçildi ve 15 yıl boyunca bu görevde kaldı, yani vefat edene kadar. son derece büyük bir kamuoyu desteği ile cumhurbaşkanı seçildiği anlatılan mustafa kemal.

mustafa kemalin cumhurbaşkanlığına giden yolu anlatılırken hiç anlatılmayan çok önemli tarihi olaylar.

şimdi. ismet paşa lozana gitti- geldi ve başarısız oldu. atatürk ismet paşa ile eskişehirde buluştu ve lozan hakkında bilgi aldı. ankara’ya döndüğünde kendisini kimse karşılamadı. rauf orbay başbakandı, ona niye karşılanmadığını sordu. rauf orbay başbakanlıktan istifa etti. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

koca devleti tek başına kurtardı ya mustafa kemal, bu yüzden saygı bekliyor.

meclis lozan görüşmelerini değerlendirmek için toplandığında tam dokuz gün mustafa kemal eleştiri yağmuruna tutuldu. mustafa kemale açıkca yüklenemeyen milletvekilleri ismet paşaya yükleniyorlardı. hariciye vekili ismet paşa gensoru ile düşürülecekti. ama atatürk rauf orbayın kendisinin lozan görüşmelerine gitmek istediğini yayarak milletvekillerini böldü ve ismet paşada lozana geri döndü. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

ismet paşa. Muhammede küfretmek olan resimlerin bulunduğu paralara, kendi cumhurbaşkanlığı döneminde atatürkün resmini kaldırttırıp kendi resminin koydurtturan ismet paşa.7 ağustos 1919 erzurum kongresinde; erzurumda bulunan kazım kaRabekir paşaya yazdığı 27 ağustos 1919 tarihli mektubunda ‘’bütün memleketi parçalamadan bir amerikan murakabesine tevdi etmek, yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir’’ diyen ismet paşa. bu ülkede cumhurbaşkanlığı yapan ismet paşa. bu ülkeyi amerikaya, yahudilere satan ismet paşa. bize bazı gericilerin amerikan himayesini savunduğu anlatılır değil mi?

Ali şükrü lazistan milletvekili idi. bölgesinde yolsuzluk ve zulüm olduğunu mecliste yaptığı bir konuşmada anlattı. bunun sona erdirilmesi için meclisin ağırlığını koyması gerekiyordu. Ali şükrü lozan konferansındaki başarısızlıkları anlattığı bir oturumda ‘’savaşta kazanılan masada kaybediliyor’’ diyordu.​
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
mustafa kemal öfkesinden silahına sarılmış, Ali şükrü de silahını çekmişti. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

lozan daki başarısızlıklar, savaşta kazanılanların masada verilmesi. hani şu son dönemlerde biten, ve bu maddenin bitiminden önce yer altı ve yerüstü kaynaklarının kullanılamaması varya. bu ismat paşanın lozan da imzaladığı antlaşmanın maddesidir. ama osmanlı zamanında kalma antlaşma olarak anlatılıyor değil mi bizlere.

mecliste yaşanan bu olaydan sonra Ali şükrü evinden meclise giderken ortadan kayboldu. diğer lazistan milletvekili ziya hurşit Ali şükrünün siyasi bir cinayete kurban gitmiş olabileceğini söylüyordu.
Ali şükrüyü öldürenin topal osman olduğu ortaya çıktı. Ali şükrünün cesedi bir kaç gün sonra topal osmanın çankayadaki karargahının yakınlarında toprağa gömülü olarak bulundu. topal osmanın karargahı top ateşine tutuldu. topal osman öldürüldü. ziya hurşit, topal osmanın öldürülmesini; izlerin ortadan kaldırılması olarak yorumladı ve Ali şükrünün ölümünden mustafa kemali sorumlu tuttu. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

Ali şükrü ortadan kayboldu, bir kaç gün sonra topal osmanın karargahının yakınlarında cesedi bulundu. bugün o kadar iletişime araştırmaya rağmen bile bir kaç gün içinde bulunamıyor cesedler. mustafa kemal Ali şükrüyü öldürttürüyor, topal osmanı da ortadan kaldırıyor. eski büyükler derler ki; topal osman öldürülmeseydi, mustafa kemalin yerine topal osman konuşulacaktı. mustafa kemal. bir taşla iki kuş vuran, ve önündeki engelleri kaldırarak, kendi saltanatını kuRabilmek için engel teşgil edenleri öldüren mustafa kemal.

mustafa kemal meclisin dağılacağını ve seçime gidileceğini, arkasından da halk fırkasının kurulduğunu açıkladı. meclis dağıtıldı, halk fırkası (partisi) örgütlendi. mustafa kemal partinin de başkanı oldu. milletvekilleri mustafa kemalin parti başkanlığından istifa etmesi gerektiğini söylediler. çünkü hem devlet başkanı, hem de parti başkanı olunmamalıydı. mustafa kemal milletvekillerini tersledi.

yeni yönetim şeklinde partiler değil, (tek) parti olacaktı. bu da mustafa kemalin partisiydi.

bu gelişme üzerine silah arkadaşları mustafa kemalden uzaklaşarak rauf beyin önderliğinde toplandılar. mustafa kemalin etrafında sadece ismet paş ve fevzi paşa kaldı.

tahmin edileceği gibi halk fırkası her yerde seçimi kazandı! milletvekili seçilenler mustafa kemalin onayı ile seçildi. halk fırkasının seçim bildirgesi 6. maddesinde ‘’ordu mensuplarının refahlarını sağlamak esastır’’ deniliyordu. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

gerçekte dikdatör olup, şimdiki biz gafillere olağanüstü özelliklerle anlatılan mustafa kemal. milletvekillerini bile kendisi seçen mustafa kemal. ordu halkı korumak yerine, halk ordu için çalışacak. ve şimdikilerin yaptığı gibi bu refah sistemini kuran mustafa kemale tapacak.

yeni meclis toplandı. çok sesliliğin olmadığı bir meclisti. asker milletvekillerinin sayısı birinci meclise göre yüzde 20ye çıkmıştı. tüm ordu ve kolordu komutanları milletvekili seçilmişti. buna rağmen yine de mustafa kemale muhalif yok değildi ve özgür bir oylamada milletvekillerine cumhuriyeti kabul ettirmek mümkün görünmüyordu.

fevzi paşa mecliste, ordunun son askerine kadar mustafa kemalin yanında olduğunu söyledi. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

lafta halkın seçme ve seçilme hakkı bulunduğu iddia edilen cumhuriyet, gerçekte askeriye ve dikdatörlükle kurulan bir sistem.

mustafa kemal hükümeti istifa ettirdi. ortalık yeniden karıştı. meclis yeni hükümeti kuramıyordu. işte bu sırada mustafa kemal ‘’böyle gitmemeli, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz’’ dedi.

29 ekim günü ‘’bu koşullar altında hükümet kurmak imkansız. türkiyenin bir cumhuriyet olmasına, başında da bir cumhurbaşkanı olmasına karar verdim.’’ (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

baş olabilmek adına, cumhurbaşkanı olabilmek adına sistemi değiştiren. ve herşeye kendi karar veren mustafa kemal.

oysa milletvekilleri mustafa kemali, hükümeti kursun diye çağırmışlardı. o rejimi değiştiriyordu.(yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

baş olabilmek adına, vahdettin nizamiye nazırlığını vermedi diye, makam sevdasına dikdatörlükle hükmeden mustafa kemal. bir de anlatırlar ya, kurtuluş savaşından sonra hala bazı gericiler saltanat yanlısı, padişah taraftarıydı diye. padişah vahdettinin emriyle hareket edip, padişahın fermanıyla savaştıkları için böyler düşünüyorlardı.

önce cumhuriyet ilan edildi. oylamaya meclisin yüzde 52.7’si katılmadı. arkasından cumhurbaşkanlığı seçimine gidildi. tek aday mustafa kemaldi. 334 milletvekilinin 158’i oylamaya katıldı, geri kalan 176 üye ise; ne cumhuriyetin oylamasına nede cumhurbaşkanı seçimine katılmamıştı.

bu durumda mustafa kemal hem meclis başkanı, hem cumhurbaşkanı, hem halk partisinin başkanıydı. başkomutandı. cumhurbaşkanı olduğu için hükümetide kendisi atayacaktı.(yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

yani mustafa kemalin kendi saltanatı. herşey elinde. ne isterse, kimi dilerse o şekilde olacak. her şey onun istediği şekilde yapılacak. ama halk seçiyor sözde.

1924de değiştirilen anayasa gereği mustafa kemal her dört yılda bir; 1927,1931 ve 1935 de tek aday olarak cumhurbaşkanı seçildi. fakat yinede meclisin tamamnın oyunu alamadı.

1927de 335 üyenin 288inin, 1931de 351 üyenin 289unun, 1935 de de 444 üyeden 386sının oyunu aldı. mustafa kemal işte böyle cumhurbaşkanı oldu. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)

29 ekim günü mustafa kemalin fransız yazarı maurice pernot’a verdiği demeç. paşa, o gün revue des deux mondes için meclis başkanı sıfatıyla verdiği son demecinde şöyle diyor:
osmanlı imparatorluğu, batıya karşı elde ettiğimiz başarılardan çok gururlanarak kendisini avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün düşüşe başlamıştır. bu bir hataydı. bunu tekrar etmeyeceğiz. bizim vücutlarımız doğuda ise de düşüncelerimiz batıya dönüktür. memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. bütün çalışmalarımız türkiyede; çağdaş, bu sebeble batılı bir hükümet oluşturmaktır. uygarlığa girmek arzu edip de batıya yönelmemiş millet hangisidir. (yalan söyleyen tarih utansın, Mustafa müftüoğlu)​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt