Azerbaycan_li
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 8 Ocak 2010
- Mesajlar
- 1,201
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
kardeşler Allah rızası için okuyun..uzun olsa bile...Allah bizleri şirke düşmekten korusun...
Şirk Kavramı
Aladdin PALEVİ
Şirk kelimesi, “şerike” fiilinden masdardır. “Şirk” ve aynı kökten gelen şirket, müşâreket, sözlükte; mülk ve saltanatta ortak olmak demektir. Aynı kökten gelen ‘eşreke’ fiili, ortak koşmak, ortak olmak anlamına gelir. Ortak koşana ise “müşrik” denir.
Istılahta ise şirk, Allah’a zatında, sıfatlarında ya da fiillerinde denk tutmak, ortak koşmaktır. Allah’tan başka bir ilah tanımak, ibadetlerini Allah’tan başkasına yöneltmek, Allah’ın sıfatlarını inkar etmek ya da Allah’a ait olan sıfatları ve yetkileri Allah’tan başkasına vermek şirktir.
Kur’an’ın ifadesine göre şirk zulümlerin en büyüğüdür. Zira Allah’a şirk koşan bir kimse öncelikle yaradanına karşı haddini aşmış ve zulmetmiştir. Bakınız Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“Lokman, oğluna öğüt vererek: ‘Ey oğulcuğum, Allah’a eş koşma. Doğrusu O’na eş koşmak büyük haksızlıktır, zulümdür’ demişti.” (31/Lokman, 13)
Aynı zamanda şirk günahların en büyüğüdür. Zira Allahu Tealâ şirk hariç dilerse kişinin bütün günahlarını affedebileceğini ancak şirki asla affetmeyeceğini söylemektedir:
“Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah'a ortak koşan, muhakkak ki, derin bir sapıklığa düşmüştür.” (4, Nisa/116)
Ebû Zer’in (radıyallahu anh) rivâyet ettiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana gelerek; ‘Ümmetinden kim Allah’a herhangi bir şeyi şirk koşmadan ölürse cennete girer müjdesini verdi.” Ben, (hayretle) zina ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. “Evet, hırsızlık etse de, zina yapsa da” cevabını verdi. Ben tekrar: ‘Yani hırsızlık etse, zina yapsa da mı?’ dedim. “Evet, bunları yapsa da (Cennete girecektir)” buyurdu. Ben aynı soruyu dördüncü defa sorunca; “Ebû Zerr’in burnu sürtülse de Cennete girecektir” buyurdu.
Bununla beraber şirk kişinin dünyada hayır olarak yaptığı bütün amellerini boşa çıkaran bir fiildir. Şirk koşan bir kimse, ne kadar çok salih amellerde bulunsa da, ne kadar çok ibadet etse de yapmış olduğu amellerin Allah katında hiçbir geçerliliği olmayacaktır. Bakınız Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: "Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun." (39, Zümer/65)
İbn-i Teymiye şirki iki kısma ayırarak şöyle açıklar:
1- Uluhiyette şirk: Kişinin ibadetinde, sevgisinde, korkusunda, ümidinde ve sığınmasında Allah’a ortak koşmasıdır. Bu tevbe edilmedikçe Allah’ın bağışlamayacağı bir şeydir. Resulullah’ın Arap müşrikleri ile savaşması da bu sebeptendir. Çünkü onlar uluhiyette Allah’a şirk koşmuşlardır. Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı.” (2 Bakara/165)
“İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.” (39 Zümer/3)
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Husayn’a “kaç ilaha tapıyorsun” deyince o “altı tanesi yerde bir tanesi de gökte olmak üzere yedi ilaha tapıyorum” diye cevap verdi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “isteyerek ve korkarak taptığın hangisidir” deyince o “gökte olandır” karşılığını verdi.”
2- Rububiyet şirki: Allah hükümran ve müdebbir, veren ve alan, zarar ve fayda veren, alçaltan ve yücelten, her türlü eksiklikten münezzeh olan rabtir. Her kim veren ve alanın, zarar ve fayda verenin yükselten ve alçaltanın Allah’tan başkası olduğuna inanırsa Allah’ın rububiyetine şirk koşmuş olur. Fakat kişi bu şirkten kurtulmak isterse örnek olarak kendisine ilk verenin kim olduğunu düşünsün. Verdiği nimetlerden dolayı O’na şükretsin. Kendisine kimin iyilik yaptığını düşünsün ve buna karşılık versin. Nitekim Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), “Her kim size iyilik yaparsa onu mükafatlandırın. Verecek bir mükafat bulamadığınız zaman onun için dua edin. Göreceksiniz ki, onu mükafatlandırmışınızdır” buyurmaktadır.
Nimetlerin hepsi yüce Allah’ındır: O şöyle buyurmaktadır:
“Sizde nimet namına ne varsa hep Allah dandır. Sonra size sıkıntı dokununca Allah’a feryad edersiniz.” (16 Nahl/53)
İbn-i Teymiye, bu iki çeşit şirkten başka gizli şirk olarak adlandırdığı üçüncü bir şirkten daha bahseder ve onu şöyle tanımlar:
“Gizli şirke gelince, bu hemen hemen hiç kimsenin kurtulamadığı bir şeydir. Allah ile beraber başkasını sevmek gibi. Şayet kişinin Allah’ı sevmesi peygamberleri, salihleri ve salih amelleri sevmesi gibiyse bunun konuyla bir alakası yoktur. Çünkü bu Allah sevgisinin hakikatine işaret eder. Zira sevginin hakikati sevileni, onun sevdiğini sevmek, onu sevmediğini de sevmemektir. Her kimin sevgisi gerçek ise sevdiğine muhalefet etmez. Çünkü muhalefet sevgiliye bağlılığın eksikliğindendir. Allahu Tealâ’nın şu sözü buna işaret etmektedir:
“De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.” (3 Ali İmran/31)
Gizli şirk ise; kişinin Allah’tan korkmakla beraber başkalarından da korkması ve bu korkunun orantılı olarak çoğalıp azalmasıdır. Gizli şirk ümmet içinde karıncanın yürüyüşünden daha gizlidir. Bu şirkten kurtulmanın yoluda Allah’a karşı ihlaslı olmaktır. İhlas ise ancak zühdten sonra gerçekleşir. Züht ise takvasız olmaz. Takva ise, emir ve nehiylere hakkıyla uymaktır.”
Şirk Kavramı
Aladdin PALEVİ
Şirk kelimesi, “şerike” fiilinden masdardır. “Şirk” ve aynı kökten gelen şirket, müşâreket, sözlükte; mülk ve saltanatta ortak olmak demektir. Aynı kökten gelen ‘eşreke’ fiili, ortak koşmak, ortak olmak anlamına gelir. Ortak koşana ise “müşrik” denir.
Istılahta ise şirk, Allah’a zatında, sıfatlarında ya da fiillerinde denk tutmak, ortak koşmaktır. Allah’tan başka bir ilah tanımak, ibadetlerini Allah’tan başkasına yöneltmek, Allah’ın sıfatlarını inkar etmek ya da Allah’a ait olan sıfatları ve yetkileri Allah’tan başkasına vermek şirktir.
Kur’an’ın ifadesine göre şirk zulümlerin en büyüğüdür. Zira Allah’a şirk koşan bir kimse öncelikle yaradanına karşı haddini aşmış ve zulmetmiştir. Bakınız Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“Lokman, oğluna öğüt vererek: ‘Ey oğulcuğum, Allah’a eş koşma. Doğrusu O’na eş koşmak büyük haksızlıktır, zulümdür’ demişti.” (31/Lokman, 13)
Aynı zamanda şirk günahların en büyüğüdür. Zira Allahu Tealâ şirk hariç dilerse kişinin bütün günahlarını affedebileceğini ancak şirki asla affetmeyeceğini söylemektedir:
“Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah'a ortak koşan, muhakkak ki, derin bir sapıklığa düşmüştür.” (4, Nisa/116)
Ebû Zer’in (radıyallahu anh) rivâyet ettiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana gelerek; ‘Ümmetinden kim Allah’a herhangi bir şeyi şirk koşmadan ölürse cennete girer müjdesini verdi.” Ben, (hayretle) zina ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. “Evet, hırsızlık etse de, zina yapsa da” cevabını verdi. Ben tekrar: ‘Yani hırsızlık etse, zina yapsa da mı?’ dedim. “Evet, bunları yapsa da (Cennete girecektir)” buyurdu. Ben aynı soruyu dördüncü defa sorunca; “Ebû Zerr’in burnu sürtülse de Cennete girecektir” buyurdu.
Bununla beraber şirk kişinin dünyada hayır olarak yaptığı bütün amellerini boşa çıkaran bir fiildir. Şirk koşan bir kimse, ne kadar çok salih amellerde bulunsa da, ne kadar çok ibadet etse de yapmış olduğu amellerin Allah katında hiçbir geçerliliği olmayacaktır. Bakınız Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: "Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun." (39, Zümer/65)
İbn-i Teymiye şirki iki kısma ayırarak şöyle açıklar:
1- Uluhiyette şirk: Kişinin ibadetinde, sevgisinde, korkusunda, ümidinde ve sığınmasında Allah’a ortak koşmasıdır. Bu tevbe edilmedikçe Allah’ın bağışlamayacağı bir şeydir. Resulullah’ın Arap müşrikleri ile savaşması da bu sebeptendir. Çünkü onlar uluhiyette Allah’a şirk koşmuşlardır. Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı.” (2 Bakara/165)
“İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.” (39 Zümer/3)
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Husayn’a “kaç ilaha tapıyorsun” deyince o “altı tanesi yerde bir tanesi de gökte olmak üzere yedi ilaha tapıyorum” diye cevap verdi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “isteyerek ve korkarak taptığın hangisidir” deyince o “gökte olandır” karşılığını verdi.”
2- Rububiyet şirki: Allah hükümran ve müdebbir, veren ve alan, zarar ve fayda veren, alçaltan ve yücelten, her türlü eksiklikten münezzeh olan rabtir. Her kim veren ve alanın, zarar ve fayda verenin yükselten ve alçaltanın Allah’tan başkası olduğuna inanırsa Allah’ın rububiyetine şirk koşmuş olur. Fakat kişi bu şirkten kurtulmak isterse örnek olarak kendisine ilk verenin kim olduğunu düşünsün. Verdiği nimetlerden dolayı O’na şükretsin. Kendisine kimin iyilik yaptığını düşünsün ve buna karşılık versin. Nitekim Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), “Her kim size iyilik yaparsa onu mükafatlandırın. Verecek bir mükafat bulamadığınız zaman onun için dua edin. Göreceksiniz ki, onu mükafatlandırmışınızdır” buyurmaktadır.
Nimetlerin hepsi yüce Allah’ındır: O şöyle buyurmaktadır:
“Sizde nimet namına ne varsa hep Allah dandır. Sonra size sıkıntı dokununca Allah’a feryad edersiniz.” (16 Nahl/53)
İbn-i Teymiye, bu iki çeşit şirkten başka gizli şirk olarak adlandırdığı üçüncü bir şirkten daha bahseder ve onu şöyle tanımlar:
“Gizli şirke gelince, bu hemen hemen hiç kimsenin kurtulamadığı bir şeydir. Allah ile beraber başkasını sevmek gibi. Şayet kişinin Allah’ı sevmesi peygamberleri, salihleri ve salih amelleri sevmesi gibiyse bunun konuyla bir alakası yoktur. Çünkü bu Allah sevgisinin hakikatine işaret eder. Zira sevginin hakikati sevileni, onun sevdiğini sevmek, onu sevmediğini de sevmemektir. Her kimin sevgisi gerçek ise sevdiğine muhalefet etmez. Çünkü muhalefet sevgiliye bağlılığın eksikliğindendir. Allahu Tealâ’nın şu sözü buna işaret etmektedir:
“De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.” (3 Ali İmran/31)
Gizli şirk ise; kişinin Allah’tan korkmakla beraber başkalarından da korkması ve bu korkunun orantılı olarak çoğalıp azalmasıdır. Gizli şirk ümmet içinde karıncanın yürüyüşünden daha gizlidir. Bu şirkten kurtulmanın yoluda Allah’a karşı ihlaslı olmaktır. İhlas ise ancak zühdten sonra gerçekleşir. Züht ise takvasız olmaz. Takva ise, emir ve nehiylere hakkıyla uymaktır.”