Âhiretin deresini, tepesini, düzlüğünü, yokuşunu, köprüsünü, yolunu, yordamını, terazisini, mizanını ateşini ancak dünyadaki benzerleriyle kavrayabiliriz. Başka türlü kavrama imkânımız yok. Görüş ufkumuz dünyadaki benzerleriyle ve sembollerle çevrili. Âhiretle ilgili haberlerde yer alan uhrevî maddelerin suretini ve şeklini mana itibariyle kavrayabilmemiz için dünyadaki benzerleriyle ifade etmek zorunluluğu var. Ayetlerde ve hadislerde âhireti ve içindekileri anlayabilmemiz için böyle ifade edilmiştir.
Meselâ mahşerdeki terazi elbette bakkal terazisi şeklinde olmayacak. Kaldı ki dünyada bile şekil itibariyle biri diğerine benzemeyen çok farklı biçimlerde teraziler söz konusu. Hatta aynı bakkal dükkânında, o eski bildiğimiz klasik teraziden tutun, farklı boy ve ebatlarda ve farklı ölçeklerle çok sayıda elektronik terazi örnekleri görmek mümkün. Öyleyse mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız, gerçek şeklini görmeyi âhirete bırakırız.
Sırat köprüsü için de aynı bakış açısı söz konusudur. Sırat Köprüsü, Cehennemin karanlık ve dev alevleri üzerinde kurulmuş, dehşetli, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. (“kıldan ince, kılıçtan keskin” ibaresi sırat köprüsünün çok hassas bir ayar içinde olduğuna ve dehşetine işaret eder.) Buradan herkes geçecektir. Çünkü Cennetin yolu Sırat köprüsünden geçer. Cennete giden de, Cehenneme düşen de bu köprüye uğrar. Bu köprüden geçerken günahkârlar ve kâfirler ayakları sürçerek dev ateşe düşerler. Mü’minler ise amellerine göre belirli süratlerde bu tehlikeli köprüyü geçerler. Peygamber Efendimiz’in (asm) bildirdiğine göre bu köprüden ilk geçecek olanlar Peygamber Efendimiz (asm) ve ümmeti olacaktır. Sonra diğer ümmetlerin salih amelleri sayesinde sırat köprüsünü süratle geçeceği bildirilmiştir.1
İnsanın bir yolcu olduğunu beyan eden Bedîüzzaman Hazretleri “Sırat”ı yolculuğun zorunlu geçitlerinden birisi olarak zikrederek, insanın, âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, sabâvetten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, Sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihanda hiç durmadan yürüyen bir yolcu olduğunu kaydeder.2
Sırat ile ilgili Peygamber Efendimizi (asm) dinleyelim:
“Kıyamet Gününde insanlar bir araya toplanacaklar. Rabbimiz:
“Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün!” buyuracak. Artık kimi güneşin, kimi ayın, kimi taptıkları tâğûtların peşine düşecekler. Yalnız bu ümmet, içlerinde münafıkları da olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara: “Ben sizin Rabbinizim!” buyuracak. Onlar da: “El-Hak, Sen bizim Rabbimizsin!” diyecekler. Allah Teâlâ’nın onları davet buyurması üzerine davete uyacaklar. Cehennemin tam ortasına Sırat (köprü) kurulacak. Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek ben olacağım. O gün dehşeti ve korkusu nedeniyle peygamberlerden başka hiç kimse konuşamayacak. Peygamberlerin o günkü kelamları da: “Allahümme sellim, sellim. Allahım kurtar, Allahım kurtar!” olacaktır. Cehennemde sa’dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Bu dikenlerin ne kadar büyük olduklarını ancak Allah bilir. Değişik rivâyetlerde: Onlara, “Nûrunuzun miktarına göre kurtuluşa koşun!” denilir. Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Nihayet nuru yalnız ayaklarının başparmağında olarak verilen kimse yüzü koyu yürüyerek elleri ve ayaklarıyla emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve
kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: “Ya Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın?” der. Cenab-ı Rabbü’l-âlemin: “Seni geç bırakan kendi amelindir!” buyurur. O gün münafıklar iman edenlere, “Lütfen bizi bekleyin de, nurunuzdan biz de istifade edelim.” Derler. Fakat kendilerine: “Geriye dönün. Nuru orada arayın.” Denilir.3
Allah için kesilen kurbanların Sırat üstünde sahiplerine burak gibi binek olacakları müjdesi, yapılan ibadete Allah’ın vermeyi vaad buyurduğu bir mükâfattır.4 Takdir Yüce Allah’ındır.
Cenab-ı Hak ibadetlerimizi ihlâsla ve sırf Kendi rızası için yapmamızı müyesser kılsın. Âmin.
amin
Meselâ mahşerdeki terazi elbette bakkal terazisi şeklinde olmayacak. Kaldı ki dünyada bile şekil itibariyle biri diğerine benzemeyen çok farklı biçimlerde teraziler söz konusu. Hatta aynı bakkal dükkânında, o eski bildiğimiz klasik teraziden tutun, farklı boy ve ebatlarda ve farklı ölçeklerle çok sayıda elektronik terazi örnekleri görmek mümkün. Öyleyse mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız, gerçek şeklini görmeyi âhirete bırakırız.
Sırat köprüsü için de aynı bakış açısı söz konusudur. Sırat Köprüsü, Cehennemin karanlık ve dev alevleri üzerinde kurulmuş, dehşetli, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. (“kıldan ince, kılıçtan keskin” ibaresi sırat köprüsünün çok hassas bir ayar içinde olduğuna ve dehşetine işaret eder.) Buradan herkes geçecektir. Çünkü Cennetin yolu Sırat köprüsünden geçer. Cennete giden de, Cehenneme düşen de bu köprüye uğrar. Bu köprüden geçerken günahkârlar ve kâfirler ayakları sürçerek dev ateşe düşerler. Mü’minler ise amellerine göre belirli süratlerde bu tehlikeli köprüyü geçerler. Peygamber Efendimiz’in (asm) bildirdiğine göre bu köprüden ilk geçecek olanlar Peygamber Efendimiz (asm) ve ümmeti olacaktır. Sonra diğer ümmetlerin salih amelleri sayesinde sırat köprüsünü süratle geçeceği bildirilmiştir.1
İnsanın bir yolcu olduğunu beyan eden Bedîüzzaman Hazretleri “Sırat”ı yolculuğun zorunlu geçitlerinden birisi olarak zikrederek, insanın, âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, sabâvetten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, Sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihanda hiç durmadan yürüyen bir yolcu olduğunu kaydeder.2
Sırat ile ilgili Peygamber Efendimizi (asm) dinleyelim:
“Kıyamet Gününde insanlar bir araya toplanacaklar. Rabbimiz:
“Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün!” buyuracak. Artık kimi güneşin, kimi ayın, kimi taptıkları tâğûtların peşine düşecekler. Yalnız bu ümmet, içlerinde münafıkları da olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara: “Ben sizin Rabbinizim!” buyuracak. Onlar da: “El-Hak, Sen bizim Rabbimizsin!” diyecekler. Allah Teâlâ’nın onları davet buyurması üzerine davete uyacaklar. Cehennemin tam ortasına Sırat (köprü) kurulacak. Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek ben olacağım. O gün dehşeti ve korkusu nedeniyle peygamberlerden başka hiç kimse konuşamayacak. Peygamberlerin o günkü kelamları da: “Allahümme sellim, sellim. Allahım kurtar, Allahım kurtar!” olacaktır. Cehennemde sa’dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Bu dikenlerin ne kadar büyük olduklarını ancak Allah bilir. Değişik rivâyetlerde: Onlara, “Nûrunuzun miktarına göre kurtuluşa koşun!” denilir. Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Nihayet nuru yalnız ayaklarının başparmağında olarak verilen kimse yüzü koyu yürüyerek elleri ve ayaklarıyla emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve
kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: “Ya Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın?” der. Cenab-ı Rabbü’l-âlemin: “Seni geç bırakan kendi amelindir!” buyurur. O gün münafıklar iman edenlere, “Lütfen bizi bekleyin de, nurunuzdan biz de istifade edelim.” Derler. Fakat kendilerine: “Geriye dönün. Nuru orada arayın.” Denilir.3
Allah için kesilen kurbanların Sırat üstünde sahiplerine burak gibi binek olacakları müjdesi, yapılan ibadete Allah’ın vermeyi vaad buyurduğu bir mükâfattır.4 Takdir Yüce Allah’ındır.
Cenab-ı Hak ibadetlerimizi ihlâsla ve sırf Kendi rızası için yapmamızı müyesser kılsın. Âmin.
amin