Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

sırat köprüsü nedir??? (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
zırat koprüsü nedir??

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم / Bismillahirrahmanirrahim..



Âhiretin deresini, tepesini, düzlüğünü, yokuşunu, köprüsünü, yolunu, yordamını, terazisini, mizanını ateşini ancak dünyadaki benzerleriyle kavrayabiliriz. Başka türlü kavrama imkânımız yok. Görüş ufkumuz dünyadaki benzerleriyle ve sembollerle çevrili. Âhiretle ilgili haberlerde yer alan uhrevî maddelerin suretini ve şeklini mana itibariyle kavrayabilmemiz için dünyadaki benzerleriyle ifade etmek zorunluluğu var. Ayetlerde ve hadislerde âhireti ve içindekileri anlayabilmemiz için böyle ifade edilmiştir.

Meselâ mahşerdeki terazi elbette bakkal terazisi şeklinde olmayacak. Kaldı ki dünyada bile şekil itibariyle biri diğerine benzemeyen çok farklı biçimlerde teraziler söz konusu. Hatta aynı bakkal dükkânında, o eski bildiğimiz klasik teraziden tutun, farklı boy ve ebatlarda ve farklı ölçeklerle çok sayıda elektronik terazi örnekleri görmek mümkün. Öyleyse mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız, gerçek şeklini görmeyi âhirete bırakırız.

Sırat köprüsü için de aynı bakış açısı söz konusudur. Sırat Köprüsü, Cehennemin karanlık ve dev alevleri üzerinde kurulmuş, dehşetli, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. (“kıldan ince, kılıçtan keskin” ibaresi sırat köprüsünün çok hassas bir ayar içinde olduğuna ve dehşetine işaret eder.) Buradan herkes geçecektir. Çünkü Cennetin yolu Sırat köprüsünden geçer. Cennete giden de, Cehenneme düşen de bu köprüye uğrar. Bu köprüden geçerken günahkârlar ve kâfirler ayakları sürçerek dev ateşe düşerler. Mü’minler ise amellerine göre belirli süratlerde bu tehlikeli köprüyü geçerler. Peygamber Efendimiz’in (asm) bildirdiğine göre bu köprüden ilk geçecek olanlar Peygamber Efendimiz (asm) ve ümmeti olacaktır. Sonra diğer ümmetlerin salih amelleri sayesinde sırat köprüsünü süratle geçeceği bildirilmiştir.1

İnsanın bir yolcu olduğunu beyan eden Bedîüzzaman Hazretleri “Sırat”ı yolculuğun zorunlu geçitlerinden birisi olarak zikrederek, insanın, âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, sabâvetten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, Sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihanda hiç durmadan yürüyen bir yolcu olduğunu kaydeder.2

Sırat ile ilgili Peygamber Efendimizi (asm) dinleyelim:

“Kıyamet Gününde insanlar bir araya toplanacaklar. Rabbimiz:

“Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün!” buyuracak. Artık kimi güneşin, kimi ayın, kimi taptıkları tâğûtların peşine düşecekler. Yalnız bu ümmet, içlerinde münafıkları da olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara: “Ben sizin Rabbinizim!” buyuracak. Onlar da: “El-Hak, Sen bizim Rabbimizsin!” diyecekler. Allah Teâlâ’nın onları davet buyurması üzerine davete uyacaklar. Cehennemin tam ortasına Sırat (köprü) kurulacak. Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek ben olacağım. O gün dehşeti ve korkusu nedeniyle peygamberlerden başka hiç kimse konuşamayacak. Peygamberlerin o günkü kelamları da: “Allahümme sellim, sellim. Allahım kurtar, Allahım kurtar!” olacaktır. Cehennemde sa’dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Bu dikenlerin ne kadar büyük olduklarını ancak Allah bilir. Değişik rivâyetlerde: Onlara, “Nûrunuzun miktarına göre kurtuluşa koşun!” denilir. Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Nihayet nuru yalnız ayaklarının başparmağında olarak verilen kimse yüzü koyu yürüyerek elleri ve ayaklarıyla emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve

kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: “Ya Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın?” der. Cenab-ı Rabbü’l-âlemin: “Seni geç bırakan kendi amelindir!” buyurur. O gün münafıklar iman edenlere, “Lütfen bizi bekleyin de, nurunuzdan biz de istifade edelim.” Derler. Fakat kendilerine: “Geriye dönün. Nuru orada arayın.” Denilir.3

Allah için kesilen kurbanların Sırat üstünde sahiplerine burak gibi binek olacakları müjdesi, yapılan ibadete Allah’ın vermeyi vaad buyurduğu bir mükâfattır.4 Takdir Yüce Allah’ındır.

Cenab-ı Hak ibadetlerimizi ihlâsla ve sırf Kendi rızası için yapmamızı müyesser kılsın. Âmin

__________________
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
sırat köprüsü nedir???

Sırat ile ilgili Peygamber Efendimizi (asm) dinleyelim:
“Kıyamet Gününde insanlar bir araya toplanacaklar. Rabbimiz:
‘Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün!’ buyuracak. Artık kimi güneşin, kimi ayın, kimi taptıkları tâğûtların peşine düşecekler. Yalnız bu ümmet, içlerinde münâfıkları da olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara: ‘Ben sizin Rabbinizim!’ buyuracak. Onlar da: ‘El-Hak, Sen bizim Rabbimizsin!’ diyecekler. Allah Teâlâ’nın onları dâvet buyurması üzerine davete uyacaklar. Cehennemin tam ortasına Sırat (köprü) kurulacak. Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek ben olacağım. O gün dehşeti ve korkusu nedeniyle peygamberlerden başka hiç kimse konuşamayacak. Peygamberlerin o günkü kelâmları da: ‘Allahümme sellim, sellim’ (=Allahım esenlik ver, Allahım kurtar!’ olacaktır. Cehennemde sa’dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Bu dikenlerin ne kadar büyük olduklarını ancak Allah bilir. (Değişik rivâyetlerde: Onlara, ‘Nûrunuzun miktarına göre kurtuluşa koşun!’ denilir. Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi sür’atle geçerler. Nihâyet nûru yalnız ayaklarının baş parmağında olarak verilen kimse yüzü koyu yürüyerek elleri ve ayaklarıyle emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: ‘Yâ Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın?’ der. Cenâb-ı Rabbü’l-âlemîn: ‘Seni geç bırakan kendi amelindir!’ buyurur. O gün münâfıklar îman edenlere, ‘Lütfen bizi bekleyin de, nurunuzdan biz de istifâde edelim.’ derler. Fakat kendilerine: ‘Geriye dönün. Nûru orada arayın.’ denilir.) Bu çengeller insanları kötü amellerinden dolayı kapıp alırlar. Bunlardan kimi kötü ameli dolayısıyla helâk olur. Kimi hardal gibi ezildikten sonra kurtulur. Nihayet, Allah ateşe girenlerden kimlere rahmet buyurmayı dilemişse onları çıkarır. Meleklere, dünyada iken Allah’a ibâdet etmiş olanları çıkarmalarını emreder. Melekler de onları çıkarır. Melekler onları secde izlerinden tanırlar. Allah Teâlâ secde izlerini yiyip mahvetmeyi Cehennem ateşine haram kılmıştır. Cennet ile Cehennem arasında yüzü ateşe dönük bir kimse kalır. Ki o, Cennete gireceklerin sonuncusu olacaktır. O kimse:
‘Yâ Rab! Yüzümü şu ateşten döndür. Kokusu beni zehirleyip duruyor. Alevi beni yakıp duruyor.’ diyecek. Adamcağız mütemadiyen duâ ve niyaz yapmaya devam edecektir. Sonunda Allah Teâlâ:
‘Bu senin dediğin yapılacak olursa, acaba başka bir şey istemeyecek misin?’ buyurur. Adam:
‘Celâl ve İzzetine yemin olsun ki, hayır!’ diyecek. Allah onun yüzünü Cehennem ateşinden Cennet’e doğru döndürünce Cennet’in güzelliğini görecek. Başlangıçta bir süre hayâ ettikten sonra: ‘Yâ Rab, beni Cennetin kapısına yaklaştır.’ diyecek.
Allah: ‘Evvelce başka bir şey istemeyeceğine dair yemin etmiş değil miydin?’ diyecek. Adam: ‘Yâ Rab! Mahlukatının en bedbahtı ben olmayayım.’ diyecek. Allah:
‘Bunu da verirsem başka bir şey isteyecek misin?’ diyecek. Adam:
‘İzzet ve celâline yemin olsun ki, hayır!’ diyecek.
Cenâb-ı Allah onu Cennetin kapısına yaklaştıracak. O kimse, Cennetin kapısına varıp da, Cennetteki eşsiz güzelliği ve letâfeti, içindeki hadsiz sevinci ve neşeyi görünce, bir süre utancından susacak, ama sonra:
‘Yâ Rab! Beni içeriye sok!’ diye duâ edecek. Allah:
‘Behey Âdemoğlu! Sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka hiçbir şey istemeyeceğine dair yemin vermiş değil miydin?’ buyuracak. Adam:
‘Ya Rab! Mahlûkâtının en bedbahtı olmayayım.’ diyecek ve duâ ve niyazına ısrarla devam edecek. Nihayet Cenâb-ı Hak onun da Cennete girmesine izin verecek. Ona:
‘İste!’ buyuracak. O da uzun boylu isteklerini dile getirecek. Ne arzu ediyorsa isteyecek. İstekleri bitince, Allah Teâlâ: ‘Bunlardan başka şunu da, şunu da, şunu da, bunu da iste!’ buyuracak. İsteyeceği güzel şeyleri Cenâb-ı Hak onun aklına getirecek. Nihayet adam bunları da isteyecek. Adamın istekleri bitince Allah Teâlâ:
‘Bunların hepsi ve on misli kadar isteklerin hepsi senindir.” buyuracak.”3
Allah için kesilen kurbanların Sırat üstünde sahiplerine burak gibi binek olacakları müjdesi, yapılan ibâdete Allah’ın vermeyi vaad buyurduğu bir mükâfâttır.4 Takdir Yüce Allah’ındır.

Cenâb-ı Hak ibâdetlerimizi ihlâsla ve sırf kendi rızâsı için yapmamızı müyesser kılsın. Âmin.
Dipnot:
1- İbn-i Mâce, Zühd, 33;
2- Sözler, s. 35;
3- Buhârî, 2/450;
4- Sözler, s. 186

 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA

Ahirette cehennemin üzerinde kurulacak olan sırat köprüsünden herkesin muhakkak geçeceği hususu Kur’an-ı Kerim'de beyan olunmuştur. Ebu Said şöyle demiştir:
“Duyduğuma göre sırat köprüsü, kıldan ince ve kılıçtan keskindir.” (Buhari, Müslim, Nesai)
Bir rivayete göre, Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur:
“...Sonra (sırat’ı) rüzgar gibi, sonra kuş gibi geçeceksiniz. Sonra insanlar amellerine göre geçeceklerdir. Peygamberiniz sırat köprüsünün üzerinde durup; Rabbim selamete erdir, selamete erdir! Diyecek, nihayet amelleri kendilerini geçirecek derecede olmayanlar, sıratı yavaş olarak yani sürünerek geçeceklerdir.” (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Ahirette bu korkunç köprüyü geçmek zorunda kalmaktan başka bir azab ve sıkıntı bulunmasa, o tek başına bu dünyada aklını başına almaya, gaflet ve sefaletten uzak durmaya, takva ve salih amele dört elle sarılmaya yeterli sebebdir. Kaldı ki, ahiretin bunun gibi pek çok azab ve sıkıntıları vardır. Cehenneme düşüp orada yanmak ise, tarifi imkansız bir azaptır.
Hz. Peygamber (S.A.V) Sırat Köprüsü'nü açıklarken şöyle buyurmuştur:
“Bütün insanlar Sırat Köprüsü'nün üzerinden geçmek zorundadırlar. Köprü dikenlidir. Onun sağında ve solunda duran zebaniler (balık avlamak için denize olta ve ağ atar gibi) kalabalığın üzerine büyük çengeller ve kancalar atarlar ve bunlara takılanları çekip cehennem çukuruna atarlar. Mü’minlarden de (iman ve amellerine göre) kimileri onun üzerinden yıldırım süratiyle geçerler, kimileri rüzgar süratiyle geçerler, kimileri koşan atın süratiyle geçerler. Kimileri hızlı yürüyerek geçerler. Kimileri yavaş yavaş yürüyerek geçerler, kimileri yüz üstü sürünerek geçerler. Kimileri de düşerler.” (Müttefekun Aleyh)
Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz müstesnâ olmamak üzere ille oraya uğrayacaktır. Bu, Rabb'inin üzerine kat’i olarak aldığı, kaza ettiği (bir şey) dir. Sonra takvaya erenleri kurtaracağız, zalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız.” (Meryem; 71-72)
Ebu Hureyre (R.A) Resulullah (S.A.V)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Cehennem kıpkırmızı oluncaya kadar bin sene yakıldı. Sonra bin sene daha yakıldı, ateşi beyazladı. Bin sene daha yakıldı, karanlık gece gibi simsiyah oldu." (Tirmizi)
Yine Ebu Hureyre (R.A) Resulullah (S.A.V)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ademoğullarının yakıp yararlandığı şu ateş, cehennem ateşinin yetmiş defa soğutulmuş parçasıdır." Ashab: "Bu ateş cehennem için yeterdi." deyince, Resulullah (S.A.V) şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi bu ateşin üzerine altmışdokuz kez artımıdır. Hepsi de bunun sıcaklığı gibidir, ateş iki kez denize batırılıp çıkarıldı, eğer Allah (C.C) öyle yapmasa idi, onun aşırı sıcaklığından dolayı, kimse yararlanamazdı." (Tirmizi)
Ey nefsim!
Sen o zamanı düşün ki, Sırat Köprüsü'nden geçerken simsiyah olan cehennem ateşinin alevleri yukarıya doğru çıkar. Köprü kıldan ince, kılıçtan keskindir. Sen hangi cür'etle ayağını onun üzerine koyacaksın?.. Bir yandan kalbin çarpar, ayakların titrer, öte yandan sırtladığın günahların yürümene engel olur. O günahlarla karada bile yürüyemezsin ki, nerede kaldı bu köprünün üzerinde yürüyebilesin... Daha ayağının birini köprünün üzerine koyunca keskinliğini anladığın vakit halin nice olur?..
Halbuki önündeki insanların birçoğu köprüye adım atar atmaz hemen cehenneme düşerler. Sen de geçerken, cehennemin içinden gelen: "Yandım, mahvoldum." sesleri, feryad-u figanlar kulağının içinde çınlar. Bir yandan kancalar seni yakalayıp, aşağı çekmeye çalışır. Senin de ayağın kayarsa halin nice olur? Artık pişmanlık fayda vermez. Sen de: "Vay, başıma gelenlere.." diye bağırıp durursun.
"İşte korktuğum başıma geldi. Ne olaydı da dünyaya gelmeseydim. Geldim, kötü yolda değil, iyilerin yolunda olsaydım. Keşke toprak olup yok olsaydım ve unutulup gitseydim" dersin!..
Ey nefsim!
Eğer senin üzerine Allah'ın kuvveti, kudreti, azameti ve yardımı olmazsa, sen o sırat köprüsünden nasıl geçebilirsin?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt