Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SILA-İ RAHİM... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
SILA-İ RAHİM

(Kim ömrünün uzun, rızkının bereketli olmasını isterse, ana babasına ihsanda bulunsun ve akrabasını yoklasın)


Sıla–i rahim, dilimizde akrabalık, hısımlık, yakınlık, karâbet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşerî yakınlığı ifade eder. Sıla–i rahim, kısaca akrabalara kavuşmak diye de tarif edilir. Ayrıca, şefkat, merhamet, yardım, görüşme, ziyaret gibi değişik manaları da içinde saklar.
Diğer bir ifade ile akrabalara karşı Mevlâ'mızın yapılmasını emir buyurduğu bir kısım vazifeler vardır. Bunların yapılıp, yerine getirilmesine sıla–i rahim denmiştir. Bunlar da, yakınları mektupla, telefonla aramak, görüşmek, muhtaçsa yardım etmek, hastaysa ziyaret etmek, sevincini tebrik, üzüntüsünde teselli ve tâziyede bulunmak, hal hatır sormak vs. gibi görevlerdir.
Sıla–i rahim, sadece akrabalara karşı değil, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara ve her çeşit tanıdıklara karşı da ifası gerekli bir vazife ve borç kılınmıştır.
Bütün bu sayılanların ifası, yakınlar arasındaki manevî bağları güçlendirmekte ve insanı hayata daha çok bağlamaktadır. Kişiyi bencillik, yalnızlık gibi kötü hislerden ve bu tür duyguların getireceği mânevî durumlardan korur. Allah Teâlâ'nın rızasına, nice rahmetin tecellisine, hikmete ve berekete vesile olur.
"Allah Teâlâ, sadaka ve sıla–i rahim sebebiyle insanın ömrünü uzatır, kötü ölümü, şerri ve zararı o kimseden uzaklaştırır."
"Sıla–i rahim, güzel ahlâk, herkesle iyi geçinmek, beldeleri mamur, ömürleri bereketli ve feyizli kılar. "Sıla–i rahim, arşa asılıdır, der ki:
"Kim beni sıla ederse, Allah da ona sıla etsin. Kim benden koparsa, Allah da ondan kopsun." (Buhari:13)
"Yakınlara sıla, malda zenginliği, ailede sevgiyi, ömürde uzamayı artırır."
Bilginlerimiz, sıla–i rahmin en yüksek derecesi, "nikâh düşmeyecek yakın akrabalar arsındadır ve buna riâyet farzdır" demişlerdir. Buna göre, amca–dayı çocukları arasında farz olmaz. Bazı âlimler ise, miras hakkında "zevil erham" denen bütün akrabaya farz olduğuna hükmederler.
–Sıla–i rahim, İslâm'ın insanı nefsiyle ve dertleriyle baş başa kalmaktan koruyan bir düsturdur. Toplumu bir kalabalıklar yığını olmaktan çıkaran ve bir âileye dönüştüren İlâhî ve hayâtî bir prensiptir. –Sıla–i rahim ile ilgili olarak yapılacak ilk hizmet, ana–babaya ait dinin emir ve tavsiyeleridir.
Yani Allah'a kulluktan sonra ilk vazife, ana–babanın hizmetini görmek, rızalarını almak ve her hâl ü kârda onları memnun etmektir. Haklı da olsak, onları hiçbir şekilde incitmemek; bir şikâyet ve yakınma olarak "öf" bile dememektir.
Efendimiz aleyhisselâm, bir Hadislerinde şöyle buyururlar:
"Allah'a ve âhiret gününe iman eden, sıla–i rahim yapsın. Ana–babasını ve akrabalarını ziyaret etsin"
"Biz insana annesine babasına iyi davranmasını emrettik, Çünkü annesi onu nice zahmetlere katlanıp karnında taşımıştır." (Lokman.14) Bu konuda yapılacak duâ şudur:
"Ey Rabbim! Beni küçükken koruyup büyüttükleri gibi, Sen de onlara şefkat ve merhamet et." (İsra: 23–27)
Ana–babadan sonra muhtaç durumda olan yakın akrabaların ihtiyaçlarını karşılama imkânımız varsa, bu zorunlu bir görevdir. Biz de muhtaç hale düşünce, durumu müsait olan yakınlarımız da bize yardımcı olmaları gereklidir.
İslâm'ın öngördüğü bu zorunlu görev, anne–baba ve çocuklar gibi en yakınlardan başlar, aralarında evlenme yasağı bulunan bütün akrabaları içine alır. Kardeşler, kardeş çocukları, amcalar, halalar, dayılar, teyzeler birbirlerine karşı sorumludurlar. (Gazali: İhya)
Akrabaya iyilik, onlara sadece mal vermekle değildir. Ayrıca, yakınlar arasındaki bağları canlandıran, karşılıklı şefkat ve merhameti güçlendiren ziyaretle olur. Kalpleri yumuşatan diğer hayırlı amellerle olur.

Yakınlara yardım
Yakın akrabamızdan "amcamız, dayımız veya teyzemiz" muhtaç hale düşse ve imkân sahibi olan en yakın akrabası biz isek, onun geçimini sağlamak zorundayız. Biz muhtaç duruma düşünce, onlar da bizim ihtiyacımızı karşılamak zorundalar. Bu, İslâm'da farz hükmünde bir görevdir.
–Bir mü'min vefat ettiği zaman malı hayatta kalan akrabasına geçer. Hayatı boyunca kazanmış olduğu mallar, yakınlık derecesine göre akrabalara taksim edilir. Ana–babalar, dedeler–nineler, çocuklar– torunlar, eşler, kardeşler, kardeş çocukları, amcalar, amca çocukları, dayılar, halalar, teyzeler, bunların çocukları sırası geldiğinde mirasçı olur.
Hayatta teyze çocuğundan başka akrabası olmayan kimseye, teyze çocuğu mirasçı olur. Aradaki ilişki iyi olmasa da miras ona kalır.
Diyet gibi ağır tazminatlarda maddi külfeti paylaşmak da akrabalara karşı zorunlu bir görevdir. İslâm'ın öngördüğü bu sorumluluk, ağır maddi külfet altında ezilen akrabayı hayata kazandırmayı hedefler. Bakıma muhtaç olan küçüklerin bakımı ve terbiyesi de yakından uzağa doğru akrabaların görevleri arasındadır. (İslâm Fıkıh Ansk.)
Her Müslüman'ın zorunlu görevi olan bunlar, akrabalık hukukunun en önemli maddelerindendir.
Yakınlarımızla aramızdaki akrabalık bağını kuran Yüce Allah, onlarla yardımlaşmamızı da farz kılmıştır.
Ayrıca, Kur'ân–ı Kerîm'in "Veîtâzi'l–kurbâ" diye ferman buyurduğu akrabaya yapılan yardım ve verilen destek, diğer insanlara yapılan yardımdan iki kat fazla sevap ve fazilet kazandırır.
Akrabalarımız, bize uzak yerde veya yakınımızda olabilir. Fakir veya zengin olur fark etmez. Fakat biz, yakınlarımızla ziyaretleşiyor ve yardımlaşıyor muyuz? Yoksa Allah'ın aramızda kurduğu akrabalık bağlarını kesiyor muyuz?
"İşleyene daha dünyada cezası çarçabuk gelmeye en lâyık olan günah, zulüm ve sıla–i rahmin koparılmasıdır. Bu cezanın dünyada gelmesi, ahiretteki cezaya kefâret değildir." (Ebû Dâvut–Tirmizi)
Mü'min, Allah Teâlâ ile olan intisâp ve sılasını iyi korumalı. Çünkü "Mevlâ ile muhabbet ve minnet rabıtası kopmuş bir kimsenin artık tutunacak dalı, sığınacak yeri kalmamıştır."
"Allah'a verilen sözlerinden dönenler, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar, akrabalık bağlarını koparanlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar ziyana uğrayanlardır." (Bakara:27)
İman, sıla–i rahmin esasıdır. Allah'a verdikleri sözden dönenler, imandan dönmüş kimselerdir. İmanından dönenler ise, Rabbi ile kalbî rabıtasını, yani "sılasını" kesen kimselerdir.
Bizzat Kur'an–ı Kerim, sıla–i rahmi kesenlere Allah'ın lânetini, yani rahmetinden mahrumiyeti haber vermektedir.
"Rahim, Arş–ı Â'lâ'ya asılı olarak şöyle der:
"Kim bana sıla yaparsa Allah ona vâsıl olsun, kim de beni koparırsa Allah da ondan kopsun." Yani: "Sıla–i rahmi yerine getirerek insanlara karşı olan vazifelerini yapan kimseye Allah rahmetiyle muamele etsin, bu vazifeyi yapmayanlar da Allah'ın rahmetinden mahrum kalsın."
Sıla–i rahmi kesip, akrabalık bağlarını koparanların ne büyük hasârete uğradıklarını ve nasıl bir mahrumiyete düştüklerini görmek üzere şanlı Sahabîlerden Ebû Hüreyre ve İbn–i Mes'ud Radıyallahu Anh'ın şu tarihi sözlerine kulak veriyoruz:
–Bir Cuma gecesi sabaha karşı Ebû Hüreyre yanımıza geldi ve:
"Yakınlarını ziyaret etmeyen herkesi uyarıyorum; bizden ayrılsın," dedi. Ve bu sözünü üç defa tekrar etti. Kimse yerinden kalkmayınca, aynı sözü üç kez daha tekrarladı. Bunun üzerine bir delikanlı kalktı ve bir senedir ziyaret etmediği halasına gitti. Halası:
–Yeğenim seni buraya getiren nedir? diye sordu. O da:
–Ebu Hüreyre'nin, "yakınlarını ziyaret etmeyen bizden ayrılsın" dediği için geldim dedi. Halası:
"Git, ona niçin böyle söylediğini sor" dedi. Delikanlı Ebû Hüreyre'ye geldi, ve o sözün sebebini sordu, o da:
–Ben Allah Rasûlü'nün: "Âdemoğlunun amelleri pazartesi ve perşembe günleri Allah'a arz edilir. Fakat Allah, sıla–i rahmi kesenlerin amelini kabul etmez" buyurduğunu işittim diye cevap verdi.
İbn–i Mes'ud Radıyallahu Anh, sabah namazından sonra bir gurup insanla birlikte oturuyordu. Birden:
–Allah aşkına içinizde sıla–i rahmi kesenleriniz varsa aramızdan ayrılsın! Çünkü Allah'a duâ etmek istiyoruz. Oysa, semanın kapıları sıla–i rahmi kesenlere kapalıdır" dedi.
"Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla–i rahim yapsın."
Ebu Hüreyre naklediyor. Adamın biri Efendimize gelerek:
"Ey Allah'ın Rasulü, benim akrabalarım var. Ben onlara gidiyorum, onlar bana gelmiyor. Kendilerine iyilik yapıyorum, onlar bana kötülük yapıyorlar. Ben onları düşünüyorum. Onlar ise beni tanımıyorlar bile," deyince Efendimiz:
"Eğer dediğin gibi ise, onların âhireti kötü. Bu haline devam ettikçe, onlara karşı Allah daima seninle birlikte olacaktır" buyurdu.
İslâm'da ölçü güzel ahlâktır. Güzel ahlâk ise hakları korumak ve âdâba uymaktır.
Kul hakları o kadar önemlidir ki, Allah, kendisine karşı kusur işleyeni kolayca affederken, kul hakkını çiğneyeni o kul affetmedikçe kendisi affetmiyor."
–Kardeşliğiniz ne kadarsa, Müslümanlığınız da o kadardır."
–Din, muâmelenin dürüstlüğünden ibarettir.
–Nasıl bir Müslüman olduğumuzu ibadetler değil, işler, muâmeleler belirler.
 

Tevazu_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Mar 2009
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
::(Çok Teşekkürler bunları bilmiyordum..:T
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Allah razı olsun
emeğine sağlık ..
bende yeni öğrendim sayılır...

selam ve dua ile.
 

dünyaa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ocak 2009
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Allah razı olsun.........
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt