VaVeyla
Kayıtlı Kullanıcı
Bu yolda ikimiz yürüyeceğiz arkadaşım, sıkı tut ellerimi bırakma sakın…
Bedene sığmayan ateşi, hücrelerdeki soğuk esintiyi, en kıymetli duâları paylaştık biz seninle… Aynı yağmur için akıttığımız gözyaşlarının hatırına, gülüşlerimizdeki aynı mânânın verdiği inceliğin, kabul olan ve olacak olan bütün duâlarımızın hatırına sıkı tut ellerimi bırakma sakın… Korkularımızın gölgesinde buluşurken seninle, birlikte sığındık merhametin sahibine… Düşlerimiz yorgun düşerken hüzün dolu günlerimizde, sen vardın benimle… Gençliğimizi, savrulan yıllara iğnelerken, uçuşmayan bir sen kaldın içimde…
Çocuksu kavgaları ellerimizle taşıdık hatıraların tozlu albümüne… Yaratılış gâyemizin hikâyesini dinlerken, dostluğun mânâsını birlikte keşfettik. Allah rızası için sevmenin güzelliğini, şükür cümlelerine ekledik.
Sevdik, bizi sevmeyenleri; şeytana karşı birlikte yolumuzu çevirdik. Ve hepsi için yeminler ettik, ellerimiz duâ makamındayken… “Bizi cennetinde de birlikte eyle!” diyerek dostluğun hakkını verdik.
Gerçek görünenlerin aslında koca birer yalan olduğunu anladığımız gün, gözyaşlarımızı karşılıklı izledik ve Allâh’ın varlığını birbirimize dostluğumuzla söyledik. Bir ninni gibi geldi acılar kulağımıza… Ben sana açtım yaramı, sen bana… İlacımıza sarılarak iyileştik… Dertlerimizin devasını doğru yerden; dostluğumuzun asıl sahibinden istedik… O yüce yaratıcıya giden yolda, biz birbirimizi dost eyledik.
Adımlarım kayıp giderken karanlığa doğru, sen çıkardın karşıma, sen tutardın nefsine yenik düşerken yüreğimi… Sen bilirdin, benim sevmediğim hikâyeleri; bilirdin ve beni uzak tutardın pişmanlıklardan… Ben de sana ayna olurdum.
Birbirimize acıklı cümlelerle değil, Allâh’ın varlığını hatırlatarak gizlice silerdik kalplerimizdeki kopkoyu çaresizliği.
Yok olan mevsimlerin ardından koşmazdık, gelecek baharda son nefesimizin telaşını kollardık.
Ve bir gün bahar geldi, ben gittim… Soğuk mermerin sohbetini yapamadan sessizce tek başıma keşfettim. Bu amansız ayrılığı hazmedemeden, yalnızlığın bu kadar dokunacağını hayal etmemiştim.
Ve sen, ağlıyordun ardımdan… Bedenime değmeden, üzerimdeki tabuta damlatıyordun gözyaşlarını… Dostluğun mânâsını dünyaya savuruyordun ve beni duyamıyordun…
Ama ben, yine de sessizce söyledim son cümlemi:
“-Sıkı tut ellerimi, bırakma sakın!..”
Fatma Aladağ
Bedene sığmayan ateşi, hücrelerdeki soğuk esintiyi, en kıymetli duâları paylaştık biz seninle… Aynı yağmur için akıttığımız gözyaşlarının hatırına, gülüşlerimizdeki aynı mânânın verdiği inceliğin, kabul olan ve olacak olan bütün duâlarımızın hatırına sıkı tut ellerimi bırakma sakın… Korkularımızın gölgesinde buluşurken seninle, birlikte sığındık merhametin sahibine… Düşlerimiz yorgun düşerken hüzün dolu günlerimizde, sen vardın benimle… Gençliğimizi, savrulan yıllara iğnelerken, uçuşmayan bir sen kaldın içimde…
Çocuksu kavgaları ellerimizle taşıdık hatıraların tozlu albümüne… Yaratılış gâyemizin hikâyesini dinlerken, dostluğun mânâsını birlikte keşfettik. Allah rızası için sevmenin güzelliğini, şükür cümlelerine ekledik.
Sevdik, bizi sevmeyenleri; şeytana karşı birlikte yolumuzu çevirdik. Ve hepsi için yeminler ettik, ellerimiz duâ makamındayken… “Bizi cennetinde de birlikte eyle!” diyerek dostluğun hakkını verdik.
Gerçek görünenlerin aslında koca birer yalan olduğunu anladığımız gün, gözyaşlarımızı karşılıklı izledik ve Allâh’ın varlığını birbirimize dostluğumuzla söyledik. Bir ninni gibi geldi acılar kulağımıza… Ben sana açtım yaramı, sen bana… İlacımıza sarılarak iyileştik… Dertlerimizin devasını doğru yerden; dostluğumuzun asıl sahibinden istedik… O yüce yaratıcıya giden yolda, biz birbirimizi dost eyledik.
Adımlarım kayıp giderken karanlığa doğru, sen çıkardın karşıma, sen tutardın nefsine yenik düşerken yüreğimi… Sen bilirdin, benim sevmediğim hikâyeleri; bilirdin ve beni uzak tutardın pişmanlıklardan… Ben de sana ayna olurdum.
Birbirimize acıklı cümlelerle değil, Allâh’ın varlığını hatırlatarak gizlice silerdik kalplerimizdeki kopkoyu çaresizliği.
Yok olan mevsimlerin ardından koşmazdık, gelecek baharda son nefesimizin telaşını kollardık.
Ve bir gün bahar geldi, ben gittim… Soğuk mermerin sohbetini yapamadan sessizce tek başıma keşfettim. Bu amansız ayrılığı hazmedemeden, yalnızlığın bu kadar dokunacağını hayal etmemiştim.
Ve sen, ağlıyordun ardımdan… Bedenime değmeden, üzerimdeki tabuta damlatıyordun gözyaşlarını… Dostluğun mânâsını dünyaya savuruyordun ve beni duyamıyordun…
Ama ben, yine de sessizce söyledim son cümlemi:
“-Sıkı tut ellerimi, bırakma sakın!..”
Fatma Aladağ